hesabın var mı? giriş yap

  • facebooktaki ergen sayfalarinda olan durumun aynisinin sozlukte de olmasidir. bir cumle yaziya bir bakiyorsun 200 fav gelmis, ucuncu sayfada yazsa tek oy alamayacak entryler bastaci oluyor, biz de girip eli yuzu duzgun entry okuyacagimiza debe listesinde recep ivedik ayarinda entryler okuyoruz.

  • ben bu olayı gecenin bi vakti, karadenizde bi askerlik şubesinin önünde yapmıştım. kapıdaki nöbetçi askerin de mal mal bizi kestiğini yaklaşık 30 sn süren öpüşme seansından sonra fark etmiştim.

    ama o sıralar daha askere gitmemiştim tabi.
    şayet askere gitmiş olsaydım, bu hareketi asla bir askerin önünde yapmazdım.
    neden yapmazdım? çünkü orada nöbet tutan ben olsaydım mesela, vururdum o iki sevgiliyi de alınlarının çatlarından.
    adamlar abazanlıkla dolu günler geçirirken nispet yapar gibi karşılarına geçip şapır şupur öpüşmek de nedir.
    bu olay için hala kendime kızarım.

    bizi vurmadığın için teşekkürler. özür dilerim asker kardeş. iyi nöbetler.
    gerçi ne nöbetin kalmıştır ne de askerliğin. iyisin lan yavşak yedin koca askerliği.

  • hayvan herif doğal seleksiyon yazmış. kabullenemiyorsunuz nispeten de olsa eğitimli bireyleri. herkesi kendilerinin olduğu gibi bok çukuruna çekmek istiyorlar. bokunuzda boğulun.

    edit: tabiki silip kaçmış.
    görsel

  • öncelikle (bkz: #31432431)

    profilini kimler gezmiş gör uygulaması değil, şaka hiç değil. evet, hangi tarihte kimi aramışsınız çatır çatır saklamışlar. neyse ki bunu yaparken o listeyi silme imkanı sağlamış düşünceli arkadaşlar. benim arama listemin baskaları tarafından görüldüğünü düşünmek bile istemiyorum. kırılmadık kemiğim kalmazdı herhalde.

    edit: gizlilik ayarları -> hareketler dökümünü kullan-> soldaki menüde fotoğraflar, yorumlar, beğenmeler kısmında "daha fazla"ya basarak daha çok secenek getiriyoruz ve onların arasında en altta "ara" sekmesini tıkladığınızda bu verilere ulaşabiliyorsunuz.

  • türkiye tepki olarak hemen bir türk gencini zıttırık bir sebepten tutuklayıp silivri'ye gönderecektir.
    hey yavrum hey, siz türkiye' nin gücünü anlamamışsınız daha!

  • 2002'deki gerçek enflasyondu bir de. şimdiki gibi %82'yi 32 göstermemişlerdi.

  • lisans son sınıfta bir sene önce uyuduğu için final sınavını kaçırıp ders tekrarı yapan arkadaşın teletubbies'in sonunu seyredeyim derken tekrar ettiği dersin finalini kaçırması... ` :inanılmaz ama gerçek`

    6 yıl sonra gelen edit : malum arkadaşla bunca sene sonra görüştüm. durumu hatırlattım. sezon finaliydi o yüzden kaçırmak istemedim dedi. *

  • adamı sevmem falan ama son derece üzücü bir durum. zaten birine üzülüp, şifa dilemek için sevmeye gerek yok. twitter'da alay eden, komiklik yapmaya çalışan insanları görünce hayattan soğudum yeminle.

    adamı sevmem dedim de, şarkılarını sevmem yoksa kendisini tanımıyorum. belki tanısam çok severim, bilinmez.

    hastalık hepimiz için, bugün şahaneyken yarın allah korusun bambaşka bir mücadelenin içinde bulabiliriz kendimizi.

    kendisine şifa ve sabır diliyorum. dalga geçen, komik olduğunu sananlara da bir parça merhamet.

