hesabın var mı? giriş yap

  • ust edit: aslinda bu bir rezalet basligi ancak siz sozluk yazarlarini da bilgilendirmek adina basligi boyle actim.

    sifirlanmistir. evet, 2022 haziran ayi itibariyle yeni sistem baslamis ve ekonomi sinifi icin bagaj hakki ilaveten satin alinmadigi muddetce sifirlanmistir. star alliance uyesi olmasiyla, yolcularina premium hizmet sunmasiyla ovunen, ancak bunu bedavaya yapmayip ortalama 2 kat daha fazla fiyat talep eden thy artik ayni ucus deneyimi icin 3-4-5 kata kadar fazladan fiyat talep edebilecek.

    eskiden yurtdisi ucuslarda destinasyona gore 23 veya 30 kiloluk bagaj hakkini herkese sunan thy bunu artik sadece parasini odeyenlere sunuyor. surekli uctugum bir destinasyon icin konusursak, bagajsiz bilet fiyati eski bagajli olaniyla ayni. kontuardaki thy calisani, bagaj hakki istemeyenlere daha uygun bilet saglamak icin bu sisteme gecti thy dese de boyle birsey yok. yillardir uctugum guzergah. fiyatlarin ne oldugunu biliyorum.

    peki nasil 3-4-5 katina cikiyor bilet fiyati? eger thy ile ucmaya alismis ve bagaj hakkiniz var sanip havalimanina kadar gelmisseniz, ucusunuza 1-2 saat kalmis demektir. kontuarda size bagaj hakkiniz olmadigini soyleyip ekstra ucret talep ediyorlar. kendi durumum icin konusursam, gidis-donus 5700 lira olan bilet icin 9000 lira tek parca bagaj ucreti talep ettiler. ucusunuza az bir zaman kaldigi icin ya bu parayi istemeye istemeye odeyeceksiniz ya da ucusunuzu gerceklestirmeyeceksiniz. utanmadan bir de check-in bagajinizi geri donusume verip el bagajinizla ucabilirsiniz diyor cozum olarak kontuardaki thy calisani. valizin icinde ne oldugunun bir onemi yok!

    diyeceksiniz ki bunun bilgilendirmesi yapilmiyor mu bileti satin alirken? kendi sitelerinde yaziyormus, baktim ben de evet yaziyor. bagaj hakkini onceden alsam daha uyguna gelecekti elbette ki. ama ben telefonla araci bir firmayla aldim bileti ve herhangi bir bilgilendirme yapilmadi bana. o firmanin da sucu var tabi ama en buyuk suc thy denen ici bosaltilmaya baslanan firmada. ne bileyim 10 yildan uzun zamandir ayni kurallarla uctugum firma birden, pegasus'a, ryanair'e donusecek. hatta bu saydigim firmalar thy'den daha iyi. en azindan premium fiyatina 0 kilolu bilet satmiyorlar. koskoca thy'nin bu halde dusmesi hem canimi yakiyor hem de sinirleniyorum.

    size daha sinir bozucu birsey soyleyeyim. bu ucuslari kullanan bazi yabanci uyruklu yolcular bu ucaga neredeyse bedavaya biniyor. gidis-donus bilet ve neredeyse 1 hafta otel konaklamasi icin odedigi para 500-600 euro civarinda oluyor genelde. 30 kiloluk bagaj da dahil. benden ise sadece bagaj icin istenen ucret 486 euro. sunu bilin ki, turk vatandasi olarak asla o paraya ayni paketi yabanci turistler kadar uyguna alamazsiniz. ne kadar erken alirsaniz alin. ozellikle de rus turistlere gecilen torpil hic kimseye gecilmiyor. girip bir rus seyahat acentasinin sitesinden siz de bakabilirsiniz. neyse bu baska konu.

    sonuc olarak siz sozluk yazarlarini da bilgilendirmek istedim. bazi destinasyonlar icin hala thy'ye mecbur olsam da alternatifi olan guzergahlarda artik thy'yi kullanmam icin bir sebep kalmadi. iki kruvasan bir bira verdikleri lounge'larini alip baslarina calabilirler. bunun disinda pek de bi farki kalmadi zaten diger firmalardan.

    kaynak

  • uzun zamandır açmak istiyordum bu başlığı ama bir türlü fırsat bulamadım. bugüne kısmetmiş.

    yemeksepeti malum açıldığı günden beri online yemek siparişinde 1 numara. ara ara rakipleri çıksa da bugüne kadar kimse karşısında durabilmiş değil. piyasada tekel yani.

