hesabın var mı? giriş yap

  • senelerdir aklımı kurcalayan sorudur. sanırım fıkradaki gibi duaları numaralandırmışlar. fatiha mesela 4 numaralı dua. hoca el fatiha deyince, içlerinden "bismillahirahmanirrahim 4" deyip ellerini yüzlerine sürüp amin diyorlar. başka türlü olamaz çünkü bana kalırsa.

  • üst edit 4: (#126681376)

    üst edit 3: (#126627108)

    üst edit2: arkadaşlar yalvarırım bölgeye yakın olanlar gitsin görsün, lütfen. otel açıklamalarında karalama kampanyası demiş. yanımızdaki otelin rant sağlaması demiş. videoda ki herkes oranın sakini, hepsi komşumuz. gidin oradaki halkla konuşun. birde tehdit etmişler hukuksal savaş bla bla. bir tane yetkili gelsin oraya, lütfen.

    üst edit: daha fazla kanıt isteyenler olmuş,
    youtube linki buyrunuz

    bunlarda anlık görüntüler, foseptik çalışmaya devam ediyor anlık
    fotoğraflar;
    görsel
    görsel
    (görseller ve video anlıktır. saat 10:35)

    başlığı nasıl açarsam daha çok gündem olur ya da ses getirir bilemedim. fakat, bu oteli arama sitelerinde arayanlar rahatlıkla bulsunlar diye kendi adıyla açmak istedim. hangi otele gittiklerini bilsinler, kararlarını öyle versinler.

    başlığımıza konu olan oteli bir hisarönü sakini olarak iyi biliyorum. patika yol olması gereken yolu kendi otellerininmişcesine kapatarak otelin foseptiğini de o yola yani ormanlık dağ alanına aktarmışlardır.

    bugüne kadar yerel halkı çeşitli nedenlerle sindirerek oradan geçmesini engellemişler ve dahası bunu normalleştirmişlerdir.

    ta ki bugüne kadar!

    hisarönü bildiğiniz gibi çok büyük bir felaketten çıktı. yangın neredeyse tüm hisarönü'nü sardı. işte hisarönü'nde yangın çıkan bir diğer sokakta huzur sokağı idi. neyse ki tomalar zamanında yetişmiş ve evlerimizde oluşan ve oluşacak olan hasarı en aza indirmişlerdir.

    otel ve yerel halkın sorunu aslında bugüne dayanmıyor. daha önce de bir çok kez aynı yol kullanılmak istenmiş fakat otel sahiplerinin üst düzey tanıdıkları olması sebebiyle engellenmiştir.

    bugün ise bu yolun kullanıma açılması artık elzem hale gelmiştir. tahliye olması gereken yerel halk, bu yol açık olmadığı için tahliye olurken zorluklar yaşamıştır. sahile aralarında 100m bile olmayan evler bu yol açık olmadığı için tahliyelerini sokağın diğer tarafından yaklaşık 1 km uzaklıktaki başka bir yolu kullanarak tahliyelerini gerçekleştirmişlerdir.

    iş bununla da bitmiyor. tapu kadastro müdürlüğü bu yolu patika yol olarak belirlediği halde otel bu yolu gelişi güzel bir şekilde kapatmış ve geçişleri engellemiştir.
    gerekçeleri ise üst düzey insanları tanıdıkları ve arkalarına almalarıdır.

    aşağıda krokiyi paylaşıyorum;
    görsel

    itfaiye mahallemize geldiğinde bu yolun açılması gerektiğini ve olası tahliye işlemleri için elzem ve acil olduğunu belirttiği halde bu otel yolun açılmaması için elinden geleni yapmaktadır.

