hesabın var mı? giriş yap

  • birinci haçlı seferi sonucunda urfa ve çevresinde kurulan devlet.

    kısaca devletin tarihi şöyledir:

    + i. baudouin (baudouin de boulogne) devri ve kuruluş:
    1090'lı yıllarda urfa şehrinin hakimi thoros isimli bir ermeni'ydi. birinci haçlı seferi esnasında anadolu'da başlayan kaos neticesinde urfa'da asayiş ve düzen bozulmuştu, yönetimde sorunlar yaşanmaya başlamıştı. bu sebeple thoros, haçlı seferi esnasında anadolu'ya gelen fransız asilzade baudouin de boulogne'a bir heyet göndererek yardımını istedi. baudouin de bu fırsatı kaçırmadı ve ordusuyla urfa bölgesine geldi.

    baudouin 1097 sonbaharında fırat'ın batısındaki toprakları kontrolüne aldı. 1098 şubat ayında da urfa'ya hakim olmayı başardı. bölgedeki karışıklık sona erdiğinden halk baudouin'i büyük kurtarıcı olarak görmeye başladı. baudouin yönetimini güçlendirdikten sonra bir entrikayla eski hükümdar thoros'u öldürttü ve bölgenin tek hakimi oldu.

    1098 senesinde kürboğa komutasındaki selçuklu ordusu urfa'yı kuşattı. 3 hafta süren bu kuşatma başarılı olmadı. baudouin, selçuklu kuvvetlerinin ve civardaki diğer türk kuvvetlerinin antakya'ya haçlı kuvvetleriyle savaşmaya gitmesini fırsat bilerek samsat'ı ve suruç'u ele geçirdi. diğer yandan antakya'nın türk taarruzlarına direnmesi için yiyecek ve teçhizat desteğinde bulundu.

    1099 senesinde kudüs'ün haçlılar tarafından ele geçirilmesinden sonra antakya prensiyle ile kudüs'e gitti. kudüs haçlı krallığı'nın başına getirilen ağabeyi godefroi de bouillon ile görüşüp, tekrar urfa'ya döndü. bir yıl sonra kudüs kralı godefroi de bouillon ölünce baudouin urfa tahtını kuzeni baudouin de bourg'a bıraktı ve kudüs'ün kralı oldu.

    + ii. baudouin (baudouin de bourg) devri:
    ii. baudouin'in ilk yıllarında mardin hükümdarı artukoğlu sökmen suruç'a saldırıp ele geçirmeyi başardı. ii. baudouin, antakya'dan destek alıp suruç'a saldırdı ve artukoğlu sökmen'i mağlup etmeyi başardı. akabinde şehri yağmalayıp, müslüman ahaliyi katletti. 1102 yılında ii. baudouin'in kuzeni joscelin of courtenay urfa'ya geldi. hükümdar fırat'ın batısındaki toprakların idaresini ona bıraktı.

    1104 senesinde ii. baudouin ve antakya prensi bohemund harekete geçerek harran'a saldırdı. burada mardin hükümdarı artukoğlu sökmen ve büyük selçukluların musul valisi çökürmüş bey komutasındaki türk ordusuyla karşılaştı. savaşta haçlı kuvvetleri yenildi ve ii. baudouin ile kuzeni joscelin of courtenay esir düştü. bunun sonucunda urfa kontluğu 4 yıl boyunca antakya prensliği'ne bağlandı. bu dönemde 1106 senesinde anadolu selçukluları sultanı birinci kılıç arslan şehri kuşattıysa da ele geçiremedi. 4 yılın sonunda ii. baudouin ve kuzeni esaretten kurtulup urfa yönetimini tekrar ele geçirdi.

    1110 yılında büyük selçuklu devleti sultanı muhammed tapar'ın emriyle urfa kuşatması başlatıldı. yaklaşık 4 yıl boyunca aralıklarla devam eden bu kuşatmalar sonucunda urfa kontluğu fırat'ın doğusundaki topraklarını kaybetti. kuşatmalar sona erince ii. baudouin fırat'ın batısında ermenilerin elinde bulunan raban, keysun, birecik gibi şehirleri ele geçirip, topraklarını genişletmeyi başardı.

    1118 yılında kudüs kralının ölümü üzerine yerine ii. baudouin geçti. urfa tahtına kısa süreliğine birecik lideri galeran du puiset geçti. 1119 yılında da joscelin of courtenay geçti.