    son birkaç yılda farketmişsinizdir joker indirim diye birşey getirdiler. bilmeyenler için; yemeksepeti size bir veya birkaç restorant öneriyor ve siz bu restorantlardan yaptığınız 40 tl lik siparişe 25, 70 tl lik siparişe 45, 120 tl lik siparişe ise 70 tl ödüyorsunuz. ilk bakışta çok avantajlı bir kampanya gibi duruyor. her çıktığı vakit insan değerlendirmek istiyor. biz de tabii öyle yapıyoruz.

    sonrasında normalde sipariş verdiğimiz restoranların joker indirim verdikleri zaman ürünlerinde ciddi bir değişiklik olduğunu farkettik. yani firma normalde aldığını dönere 200 gram ekliyorsa joker indirim esnasında porsiyonu büyütmenize rağmen 100 gram döner gönderiyor size. aynı durum pizza için de geçerli. adamlar normalde hazırladıkları pizzaya ekledikleri malzeme ile joker indirim halinde verdikleri pizzaya ekledikleri malzeme arasında yarı yarıya fark oluyor.

    bu durumu ara ara farkettim ama önemsemedim. en son 2 porsiyon döner istediğim bir restoranttan yarım porsiyona yakın döner gelince eh dedim. artık yeter.

    yemeksepeti ne bu şikayetimi birkaç defa ilettim ama normalde müşteri ilişkileri oldukça iyi olan yemeksepeti joker indirim konusundaki şikayetleri sallamadığını farkettim. müşteri temsilcisine mail olarak dönerin resmini atıyorum ama nafile.

    bu şark kurnazlığını ortaya koymak lazım. yemeksepeti indirim yapıyorum kisvesi altında açıkça müşterilerinin kazıklanmasına göz yumuyor.

    edit: imla ve ay-yıl olayı.

  • fenerliler diyorsa doğrudur beyler. adamlar şikenin nasıl olduğunu bir bakışta anlıyorlar. tecrübe var sonuçta.

  • kardeşimin işsiz olduğu bir dönemde, yeğenimin sınıf annesi, öğretmene robot süpürge almak için yapmadığını bırakmamıştı velilere.
    milli eğitim artık sınıf annesi denilen saçmalığı kaldırsın.öğrenciler arasındaki eşitliği bozduğu gibi velilere de eziyet .
    hem kim oluyor da sınıfa girip çocuğa karışabiliyor ki ?
    aferin çocuk sana . büyüyünce parti kur oy versinler !

  • sadece oyun eglence icin degil bir cok alanda kullanilabilecek olan bir teknolojidir. bu teknolojinin gelecekte yogunlukla kullanilacagini tahmin ettigim alanlardan biri de psikoloji. bu teknoloji bir cok terapide cok etkili bir sekile kullanilabilir ve 1800'lerde kullanilip son zamanalarda pek kullanilmayan hipnozun yerini alabilir.

    cok agir olmamakla beraber anksiyete veya stres yasayan bir insana virtual reality vererek onu bir anda dunyanin bir ucuna, o anda bulundugu yerden cok daha huzurlu bir yere yollayabilirsiniz. bunun icin bir suru relaxation uygulamasi mevcut olmakla beraber youtube'da da bu is icin kullanilabilecek virtual reality uyumlu videolar mevcut.

    dusunsene bir seye cok kizmissin veya stres duyuyorsun, virtual reality'i takiyorsun, bir anda hawaii sahillerindesin. karsinda mavi ve turkuaz dalgalar geliyor, bembeyaz kumlarin uzerinde uzaniyorsun, gokyuzu masmavi ve parlak, icin bir anda huzurla doluyor. zaten hipnoz tedavisinin altinda yatan fikir de insanlari rahatlarak o anda olduklari yerden alip bambaska bir yere gondermek ve kafalarini bosaltmak.

    https://www.youtube.com/watch?v=ev2piwywikw

    daha gercekci bir deneyim icin (simdilik) koku isi aromali mumla, ruzgar isi de hafif hava ufleyen vantilatorle yapilabilir ama gelecekte virtual reality'e bu ozellikler de gelecek. yine de bunu tam anlamiyla yasayabilmek icin mevcut virtual reality aletlerinin daha da gelismesi, cozunurluklerinin daha gercekci hale gelmesi filan gereliyor. bir de aletin biraz daha hafif olmasi gerekiyor yoksa anksiyete nobeti geciren birinin kafasina kocaman aleti takmak isi daha da zora sokabilir.