    videoda yerel halkı dinleyebilirsiniz;
    video

    son olarak otel arazisini birlikte kullanan başka bir otel daha mevcuttur. bu otel yardım için gelen bir çok insana kapılarını açmıştır. fakat, yine başlığa konu olan otel, komşusu olan otele geçişleri engellemiş ve yardımımıza koşan onca yardımseveri mağdur etmiştir. video hotel galife

    sesimizi burdan duyurmak istiyorum, ekşisözlük bugüne kadar böyle olaylarda duyarsız kalmadı ve bu duruma da kalmayacağına canı gönülden inanıyorum.

    lütfen sesimizi duyun ve duyurun! "arkamızda üst düzey insanlar var" diyerek orman yolunu foseptiğe çevirmiş bu otelin daha fazla oradaki insanları mağdur etmesine engel olun.
    #oyolaçılacak

    edit: üst düzey tanıdıkları için link

    çiçek mi suluyorlarmış?!
    görsel

    edit: güzel insanlar destek vermeye devam ediyorlar, kampanyayı ben başlatmadım ama sesimizi duyan güzel insanlar kampanya açmışlar, buyrun linki

    hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunuyorum. hepiniz birer umutsunuz, harikasınız.

  • hayatın acı gerçeklerinden biri.
    zengin babanın, çevresinin, çocuğuna sunduğu egitim ve diger olanakların buna sebep olduğu herkesin malumu.

    bense hemen göze çarpmayan başka bir faktörden bahsedeyim. aynı kalitede eğitim almış da olsanız, aynı zekaya da sahip olsanız, ayni ise de girseniz zengin çocuğunun sizden daha başarılı olması beklenir. sebep? kendine güven. örneğin siz şirketteki işinize muhtaç olduğunuz için zengin çocuğu kadar kendinden emin konuşamazsınız. zengin çocuğu ise yetiştiği ortamdan ötürü genel müdürü filan kendi dengi gibi düşünür.

    bu sav tabii ki her bireyi tasvir etmiyor. ortalamalardan bahsediyorum.

    ***

    bu durumla savaşmanın bilinen tek yolu devletin tüm vatandaşlarına sunduğu sosyal olanakları artırması. iskandinav ülkelerindeki social mobility'nin abd'den kat kat yüksek olmasının temel sebebi bu.

    vahşi kapitalist sistemde fakir doğan genelde fakir ölüyor.

  • kaynak

    bakan nebati demiş ki;
    "konuttaki fahiş fiyat artışlarını yakından takip ediyoruz;
    gereğini yapacağız"
    yani konutta bir gecede fiyatların uçuşa geçtiğini kabul etmiş..
    acaba neden konut fiyatları uçuşa geçti?
    reis'in dün akşam açıkladığı faiz indiriminden dolayı olabilir mi?
    yani faizi indirince fiyatlar düşmüyor aksine fırlıyor...
    "ben ekonomistim" diyen birinin bunu bilmesi gerekmiyor mu?

    ikincisi de "gereğini yapacağız müsamaha göstermeyeceğiz" filan demiş
    napacan mesela
    ben evimi 5 milyon liraya satıyorum..
    mal benim değil mi
    alıcısını bulduktan sonra istediğim fiyata satarım
    "senin evin 5 milyon etmez mi" diyeceksin..
    gözaltına mı alacaksın?
    ne yapacaksın?

    sırf ak partililerin gazını almak için atılan tweetler..
    bu tweet'leri gören ak partililer de "devlet evini fahiş fiyata satanla mücadele ediyor" algısı yaratacak..
    gerçekse konut fiyatları katlanarak artacak....
    müteahhit cuntası servetine servet katacak...

    son olarak dün akşamki faiz indirimi insanlar ev alsın diye yapılmadı..
    müteahhitler daha çok kazansın diye yapıldı..
    çünkü uçup gitmiş ev fiyatları..
    karı-koca çalışan memurun, sağlık çalışanının o fiyatlara ev alması imkansız..
    eğer samimi olsalar ellerinin altında toki diye bir kurum var...
    emir verseler 6 ayda 500 bin adet 2+1 konut yapılır uygun fiyata da verilir..
    bunu gören müteahhitler de fiyatları makul seviyelere çeker...
    dert başka dert...

