hesabın var mı? giriş yap

  • tatmin etmeyen açıklama. sen bu adımı müşterini korumak için attığını söylüyorsun. peki yaptığın sadece müşterinin internetini koruma amaçlıysa, neden 9 tl aldıktan ve 2gb bittikten sonra da paketteki interneti paylaşmaya devam edecek diyorsun? hani müşterini koruyup internetinin kötü niyetli olarak harcanmasını önlemekti amacın?

    yaptığın müşteriyi korumak değil, amacın da bu değil. amacın insanlara hediye ediyoruz ayağına şerefsizce paket satmak.

  • ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.

    "herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"

    rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...

    derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:

    - ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
    - ama...
    - ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
    - ama öğret...
    - kes! hadi çizmeye başla... der ve...

    bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.

    sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.

    resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!

  • zaman ve mekan : cumhuriyet ilanı sonrası uluslararası davetlilerle dolu pera palas balo salonu.

    kişiler : yugoslavya kralı ve atatürk

    sahne : yemek yenmiş ve şömine başında sohbet edilmekte.

    olay :

    yugoslavya kralı : ... bidibidi hede hödö.. ve işte mirim sizin bu zaferden önce ingilizler, yunanlar, fransızlar hep gelip bize yalvardılar sizde türklere karşı savaşa girin diye.. ama biiiizzzz... girmedik..

    atatürk : (yerinden kalkar.. kralın yanına kadar gider.. elini sıkar.. ve gözlerinin içine baka baka...) "verilmiş sadakanız varmış, geçmiş olsun ekselansları" der.

  • bugün metrobüste paltolu ve robot gibi yürüyen sakallı birisi bindi araca. baktım etrafıma 2-3 kişi var. "yok az kişiyiz patlatmaz" dedim.

    geldiğim piskoloji bu.

  • (bkz: kar)

    odaya girdiği zaman oleyy diye sevinçle koşup babamın omzundan karları alırdım. uzun bir palto giyerdi. zaten sürekli onu giyerdi. sonra avcunu açar ellerine suyunu damlatırdım. annem "yapma şunu silkelen de öyle gel" diye babama kızsa da o hiç annemi dinlemezdi. ne zaman kar yağsa babamla bu oyunu oynardık. işten yorgun gelse bile o uzun paltosuyla dağ gibi karşımda dururdu. karları alınca da sobanın yanındaki sandalyeye oturup avucunu açardı. ilk zamanları sobaya damlatıyordum ama cıbs cıbs diye annemin kafasını çok şişirdigim için babam sonradan hep ellerini açtı. "karışma hanım o gülünce benim yorgunluğum gidiyor" derdi.

    lan yaşım 30'u geçti. halen dertli olup çıkmaza girdiğim zaman kar yağınca doğru babamın yanına giderim. alırım toprağının üstündeki karları tek tek mezarına damlatırım. ruhuma çok iyi geliyor, umarım ona da geliyordur.

  • ingilizlerin ilk ticari uzun mesafe havayolu firmasıdır. 1924'ten 1939'a kadar hizmet veren kuruluş, avrupa'nın çeşitli yerlerine gitse de ddaha önem verdiği hatlar güney afrika, hindistan, uzakdoğu, malezya, hong kong ve tabii ki avustralya'ydı.
    londra kalkışlı, isviçre yolculuğu 3 saat,
    hindistan 9 gün, avustralya 10 gün sürerdi.
    roma ve kahire başlıca mola yerleriydi.
    avustralya'da qantas (queensland and northern territory aerial services ltd) ve yeni zelanda'da teal (tasman empire airways ltd) ortağı olduğı yerel sivil havacılık şirketleridir.
    1939'da british overseas airways corporation ( boac ) içine karıştı. boac da önce british european airways corporation adını aldı sonra da bugünki british airways markası adı altında günümüze kadar sürerliliğini korudu.

    yalnız tüm bu iştirakların oluşmasından önceki 1924-39 arasında yirmiden fazla kaza gerçekleşti. yani geçmişi anlatıldığı kadar parlak değildi.
    birçok deniz uçağı vardı o zamanlar. (karaya iniş yapmak insanların gözünü korkuturdu.) yalnız bu uçaklara flying boat derler. seaplane diyenine rastlamadım.

