hesabın var mı? giriş yap

  • neden doktorlara 5.000 lira veriliyor demek yerine ben de bu miktarda zammi hak edecek is yapiyorum desen, zam alan doktorlara cemkirmek yerine zam vermeyen hukumete sesini cikarsan bir yere geleceksin.

  • dayım yaptı bunu bana.

    annem ve babam boşandığında 3-4 yaşındaydım, büyükbabamın evinde yaşamaya başladık. annemler 3 kardeş ve en küçükleri olan dayım benden sadece 9 yaş büyük. dayı yeğenden çok abi-kardeş gibi büyüdük. bilumum sosyal, fiziksel, kimyasal ve psikolojik deneylerin üzerinde yapıldığı zavallı bir kobaydım ben.

    evdekiler beni sürekli dayıma emanet ederlerdi. ben 5-6 yaşlarındayken o da 14-15 yaşlarındaydı işte. neyse ikimizin de iki tekerlekli bisikleti vardı ama benim caddede sürmem yasaktı tabii. bir gün evden dükkana giderken benim bisikletimi kendisinin bisikletinin arkasına bağladı, güya öyle daha güvenli oluyormuş. asıl amaç tabii ki itlik yapmak. başladı pedala basmaya, son sürat gidiyoruz. dükkanın önüne geldiğimizde küt diye frene bastı, ben uçtum tabii.

    bir gün dükkanda sigara içerken yakaladım, kimseye söylemeyeyim diye ağzıma zorla sigara sokup ağlata ağlata bana içirdi. nasıl bir zihniyetten bahsettiğim kısaca anlaşıldı sanırım.

    neyse, konuya gelirsek... samatya'da yaşıyoruz. 80'lerin ortaları, ben 5-6 yaşındayım. komşularımızın çoğu ermeni. dayım bir gün beni kenara çekti ve önemli bir şey anlatması gerektiğini söyledi. bazı belgeler bulmuş. aslında ben ermenistan'a göç eden bir komşunun çocuğuymuşum, adım da evrim değil evrommuş. "ben annemin çocuğuyum" diye ağlamaya başladım ama hayatımın geri kalanında bana evrom diye seslendi. ben de uzun yıllar boyunca evlatlık olduğuma inandım. dayımın sadistliği yüzünden 5 yaşımda oyunu, sokağı bırakıp kendi kendime okumayı söktüm. bütün evi deli gibi taradım senelerce evlatlık olduğuma dair belgeleri bulmak için.

    birkaç yıl sonra belgelerin kömürlükte saklanmış olabileceğini söyledi, bütün bir yazı kömürlükte belge aramakla geçirdim. annem ne kadar "yok kızım öyle bir şey" dese de adam bana evrom diye seslenmeye devam etti. mahallenin müslüman çocukları kuran kursuna giderken ben de gitmek istedim, ailem izin vermedi. "ermeni olduğum için herhalde" diye düşünüp gizli gizli kiliseye gidip mum yakmaya başladım. dayım bir süre sonra hikayeyi "sen üzülme diye ermeni bir aile dedim ama aslında mahalledeki arsaya çadır kuran çingenelerden almıştık seni, evrom ermeni ismi değil, çingene ismi" diye değiştirdi. çocukluğum kimlik arayışı içinde geçti.

    iyi tarafından bakarsak 5 yaşındayken okumayı öğrenmiş, geniş bir hayal gücüne sahip, farklı etnik gruplara ve dini inançlara saygı duyan ve erkeklerle mücadele etmek gerektiğini çekirdekten öğrenen bir insan olmamı sağladı dayım.

  • taşaklı bir takım ile güçsüz bir takım ne zaman karşılaşsa, ortaya çıkması çok muhtemel bir sonucun gerçekleşmesidir. liverpool'un kulakları çınlasın.

  • güldüren, güldürürken düşündüren kampanya.

    şu an düşündüm mesela. duraktan eve gelen taksicinin kafasında en az 40-50 kağıt vardır. eve gelip 20 tl alıp geri döneceğini öğrenince harbiden duygusal anlar yaşatabilir.

  • ahahah, eğlendirici bir röportajın olduğu video.

    - peygamberin var olduğunu nasıl ispatlayacaksın?
    - ona vahiy geliyor!
    - ee, bana da geliyor!

    edit: ahahha, lan o sondaki "muhakkak" deyişi nedir ya ahahaha

  • yaz günü terleyip buram buram tşk kokmak istemeyen erkektir. normaldir. normal olmayan beyaz slip donlarını ortası sararana kadar giyen necislerdir.

