hesabın var mı? giriş yap

  • başlığın en beğenilen entrysini debe'de görünce genelleme yapmanın pek doğru olmadığını yazmak için biraz içimi dökeyim istedim.

    annem akciğer kanseri olduğunu öğrendiği vakit babamla evliliklerinin 36. yılıydı. doktor bizimle konuştu, nispeten şanslısınız dedi. kaburga kemiğinin üzerinde yoğunlaşmış, iki kemiği alıp tedavi etmeyi deneyeceğiz. ameliyat başarılı geçer umarım dedi. babam bir yandan gözünden akan yaşları sildi bir yandan da şükürler olsun diye sevindi. yaklaşık 12 saat sürdü ameliyat. hatta doktor bey ameliyattan çıkınca bayıldı o derece zordu. annem yavaş yavaş iyileşti. o süreçte babam resmen bebek gibi baktı. doğru düzgün internet kullanmayı bilmeyen adam yemek sitelerinin kurdu oldu. her gün sevdiği yemekleri yapıyordu kendisi. yoğun işi vardı ama gelir gelmez mutfağa dalıyordu. ulan bugün size bir musakka yapacağım var ya böyle bir şey yemediniz hayatınızda diye geyik muhabbetini başlatırdı. evdeki herkes bilirdi ama ses etmezdi, o musakka bizim için değil annem içindi. günler güzel geçmeye başladı çünkü annemin sağlığı yerine gelmiş, yüzünün rengi yerinde, pikniğe gidiyoruz, eğleniyoruz vs rüya gibi.

    aradan 1.5 yıl geçti. öksürük başladı. kontrole gittik, hastalığın akciğerde nüksettiğini öğrendik, en ileri evre. öğrendiğimiz gün kuzenin düğünü var. annem çok neşeli, herkes orada, düğünden önceki gün herkes öyle eğleniyor ki kendi arasında, kardeşimle ben hariç. sadece ikimiz biliyoruz annemin herkese veda gecesi olduğunu, böyle bir kalabalığın bir sonraki buluşmasının cenazesinde olacağını. düğün bitiyor, ertesi gün biz söylüyoruz lisan-ı münasiple mevcut durumu. doktor bize "gerçekçi olacağım şansı varsa altı ay yaşar" dediği zaman yaşadığım hissi kimse yaşamaz umarım, altı ay da yaşayamadı zaten. biz bunu anneme söylemedik tabii. ama kendisi anlamıştı. kimsenin umudu yoktu. tek kişi hariç, babam. bebek gibi baktı yine ona. kemoterapi çok ağırdı. yerinden kalkacak dermanı olmuyordu iki gözümün çiçeğinin. babam altını temizlemeye varana kadar her şeyi hiçbirimize bırakmadan kendisi yaptı. bir akşam fenalaştı, evindeki son akşamı oldu. bir saha getiremedik yanımıza.

    8 yıl bitti. hala ilk gün gibi. bu süreçte babam hala çocuk gibi hassas. biz dahil olmak üzere herkes "uygun biriyle" evlenmesinin iyi olacağını söyledi ama o hâlâ yanaşmıyor buna. tek kelime: istemiyorum.

    babamın ağzından cafcaflı sözler duymazdık biz. öyle romantizm falan çok uzak şeylerdi. 12 yaşından beri dişiyle tırnağıyla hayat mücadelesi verip bir yerlere gelmişti. çocuk olamamak böyle bir etki bıraktı belki üstünde. annem hep derdi sizi de dışarıya çıktığınız zaman pencereden bakıp aslan oğlum benim diye uğurluyor diye ama biz bunu hiç duymadık kendisinden. seviyorum, aşığım kelimeleri dökülmedi hiç ağzından ama bir daha yüzünü asla göremeyeceği annemin adının her geçtiğinde gözlerine bakarım. o yemyeşil gözler hemen buğulanır, hemen lafı değiştirmeye çalışır.

    neyse çok uzattım. belki istisnadır, belki azdır bunu yapan ama yok değil kardeşim işte. gözümle gördüm ben, birebir yaşadım.

  • başbakan hayranları sayfasındaki kafa yakan müthiş buluş.

    https://www.facebook.com/…398382965575/?pnref=story

    videodan da anlaşılacağı üzere, bataryanın içine yerleştirdikleri cip(!?) tespit edilmiş ve etkisiz hale getirilmiştir.

    arkadaş, ne manyak, paranoyak adamlarmışsınız lan!! millet bokunda dinleme cihazı arıyor artık.
    bak kardeşim, senin o söktüğün şey, nfc denilen teknolojinin çalışması için gereken zımbırtı. hani kablosuz sarj, dokunmadan veri aktarımı vs vs... işte sen gizli dinleme cihazı diye, o nfc modulü söküyorsun!
    https://www.google.com.tr/…q_auoaq&biw=1366&bih=677
    hadi kardeşlerim gavurun bize oynadığı bu teknoloji oyununu bozalım! telefonu ille de fişe takıp şarj edelim!!!

  • medyum memis kimligimle soylemek isterim ki bu filmin muzigi acar televoleciler ve haberciler tarafindan aglamakli huzunlu sahnelerde kullanilacak.

    misal:sibel can in eski kocasi supper insan hakan ural bir mafya hesaplanmasinda kanlar icinde hastaneye falan goturulurken calacak bekgraund da.
    benzer bi uygulama schindlers list ve apocaliptikanin unforgiven versiyonunda yapilmisti hatirlatayim.