  • sık yapılan bir hata; başka bir gezegende zeki hayatın olup olmadığıyla ufo fenomenini birbirine karıştırmaktır.

    aklıbaşında, biraz biyoloji veya astronomi yalamış her insan bilir ki, uzayda başka gezegenlerde gelişmiş yaşam biçimlerinin var olması, hatta bu zeki hayatın evrende hatırı sayılır miktarda çok olması olasıdır, normaldir, aksini düşünmek hata olur.

    gelgelelim, söz konusu olan ufo fenomeni olduğunda işler biraz karışır. öncelikle bilinmesi gerekenler, evreni bir kenara bırakıp sadece 80 kusur bin ışık yılı genişliğine ve 10 küsür bin ışık yılı kalınlığına sahip kendi galaksimizden söz edersek şunlardır:

    • samanyolu'nda bugün bizim hesaplayabildiğimiz kadarıyla yaklaşık 200 milyar yıldız var. ben ortaokula giderken bu sayının 10 milyar olduğu sanılıyordu.
    • bir yıldızın çevresinde hayat oluşabilmesi için o yıldızın yeterli bir enerjiye sahip olması gerekir, ne çok küçük ve zayıf, ne de aşırı büyük olmamalıdır. ayrıca yeterli ömre sahip olması gerekir. büyük deli dolu yıldızların hayat süreleri birkaç milyon yılı geçmediği gibi, inanın onların 1 ışık yılı yakınında bile bulunmak istemezsiniz.
    • çekirdek çevresi (çekirdek değil) de dahil olmak üzere bu yıldızlar arasındaki uzaklık büyüktür. hem de çok büyüktür. ikili ve üçlü yıldız sistemlerini haricinde birbirine 1 ışık yılından yakın yıldız sayısı, çok küçük yüzdelerdedir.
    • bir yıldızın çevresinde gelişkin yaşam formlarının oluşabilmesi için özel şartlara sahip gezegenler gerekir. bu ister bizim gibi karbon temelli, isterse silikon yahut başka kökene sahip olsun, farketmez. uygun şartlarda (yüksek ısı ve ölümcül radyon yüzünden) bir gezegene veya ay'a ihtiyaç vardır.
    • çoğu yıldızın çevresindeki gezegenlerden pek azı yaşama uygun bölgelerde yer alır. tabi sıcaktan kayaların eridiği ya da tüm maddelerin buz kestiği bir gezegende zeki hayat olabilir derseniz orasını bilemem.
    • bu şartlar göz önünde bulundurulduğunda "yaygın" olmasına rağmen farklı gezegenlerdeki zeki yaşamın nadiren birbirine yakın bölgelerde oluşabileceği görülebilecektir.

    öyleyse;
    • birbirine uzak bu zeki yaşam formlarının bir diğerinden haberdar olabilmesi için uzaktan da olsa gözlem yapmaya ihtiyacı vardır.
    • uzaktan gözlem yaparak bir yıldızın çevresindeki yaşama uygun kuşakta bir gezegen bulunup bulunmadığını göremezsiniz. çünkü yıldızın parlak ışığı doğrudan gözlem yapmanızı engeller.
    • dolaylı yoldan yapılan gözlemlerle yaşam kuşağında gezegenler bulabilirsiniz. fakat bu gezegenlerin yaşama elverişli olup olmadığını anlamak deveye hendek atlatmak gibidir.
    • her şeye rağmen yaşama elverişli olduğunu keşfettiğiniz gezegende zeki bir yaşam formunun var olup olmadığını anlamanızın ise hiçbir yolu yoktur.

    yıldızlar arası yolculuk yapabiliyorsanız?
    • yıldızlararası yolculuk, bugünkü bilgimiz dahilinde mümkün değildir. ışık hızını bırakın aşmak, yaklaşmak bile mümkün değildir.
    • ışık hızı, yıldızlararası yolculuklar için yeterli bir hız değildir. daha açık ifade etmek gerekirse; ışık hızında giden bir gemiyle başka yıldızlara ulaşmak, kağnı ile dünya turuna çıkmakdan farksızdır. hatta kağnı ile dünya turu daha hızlı sürer.
    • ışık hızının birkaç katında (mesela 10 katı) yolculuk yaparız diyorsanız, elinizdeki kağnıyı at arabasıyla değiştirmişsiniz demektir. fakat atlarınızın sadece yürüdüğünü varsayın. çünkü ışık hızının 10 katı hızda, en yakın yıldıza ulaşmanız 5 ay, en yakın nebulalardan birine mesela ülker'e ulaşmanız 38 yıl sürer. buna bir de dönüş zamanını (dönecekseniz eğer) ekleyin.
    • dolayısıyla keşfettiğiniz zeki yaşam barındıran gezegeni ziyaret edebilmek için aşırı zeki bir uygarlık olmalısınız.