    + i. joscelin (joscelin of courtenay) devri:
    i. joscelin hükümdarlığa gelir gelmez güneye saldırılar düzenledi. artukoğlu ilgazi ile çatışmalara girdi. 1122 yılındaki savaşta ilgazi'nin yeğeni belek tarafından esir alındı. kendisini kurtarmaya gelen kudüs kralı ii. baudouin de esir düştü. fakat ermenilerin yardımıyla esaretten kurtuldular. tekrar yönetime dönünce haçlı ittifakına dahil olup musul'u kuşatmasına katıldı fakat başarılı olamadı. 1131 yılında öldü. yerine oğlu ii. joscelin geçti.

    + ii. joscelin ve devletin sonu:
    1137 yılında bizans imparatoru ioannes komnenos ordusuyla bölgeye gelince ii. joscelin ve antakya prensliği, imparatora bağlılıklarını bildirdi. urfa ve antakya kuvvetleri bizans ordusuna dahil oldu ve imparator suriye içlerine saldırdı. fakat ii. joscelin ve antakya prensinin entrikaları sonucunda imparatorun bu seferi başarısızlıkla sonuçlandı.

    1144 yılında büyük selçuklu devleti'nin musul ve halep atabeyi imadeddin zengi, urfa kontunun şehirde olmadığı bir zamanda urfa'ya saldırdı. 3 haftadan uzun süren bir kuşatma sonunda 24 aralık 1144 tarihinde şehre girmeyi başardı. 1146 senesinde imadeddin zengi'nin ölümü üzerine fırat'ın batısındaki toprakları halen elinde bulunduran ii. joscelin urfa'yı ele geçirmek için harekete geçti. fakat imameddin zengi'nin oğlu nureddin zengi tarafından bozguna uğratıldı. böylelikle urfa kontluğu resmen tarihe karıştı. (1149)

    kaynaklar:
    + birsel küçüksipahioğlu - haçlı devletleri - türkler ansiklopedisi - cilt: 6 - yeni türkiye yayınları - 2002.
    + steven runciman - haçlı seferleri tarihi 2 - çev: fikret ışıltan - türk tarih kurumu yayınları - 1987.
    + ışın demirkent - urfa haçlı kontluğu tarihine bir bakış - belleten - cilt: 53 - sayı: 206 - nisan 1989.

  • 3 tarafi havuzlarla cevrili bir ulke olmadigimiz icin olabilir. ayrica 3 tarafi antrenorlerle cevrili bir ulke olmadigimiz icin de olabilir. ayrica avrupadaki gocmenlerimiz ulkenin 3 tarafi havuzlar ve antrenorlerle cevrili olmadigi icin gocmediginden olsa gerek, yuzucu olmuyor olabilir.

    mesaj uzerine aciklama editi: havuz dediysek melih gokcek fiskiyesinden bahsetmiyoruz, yuzme havuzu o, olimpik olanindan, hani dikdortgendir, kulvarlari vardir falan

  • yönetim kurulu başkanının kişisel görüşü diye bir şey olamayacağını bilmeyen şirketin geri vites açıklaması. istifa etmelidir.

  • bazıları için meslek bu. izmir'in bi köyünde var biri, adı manyak ahmet. çocukluğundan beri milletin suçunu üstlenip onların yerine cezaevine giriyor. misal hödüğün teki pavyonda birini vurup kaçıyor, buna haber ediyorlar, manyak ahmet karakola gidip ben vurdum diyor ve kapanıyor dosya. ben bu işlerde iyi para var sanırdım hep ama çok komik paralar dönüyormuş, 10-15 bin gibi. hatta sanırım son defasında da ödemeyi koyun olarak yapmışlar da çobanlığa başlamış artık manyak ahmet.
    geçen gün arkadaşa dert yanıyormuş, "bu işler yapılmaz artık, içerisi it kopuk doldu, alem bozuldu" diye. cevaevi işte be abi, ne bekliyordun ki? profesörler, diplomatlar mı olacaktı içeride, birlikte entelektüel sohbetler mi yapacaktınız?
    ah be ahmet abim.

