hesabın var mı? giriş yap

  • "her şeyin üstüne gelip, seni dayanamayacak bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme; işte orası kaderinin değişeceği noktadır."

  • polisin sizden kimlik isteme yetkisi vardır. sizden kimlik isteyen polise kimliğinizi göstermezseniz bunun sonuçları vardır. bir kadın gidip de polise zorla kimlik veriyorsa başka tabii. yani polis sizden kimlik isteyip kimliğinizdeki bilgileri kullanarak size sosyal medyadan arkadaşlık isteği göndermişse, ileti yollamışsa en basit ifadeyle devletin kendisine verdiği yetkiyi kişisel amaçları için kullanmıştır. bu da kanunlara aykırıdır. meslek etiği açısından da asla doğru değildir zaten. kısacası bir kadın polise kimlik göstermediğinde nasıl ki bir sonuçla karşılaşacaksa benzer bir sonuçla da o kimlik bilgilerini kullanarak sosyal medyadan arkadaşlık isteği vs. gönderen polis de karşılaşmalıdır.

  • guzel bir restoranda yenen romantik bir aksam yemeginin ertesi günü isyerinde cüzdani karistirirken restoranin fisini bulmak. fise söyle bir göz attiktan sonra 8-10 parcaya bölüp masanin yanindaki cöp kutusuna atmak. sonra "allah allah bu yemek bu kadar az mi tutmustu ya?" diye düsünmek. üsenmeyip cöp kutusundan fisin parcalarini toplamak, birlestirip bantlamak ve fisi tekrar incelemek. icilen sarabin hesaba yazilmadigini farketmek (ki dikkatli bir okur yazimin basinda yemegin "romantik" oldugu belirtmemden sarabin fiyati hakkinda az bucuk fikir edinmis olmak). is cikisi her ne kadar evin ters yönünde teee anasinin terekesinde de olsa restorana gitmek, bize servis yapan garsonu bulup durumu aciklamak ve bu sarabin parasini ödemek istedigini söylemek. garsonun minnet bakislari arasinda durumu müdüre anlatmasi ve müdürün hassasiyetim icin tesekkür ederek sarabi ikram kabul etmemi istemesi. tam o sirada garsonun "bir dakika, bu gözlük sizin mi?" diyerek cekmeceden bir günes gözlügü cikarmasi. meger yepyeni gözlügü restoranda unutmus oldugumu farketmek. garsonla sarilip (evet sarildik) hayretler icinde oradan ayrilmak. bu olaydan sonra karma'ya inanmak.

    ben bilmiyor neden bu olayi böyle geronimo türkcesi'yle anlatmak.

  • patiswiss piyasayı sürklase mi ediyormuş? allah belamı versin ilk kez duydum ismini. ayrıca başlık sahibinin yazdığı şeyin "tayyip iyi ama ah o dış mihraklar" laflarından hiçbir farkı yok.

    ulan kadında öyle bir kibir ve kendine inanmışlık var ki öss'de 45'te 45 türkçe yaptığını yazarken bile imla hatalarıyla göz kanatıyor.

    neyse, çikolata zaten pek sevmem, küflüsünü hiç yemem.

  • ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    "ya siz?"

  • 90’lı yıllarda emrah’ın seren serengil’le böyle bi filmi vardı. emrah motorsikletli çeteden zincirle dayak yiyordu. filmin sonunu hatırlamıyorum ama ben olsam gitmezdim sfjskjsksk

    edit: filmin adı yasak sokaklar.

    2. edit: başlık başa kalmış galiba.:/

  • 13 yaşında olup 28 kişi tarafından tecavüze uğramak ve güvendiği devlet erbaplarının ona "kendi isteğiyle yaptı" demeleri. işte bu yara kapanmaz.
    (bkz: n. ç.)

    edit: başlık başa.