hesabın var mı? giriş yap

  • şu da vardır :
    hakan şükür gol kralı olmuştur. kafasında sembolik bir taç vardır. yanındaki numune toplardan birini alıp tacın üstüne koyar ve kendisiyle roportaja gelen muhabire sorar.

    - (eliyle kafasındaki topu işaret ederek) şimdi n'oldu?
    * bilmem n'oldu ?
    - top taca çıktı...

  • (bkz: ilyada)
    ebem skildi yeminle. lan arkadaş, yunanla truvalı birbirine kılıç çekiyor. yunan diyor ki, sen benim karşıma çıkacak adam mısın? truvalı bir başlıyor 20 sayfa soyunu sopunu anlatmaya...
    yunan, tamam hadi vuruşak gardaş diyor. yoook. truvalı ibne soruyor bu sefer, peki sen kimsin?..
    al sana bi 20 sayfa daha.

    allahsız putperestler...

  • bebeklere bir şey diyemiyorum çünkü tek yapabildikleri gülmek ve ağlamak olduğu için uçakta avazı çıktığı kadar ağlaması çok normal. denk gelince üzüyor ama yapacak bir şey yok. ama 3-5 yaşına gelmiş artık laftan anlayan bir çocuk koltuk tekmeliyor avazı çıktığı kadar bağırıyor koltuk arasından uzanıp saçımı falan çekiyor ve anne babası ah çocuk işte canım gibi salak tepkiler veriyorsa o çocuğu elimin tersiyle koltuğuna yapıştırmak hakkım olmalı. o çocuk olduğu için öyle yapmıyor anne baba olarak siz vasıfsız olduğunuz için öyle yapıyor. gelip şımarta şımarta büyüttüğünüz çocuklarınızı burda savunmaya kalkmayın eğer zaptedemiyorsanız bizden uzak tutun. şımarıklıklarına tahammül etmek zorunda olan biz değiliz.

  • kultur farki nasil belli ediyor kendini dedigim bakis. aci ofke ve nefret var bu bakislarda hakli da. agit yok vatan millet sakarya yok. omzunda teskin edici el yok.

  • türk tipi işletmecilik anlayışının sonucu ortaya çıkan durum.
    çalışma saatleri uzadıkça verimlilik düşer. milletçe bunu anlamıyoruz hiç bir zaman da anlamayacağız. iş veren ''ben bu parayı bu personele veriyorsam bir şekilde bu parayı çıkartmalıyım'' zihniyetiyle saat olarak personelini fazla çalıştırmaya çalışıyor. işte vizyonsuzluk nedir en net örneği bu. bu hiç bir zaman düzelmeyecek bir sorun. herkes yaptığı işten, iş yerinden ve iş vereninden nefret ediyor. kimse uzun mesai saatlerinden dolayı kendini geliştiremiyor, dinlenemiyor, yaptığı işe saygı duymuyor ve daha bir sürü sıkıntı.

    edit: evet ben de biliyorum tek sorunun sadece uzun mesai saatleri olmadigini ama ücret, idealizm artık her ne ile motive olduğunuzun tükenmişlik sendromu içine düştüğünüzde bir anlamı kalmayacak. bu çözülmesi gereken ilk ve en temel sorun. kimse harici bir hayat yaşamasına izin vermeyen, eşiyle evlatlarının arasına giren bir işi mecburiyetten yapsa bile sevemez sahiplenemez doğal olarak başarılı ve verimli olamaz.

    edit: format geregi tanim eklendi.

  • amblyopia hastasidir. lakabi newt'tir. arabalarla ilgili sarkilar*** yapmasinin sebebi genclik yillarinda sevgilisi ile cok buyuk bir kaza yapmis olmasidir. sans eseri cikmislardir arabadan; yanlis bilmiyorsam sevgilisi sakat kalmistir. gecirdigi travmadan dolayi arabalardan korkmaktadir. ochophobia'sina ragmen bir alfa romeo tutkunudur. gerontophobia da diger fobisidir. televizyonda brian may'i gordukten sonra "ben muzisyen olmak istiyorum" demistir; ilk idoludur. ilk gitarini da yedinci dogum gununde hediye olarak almistir (bkz: ispanyol gitar). on yasindaysa ilk grubunu kurmustur (hep beklemisimdir birgun bu caldigi cocuklarin ortaya cikip bu ibne soyleydi boyleydi demesini). ayni sene (1978) abingdon'da bir engelli okuluna kaydi alinmis; orada cok zor gunler gecirmistir. sonra exeter university'ye kabul edilmis ve bir ruh ve sinir hastaliklari hastanesinde hasta bakici olarak calismaya baslamistir. ilginc hususlardan biri de buradaki hastalarin thom'u cok sevmesidir; belki kendine yakin buluyordu hastalar. o zamanlar en buyuk hobisi paranoyak sizofrenlerle sohbet etmekmis. gunlerce ne demek istediklerini dusunur, her gorusunde "hey ne demek istedin? ne demek istedin sen?" diye sorup dururmus bu heyecanli genc (hepten delirtmis garipleri). kendisi tarafindan resmen aciklanmis bir hastaligi olmasa da, davranislarini inceleyen uzmanlar paranoyak oldugundan suphelenmekte (ayni uzmanlarin george w. bush'a da gerizekali dediklerini ekleyelim). thom thom'a baka baka kararmistir belki kimbilir. yazdigi cogu sarkida, acikcasi pek de anlam veremedigimiz bircok cumleyi, bu insanlardan duydugunu biliyoruz. iyi ki dogmus yarasa-kostebek-climbing up the walls'un sonundaki ciglik-insan karisimi skrik kilikli dallama.

    "i love life, but there's so much shit to deal with." - thom yorke