    çarkın nasıl döndüğünü de ifşa edelim..
    kimsenin kafasında soru işareti kalmasın..
    şimdi ev fiyatlarını zıplatıyorlar ya..
    bir milyon liralık evleri 5-6 milyona millete çakıyorlar..
    aradaki 4-5 milyonu müteahhide yedirmiyorlar..
    müteahhide diyorlar ki "madem sayemizde o kadar kazandın şuraya cami ya da yurt binası yap"
    müteahhit dünden razı..
    cami olur, cemaat yurdu binası olur, okul olur, ne olursa artık..
    o binayı 1 liraya mal edip 3 liraya mal ettim diyor..
    onu da vergiden düşüyor mu?
    bakın elin taşıyla elin kuşunu nasıl vuruyorlar..
    siz hala ev nasıl 3-5 milyon olur diye feryat edin...

    edit: biri cami yapmak için ülkeyi hiperenflasyona mı atıyorlar.. gençler eğleniyor gibi bir şey yazmış..
    ona cevap vereyim..
    ben en basitini yazdım..
    o müteahhitler siyaseti de finanse ediyor..
    bilin bakalım siyasette kimi destekliyorlar..?
    17 aralık'ta cemaatin sızdırdığı 2 müteahhidin telefon konuşması youtube'da duruyor...
    hani milletin orasına koyacağız dedikleri konuşma..
    bul dinle..
    100 milyon doları bir seferde kime neden veriyorlar..
    sen hiç hayatında 100 milyon doları geçtim 100 bin doları bir arada gördün mü?

  • orkestra şefiliği, müziğin yönetimsel alanını kapsar. orkestra şefinin tüm işi sağ elindeki batonu sağa-sola yukarı-aşağı sallamak, sol eliyle hareketler yapmak ve ritim tutmak değildir. teorik ve pratik olarak son derece donanımlı olması gereken bir insandır. çünkü orkestra şefi, orkestrayı çalıştırmakla yükümlüdür.

    basitçe açıklarsak:

    bir piyanist düşünün. bu kişinin çalgısı nedir? elbette piyano. bu kişi çalıştığı esere, eserin sundukları dahilinde kendi yorumunu da katmaktadır değil mi? örneğin "fazıl say'ın beethoven yorumları hüseyin sermet kadar başarılı değil" denildiğinde, ne anlaşılmaktadır? yorum tabii ki, teknik yeti ve beceri değil. bahsi edilen iki kusursuz tekniğe sahip icracıdır burada.

    orkestra şefinin de çalgısı orkestradır. şef temel olarak eserdeki giriş çıkışları, nüansları ve artikülasyonları, zaman içinde belli bir çerçeveye oturmuş hareketlerle belirtir. şef, orkestraya önceden ne yapması gerektiğini göstermelidir. örneğin son derece dingin bir ölçünün sonunda ani ve çok sert bir vurgu varsa, orkestradan önce şef hareketleriyle bunu gösterir, ardından orkestra icra eder. tabi bu önce-sonra meselesi milisaniyelerle ölçülecek bir zamanı kapsadığı için; söz konusu şefin çok temiz, anlaşılır, sağlam bir tekniği ve birbirinden bağımsız olduğu kadar şaşmaz bir eşgüdüme sahip kolları olmalıdır. bunlar yılların getirdiği uzun çalışmalar ve tecrübeler vasıtasıyla gerçekleşir. aynen bir piyanist ya da kemancı gibi.

