hesabın var mı? giriş yap

  • adam gibi adamdır. bir gün evlenir ve cocuk sahibi olacak olursam olacağım adamdır.

    kadın hamile, üstelik karnında senin çocuğunu büyütüp taşıyor. insan olan hamile karısının ayak tırnaklarını kesmekten, hamileliği boyunca bir anlamda el ayak olup karısına hamilelik sürecini en rahat şekilde gecirmesine yardımcı olmaktan rahatsiz olmaz,bunda bir beis bulmaz.

    insanlıktır bu , daha fazlası ya da azı değil.

  • yalnızlık..hayatımda çok olaylar gördüm. bu kadar zor bir gece yaşamadım. meclisin dibinde oturmak, yalnız yaşamak, patlayan her bombada geçen her uçakta psikolojik olarak ayakta kalmaya çalışmak.. zordu be. bugün sırf biriyle yüzyüze konuşabilmek için gittim kazı-kazan oynadım. gerisini ne sen sor ne ben söyliyim.

  • yeğenimle konuşuyorum. 5 yaşında koyu beşiktaşlı... çok cool.

    -sedef sen artık galatasaraylı olacaksın tamam mı?
    -tamam.
    -o zaman sorunca hangi takımlıyım diyeceksin?
    -beçiktaş

    -ama hani galatasaraylı olacaktın?
    -tamam aytık olucam.
    -peki o zaman hangi takımlısın?
    -beçiktaş.

    -sana sorulunca galatasaraylıyım diyeceksin.
    -tamam
    -hangi takımlısın sedef?
    -beçiktaş.

    her beçiktaş dediğinde biraz daha kavurmaya benziyor. "sonra beni niye ısıydın?"

  • adı ve soyadıyla hitap. 'haddinizi bilin avdotya romanovna!', 'yanılıyorsunuz ivan pavloviç'.

    rus edebiyatçıları çok sabırlı adamlar.

    edit: yazarlar, çaylaklar toplu halde uyardı, soyadı değil, baba adıymış. bu bilgi onların sabırlı olduğunu değiştirmiyor sevgili sergey viktoreviç lavrov.

  • ah sizin derdiniz dert midir, benim derdim yanında?

    çıktığım ilk kızdı, ilk ve son randevumuz oldu...

    danışman göreviyle midir, bodyguard niyetiyle midir bilmem, yanında çam yarması gibi bi kızla çıkageldi. davet benden gelmişti, serde de centilmenlik var, hayatta hesabı ödetmem ama bu üçüncü şahıs yoktu ki gündemde? bütçe desen kısıtlı, finans nanay o günlerde...

    sonradan öğreniyorum yemek işini halletmişler; benimle buluşmadan önce ikisi kadıköy’ün ara sokaklarından birinde bişeyler atıştırmak istemişler, abla da orda dört tane kıymalı gözlemeyi gömmüş. yarasın.

    ama yaramamış işte... biz oturduk kafeye, bişeyler içtik, lakin iki lafın belini kırmak ne mümkün? abla devamlı karnını tutup inliyor. ben o an gözleme olayından bihaberim, regl sancısı diyorlar bana. abla gözlerimin önünde boncuk boncuk terliyor, titreme de var hafiften, durum iyi değil...

    derken bi hışım kalkıp tuvaletin yer aldığı ikinci kata yöneliyor, fakat döner merdivenin metal basamağına attığı ilk adımla beraber tökezleyip düşüyor ve düştüğü yerde bildiğin altına sıçıyor abla.

    çıkmaya çalıştığım kızla kafeden çıkıyoruz, karşı sokağa geçip cebimdeki son parayla alış veriş yapıyoruz, uygun bi don seçip ablaya getiriyoruz. özürler, kusura bakmalar, mahcup oldumlar... ya gözleme dokundular, ya açık ayran bozdular...

    ne demek canım diyorum, insanlık hali. apar topar vedalaşıyoruz çıkmaya çalıştığım kızla, artık kafam nasıl allak bullak olduysa bilek güreşi tutuşu gibi bi tokalaşmayla ayrılıyorum mekandan. bir daha ne o beni arıyor, ne ben onu soruyorum...

  • altına imzamı atacağım sözlerdir. çok büyük bir kısmı bomboş vasıfsız insan topluluğu. tek yaptıkları link paylaşmak ve parayı kırmaya çalışmak.

    edit: boş beleş işlerle uğraşan influencer'lar kızgın. mesaj kutumu dolduruyorlar *. kabul edin sizin yaptığınız bir meslek değil. tamamen her şeyiniz link paylaşmak üzerine kurulu. yok üstümdeki çantayı çok sormuşsunuz linklerini paylaşıyorum canlarım falan geçin bu ayakları.