hesabın var mı? giriş yap

  • -sertaç o kadar kız varken neden ben
    -çünkü tipim,ağzım,param, çevrem,yaşantım, mesleğim,ailem,hobilerim,giyim kuşamım,zekam anca sana yetti canım.

  • superman dediğimiz adamı yenebilecek dc veya marvel içinde sayılı karakter vardır. wolverine bunlardan birisi değildir. superman müthiş hızlı, güneşten gücünü alan, uzaya çıkabilen bir karakterdir ve dünya üzerinde var olan wolverine ile mücadeleye bile girmez. onu kolundan tuttuğu gibi güneşe bırakıp, tekrar gazetesinde haber yapmaya devam eder.

    batman böyle değildir mesela. ha keza iron man de aynı şekilde. batman, dünyanın en büyük dedektifi sıfatına sahip bir karakterdir. iron man ise yapay zeka ile işini halleder. iki karakter de kriptonit meselesini fazla sürmeden çözüp, tedarik ettiği bu element ile superman karşısında kafa kafaya mücadele verir. mesela, iron man dediğin adamın hulkbuster dışında thorbuster, galactusbuster gibi kıyafetleri bile vardır. superbuster yapması da zor olmaz. bu ikisine lazım olan tek şey, rakibini tanımak için bir süre sahibi olmak dışında bir şey değildir.

    neyse, konu konuyu açmadan ben kapatayım, superman'i koşulsuz şartsız olduğu gibi pataklayacak tek karakter dr manhattan abimizdir. zayıflığı yoktur. gücü sonsuzdur. zaman, mekan kavramları olmadığı gibi, kendini de klonlar. superman'in kurtarıcı isa olduğu çizgiroman aleminin tanrısıdır. efsanedir.

    edit: superman ve kriptonit ilişkisinin, vampirle güneş, şeytanla kutsal su gibi çalışmadığını biliyorum. lakin, iron man veya batman gibi iki strateji dehası karakterin bu zayıflığı "gel şu taşa çarp" mantığı ile kullanmayacağı da aşikar. bu iki karakterin temel özelliği, rakibinin zaafını keşfedip buna saldırmak. zaten bunlar karşı karşıya geliyorsa, bu zaafiyetin de olacağı bir evrende meydana geliyordur.

    sorunun temelinde "sürekli iyileşen wolverine yenilemez" mantığı varsa, deadpool da yenilmez. lakin, iş öyle değil.

  • okunan her entry, birer puzzle parçası aslında. parçalar birleştikçe, vakit geçtikçe söz konusu yazara dair bir profil beliriyor aklımızda. politik görüşünden tut da dinlediği müziğe kadar, aile mefhumuna ilişkin görüşlerinden tut da yaşamı nasıl özetlediğine değin birçok farklı bahiste neler düşündüğünü okuyor öğreniyoruz. fakat life is drunk heybesinde olanı anlatmak, kendisini yazmak yerine, düzmece hikayelerle şükela avına çıkıyor.

    kendisinin ve yakın çevresinin, evvel entry'lerde anlatılanlardan çok çok uzaklaştığını, bambaşka kişilere evrildiğini görüyorsunuz mesela zamanla. yazılanların külliyen uydurma olduğunu anlamanız öyle çok bir vaktinizi de almıyor. okurun, şüpheci ve mantık arar olması, meselenin baştan aşağıya tiyatro olduğunu kavraması için yeterli.

    life is drunk, sözlüğün şifresini çözmüş yemiş bitirmiş bir beşer. burada bir "hak teslimi" yapmamız da şart. hangi başlıkta, hangi yazının, hangi detaylarla yazıldığında debe'ye gireceğini çok çok iyi biliyor. gerçi bazen tek bir entry'de 25 olağanüstü gelişmeyi art arda dizerek mübalağa'nın dibine vursa da, yurdum insanı "eheheheheh çok güzel" deyip şükela'yı yapıştırıyor.

    olaya müteallik karakterler yaratması, konuşturması, mizah katması ve tüm bunları bir çırpıda okutturan akıcılıkta yazması, yazabilmesi, onun becerisi hiç kuşkusuz... ama artık sıktı. vallahi de sıktı billahi de sıktı. badim değil ama neredeyse badim gibi. asıl can sıkıcı şey de bu işte. her sabah debe'de life is drunk'ın fantastik kurgularını okumak canımı sıkıyor. kurtulamıyorum düzmece metinlerinden... yaptığı girizgahtan anlıyorum o olduğunu; scroll'luyorum aşağıya bir bakıyorum ki o, basıyorum eksiyi...

  • gün içerisinde aklınıza takılan ve bir türlü mırıldanmaktan vazgeçemediğiniz bir şarkı varsa, bunu da zeigarnik etkisi ile açıklayabilir ve çözebilirsiniz! çok basit! nakarattan vazgeçip şarkının sonunu hatırlamaya çalışın.