    bu sadece anksiyete ve stres degil ayni zamanda fiziksel agri ve aciyi dindirmede de kullanilabilir. gunumuzde ameliyat sonrasi duyulan acilar ve kronik agrilarda agri kesici ilac kullaniliyor ama hipnoz tedavisinin de oldukca etkili ve basarili oldugu biliniyor. ayni zamanda yoga ve gevseme (relaxation) tedavilerinin de faydali oldugu biliniyor.

    bu tur tedaviler kolayca kisilestirilebilir. mesela bazi insanlar plaj manzarasini sever, digerleri selale manzarasini sever, baskalari gece yildizlari izlemeyi sever, olmadi kuzey isiklarini sevenler var. kisi neyi seviyor ve neden hoslaniyorsa ona ozel bir program ayarlanabilir. surekli kuslarin ucustugu ve sakidigi bir orman goruntusu de buna benzer bir etkiyi yapabilir. izlanda, norvec, alaska, yeni zelanda, gronland, iskocya, avustralya, oregon (urun yerlestirme) gibi guzel manzarali yerlerden her turlu huzur ve keyif verici manzara virtual reality'de terapi unsuru olarak kullanilabilir. isi daha da abartmak isteyenler uzayda, ay'in yuzeyinde veya bulutlarin uzerinde dolasabilir ve tum stres ve kaygilarini dunyada birakabilirler.

    disarida deli dalgalar, gelip duvarlari yalar: https://www.youtube.com/watch?v=co_ifjawmha

    bunlar videoyla da olur ama amac beyinde hipnoza benzer etkiler yapmak ve daha net sonuclar almaksa bunun icin virtual reality faydali olacaktir.

    olay virtual reality'nin sizi ille de o anda oldugunuz yerden farkli bir yere goturmesi de degil. bulundugunuz yerde kalip baska bir zamana da gidebilirsiniz. mesela kisin soguk ve bogucu havadan biktiniz ve yazin gunesli civil civil gunlerini ozlediniz. belki kisin kasveti sizi depresyona soktu ve gunde 1 saat virtual reality ile gunes terapisi size iyi gelecek. belki aksam 2 saat trafikte cebellestikten sonra eve gelip ayaklarinizi soyle bir uzatip gecen yaz tatilde gittiginiz yerlere bedeninizi goturmeden yeniden gideceksiniz.

    bunun disinda uzun otobus ve ucak yolculuklarinda mide bulantisi duyan insanlar, cesitli ilaclarin yan etkisiyle bas donmesi yasayanlar, kronik basagrisi ve migren yasayan insanlar, bir sakatliktan ciktigi icin fiziksel terapi goren insanlar da bu teknolojinin faydasini goreceklerdir. bu teknoloji cesitli fobilerin tedavisinde de kullanilabilir. bunun disinda yuksek tansiyon, strese bagli ulser ve strese bagli kalp hastaliklarini tamamen iyilestirip geciremese bile en azindan konrtol altina almaya yardimci olur.

    virtual reality sizi o anda nereye gitmek istiyorsaniz oraya goturup bir cok deneyimi yasatabilir. gelecekte konserler de buyuk ihtimalle virtual reality uzerinden yapilacak ve bir cok insan oturdugu yerden metallica konserine gidebilecek. maclar, tiyatrolar, opera, bale gibi sosyal etkinlikler de bu sekilde halledilebilecek. ha bunun getirdigi belli basli riskler de var. insanlar disari cikip sosyallesmezse ciftlesemez ve neslimizin devami saglanamaz. her seyde oldugu gibi bunu da abartmamak ve bokunu cikartmamak lazim. bu teknolojinin yakin zamanda psikolojik terapilerde kullanilacagini ve cok etkili olacagini tahmin ediyorum.

    bunun disinda gordugu tedaviler yuzunden haftalarca belki aylarca hastanede yatan ve disariyi goremedigi icin moral bozuklugu yasayan hastalara virtual reality ilac gibi gelecek. doktorlar ve hemsireler fiziksel hastalik yasayan insanlarla ilgilenirken isin moral kismiyla fazla ilgilenemiyor ve kisiler de hastaliga yogunlastigi icin haftalarca bir odada tikilip kalmanin morallerine verdigi zarari ve bu zararin da iyilesme evresini kotu etkilediginin farkina varilamiyor. bu tur durumlarda virtual reality faydali olabilir.

