hesabın var mı? giriş yap

  • 24 yaşında 4 çocuk babası. çocuğun elinde silah geziyor. harika bir doğal seçilim örneği.

    edit: herkes çocuğun silahı kaldıramayacağından bahsetmiş. doğrudur lakin bu olayın yaşanması için gereken tek şey tetiğin çekilmesi. çocuğun silahı alıp tek başına kafaya nişan alabilmesini beklemeyin zaten.

  • 7 sene boyunca evden ise, isten eve birakmak. adim servisciye cikmisti. ayrildiktan sonra da belli saatler arasinda krize girmeye baslamistim. birilerini isine veya evine birakmaliydim. iste o gun bu gundur servis cekiyorum. bekarim. evim ve arabam var. gidecegi yere kadar birakabilecegim kadin taliplilerimi bekliyorum. tesekkurler.

  • duyurulduğu günden beri vainglory oynuyorum da pubg mobile olayı hakikaten bambaşka bir boyuta taşımış. bayağı bayağı ios'u alıp babaların oturduğu masaya çıkarmış oldular bu oyunla.

    daha iyi nişan almak istiyorsanız aim assist'i kapatmanızı, sağ başparmağınızla nişan alırken sol taraftaki tetik tuşunu kullanmanızı şiddetle öneririm. bana yine de yetmez diyorsanız ayarları kurcalayıp hassasiyetleri elinize en yatkın hale getirebilirsiniz. an itibarıyla pek çok yeni oyuncu olmasından dolayı maçlar çoğunlukla kolay ve sıkıcı geçse de birincilikten birinciliğe koşmak isteyenler için bir kaç ipucu:

    1-bir yakın mesafe bir uzak mesafe silahı bulmaya çalışın. uzak mesafenin en az 4x olursa 8x yakınlaştırması size çevresine hakim bir noktada büyük avantaj sağlar. bu mercekleri sırt çantanızdan kendiniz monte ettiğinizi unutmayın. ayrıca susturucu bulursanız hafife almayın, ekleyin.

    2-bir gözünüz sürekli ateş edildiğinde ve yürüme sesi geldiğinde sağ üst haritada çıkan simgelerde olsun. böylece kim vurduya gitmez, size ateş edenin konumunu tespit edip ağzına tepikleyebilirsiniz.

    3-en az 2. seviye kask, ceket ve sırt çantası bulmaya çalışın. kaskınız veya ceketiniz fazla hasar gördüğünde bir alt seviye bile olsa değiştirmeyi ihmal etmeyin.

    4-beyaz çember iyice daralmaya başladığında eğer solo oynamıyorsanız kesinlikle ama kesinlikle araç kullanmayın, hem görülme hem duyulma riskiniz epey yüksek olacak. yürüyün erimezsiniz.

    5-mümkün oldukça etrafına hakim teraslara, pencere pervazlarına girin ve biri kendini belli etme hatasına düşene dek eğilmiş durumda bekleyin. gerisi çocuk oyuncağı.

    6-bilmeyenler olabilir; birini kafasına sıkmadan öldürdüğünüzde aslında deviriyorsunuz, (ekranda da x knocked out y yazıyor zaten) sürünerek kaçmaya çalışabilirler, onları azaplarından kurtarın.

    7-korunaklı bir konumda ve yeterli cephaneniz varsa sakın öldürülen oyuncuları aceleyle yağmalamayın. o sandık niye fosforlu fosforlu parlıyor? yeşil ışık sönünce etrafı kolaçan edip bakabilirsiniz. aynı şekilde uçaktan atılan eşyalar da kurt oyuncular için tuzak görevi görür, dumanı sönene kadar uzak durun.

    8-havadaki paraşütlere sıkıp ümüğünüzü sıkmak için bekleyen 50 üstü potansitel düşmanınıza "ben buradayım ve beynim yok." check-ini yapmayın. neden yapasınız.

    9-ağrıkesici ve enerji içeceklerini sonlara saklayın, gerekirse üstüste çakın.

    tanım: gençlik yakan oyun.

  • benim bu, hatta arayanlara bazen dönüş yapamıyorum. bunu okuyan varsa özür dilerim dostlar, sizi sevmediğimden değil sadece hayat ve enerjim yetmiyor sosyalleşmeye.

    benim yapım böyle, kendi kendine yeten bir insanım hatta bu karantinadan son derece memnunum, evde olduğum her günden keyif aldım. bir de biriyle sosyalleştikten sonra bir süre kafa iznine ihtiyaç duyuyorum sosyalleşmek yoruyor beni. bu saatten sonra da kendimi değiştirmekle uğraşamam, zaten işim başımdan aşkın tez-makale yazıyorum, kaynak tarıyorum, ödevler falan tüketiyor beni.

  • 5000 yıllık ata müziğimiz rap'le, ötüken folklörümüz hiphop'la kültür koruma savaşına girişmiş cengaver.

    dine sardıkça iyice kafası dumanlanmakta. allah sonunu hayretsin.