  • kötünün iyisini seçme mantığıdır.

    insan sosyal bir canlıdır. sevme, paylaşma, anlama ve anlaşılma ihtiyacı duyar. kimi az kimi çok gereksinim duyar buna. ama herkes duyar. kendi kendine yaşayabilen insan ya hayvan ya da tanrıdır neticede. bu yüzden pek azı anlayabileceği ve anlatabileceği insanlarla karşılaştığında derin dostluklar kurmaktan geri durur. bu türden romantik ilişki bulan ise öpüp başına koyar.

    ancak romantik bağlamda bu tür bir ilişki pek mümkün değildir. çünkü romantik ilişki denilen şey özünde duygularla maskelenmiş çıkar alışverişidir. taraflar birbirlerinden sadakat, istikrar, hoşgörü, özveri gibi güçlü irade ve kararlılık gerektiren erdemler beklerler. ancak herkeste bunları sunabilecek irade yoktur.

    kimi ilişkide iki tarafın iradesi dengelidir ve dengi dengine gelen iki kişi bu birlikteliği sürdürmekte başarılı olur. ancak genellikle bir tarafın iradesi öteki tarafa baskındır. bu türden ilişkide bir taraf orantısızca veren taraf, diğer taraf orantısızca alan tarafa dönüşür. bu durumda orantısızca veren tarafın ilişkiden mutsuzluk duyup ilişkiyi bitirmesi beklenir ancak ilginç bir şekilde genellikle ilişkiyi diğer taraf sonlandırır. çünkü kararlı olmayan taraf iradesi güçlü olan taraf değildir.

    bu durum bir yaşanır, iki yaşanır, kabak tadı vermeye başlar. çünkü her seferinde aynı şeyi deneyip farklı sonuçlar bekleme yetisi aptallara mahsustur. defalarca aynı sonuçla karşılaşan kişi sonunu bildiği bir döngüye tekrar ve tekrar girebilmek için zamanını ve enerjisini harcamak istemez. artık yalnızlık tekrar ve tekrar aynı döngüye girip çırpınmaktan yeğdir. bu seçim yalnızlık ve mutluluk arasında değil, yalnızlık ve hayal kırıklığı arasında yapılmış bir tercihtir. haliyle yalnızlık ve hayal kırıklığının tartıldığı bir terazide yalnızlık ağır gelen taraftır.

    nietzsche bu tür yalnızlığın tarifini böyle buyurdu zerdüşt kitabında "insanların varlığından veya yokluğundan değil yalnızlığım, aksine bana gerçek dostluk sunmadan yalnızlığımı çalanadır nefretim" şeklinde vermiştir. belki niyeti bu tür yalnızlığın tarifini yapmak değildi o cümleleri yazarken ama niyeti öyle olsaydı bile bundan daha iyisini yapabileceğini sanmıyorum. o yüzden nietzsche yalnızlığı diyorum bu tür yalnızlığa.

    büyük adammış vesselam.

  • yaşlı bir amca tarafından onay gören gençlik. otobüste bizzat başıma gelmiştir.
    ankara'da yaşayanlar bilir. 65 yaş üstü, egolara ücretsiz biner ve otobüs güruhunun (mesai saatleri dışında) % 50 sini bu topluluk oluşturur. yine yorgun argın dersten çıkıp eve gitmek için otobüse bindiğim bir gün, amcanın biri bindi ulustan (yanında 10-15 tane daha amca var tabi) önümdeki genç yer vermek için doğruldu, amca gel şöyle otur diye. amca gencin omzuna bastırarak hayır evladim dedi. siz oturun. biz ücretsiz diye ekmek almaya bile otobüse binip,ulusa geliyoruz. orada vakit geçiriyoruz işte.. siz akşama kadar ders işleyip kafa patlatıyorsunuz, akşam gidip gece yarılarına kadar ders çalışıyorsunuz. sizin hakkınız oturmak. bizim değil..

  • çevresi tarafından "çok tuhafsın" denilerek dışlanan insandır. bir keresinde rüyada olduğumu anlayınca, kendimi 5. kattan atıp atıp tekrar uçarak yukarı çıkıyordum. "ehe ehe çok zevkli lan" deyip baya bir coşmuştum.

    bir de rüyada silahla tehdit edilme sahnem vardı. tam trol işiydi. adam silahı doğrultunca "uyanıcam olum birazdan" gibi bir tepki vermiştim. adamın boş bakışları hala aklımda.

    benim gibisine de yaramıyor böyle şeyler.

    (bkz: kendi rüyasını trolleyen insan)