hesabın var mı? giriş yap

  • mentos'a gerek olmayan, kesmeşekerle de elde edilebilecek, kolanın içindeki suda çözülmüş karbondioksitin aniden açığa çıkması olayı. boşuna mentos'a para harcamayın. (bu kısmı mentos'a kapak olsun.)

    ayrıca, diyet kola da gerekmez, soda da aynı işi görür, üstelik üstünüze başınıza sıçrarsa, yapış yapış olmazsınız. (burası da kolacılara kapak olsun.)

  • hatırlıyorum, gaziantep fener maçı, uche ile ayhan omuz omuza mücadeledeler, ayhan yre düşüyo, uche topu uzaklaştırıyo, sonra ayhan sinirleniyo, hakem bakmazken geriliyo, ucheye tekrar omuz atıyor ve tekrar yere düşüyor...

  • akşam 5'te iftar açabilmiş nesildir. şimdiki 17 saatlik oruç süresinin nerdeyse yarısı ediyor amoağoyum

    son teneffüs okul kapısından çıkıp hemen yandaki dönerciden 15-20 tane tavuk döner paket yaptırıp getirecek olan çocuğun büyük havası olurdu. ben bide üstüne evde gömerdim, iftar sofrasında. hey gidi tombalak ilkokul çocuğu yıllarım hey!

  • ulan getir firması şuradan edeceğin 3-5 kuruş kar için şu palyaçoluğa gerek var mı ya?

    böyle zavallıca şeylere yılbaşı paketi falan yazılınca gerçekten içim burkuluyor. yeni yıla çizi kemirerek giren biri canlanıyor kafamda.

  • yolsuzluk yapmadıkları, kul hakkına girmedikleri tek bir olay varsa onu yazın. bunların her yaptığı haksızlığı yazmaya kalksan 17 yıl sürer.

  • yazılımcı bir arkadaştan geliyor;
    "20 sene boyunca bilgisayar kullan, bilgisayarın kurdu ol, koskoca şirketler sana sırf bu yüzden iş versin ama günün birinde annen kalkıp google'a "fatih harbiye bu akşam neden yok" diye yazdırsın. olacak iş değil! yayın günü değişmiş arkadaşlar, pazar günü yayınlanacakmış bundan sonra. "

  • hayal dunyanizda utopik bir sehir olsun ve o sehri cok seveceginizi, tam da boyle bir yerde yasamak istediginizi dusunun. sonra bu utopyanizdaki sehrin guzelliginin 100 kat guzelliginde bir yerin oldugunu hayal etmeye calisarak beyninizi zorlayin. iste tam orasi burning man ya da sehir adiyla black rock city.

    cep telefonunun, elektrigin, suyun, teknolojinin ve en onemlisi paranin olmadigi bir yer burning man. bir festival degil, bir kamp alani degil. cok daha otesi. herkesin yemegini, icecegini, yatagini, sanatini, kiyafetini kisaca herseyini ucretsiz paylastigi, herkesin birbirine karsi insancil yardimsever oldugu bir yer orasi. hayatimda kendimi en guvenli hissettigim en cok eglendigim yer ayni zamanda.

    2013 nufusu 68 bindi, 28 yildir duzenli olarak her sene artan bir nufusu var. kurallar insan sayisiyla her sene artsa da ozgurlugun en ileri duzeyde oldugu sehir orasi. burada ne kadar yazarsam yazayim, ne kadar anlatirsam anlatayim, ne kadar hakkinda video izlerseniz izleyin gitmeden hayal edemeyeceginiz kadar olaganustu bir yer. gunun 24 saati her saniye binlerce etkinlik var. her turlu muzik konserinden, degisik konseptli partilerinden, spor musabakalarindan, sanat arabalarindan, resim sergisinden, yogasindan, yarislarina kadar surekli her yerinde farkli bir etkinlik var sehrin. bir hafta boyunca hic uyumazsaniz yine cok seyi kacirdiginizi dusunebilirsiniz. cok cok buyuk sanat eserleri var sehrin her yerinde ve hepsi sifir para gozetilerek sadece gonullu olarak bu sehir icin yapilmis.

    28 yildir duzenlenen etkinlikte bebeginden, cocuguna, yaslisina gencine her kesimden cok fazla insan var. bu sehirde dogup buyuyup her sene katilan binlercesi var. sehirde nikahini kiyan, cocugunu doguran, torunuyla gelenler var. bu sehirde normal hayatta olmayacak her turlu guzellik var. bu sehirde sasirma diye bir duygu yok. cunku hersey dunyadan farkli ve herkes kendisini kisiligini hicbir cevre baskisi gozetmeden istedigi gibi yasayabiliyor. elglence de burda, ozgurluk de burda, cilginlik da burda, insanlik da burda, paylasim da burda. olabilecek en olumlu sifatlarin hepsi birlesip burada toplanmis. normal hayattaki sacmasapan binlerce davranisin, aliskanligin, olayin ne kadar anlamsiz oldugunu daha bir iyi anlayabilirsiniz bu sehirde.

