hesabın var mı? giriş yap

  • dövemez. kesin bilgi.

    öncelikle çocuk yetiştirme üzerine birkaç kelam etmek istiyorum. çocukları yetiştirirken onlara dünyaya dair bazı gerçekleri, sınırları öğretmek bizim görevimiz. sıcak bir eşyaya dokunmaması gerektiğini ona anlatır uyarırız, dokunursa canının yanacağını söyleriz. nasıl bir duygu olduğunu merak ederse anlatmak için kalorifer peteği gibi anında yakmayacak ama uzun süre temas ederse yanma hissedeceği bir nesneye dokundururuz elini. bu örneğin binlerce farklı çeşidi çocuk büyütürken yaşanır. çocuklar yine de bazı şeyleri kendisi denemeye çalışır, deneyerek öğrenir. o sırada onunla konuşarak pekiştirme yaparsınız vs. tabii bunlar böyle kitabî şekilde olmaz, yaşamın içinde, akışın içinde vuku bulur.

    çocuklara sınırlarını öğretmek ebeveynin görevidir. sınır koymak çocuğu daha sakin kılar çünkü nerede duracağını bilememek çocuk için içsel bir huzursuzluk nedenidir. sınırlanmak, kapsanmak ölçüsünde yapıldığı zaman bir ceza değil, yatıştırıcı bir unsurdur. çocuğunuza sınır koymazsanız zaman içinde huzursuz bir çocuğunuz olur, bu huzursuzluk davranışsal ve duygusal olarak tezahür eder. çocuğu böyle yetiştirip 5-6 yaşına getirince, çocuk dış dünyayla etkileşime girince ve çözülemez sorunlar ortaya çıkınca ebeveyn kendini yetersiz ve çaresiz hisseder. çocuğunu döven birçok ebeveyn dayağın vuku bulduğu anda çözümsüz hissedip çocuğuna vurur.

    yani ebeveyn yetersiz ebeveynlik yapar, çocuk bunun sonucunda belli bir davranış sergiler ve cezasını dayak yiyerek çocuk çeker. bazense ebeveyn tahammülsüzdür ve çocuğun yaşına göre normal davranışını bile çekilmez bulur ve çocuğu döver. yani sorun yine ebeveynle ilgilidir.

    şimdi de başka bir açıdan bakmak istiyorum. bir yetişkin bir başka yetişkine kızdığında vurmazken, hatta bırakın vurmayı kaba bile davranmazken çocuğa niye vuruyor? çünkü yetişkin laftan anlıyor diyenler lütfen laftan anlamaz buldukları yüzlerce tanıdıklarını bir düşünsün. bu kişilere vurmamanızın, kabalık etmemenizin nedeni laftan anlamaları değil, onlara vurdugunuzda alacağınız risk. o insanların size vereceği fiziksel ya da duygusal yanıt sizi durduruyor. sizinle iş akitlerini feshetmeleri, sizinle ilişkilerini kesmeleri, onların da size vurması, sizi artık sevmemeleri gibi ihtimaller sizi durduran.

    oysa çocuğunuz, doğası ve koşullar gereği, sizi kayıtsız şartsız seven ve size muhtaç bir insan. siz ne yaparsanız yapın sizi seveceğine ve yanınızda olacağına emin olduğunuz birisi. o yüzden ebeveyn bir kertede bunun rahatlığı ile kötü davranıyor çocuğa. ne de olsa onu terk etmeyecek ya da sevecek çocuğu.

    dostlarım, romalılar...
    insanoğlu güzellikler kadar, bu yukarıda söz ettiğim gibi çirkin haller de barındırır yüreğinde ve zihninde. çok ve koşulsuz sevmek harikadır ama sınırlarınız olmak zorundadır. ingilizce'de sevdiğim ve türkçe'de tam karşılığı olmayan bir kalıp var: taking for granted.

    bir insanı çok sevmek ve olduğu gibi sevmek, bazen bize ne yaparsa yapsın sevmekle karışıyor. size yapılan ve toleransınız olmayan bir davranışı kabul etmediğiniz bir anda, bunu karşı tarafa ciddi bir tutumla anlatmazsanız bu tutumlar artarak devam eder. ve en nihayetinde taking for granted denilen bu davranışa maruz kalırsınız. sonra da sorunun karşınızdakini çok sevmek olduğunu zannedersiniz. dayak yiyen çocukların maruz kaldığı şiddetin önemli bir nedeni bu haldir işte ama onların ebeveynlerinden başka alternatifi maalesef yok. siz siz olun kendinizi hiçe saymayın, yoksa dayak yiyen çocuklar gibi hırpalanır, çok sevmenizin sorun olduğunu zannederek elinizde kırık bir kalple kalakalırsınız.

    ve hepsinden önemlisi lütfen ama lütfen çocuklarınıza vurmayın. bu davranışların açtığı yaraların ne kadar derinlere indiğini çok iyi bilen bir insan olarak söylüyorum, bir çocuk annesinden babasından asla dayak yememeli. kesin bilgi.

  • sırf birini cok sevdiniz, seviyorsunuz diye kendinizi sevmekten asla vazgeçmeyin.
    kendinizi sevmeye devam etmeyi asla unutmayın.