  • bir müzik türü olarak 1980'lerin ikinci yarısında ismi verilmiştir. kitaro, vangelis, jean michel jarre, enya, yanni, david arkenstone ve özellikle narada ve windham hill müzisyenleri bu gruba giren sanatçılardır. genelde enstrümentaldir, loreena mckennitt, enya gibi özellikle kelt kökenli sanatçılar tarafından şarkı formunda eserler de verilmektedir.

    new age ismi, bu sanatçılar tarafından pek benimsenmemiştir. sözgelimi mckennitt "modern kelt müziği" tanımını tercih ederken, jarre "elektronik süit", kitaro da "ruh müziği" ya da "ses resimleri" olarak çalışmalarını tanımlar. eleştirmenler ya da top bilmem kaç listelerini hazırlayanlar tarafından da bu tip çalışmalar, daha başka bir sürü isme yakıştırılır; ambient, relaxing, easy listening vb. ancak şu da bir gerçektir ki, new age (ve diğer isimler) çıkmadan önce, jean michel jarre'ın magnetic fields albümü (1981) 4 ayrı listeye girme başarısı göstermiştir. isim kullanışlı olmuş yani, tek liste var artık.

    bu müziğin ismi yakışmış, yakışmamış ya da "hayır, filanca sanatçı new age'den daha derinlikli müzik yapar!.." tartışmalarına girmeyip de, genel kabul gören anlayış üzerinden gidecek olursak, bu başlık altında toplanan çalışmaların yaşama kattıklarını da daha iyi görebiliriz.

    new age, biraz sesleri kullanarak resim yapmak, biraz da sözcükler yerine seslerle duyguları anlatmaktır. gördüklerinizi ya da hissettiklerinizi daha geniş bir hareket alanında somutlaştırabilirsiniz bu müzikle. elektronik sesleri küçümsemez, tam tersine, synthesizer'ı kendi işlevi içinde ele alan çalışmaları mümkün kılar. kalıplara yaslanması gerekmez, bu nedenle anlatım araçları çok geniştir. zaman zaman denizdeki bir mağarada yankılanan dalga seslerini, zaman zaman da metro vagonlarının raylardaki seslerini kullanırsınız bu özgür alanda, hatta bir sulama fıskiyesinden ritmi verebilirsiniz. mutlaka davullar olacak diye bir kural yoktur, söze gereksinim duymaz çoğunlukla, illa aşk temalarını anlatmaz, gitarsız da müzik olabileceğinin kanıtıdır, akustik sesler dışındaki seçenekleri sunar. diğer müziklere ait çeşitli belirteçleri, öğeleri alıp kullanabilirsiniz ama bunun tersi genelde küçümsemeyle karşılanır. (klasik müziğe elektronik sokmak ya da rock müzikte yerel tınılar kullanmak vb). daha çok klasik müzik ve caz arasında bir çizgi izlese de, türün kendine özgü müzisyenleri sayesinde bu kalıp da kırılmıştır.

    bu geniş anlatım özgürlüğü, new age çalışmaları belgesellerin, dizilerin, çizgi filmlerin ve kimi sinema filmlerinin vazgeçilmezi yapmıştır. ipek yolu, chariots of fire, 1492 - conquest of paradise, baraka dünyaca ünlü örnekler arasında sayılabilir. sözleri olabildiğince az kullanıp öykü anlatmak isterseniz, yine size en yakın tür new age olacaktır. vangelis'in the city ya da oceanic, kitaro'nun sacred journey of ku-kai 1-2-3 albümleri, jarre'ın oxygene, revolutions albümleri vb. çoğu zaman belli bir melodiye sahip olmayan doğaçlama kaydedilmiş olan parçalar, öykülemeye destek olur.

    yoğun bir iş temposunda ya da yorucu bir günün sonunda, insanı gevşetecek, dinginleştirecek bir potansiyele sahiptir bu müzik türü. bunun için illa mumlar yakmak, egzotik tütsüler kullanmak, sessiz bir ortamda yoga yapmak gerekmez. akşam iş çıkışı dolmuşta giderken kulaklıktan dinlenecek bir parça, mesela vangelis'in the city albümünden twilight çalarken dışarıya, giderek çöken alacakaranlığa bakmak yeter. yoğun çalışma temposunda bir yerlere bakmak yerine gözleri kapamak ve mesela tango to evora'yı dinlemek de dinginleşmeyi sağlayacaktır.

    yaşam bir bütündür ve new age felsefe olarak bu anlayışı benimseyen bir akımdır. sanat, yalnızca bir erkek ve kadın arasındaki duygusal etkileşime indirgenemeyeceğinden, müzik de bunun istisnası değildir. new age, popüler anlayışın bu yöneliminin dışına, daha geniş bir yelpazeye yöneliktir. stephan micus'un ya da dead can dance'in mistisizmi, kitaro'nun doğadan çizdiği manzaralar, vangelis'in uzay temaları ya da jean michel jarre'ın insan-doğa arasındaki etkileşimlerini anlatan çalışmaları; gün içinde şu ya da bu biçimde karşılaştığınız yaşam parçalarıdır ve her biri, o muhteşem bütünü olanca görkemiyle anlatmaya yöneliktir.

    edit: yazım ve de bakınızlar filan...