hesabın var mı? giriş yap

  • erojen bölgeye doğru yapılan cüccük hareketine tepki veren robotlar yapıp yapmadığını merak ettiğim firma.

    atlas'ın son hali hayranlık uyandırıcı. iki üç yıl kadar önce yayınlanan ilk videosunu hatırlarsanız*; ayakta durmakta bile güçlük çekiyor, iplerle kablolarla destek alarak dengede kalıyordu. kısa sürede ters takla atabilir hale geldi.

    boston dynamics, alanında tartışmasız dünyanın en çok dikkat çeken firması. planladıkları işleri hayata geçirmekte önlerindeki tek engel para. bu sorunu da bir şekilde çözmeyi başarıyorlar. önce darpa'dan destek alarak bigdog'u ürettiler ve zamanla robotları çeşitlendirerek daha işlevsel hale getirdiler. sonra google'ın desteğini aldılar ve yollarına devam ettiler. şimdi de japon softbank group'tan maddi destek alıyorlar. bu firmayı destekleyen her finansör bir süre sonra desteğini çekiyor ama boston dynamics öyle veya böyle, projelerini geliştirmeye devam ediyor. merak edilen ise şu: seri üretime geçtiklerinde kimin kontrolünde olacaklar? işte o zaman bu robotların başımıza ne gibi işler açabileceğini göreceğiz.

    teknolojik gelişimlerini hayranlıkla takip etsek de, çoğumuz bu robotlardan inceden tırsmıyor değiliz. mühendislerin ve bilim insanlarının kontrolünde oldukları sürece sorun yok; yine eğlenceli videolarını izlemeye davam ederiz. ilerleyen zamanlarda çok işe yaradıklarını da görebiliriz. en büyük endişemiz bazı alanlarda insanları işsiz bırakma ihtimali olur. ama bu yeteneklere sahip robotlar ileride saldırı amaçlı kullanmak isteyecek bir manyağın kontrolünde olursa ve hatta gelişmiş bir yapay zeka ile birleşirse işte o zaman dünyanın en çok tercih edilen şarabının hangisi olacağını hepimiz biliyoruz.

    (bkz: yarra yering)

  • ''neden hayatında biri yok diye soranlara:
    hani bazen durakta belli bir otobüsü beklersiniz ya;
    on dakika, on beş dakika, yirmi dakika beklersiniz gelmez.
    bu arada başka alternatifler de geçer ama binmezsiniz.
    ne de olsa “beklemişsinizdir o kadar”, boşa gitsin istemezsiniz.
    sormayın artık bana!
    herhangi biriyle değil, beklediğime “değecek” olanla devam etmeliyim bu yola!..
    durakta yaşlanmak olsa da işin ucunda..'' *

    siz yine de beklemeyin.

  • hedef kitlem; cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insanlar . evet, hep beraber gülümseyelim istemez misiniz? haydi toplanın öyleyse.

    neredeyse her allahın günü üreticide yatıp kalktığımız günlerden bir gün, fabrikada bazı denemeler yapıyoruz yine. yorgunluk, sinir, stres had safhada. yüzler de, bunlarla doğru orantılı olarak, asık. ben de beş karışlık suratımla üretimde dolaşırken, pres makinasının arka tarafında duran atıl tezgahın üzerinde üç adet ansiklopedi gördüm. iki tane ana britannica bir tane de meydan larousse, gazetelerin verdiklerinden... önce yanlış görüyorum sandım, çünkü resimde öyle sakil duruyorlar ki. sonra tezgahın başına gittim, üstleri başları etrafa uyum sağlamış halde ve eser miktarda yağ içinde olan ansiklopediler orada duruyorlardı, evet. fırsatı kaçırmadım ve hemen pres ustasına seslendim;

    - hayırdır veysi usta, bunlar nedir?
    + ha, onlar mı? onlar benim büyük sözlükler. geçen hafta bizim evin oradaki çöpün kenarında buldum. birileri atmış, ben de aldım buraya getirdim. her gün vardiya molalarında, öğle yemeklerinden sonra, açıp okuyorum biraz biraz. bir görsen dünya bilgi dolu içi, bir sürü de şey öğrendim. bu yaştan sonra, bunun bağımlısı olduk iyi mi?

    (tarifsiz bir gülümseme ve ışıl ışıl gözler eşliğinde, devam ediyor)

    + bizim okuma şansımız olmadı ki. ortaokulu bitiremeden usta yanına verdiler bizi. şimdi benim çocuklar okusun istiyorum. ama her gün başka başka şeyler öğreniyorlar, görüyorlar, gelip evde soruyorlar, “bilmiyorum” demek çok ağrıma gidiyor. belki bunları okursam, onlara da bir faydam dokunur.

    bazı insanlara babalık nasıl da yakışıyor değil mi? veysi usta, o gün bana da babalık etti bir anlamda. okul okumadan da öğrenebildiği, ve etrafına öğretebildiği, şeyler var çünkü. bazılarımızın parayla pulla, çok okumakla, çok bilmekle sahip olmaya çalıştıkları var, onun cümlelerinde...

  • küçükken, şişenin dibinde çok az görünen kolanın, bardağa dökünce bardağın tamamını doldurması.

  • bunun biri benim,

    kısa vadeli yıllık, orta vadeli 5 yıllık ve uzun vadeli 10 yıllık iş planlarım vardı.

    hiçbirine, insafsızlık, komisyonculuk, vefasızlık, kanun bilmezlik, gözünün yaşına bakmama gibi unsurları dahil etmemişim.

    siz dahil edin.

    ha arada bir de hırsızlık var.

    dikkat edin.

    edit: şimdi ne yaptığımı soranlar fazla,

    beyaz "yakalılığa" devam.

    edith piaf: ulan ne entry tuşu aşığıymışım be.

  • benim. eheh laf sokacağımı sandınız ama işte gençliğimin verdiği muzip karakterimle ters köşe oldunuz. gideyim biraz contra oynayayım.