    yalniz benim gibi yarim saat fps tarzi oyun oynayinca bas donmesi (motion sickness) yasiyorsaniz virtual reality teknolojisini kullanmak icin biraz daha bekleyeceksiniz veya dikkatli kullanacaksiniz, mesela bir manzaraya bakarken kafayi yavas yavas kipirdatacaksiniz. motion sickness neden oluyor? vucut sabitken onumuzdeki goruntu surekli hareket halinde ve degisken olunca beyin vucudun hareket edip etmedigi konusunda karisiklik yasiyor ve nasil tepki verecegini bilemiyor. en azindan benim denk gelebildigim en mantikli aciklama bu.

    yukarida dedigim gibi bu henuz tamamlanmis, kemale ermis bir teknoloji degil ve hala uretimi ve gelistirilmesi devam ediyor. su anki versiyonlar bu dediklerimi gerceklestirme konusunda tam anlamiyla yeterli olmayabilir ama son 25 yilda dunyada gordugumuz teknolojik gelismelerin gittigi yone bakacak olursak bu teknolojin de 5-10 yil icinde nerelere varacagini az cok tahmin edebiliyoruz. baska bir entry'imde bugun intel, google, facebook gibi silikon vadisi sirketlerinin yatirim yaptigi 5 teknolojiden bahsetmistim, onlari tekrar ederek yazimi tamamlayayim: 1) data science (veri bilimleri), 2) artificial intelligence (yapay zeka), 3) machine learning (makine ogrenmesi), 4) virtual reality (sanal gerceklik), 5) cloud computing (bulut gibi bir sey, kafayi takmayin kafayi yersiniz).

    not: youtube'da virtual reality destekli videolari aratirken filter'a tiklayip "180vr" secenegini secebilirsiniz veya arama kutusunda yaptiginiz aramaya bu ifadeyi ekleyebilirsiniz.

    edit: bu kadar yazi yazmisim bu konuda yapilan akademik arastirmalardan bahsetmemisim. yazida bunun gelecekte gerceklesecegi gibi bir hava yaratmisim ama bu zaten halihazirda akademisyenler tarafindan test edilen ve kullanilan bir yontem. aslinda yaziyi bastan yeniden yazmam gerekirdi ama buradan itibaren devam ediyorum.

    2004 yilinda "scientific american" mecmuasinda yayinlanan bir yaziya gore washington universitesinde vucudu yanmis ve kronik aci ceken insanlar uzerinde virtual reality terapisi denemis. arastirmada virtual reality terapisi goren yanik magdurlari daha az aci cektiklerini veya en azindan terapi sirasinda cektikleri acinin onemli bir kismini unuttuklarini veya daha kolayca gormezden gelebildiklerini soylemisler. dikkatinizi cekerim bu arastirma 14 sene once virtual reality teknolojisi bugunku kadar gelismemisken ve goruntu kalitesi bugunku kadar yuksek degilken gerceklesmis. o zamanlarda en buyuk sorunlardan biri virtual reality teknolojisinin asiri derecede pahali olmasiymis ama son zamanlarda bu fiyatlarda da iyilesmeler gozlemlendigi icin bu teknoloji 5-10 yil icinde evlere girebilir.

    yine ayni universitenin (washington universitesi) yaptigi ve yine ayni makalede yayinlanan bir arastirmada virtual reality'nin beyni nasil etkiledigi daha iyi test edilmis. gonullu deneklere elektrikle isitilan epeyce sicak bir maddeyle kisa sureli olarak dokunulmus ve beyinde aci duyusunu yoneten kisimlardaki (insula, talamus, somatosensory cortex ve anterior cingulate cortex) hareketlenmeler fmri yardimiyla olculmus. ayni zamanda gonullulere anket yapilmis. virtual reality kullanilan deneklerde hem beyindeki aci sinyalleri daha dusuk gelmis hem de aci cektiklerine dair yapilan anket verileri daha dusuk gelmis. bu arastirmada snowworld adi verilen ve grafikleri 3 boyutlu bir oyunu andiran bir aplikasyon kullanilmis. arastirmadan kisa bir sure sonra arastirmaya katilanlara yeniden anket yapilmis ve virtual reality verilenler cektikleri aciyi hatirlamazken diger gruptakiler hatirlamaya devam etmisler.

    guney avustralya universitesinde fizyoterapi goren serebral palsi hastalarinin bir kismina virtual reality aletleri verilmis ve terapi sirasinda daha az aci cektikleri, kendilerine terapistler tarafindan verilen gorevleri daha kolay yerine getirdikleri ve daha hizli iyilesme gosterdikleri gozlemlenmis. ispanya'da orumcek fobisi olan insanlarda virtual reality kullanilarak yapilan terapilerden sonra %80'e varan oranlarda iyilesmeler gozlemlenmis. bu arada bulabildigim fobi tedavisinde virtual reality kullanan en eski arastirma 1992 yilinda yapilmis (ucus ve yukseklik korkusunu gidermek icin) ve o zamanki teknolojiyle bile oldukca iyi sonuclar elde edilmis. gunumuzde virtual reality teknolojisi hem gelisip hem de daha ucuz hale geldigi icin bu tur terapilerin kullanimi giderek artacak ve insanlar bazi terapilere evde de devam edebilecekler. bence buradaki asil devrim de burada.

