hesabın var mı? giriş yap

  • başımdan geçeni anlatayım siz anlayın..

    babam ile birlikte akşam yemeğini dışarıda yiyecektik. babam da beni oturduğumuz semt içersinde bir restauranta yönlendirdi. adımı da verirsen yardımcı olurlar orada bekle bende geliyorum birazdan dedi. ben dediği yere gittim oturdum ve beklemeye başladım ama babamdan kimseye bahsetmedim. ne fark eder ki dedim gelince zaten babamı tanıyan varsa görecek dedim. beni tanımasına gerek yok diye düşündüm. beklerken önüme servis açılmaya başlandı. kaşık çatal ve salata tabağı geldi önüme. bir süre sonra babam içeri girdi. içeride hoş beş ayak üstü sohbet ettikten sonra beni gördü yanıma geldi. restaurant sahibi ile benim oğlum işte falan diye beni de tanıştırdı. o arada hemen birisi geldi ve önümde ki salata tabağını aldı ve dolaptan başka bir salata tabağı geldi önümüze!! içeriği aynı olan tabak samimi bir yakın çıkınca neden değişmişti acaba ?

    edit: restauranttan çıkarken sorduğumda ilk tabak içerisinde ki malzemelerin taze olmadığını söylediler bana. ama öyle bir geçiştirdiler ki o tabağın artıklardan toplanmış olma ihtimali çok büyük olasılık...

  • merhaba, yine bir askerlik anısı ile karşınızdayım. bu satırları fethullahçı, sorosçu, sırp dölü ve yobaz olduğum için yazıyorum, arz ederim. kuş gribi ile tsk arasında nasıl bir bağlantı var demeyiniz, vardır. bunu aslında çifte standart, padişahlık gibi başlıklara da yazabilirdim. her yere uyar.

    bu kuş gribi hastalığı beni tavuktan daha doğrusu beyaz etten soğutmuştur. askerden geldikten sonra uzun süre tavuk ve yumurta yemedim. şöyle ki: aralık 2005-mayıs 2006 tarihleri arasında 307. kısa dönem olarak askerliğimi yaptım. sanırım 2005'in ekim kasım aylarında bu kuş gribi yine nüksetmişti. hal böyle olunca tavuk fiyatları dibe vurmuştu. üreticilerin elinde aşırı miktarda işlenmiş tavuk birikmişti. bunlar çöpe gidecekti ki üreticinin kara gün dostu tsk toplu alım yaparak depoları tavukla doldurmuştu. 26 günlük acemiliği saymıyorum, hava kuvvetleri karargahı'nda 130 gün askerlik yaptım. 130 kahvaltı boyunca yumurta çıktı. 130x2=260 öğün öğle ve akşam yemeği yedik. bu 260 öğünün ortalama 250'sinde tavuk ve hindi vardı.

    rütbeliler bizi rahatlatmak için bile bir açıklama yapmıyordu, ara ara mutfakta çalışanlar, temiz canım, pişince mikrop kalmaz, askere bir şey olmaz gibi önlemleri bizimle paylaşıyordu.

    peki sorun nerede? aynı dönemde ben karargah restoranında çalıştığım için biliyordum, yazılı bir emirle komuta mutfağına tavuk ve yumurta girmesi yasaktı. ikinci emre kadar. komutanlar bu süre içinde tavuklu hiçbir şey yemediler, tatlıları yumurtasız olanlardan yapıldı.

    madem kuş gribi tehlikesi komutanlar için vardı, mehmetçik için neden yoktu? mehmetçik tavuk yumurta yiyorsa komutanlar neden yemiyordu?

    bu sorunun cevabı türkiye'de tsk'nın konumunu, askerî vesayetin vatandaşa bakış açısını açık etmektedir:

    çünkü tsk mensupları hanedan mensubudur, vatandaşlar ise canları ile hanedanı yaşatan reaya. bu rejime tüm dünyada feodalite türkiye'de cumhuriyet denmektedir.

    afiyet olsun.