    (bu arada kendisi bir zahmet gavur icadı miladi takvimden hicri takvime geçsin, bir daha da 2000'li yılları ağzına almasın, çok rica ediyorum.)

  • geçenlerde bizim muktedir, bizden önce muz lükstü, muzu lüks olmaktan çıkardık, diye bir şeyler söylemişti. kendilerinden önce muzlu yaş pasta, hemen herkesin kolayca ulaşabileceği, satın alabileceği bir şey idi mesela. o zamanlar bir pastanın içine en az bir muz koyulur, bazen de üstüne süs olarak yarım muz eklenirdi. pastalar meyveli olur, hatta meyveler içinden taşardı. hemen herkes de rahat rahat alıp yiyebilirdi. biliyorum çünkü pastanemiz vardı. günde otuzdan fazla turta, bir o kadar buton pasta ve bilmem kaç kilo petifuru rahatça satardık.
    bu durum zamanla değişti. bizim pastaneyi kapatmamız ardından bir on yıl kadar daha, 2015'e falan kadar, aynı pastalar yapılıyor fakat daha az satılabiliyordu piyasada. çünkü malzemeler pahalanınca, pastaların fiyatı da artıyordu. bu zamanlar pastaların içine bir kaç dilim muz konularak, meyveden, şantiden ve muzlar hava almasın, ekşimesin, pastayı bozmasın diye jöleden vaz geçildi. pastalar artık tamamen kremadan, yağdan yani, jölesiz kullanılan bir kaç dilim muzdan yapılmaya başlandı ki fiyatları biraz aşağı çekilerek satılabilsin. insanlar alabilsin. bu böyle 3-4 yıl sürdükten sonra hoop, bu pastaların fiyatları da artık insanların satın alabilmesi için fazla olmaya başladı. sonrasında ise pasta içinden muz komple çıktı. şantiye elveda. hatta pandispanya yapımındaki kalite bile düştü. şimdilerin pastası sadece kek, evet pandispanya değil bildiğin kek arasına koyulan kremalardan ibaret. dışları da bu kremalarla sıvanıyor. hatta bakın bu yılbaşında aldığım pastanın üstünde madlen çikolata var sanmıştım. madlen görünümlü bim bisküvisi çıktı. işte üstüne de süs olsun diye bisküvi falan koyuluyor. içine de bir kaç adet damla çikolata falan koyularak 500-600 gramı 100tl gibi fiyatlanabiliyor ancak. ki insanlar alabilsin. yenen şey pasta değil, uzaktan yakından alakası yok ama işte.. yeter ki gözler, gönüller doysun. o bahsettiğim efsane pastalardan yapılsa yine 500-600gr kadar, rahat 300'ü bulur fiyatı. şimdi insanlar 100tl'yi bile bu pastalara zor verirken, 300 çok çok uzak bir ihtimal. isterseniz bir gün bir pastaneye gidip, yukarda bahsettiğim gibi bir pasta siparişi verin. aşağı yukarı böyle bir fiyat verirler.
    bu nedenle pastamsıların fiyatı bile çılgın atarken, lan en kötü kuru pastanın kilosu bile 100tl iken, içinde yumurta akı olmayan tulumba-lokma gibi tatlıların kilosu bile bu fiyatken, cevizsiz fıstıksız, paso nebati yağ ile yapılan tatlılar ancak zar zor satılırken, tüm bunların gerçeklerinin fiyatı, çığırından çıkmış diye tanımlanır ancak. bizlerden çok çok uzaktalar artık. a long time ago yani..
    edit: bakın bunu daha da çeşitlendirebilirim. mesela o dönemler kivi her manavda, markette ki marketlerin yeni yeni açılmaya başladığı dönemler, kolay bulunmazdı. ithal olduğu için pahalıydı. özel siparişle getirtirdik. ananas ve vişneyi konserve olarak alırdık. çilekler falan deli gibi meyveli pastalar, dondurmalar yapardık ki pastaların içine lezzet çeşitliliği katması için antep fıstık bile koyardık ve deliler gibi satılırdı. hatta sırf meyveden oluşan adise baba pastası yapılırdı. içi dışı komple şanti ve meyve. kestaneli pastalar, ezmeler yapardık ki en pahalısı onlar olurdu. deli fanatikleri vardı. tepsi tepsi satardık. ve tüm bunlar, ankara-abidinpaşa'da olurdu. mamak ilçesinin bir semti yani. orta ve orta alt sınıfın yaşadığı sıradan bir semt. şimdi bunları ancak çılgın zenginliğe sahip muhitlerde, bir avuç zümreye satabilirsin.. geride kalan 20 yılda bir sınıf nasıl yok oldu, yoksullaştı vesaireyi, sırf yaş pasta üzerinden bile şahane okuyabilirsiniz. kaldı ki tatlılara, çikolatalara girmedik bile..

  • akp rozetini takıp resmi üye olacak.

    bunlar ohal'i de "milletimize müjdemiz var" diye getirmemişler miydi darbe sonrası?