  • aşure ayı olsun olmasın canımız çektikçe yaptığımız bir tatlıdır. her ne kadar yapması zor gibi görünse de aslında sürecin uzun olmasından kaynaklanır bu zorluk.düdüklü tencere olan bir evde bu süreç daha da kısalır.
    kişiden kişiye lezzeti değişir zira herkesin farklı bir damak tadı vardır yine de tadan herkesçe beğenilen bir tarifi şöyle de iliştireyim:

    1 su bardağı nohut
    1 su bardağı kuru fasulye
    2 su bardağı yarma (bkz: buğday)
    1 çay bardağından biraz eksik pirinç (kırık pirinç olursa daha iyi)
    1 çay bardağından biraz eksik ince bulgur
    100 g kuru kayısı
    100 g kuru incir
    100 g çekirdeksiz kuru üzüm
    (kuru meyveler isteğe göre daha fazla da olabilir, çeşitlenebilir de. ama çok çok fazla olunca ekşi olabiliyormuş)
    5-10 tane karanfil
    1 çay kaşığı tuz
    3 ya da 3.5 su bardağı şeker (ben şekeri tadına bakarak koyuyorum, şekerden şekere tadı değişiklik gösteriyor. bir de tabi kimisi az şekerli seviyor, o yüzden tadına bakıp azar azar koymakta fayda var)
    1 su bardağı süt

    üzeri için
    tarçın
    fındık, ceviz
    nar
    (bunlar da yine tercihlere göre değişir)

    nohut, kuru fasulye ve yarma bir gece önceden ıslatılır. bunun için kuru fasulye ve nohutu bir kaba koyup üzerini birkaç parmak daha fazla su örtecek şekilde, yarmayı da yine başka bir kapta aynı şekilde ıslatabilirsiniz.
    ertesi gün, nohut, fasulye, yarma yıkanır, fasulye ve nohut altta yarma üstte olacak şekilde düdüklü tencereye yerleştirilir, su eklenir ve pişmeye bırakılır. düdüklü tencere yoksa fasulye ve nohutu bir tencerede yarmayı ayrı bir tencerede pişirmekte yarar var zira yarma daha çabuk pişiyor.
    bunlar tamamen piştikten sonra pirinç ve bulgur ayrı ayrı haşlanır. bu malzemeler de haşlanınca, pişmiş olan diğer malzemelerin içine katılır. azar azar sıcak su eklenir ve malzemeler karıştırılır. o arada kuru meyveler haşlanır. kuru meyveleri de pirinç ve bulgur gibi ayrı ayrı haşlamakta fayda var, ama olmasa da olur. hepsi bir tencerede de haşlanabilir. onlar da haşlandıktan sonra suyu süzülür. (incirin suyu aşurenin rengini değiştiriyormuş, o yüzden diğer malzemelerden ayrı haşlamak gerekiyor).
    kuru meyveler eklenir. karanfil eklenir. tuz eklenir. orta ateşte karıştırarak malzemelerin özleşmesi sağlanır. daha sonra şeker eklenir. dediğim gibi tadına bakarak ne kadar tatlı olması gerektiğine karar verebilirsiniz. ancak sıcakken tadına bakmanız sizi yanıltabilir. (bir kaşıkla alıp kenara soğumaya bekletmek candır)
    aşurenin tadı ayarlandıktan sonra bir süre daha aşurenin pişmesi gerekir. bu süreç önemli tabi. aşureyi lezzetli yapan kısım da bu süreci uzun tutmak. özlü olmasını istiyorsanız iyice pişirmeniz gerekiyor. tabi yoğun bir aşure sevmiyorsanız sonrasında ekleyeceğiniz kaynar su ile kıvamını açabilirsiniz. ancak eklediğiniz sudan sonra da bir taşım daha kaynatmakta fayda var. yoğunluğu, tadı ayarlandıktan sonra süt eklenir. biraz daha kaynatılır, karıştırılır ve aşure tenceresi ocaktan alınır.

    dediğim gibi isteğe göre tarçınla, narla, fındıkla, cevizle servis edilir. şahsen ben tarçın ve narla pek seviyorum kendisini. cağnım tatlı

    son iki yıldır da komşulara dağıtma ritüelini arkadaşlara dağıtma olarak değiştirdim. evlerinden uzak arkadaşlarım ev aşuresine pek bir hasret iken onlara aşure yapmak pek de güzel oluyor doğrusu, evet.

  • yan koltukta oturan birine cevap vermeden önce yapılan frenler de bu mahiyette kıymetlendirilebilir.

    evet, var öyle bir şey. kadın şoförler, araç sürerken ön koltukta oturan bir yolcuyla sohbetleri esnasında, bilhassa hayretle karşıladıkları bir konuda cevap veriyorlarsa, önce frene basıyor sonra konuşuyorlar. denendi, %100 çalışıyor.

    bu hakikati bir örnekle taçlandıralım:

    {misal, bir kış günü çeşme otobanı, sol şerit.}

    yan koltuktaki: mürüvvet de boşanıyormuş.

    {fren}

    kadın şoför: yapma ya!

    {devir düşer, motor vurur tor tor tor}

    .