    bu anlatılanlar, şefin görevleri arasında üçüncü kademedir. bir üst kademe şudur: orkestra şefi, orkestraya müziğin nasıl yorumlanacağını söyleyen kişidir. mahler ile bruckner'in karakteri aynı değildir, ya da şostakoviç yönettiğiniz gibi stravinski yönetemezsiniz. stilleri değiştikçe ve bestecilerinin anlatım dili farklılaştıkça, eserlerin bu bağlamda yorumlanması gerekir. tabiidir ki, şeften şefe de değişir müzik anlayışı. karajan'ın beethoven yorumları ile klemperer'inkiler çok farklıdır. hele svetlanov'un kayıtları, eserler aynı olmasına rağmen bambaşka tınlar.

    bunca işi yapmak için haliyle çok sağlam müzik-stil-literatür/repertuvar bilgisi ve icra pratiği gerekmektedir. orkestra şefi, yaylı, nefesli ve piyano olmak üzere üç daldan da enstrüman çalabilmelidir ve bu enstrümanlardan birinde yetkin şekilde icra kabiliyetine sahip olmalıdır. bununla beraber, orkestradaki tüm enstrümanların teknik özelliklerini teorik olarak bilmelidir. istediği tınıya göre çellistlere nasıl arşe kullanması gerektiğini gösterebilmeli; perküsyoniste hangi tür baget kullanacağını (besteci belirtmediği takdirde tabi) söyleyebilmelidir. gerekirse bakır nefeslilerin çalınan eserin karakterine göre nefeslerini-bağlarını yeniden düzenleyecek; yeri geldiğinde koroya, kelimeleri telaffuz önerilerinde bulunacaktır. yorum kabiliyetinin gelişmiş olması için tüm müzik tekniklerini de bilmelidir; armoni, kontrpuan, füg, orkestrasyon, yeni müzik (on iki ton, grafik yazı, spectral teknik vb). aslında eser yazabiliyor olmalıdır, hiç olmazsa besteleme sürecini bilmelidir orkestra şefi. fakat günümüzdeki çoğu şefin eksik yanı da budur; ya temel teknik eğitimleri yetersizdir ya da kompozisyon yönleri zayıf kalmaktadır.

    bununla beraber, orkestra şefi aynen bir kemancı gibi, partitürüne çalışır. öncelikle, müziği kavrayabilmesi için, belki üçlü orkestraya yazılmış yirmi dizekli bir partitürü okuyabilmelidir. sonrasında, daha incelikli bir çalışma yapabilmesi amacıyla, esere bir piyano indirgemesi yapması gerekir; bu sayede müziği piyanoda bir icracı gibi yorumlayarak orkestraya ne şekilde yorumlatacağını kestirmiş olur. piyano indirgemesinin çalgısal sebebi de, bestecilerin piyano kullanmasıyla aynı amaçtadır; piyano, tüm orkestra çalgılarının ses aralıklarını -register- kapsamaktadır ve polifonik bir sazdır (klarinet gibi değildir). eseri çıkardıktan ve çalıştıktan sonra, ölçü ölçü şef olarak çalışması gereklidir; her ölçüdeki bağları, vurguları, ateşli ya da ağıtımsı karakterleri şeflik tekniğine bağlı hareketleriyle ifade etmek için alıştırma yapmalıdır. öyle partitürü önüne koyup tartıma göre baton sallamak değildir olay. efsanevi orkestra şefi fritz reiner'in güzel bir sözü vardır: "derecelendirmek basittir, dikkat ediniz; iyi şef partitürü kafasının içine sokmuşken, kötü şef kafasını partitürün içine sokmakla meşguldür."