  • dizel motorun üretim maliyeti daha yüksek olduğu için anormal olmayan olaydır.

    termal verim açısından bakarsanız dizel motorun verimi benzinli motordan daha yüksektir. yani bir kalorilik yakıt yakıldığında bunun daha yüksek oranı mekanik enerjiye çevrilir.

    bunun anlamı, yakılan bir karbon bazlı bileşikten daha çok enerji çekmektir ya da miktarda mekanik enerji üretmek için daha az kaloride karbon bazlı yakıt yakmak gerekir. bu yüzden karbondioksit emisyonlarına bakıldığında aynı güçlerde motorlarda zaten dizel motorların karbondioksit emisyonları düşüktür fakat dizelin yasaklanmak istenmesindeki mesele zaten karbondioksit emisyonu değildir.

    bildiğiniz gibi havanın yaklaşık %21'i moleküler oksijen gazı, %78'i de moleküler azot gazından oluşur. silindir içine aldığınız havadaki oksijen ile yakıtı yakarak basıncını yükselttiğiniz yakıt gaz karışımından mekanik enerji elde edebilirsiniz. mamafih bütün gazlar termodinamiğin ikinci kanunu gereği sıkıştırıldığında sıcaklıklarını artırmak zorundadırlar.

    dizel motor benzinli motora nazaran daha yüksek sıkıştırma oranına sahiptir. yani silindir içinde yanma sırasında daha yüksek basınca çıkarlar bu da sıcaklıklarının daha yüksek olmasına neden olur. mekanik enerji için sadece oksijen ile karbon bazlı yakıtı yakmak isteseniz de, sıcaklık yükseldikçe reaksiyonların doğası gereği havadaki %78 oranındaki azot gazı da birtakım reaksiyonlara girmeye başlar.

    benzinli motorda yanma sırasındaki sıcaklıklar dizel motor kadar yüksek olmadığından dolayı azot gazının bu tarz reaksiyonlara girme eğilimi düşük kalır ama dizel motordaki yüksek sıcaklıklar nedeniyle azot oksit bileşenleri nox dediğimiz gazlar ortaya çıkar. bu gazların küresel ısınmaya karbondioksit gazına nazaran daha fazla yol açtığı ve insan sağlığına daha zararlı olduğuna dair birçok çalışma yapıldı. nox emisyonları nedeniyle dizel motor aslında yasaklanmak isteniyor.

    reaksiyonların ve termodinamik çevrimin doğası gereği dizel motor her zaman benzinli motordan daha verimli çalışacaktır. yanma reaksiyonun direkt ürünü olan karbondioksit gazının emisyonu da bu nedenle muadil güçteki dizel motorlardan benzinli motordan her zaman düşük kalacaktır fakat mesele karbondioksit emisyonu değil azotoksit emisyonudur. bu da havada %78 oranında bulunan azot gazının bir sonucudur çünkü silindir içine hava alırken oksijen sen gel azot sen gelme diye bir ayrım yapamıyoruz.

    silindir içindeki maksimum sıcaklıklar aşağıya çekildikçe azot gazı daha inert kalarak reaksiyonlara bulaşmıyor ya da daha az bulaşıyor ve azot gazı silindire girdiği gibi çıkarak azot gazı olarak kalıyor. bu da benzinli motorların daha az azotoksit emisyonuna yol açmasına neden oluyor.

  • çocukken anne babanız büyük ihtimalle sizi geçiştirmek için bir şey uyduruverir. sonra gel zaman git zaman o bilginin doğruluğunu o kadar kanıksarsınız ki, sorgulamak uzun süre aklınıza gelmez. ama sonra bir anda ampul yanar ve aptallığınıza gülersiniz. böyle bir şeydir uzun süre inanılan ebevyn yalanları.

    örneğin benim uzun süre inandığım bir yalan: mahallemizde engelli bir abi vardı. anneme sormuştum bu abi niye böyle diye. annem demişti ki; bütün uzuvları sağlam olsaymış bir kötülük yapacakmış. o yüzden allah onu önceden cezalandırmış. mesela kolu sakat olmasaymış, o koluyla hırsızlık yapacakmış. uzun süre o engelli abiye potansiyel bir suçlu gözüyle bakmıştım. allah onu cezalandırdığı için de çok mutlu olmuştum.

  • dünkü brezilya-almanya maçından sonra alman sosyal medyasında hakkında "joachim istifa etmeli, maçta gol atmayan oyuncular vardı. böyle laubalilik olmaz." diye geyikler dönen adamdır.

    o değil de adamın dün akşamdan beri yaşadığı mutluluğu, keyfi ve tatmini düşünüyorum. ben olsam uyuyamam balkonda falan ulurdum herhalde sabaha kadar.

  • "ne kadar güzelsin sevilay. ne kadar doğrusun. sevenler birbirlerine yara izlerini gösterirler. ilk önce bunu yaparlar. sana ruhumu açmadan bil ki incinebilirim demek için. çünkü en çok sevdiklerin yaralar seni."

    alper canıgüz - gizli ajans

  • suriyelilere vatandaşlık vererek çözecek sanırım. artık "suriyeli" değil "türkiyeli" sorunu olacaklar.
    6 ayda başka türlü çözülemez o sorun.

  • yahu hala gül gibi teoriyi geçmişsiniz, "maymunla mı akrabayız?" diye üzülüyorsunuz. lan ben amcamla dayımla akrabayım onu napıcam?