  • bu onemli dersimizde siz cok sevdigim yazar ve okurlara sudan votka limon yapmayi anlaticam. farzedin paraniz kalmadi ya da barmene kil oldunuz. gidin bir bardak su isteyin. bir sure sonra geri gidip limon ilave etmesini soyleyin, cekinmeden yapacaktir. daha sonra, baska bir barmene gidip bunun votkasi az olmus usta bu ne diyin. kalanina votka ilave edecektir. boylece elinizde bir votka limon olmus olur. sık tekrarlamamak gerekir cunku bazi barmenlerin hafizasi kuvvetli olabiliyor.

  • evrim teorisine inanmayanlardaki en büyük mantık hatası, evrim teorisini bilenlerin buna "inandıklarını" sanmaları. evrim teorisine inanılmaz, evrim teorisinin gösterdiği bilimsel gerçekler "görülür". cahilsen, bakmasını bilmiyorsan, ya da kafan çalışmıyorsa bu evrim teorisinin sorunu değil, senin sorunun.

  • “hakkari’ye özerklik getireceğim.” dememiş.

    “hakkari’de, “(avrupa) yerel yönetim(ler) özerklik şartını getireceğiz” dedim” demiş.

    avrupa yerel yönetimler özerklik şartı, sanıldığı gibi federatif bir yapı önermiyor.

    ülkenin anayasasında yerel yönetimlerin özerkliği adına ne varsa onu garanti altına alıyor. keyfi davranışları kısıtlıyor. (örneğin türkiye’de belediye başkanlarının seçimle gelmesi, belediye meclisleri, belediyelerin topladıkları ayrı vergiler gibi özerklik öğeleri var)

    türkiye’de yerel yönetimler zaten özerktir ve türkiye bu anlaşmayı bazı maddeleri tercih ederek daha 1989 yılında zaten onaylamıştır.

    ancak anlaşmanın tümünü bile tercih etseniz yerel yönetimlere daha fazla özerklik vermeniz gerekmez. sadece belediye seçimlerini, meclisini ve bütçesini daha güçlü güvence altına almış olursunuz. (ki kılıçdaroğlu sanırım bunu vaat ediyor.)

  • --- spoiler olabilir ---

    ted mosby -> kesinlikle ross geller, adam ross geller'ın on sene sonra doğmuş hali. evlenme takıntısı olsun, geleceğini santim santim planlama olsun, uyuzlukları olsun, kadınlarla olan ilişkilerindeki başarısızlıkları olsun, birinin paleontolojiye, diğerinin mimarlığa deli gibi meraklı oluşu olsun, hatta her ikisinin de bir dönem bu alanlarda profesörlük yapabilecek kadar uzmanlaşmış oluşu olsun, her ikisinin de zamanında profesörü oldukları okulda gizli gizli bir öğrenciyle ilişki yaşamaları olsun, her ikisinin de aşık oldukları asıl kadını bir ara en iyi arkadaşına kaptırmaları olsun, her ikisinin de düğün günlerinin hayal kırıklığı olması olsun... say say bitmez. senaristler, baş karakter dediğin biraz yaratıcı bir şekilde çizilir, değil mi? ross geller'ı biraz kırp al sana ted mosby olsun oldu mu olmadı tabii.

    marshall eriksen -> chandler bing + ross geller = biraz ross'un romantizminden, biraz chandler'ın başarısızlıklarından, ezikliklerinden, işini sevmemesinden, karısına deli gibi aşık olmasından, karısının üst chandler'ın alt olmasından eklemişler, ortaya marshall karakteri çıkmış. marshall ve ted'in üniversiteden bu yana gelen arkadaşlıklarının aynısını friends'te ross ve chandler arasında görürsünüz. tek fark marshall'ın aksine chandler bing bu kadar silik bir karakter değildir, marshall adeta bakanda oyuncak ayı izlenimi yaratırken chandler dikenli kaktüs gibidir, zamanla seversiniz. ayrıca marshall chandler kadar esprili de değildir. ancak her ikisi de işinden nefret eder, her ikisi de karısını deli gibi sever, her ikisi de arkadaşları için canlarını verebilirler.