    çok zeki bir uygarlıksınız ve ışık yıllarını çekirdek gibi çitliyorsunuz:
    • bu durumda samanyolu'nun büyüklüğü devreye girer. her bir gezegeni ziyaret edip, her taşın altına bakarak zeki canlıları aramaya başladıysanız oldukça sabırlı olmanız lazım.
    • çok gelişmiş sensörlerinizin çözünürlüğü ne seviyededir bilmiyorum ama, yüzlerce ışık yılı uzaktan, onbinler yıldız ve milyonlarca gezegene tek tek bakıp dünyayı farketmeniz oldukça zor olacaktır. ne kadar yıldızla muhatap olacağınızı görmek için lütfen linke tıklayın: http://www.robgendlerastropics.com/ngc6520m.html burada samanyolu'nun çok küçük bir kesimindeki yıldız yoğunluğunu göreceksiniz. o gördüğünüz birbiriyle iç içe girmiş her benek, her noktacık bir yıldız. (ön plandaki beyaz yıldızlar ise ngc650 kümesine at)
    • eğer çok uzaktan dünyayı farketti iseniz bile, burada zeki bir canlı türü olduğunu farkedemezsiniz. çünkü insanın zekasına yönelik hiçbir bilgi şu ana kadar fazla uzağa gidemedi. belki aşırı duyarlı sensörleriniz 1900'lü yılların başına ait dünyadan gelen radyo parazitlerini almış, bunun zeki bir varlığa ait iletişim biçimi olduğunu süper bilgisayarlarınızla çözmüş de olabilirsiniz, onu bilemeyeceğim işte. yalnız bunu yapmak için en eski radyo sinyallerimiz henüz daha ötesine ulaşamadığından dünyadan 100-110 ışık yılından uzakta durmayın, sinyali de normal uzaysal parazitlerle birbirine karıştırmayın.
    • her şeye rağmen dünyayı buldu iseniz, hatta ziyaret ediyorsanız öyle kaçamak bakışlar atma denyoluğuna da girmeyin. size göre aşırı ilkel olan bu toplumun "işleyişine karışmamak" için gizli gizli takılmanıza gerek yok. unutmayın, insanlık sizler için alet kullanmayı öğrenmiş maymun'dan farksız.
    • yine de çok ahlaklı varlıklarsanız elbette izleyin gidin. ama sizi görenler var, paranoyak ettiniz adamları.
    • madem bir sürü paranoyak yarattınız ortalıkta, bari bilimden falan anlayan, sizin var olabileceğinizi bilen, üstelik sürekli gökyüzü gözlemi yapan bilim adamlarına görünün. bunu yapın ki, amatör kameraların çektiği titrek görüntüler yerine adam akıllı videolarınız ve fotoğraflarınız olsun.
    • sahi, herkese görünüp de, sizi doğru düzgün görüntüleyebilecek (amatör de olsa) astronomlara görünmemeyi nasıl başarıyorsunuz?

    niyetiniz ne?
    • onca ışık yılı mesafe içinde onbinlerce, yüzbinlerce yıldızı tarıyor ediyor, dünya gibi gezegenler arıyorsunuz. niçin?
    • ahlaki bir yargınız olmadığından kaynaklarından faydalanmak için böyle gezegenlere ihtiyacınız mı var?
    • muhteşem medeniyetinizin ve teknolojinizin devamını sağlayabilmek amacıyla bu bulduğunuz gezegenlere yerleşmeyi niçin düşünmüyorsunuz?
    • sizin silahlarınıza göre ok ve yaydan farkı olmaması gereken dandirik silahlarımızdan mı korkuyorsunuz?
    • yoksa hepiniz ışık ve sevgiyle oradan oraya gezen bilimadamları mısınız?
    • ya da burası bir hayvanat bahçesi ve turistik geziler düzenliyorsunuz. hmm...

    neyse, konuyu bir bilim adamı olan douglas vakoch'ın seti projesi kapsamında oraya buraya dünyanın yerini gösteren sinyaller, haritalar ve şarkılar gönderilmesi üzerine söylediği bir söz ile kapatayım:
    "neden uzaylıların barışçıl olduğunu düşünüyoruz. uzaya müzik yayını dünyanın tam yerini ele veriyor. nasa'nın böyle konuları tartışmaya açması gerekir. uzaya dünyanın galaksideki adresini gösteren haritalar ve bilgiler gönderilmesinin gelecek nesiller için büyük tehlike yaratabilir. dünyaya karşı yapılacak bir uzay saldırısından sağ kurtulmamız mümkün olmaz.