  • bim'in depo olarak kullanacağı arazinin antik kent çıkması olayıdır.

    bim deposu mu dünya mirası mı derseniz, bim deposu derim. bim deposu önemli.bir bim deposundan daha önemli bir şey varsa o da iki bim deposudur.

    en nihayetinde bu antik çanak çömlek kent zırvaları yüzünden asrın projesi marmarayın bitiş tarihi de uzamıştı. başbakanım çok yaşa. hülogg!

  • ikinci el urunlere oldum olasi uzak dururum. bir arkadas ilani gormus ve bana gonderdi. piyasinin yari fiyatinda. satici ile yorumlar uzerinden filan iletisime gectim, sifir ayarinda filan dedi ki fotograflarda da oyle gozukuyordu. neyse aldik urunu. urun 2 gundur kargo subesinde bekledi. subeye telefonla ulasmak zaten mumkun degil. gittim subeye dedim benim kargo var ama dagitima çıkartmadınız filan. kargonuz burda, aktarmada zarar görmüş biz o yuzden teslim etmedik. dedim neden haber vermediniz, iste yogunduk filan. kargon kutusu komple parcalanmis, tekrar toparlayip bantlamislar. urun de agir, 100kg kadar. urun de kullanilamaz hale gelmis. bu arada ben dolap uygulamasini hic kullanmamistim. bildirimlere de izin vermemistim. bildirim gelmis, otomatik onay olacak diye ki sistem onaylamis. saticiya para gitmis. ben urunu teslim almadim. musteri hizmetleri telefonu yok. mesaj atin diyor. mesaj atiyorum hemen cevap vermiyorlar. neyse ertesi gun oldu, dolap diyor ki urunu al. ya nasil alim ortada urun kalmamis. biz bu sekilde iade yapamıyoruz. urunu teslim alin ondan sonra iade sureci baslatalim. diyorum ki sizin kafaniz mu guzel kutu bile parcalanmis, parcalari mi teslim alim? bizim isleyisimiz bu sekilde. baska turlu yardımcı olamayiz dediler. saticiyi aradim anlattim durumu, dedi ben parami aldim ne yaparsan yap sen. parani kargodan al dedi. ikinci el urune kargo sirketi para oder mi hic. baktim olmuyor, bankadan direk harcama itirazinda bulundum. teslim almadigim urunun parasini firma geri iade etmedi diye. 10 gun sonra banka parayi iade etti. simdi dolap ariyor, urun nerde? dedim ben almadim. satici da almamis diyor. valla artik o sizin sorununuz. ben urunu kargodan teslim almadan ne diye saticiya parayi aktariyorsunuz. sonuc olarak guvenli bir sistem degil. kredi kartinin harcama itirazi olmasaydi bana girecekti. bu arada isbankasi kartini kullanmistim, iscep ten harcama itirazi yaptim. harcama itirazi yaparken belge ekleme yeri de var, dolap siparisinin ekran goruntusu ile kargo takip sayfasinin ekran goruntusunu ekleyip gonderdim

  • iphone 12 çıkmadan aylar önce tasarım ve özelliklerini tam olarak bilen gizli haberciler, samsung vb firmalarda en üst modellerde bile 5g yok, 5g içeren ayrı model satılırken, apple tüm ürün yelpazesine 5g koyacak ama bu maliyeti sarj cihazını kutudan çıkartarak yapacak demişti.

    yani ne karbonu. apple karbon izini azaltmak istiyorsa, tamir edilemez ürünler üretmek için ar-ge yapmasın. bir ürün 3-4 defa tamir edilip uzun yıllar kullanıldığı zaman mı karbon izi azalır veya ufak bir kaza sonrası arızalanıp tamir edilemediği için atıldığında mı?
    macbook'u düşük ram ile alan 2 sene sonra ram'i arttıramasın diye lehimleyen firma karbon izini düşünüyor ha
    saf olmayın

    edit:
    @chocolate addict gönderdi:
    ürünler tanıtıldıktan sonra da doğrulandı bu, çünkü 5g modem oled panelden bile pahalı, 6ghz üstü frekansı destekleyen hızlı 5g modem daha da pahalı, abd modellerinde power tuşunun aşağısında modem için ayrı anten var.

  • (bkz: sınavı kazanamayanların şinto hatip okullarına kaydedilmesi)
    (bkz: okulların şinto hatip'e dönüştürülmesi)

    adama ne anlatmadınız acaba: imam hatiplere zorla öğrenci kaydını mi? bilal vasıfsızının müdürleri toplamasını mı? seçmeli diye yutturulan din derslerinin, öğretmensizlikten zorunlu tutulmasını mı? kimya dersini din dersiyle kıyaslayan eğitim mühendisinizi mi? parası olanın gevşek gevşek üniversite okuyup, olmayanın deli gibi kasmasını mı? dünya sıralamasında "okuduğunu anlamada" türkiye öğrencilerinin altmış küsür ülke arasından kırk küsürüncü olmasını mı? ne anlatmadınız acaba?

    bir de düşünsenize: adam -kulandığınız her türlü teknolojik aleti üreten ülkenin başkanı- koşullarının uygun olmadığından bahsediyor. bir düşün yani: ne demek istiyor? nasıl bir şey tahayyül ediyor ki koşul moşul diyor. az düşün ya!

  • kardeşini öldüren ve suçu mahkeme kararı ile sabit olan polis memurunu hedef göstermiştir. doğru yanlış tartışılır fakat kendisinin, kardeşi öldürülmüş bir ağabey olduğunu unutmayın. sağda solda her boka intikam çağrıları atılan bir memlekette çok mu anormal geldi?

    edit: başlık başa.