    robin scherbatsky -> rachel green + phoebe buffay = robin aslında dizide rachel görevini üstlenmektedir. sürekli her istediği olsun isteyen, kararsız, dengesiz, bir ona bir buna giden sürtük rolünü üstlenmektedir. robin'in rachel'dan tek farkı rachel kadar şımarık, yumuşak başlı, sevimli olmayışıdır. robin erkeksidir, kolay kolay ağlamaz, serttir, gerekirse kavga eder. rachel ise istediklerini göz yaşlarıyla, şımarıklıklarıyla yaptırır. bu farka sebep olan şey robin'in oluşturulurken içine biraz phoebe buffay katılmış olmasıdır. phoebe de yalnızdır, biraz delidir, serttir, kavgacıdır, robin'de olduğu gibi babasıyla sorunları vardır, ailesiyle problemleri vardır, hatta robin'den de öte çocukken sokaklarda yaşamıştır. biraz rachel'dan biraz phoebe'den katılmış ortaya robin çıkmıştır. robin de rachel gibi önce kariyerim diyen bir iş kadınıdır.

    lily aldrin -> monica geller + phoebe buffay = lily dizide monica'ya benzer bir anne tavuk rolü üstlenmektedir. herkesin arkasını toplayan, herkese destek olan, herkesi yöneten karakterdir. monica gibi kazanma hırsı vardır, istediğini almak için yapmayacağı şey yoktur. her ikisinin de kısacık boyu vardır, türlü türlü de huyu vardır. ancak lily monica kadar sert ve keskin hatları olan, takıntılara sahip bir karakter değildir. bu da phoebe'nin naifliğiyle dengelenmiştir. ancak phoebe'deki kafasına eseni yapma huyu lily'de de çokça görülür. hem lily'nin gençliğiyle phoebe'nin gençliği büyük benzerlikler göstermektedir. ikisinin de babasıyla sorunları vardır, ikisi de serseri bir hayat sürmüştür, ikisi de sokaklarda mücadele etmiştir, ikisi de zamanında zorbalık yapmıştır. ancak lily de monica gibi tek eşlidir, kocasına çok bağlıdır. hatta tam aynı olmasa bile hem chandler ve monica hem marshall ve lily çiftlerindeki bireylerden her ikisi de birbirlerine evlenme teklifi etmişlerdir.

    barney stinson -> joey tribbiani + chandler bing = barney dizide joey'e benzer çapkın, umursamaz, bencil, hayalperest, çocuksu, kadın avcısı, uzun ilişki yürütemeyen erkek rolünü üstlenmektedir. joey gibi o da zamanında en iyi arkadaşının en büyük aşkına karşı hisler beslemiştir. tek fark barney ve robin şu an evlilik yolundayken joey ve rachel arkadaş kalma kararı almıştır. barney'nin joey'den tek farkı adamakıllı bir işinin olması ve yemeğe o kadar düşkün olmamasıdır. bu özelliklerini de chandler'dan almıştır. chandler gibi barney'nin de ne iş yaptığı kimse tarafından bilinmez, tek fark friends'te kimse chandler'ın işinin ne olduğunu iplemezken ve chandler işinin ne olduğunu birkaç bölümde dile getirmişken how i met your mother'daki dört arkadaşın dördü de barney'nin ne iş yaptığını merak etmekte ve barney ısrarla ne iş yaptığını gizlemektedir. ayrıca barney joey kadar saf da değildir, akıllı ve zekidir. joey kadınları avlarken sempatikliğinden yararlanırken barney türlü alavere dalavere çevirir. chandler'la olan bir diğer benzerliği ise barney'nin ailesinin de chandler'ın ailesi gibi dağılmış ve tuhaf bir aile tablosu çizmesidir. her ikisinin de annesi yolludur, her ikisinin de anne babası ayrıdır. tek fark chandler'ın travesti bir babası varken barney'nin siyahi bir abisi vardır.

    --- spoiler olabilir ---

    how i met your mother'ın friends çakması olduğu aşikarken yapılması saçma olan kıyaslamadır.