    geldik en üst kademeye ve en önemli olana... tüm bu özelliklere sahipseniz fakat insanlarla nasıl konuşulması gerektiğini bilmiyorsanız, asla şef olamazsınız. orkestra şefi, müzisyenliğinin yanında tam anlamıyla bir yöneticidir; obuacının sorunu onun da sorunudur. iyi bir ordu komutanı gibi, tüm neferleri tek bir pota içerisinde ayrı ayrı düşünebilmesi gerekir. bir şefin asla unutmaması gereken şey, orada çalanların "mobil aletçalar" değil, insan olduğudur. moralleri bozuk ya da sinirli olabilirler, yorgun ya da telaşlı olabilirler. insandırlar; hayatları, aileleri ve bunların getirdikleri vardır. şef nabız tutabilmelidir; örneğin prova boyunca sessiz sessiz ağlayan flütçü kızcağızı dikkati dağıttığı gerekçesiyle azarlamak yerine, prova arasında yanına gidip bir arkadaş gibi sorununu dinlemeli, gerekirse onun için çözüm üretmelidir. bu sadece flütçünün değil, diğer üyelerin güvenini, saygısını ve takdirini kazandırır şefe. bu yüzden hoşgörü göstermeli, üyelerin nabzını yoklamalı, onlarla iletişim kurmalı fakat bunlarla beraber sıkı bir disiplin kurabilmeli ve meslektaş-saygı çerçevesini tutturabilmelidir.

  • kesinlikle dogru zamanda dogru yerde olan bir adam, ve muhtemelen milyonlarin kurtaricisi, ancak yaptiginin buyuklugunun aksine neredeyse hic taninmayan bir kahraman. tam adi stanislav evgrafovich petrov'dur.

    soz konusu olay 25 eylul 1983'te gercekle$mi$, o zamanlar yarbay olan petrov'un biraz da $ansinin yardimiyla verdigi dogru karar sayesinde dunya nukleer bir facianin e$iginden donmu$tur.

    olayin oncesine donmek gerekirse, 1983 yili abd - sovyetler arasindaki gerilimin en yuksek noktaya tirmandigi zamanlardandir. abd 1982'den itibaren sovyetleri acik acik "kotuluk imparatorlugu" diye tanimlamaya ba$lami$ (bkz: evil empire), iki taraf da digerinin bir nukleer saldiriyi ilk once ba$latacagini du$unerek surekli diken ustunde durmu$, ba$kan reagan* 23 mart 1983'te yaptigi konu$mada (star wars adiyla da bilinen) sdi sisteminden bahsetmi$, sovyetler de boyle bir sistemin varliginin abd'nin ilk saldiriyi yapma cesaretini artirdigini du$unmeye ba$lami$, sonuc olarak sovyetler yonetimi de yapilacak en akillica $eyin boyle bir durumda en hizli $ekilde kar$i saldiriyi ba$latmak olduguna karar vermi$tir.

    iki tarafta da ya$anan bu buyuk parayonanin uzerine bir de 1 eylul 1983'te sovyetlerin cogu abd vatanda$i olan 269 ki$iyi ta$iyan bir kore yolcu ucagini* du$urmesi ortami iyice germi$, bu yedikleri bokun uzerine kgb de tuy diker gibi "bu durum bir nukleer saldiri ba$langici olabilir" tarzinda gizli raporlar hazirlami$tir.

    asil olaya, yani yakla$ik 3.5 hafta sonraki 25 eylul'e donersek, stanislav petrov'un ba$inda bulundugu uydu sisteminin gorevi yakla$an olasi bir nukleer ba$ligi tespit etmek, dolayisiyla petrov vasitasiyla sscb hukumetinin olaydan haberdar olmasiydi.

    boyle bir durumda bunun anlami kesin ve net olarak (belgelere dayanacak $ekilde) sscb'nin bir kar$i saldiri ba$latmasiydi ve bu durumda kilit noktada (yani tespit sistemi ile hukumet arasindaki birim) yarbay petrov bulunuyordu.

    moskova'ya yakin konu$lanmi$ sistemin ba$inda olan petrov, yerel saate gore 00:40 civarinda bir uyariyla kar$ila$ti, erken uyari sisteminee gore sovyetler'e dogru gelmekte olan bir nukleer fuze ate$lenmi$ti. petrov bunun yanli$ bir alarm oldugunu du$undu, basitce bir mantikla; boyle bir durumda abd'nin tek bir nukleer fuzeyle degil, bir coguyla saldiracagini du$unuyordu.