    bu kadar guzelliginden bahsettikten sonra bundan sonra gidecekler icin de ufak tavsiyeler vereyim de yardimim dokunsun. bu sehre hiçbir şey goturmeyip, elbise bile giymeyip giderseniz hic sorunsuz guzel bir hayat yasayabilirsiniz o bir hafta boyunca. fakat tabi herkesin kendi ihtiyacini ve paylasim adina baska ihtiyaclari da goturmesi beklenen durum. temel ihtiyaclar zaten internette her yerde bulunabilecek seyler. su, gaz maskesi, deniz gozlugu, el feneri, renkli kostumler, cadir, uyku tulumu vs.. bunlar disinda en temel ihtiyac bisiklet. sehrin simgesi bisiklet cunku. sanat arabasi olmayan herkesin bisikleti var sehirde. yurumek cunku zor o buyuk sehirde, bisikletiniz olsa bile cok yuruyeceksiniz. olmadigi durumda dusunemiyorum. sehirde herkesin gecici kullanabilecegi bisikletler var o isinizi gorecek. cogu tematik kampta banyosundan, mutfagina kadar her turlu ihtiyac var, o kamplarin coguna festival oncesi kucuk bir ucret karsiligi kaydolabiliyorsunuz. kolonyali mendilden, sprey suyuna, gatorade icecegini ve konserve yemekleri bol bol alirsaniz temizlik/yemek/icmek gibi en temel sikintilarinizi bir hafta boyunca hic yasamazsiniz. zaten belli bir esik noktasi sonrasi hicbir seyi kafaya takmadginizi ve her turlu ortama uyum sagladiginizi farkedeceksiniz. normal hayatta uykucu da olsaniz orda sehrin buyusu ve guzelligine kapilip hic uyumayadabilirsiniz. kendinizi birakin, rahat olun, plan yapmayin, bir suru yapilacak, gezilecek, gorulecek sey sizi bulacak zaten, cekinecek, korkacak hicbir durum yok. gercek hayattaki onceliklerinizin, aliskanliklarinizin pesinden gitmeyi birakip cok olumlu degisimler kazanacaksiniz sonunda, bunu bilerek o anlarin tadini cikarin.

    burning man'in kotu yanlarina gelince, yilda bir kez yapiliyor ve sadece 8 gun suruyor. ilk 5 gunu artarak dinamiklesen sehir, son 3 gun azalarak bosaliyor ve sessiz bir yere donusuyor. burning man sonrasi normal hayata, ayni sacmaliklara, sikintilara, ozellikle is hayatina donmek cok pis koyuyor. bir de 2014 burning man icin daha 350 gun kaldigini bilmek en uzucusu. bir sene boyunca internetten fotograflarina bakarak hatirlayarak kendimi teselli edecegim. simdiden seni cok ozledim burning man...

  • istanbul'da işle ev arası mesafeyi yürüyerek kateden şanslı azınlıktanım. kışın biraz zor oluyor ama alıştım.
    annemle babamın haklı telkinlere rağmen kahvaltı yapmadan evden çıkmayı tercih ediyorum, hem uyku daha tatlı geldiğinden hem de sabah uyanır uyanmaz yemek yeme fikrini bir türlü benimseyemediğimden.
    evden kahvaltısız çıktığım için her gün aynı pastaneden iki tane peynirli poğaça alıyorum. midem ezilmeye başladığında yemek için.
    pstanedeki çalışan kızlar birkaç kez değişti. sonuncu epeydir duruyor. her gün aynı şeyi alınca beni kapıda gördüğü an hazırlıyor poğaçaları sağolsun.

    bir gün, klasik "günaydın" "kolay gelsin" "hayırlı işler" vb diyaloglar dışına çıktık:

    "abla sen kaçıncı sınıfa kadar okudun?" diye sordu.
    "neden" dedim.
    "hiiç, merak ettim" dedi.

    meğer okutmamış ailesi mihriban'ı. ilkokul 4 sınıfa başladığı senenin ilk döneminde okuldan alıp çalıştırmaya başlamışlar. evin yemek, temizlik işleri de ona aitmiş. ama bir yerlerden 'dışardan bitirme' diye bir şey duymuş. bilgim varsa yardımcı olabilir miymişim, çünkü işten pek vakti kalmıyormuş soruşturmak için. zaten nereye sorması gerektiğini de bilmiyormuş. hem diploması olursa daha iyi bir iş bulabilirmiş, öyle demişler.

    -----------------
    hayatınızda kaç kişi size "kaçıncı sınıfa kadar okudun" diye sordu.
    -----------------

    olayın güzel kısmı doğru kişiye sormuş olması. belediyenin ilgili birim başkan danışmasıyla çalışıyorum. hemen anlattım kendisine durumu. ertesi gün görevli arkadaşlar pastaneye gidip mihribanla tanıştılar. işten arta kalan zamanlarında ders çalıştırdılar. diğerleri kolaymış ama matematik biraz zormuş, öyle dedi mihriban.
    girdiği tüm sınavlardan en yüksek notu o aldı.
    geçme notu 45 iken 60 aldığı için üzüldü. (sınıfta alınan en yüksek not 60 bu arada)

    ailesi hoşlanmamış, öyle ders çalışmalardan sınavlara girmelerden, izin vermemişler, önünü kesmişler ama kafa tutmuş, kavga etmiş. bazı sabahlar gözleri dolu dolu oluyordu, ama soramıyordum..

    velhasıl, geçen hafta ilkokul diplomasını aldı mihriban. yüzünde kocaman bi gülümsemeyle, her günkü iki poğaçamı almaya gittiğimde söyledi. şimdi sıra orta okuldaymış. daha da zorlanacağının farkındaymış ama yapacakmış.

    aferin sana. ben de inanıyorum yapacağına.

    seneler sonra editi: mihribanla iletişimimiz kesildi maalesef. en son iki çocuk annesiydi. yolu, bahtı açık olur umarım.