    ama tam bu alarmin arkasindan muhtemelen hayatinin en zor kararini vermek zorunda kaldi, cunku cok kisa sure araliklarla uyari sistemi ikinci, ucuncu, dorduncu ve be$inci fuzenin de sscb uzerine dogru gelmekte oldugu yonunde bir uyari verdi. daha onceden sistemin guvenilirligi uzerine bazi endi$eler dile getirildiyse de durum cok ciddiydi, emin olmayan petrov hukumete haber vermek icin yalnizca bir kac dakikasi oldugunu biliyordu. standart radarlar ufuk otesi mesafeyi tarayamadigi icin onlardan bilgi alinamiyordu ve alabilmek icin muhtemel nukleer fuzelerin yakla$masini beklemek sscb'nin kar$i bile koyamadan mahvolacagi anlamina geliyordu.

    o anda aklindan neler geciyordu bilinmez, petrov hicbir $ey yapmadan beklemeyi ve bunun yanli$ bir uyari oldugunu du$unmeyi tercih etti. yanilmasi durumunda kisa bir sure sonra sovyetler cok ciddi bir felaketle yuzyuze gelecekti.

    dakikalarin ardindan, hicbir $ey olmadi ve petrov bunun bir yanli$ alarm oldugu konusundaki sezgisine guvenerek belki de dunyayi yanli$ bir uyari sistemi yuzunden ba$layacak salakca bir nukleer felaketten korumu$tu (sscb'nin dagilmasindan sonra ortaya cikan belgelere gore de boyle bir durumda sscb'nin izlemeyi kararla$tirdigi strateji kesindi: elindeki tum nukleer gucle bir kar$i saldiri ba$latmak), o gun gorevi oldugu $ekilde hukumet ile temasa gecseydi yuksek ihtimalle dunyanin ba$ina gelecek olan da buydu.

    bu olayin ardindan petrov defalarca sorguya cekildi, askeri uygulamalara kar$i geldigi ve guvenilir bir asker olmadigi icin i$ini kaybetti, once daha kucuk bir mevkiye du$uruldu, daha sonra da emekli edildi. sovyetler tarafindan bundan ba$ka bir odul ya da ceza kendisine verilmedi.

    askeri guvenlik dogrultusunda petrov'un yaptiklari 1998'e kadar gizli kaldi, alarmin da bir hata sonucunda ortaya ciktigi aciklandi (burada hadi ya diyoruz). dunya da ancak yillar sonra kahramanini taniyabildi. bu tur durumlarda da ali$ildigi uzere petrov $u an nispeten fakir bir durumda emekliligini geciriyor. kendisine sscb/rusya tarafindan herhangi bir pozitif yaptirim uygulanmasa da 21 mayis 2004'te association of world citizens tarafindan "world citizenship award"* verildi.

    ironik bir not olarak aslinda stanislav petrov'un gorev cizelgesine gore o gun izinli oldugunu da ekleyelim. yerinde ba$ka bir subay olmasi durumunda da muhtemelen dunya bunun tam tersi bir senaryoyla kar$i kar$iya kalacakti.

  • ilkokul 2'ye giden kuzenime yaş problemi çalıştırırken:
    ben: bak şimdi sıra arkadaşının yaşı seninkinden 1 fazlaymış ikizin yaşlarının toplamıysa 15 miş. bu durumda sıra arkadaşının yaşını nasıl bulursun?
    kuzenim: sıra arkadaşım değl mi döner sorarım sen kaç yaşındasın diye!

  • recep tayyip erdoğan tarafından terör örgütü olmayan bir kuruluş olarak tanımlanan hamas'ın son faaliyetinin görüntüleridir.

    edit: hamas sevdalıları doluşmuş mesaj kutuma. terör örgütü değil falan diyorlar. aynen kanka, hayvanları koruma derneği onlar.