    11 eyluldeki saldirilardan sonra post-travmatik stres bozuklugu ve depresyon yasayan ve klasik psikolojik terapilere cevap vermeyen new york'lu bir denek uzerinde yapilan 9 haftalik virtual reality tedavisi sonrasi depresyon skorunda %83, stres skorunda %90 dusus saglandi. her ne kadar bu deneyde sadece bir denek kullanilmis olsa da daha sonra irak savasindan donen askerler uzerinde ayni yontem tekrarlanarak basarili sonuclar elde edildi. isin ilginc tarafi bu terapi yontemi sadece yeni travma yasayanlar uzerinde degil, uzun yillardir travmasini yasiyan insanlarda da etkili oluyordu. ornegin 1970'lerde vietnam'dan donen ve 30 yil boyunca post travmatik stres bozuklugu semptomlari gorulen bazi eski ve artik yasini basini almis ve hayattan yillar once kusmus amerikan askerlerinde virtual reality terapisi sonrasi %90 oranlarinda iyilesmeler farkedildi.

  • dünya artık eski dünya değil. kış uykusu'nu sinemada izlediğimde salonda 3 kişiydik. hem de gösteriminin 2. günü cumartesi günü. bir hafta sonra kalktı sinemadan zaten. türkiye'nin ortalama üstü diye nitelendirilen tiplerinin yaşadığı bir semtte yaşıyorum. sinemalarda gösterime girmeden önce avrupa'nın en prestijli sinema ödülünü kazanmış bu filme toplam 3 kişi geldi. tarihe not düşülsün bu. bir arkadaşım bu filme gitmek için 3 kişilik sinema bileti almış. sonunda tek başına izlemiş yine filmi.

    neyse sonra ne oldu, ferhan şensoy'un tiyatrolarına da yüzeysel tipler gitmeye başladı. bir insanın başına gelebilecek en büyük felaket bu olsa gerek. kime neyi anlatıyorsun ki? daha adamlar kendi vasatlıklarının farkında değiller, gelmişler bir gösteri peşinden ferhan şensoy'un bütün kariyerini sakız gibi çiğniyorlar. bu kadar basit mi yahu?

  • 10 saniye. 400 metrelik bir binadan atladığınızda, yere düşene dek geçecek olan zaman.

    o gün dünya ticaret merkezi'ne gitmişsiniz. büyük ihtimalle iyi bir işte çalışıyorsunuz. geleceğe dair hayaller kurarak evden çıkmışsınız. büyük ihtimalle o sabah, o gün öleceğinizi düşünmüyorsunuz.

    camın kenarındasınız. içeride boğucu bir duman var. aşağı inme şansınız yok. itfaiyenin gelme imkanı yok. helikopterle kurtarılma imkanınız yok.

    o gün öleceğinizi biliyorsunuz artık.

    aşağıdaki insanlara bakıyorsunuz. yalnızca size bakan noktalar görüyorsunuz, o kadar küçükler. 400 metre aşağıdaki insanlar yaşayacak.

    10 saniye. rüzgar yüzünüze vuracak, kulaklarınızda basınç oluşacak. üşüyeceksiniz. muhtemelen yere düştüğünüz an, canınızın yandığını fark edene kadar ölmüş olacaksınız.

    atlamasanız dumandan zehirlenecek, yanacak ya da betonların arasında kalacaksınız.

    ------

    bu korkunç bir psikoloji. ilk olarak "neden ben" dersiniz, kabullenemezsiniz.

    "onca insan varken, hatta karşıdaki binadaki insanlar yaşayacakken neden ben?"

    rüyadaymışsınız gibi gelir. sanki o anı yaşayan siz değilsinizdir. sonra havadaki zehir, ciğerlerinize dolduğu an gerçekle yüzleşirsiniz. o anda, oradasınızdır, karar vermek zorundasınızdır ve hayat size yalnızca bir seçenek sunmuştur; 10 saniye.

    evimde, bilgisayarın karşısında o insanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. sadece düşünmek bile içimi ürpertiyor. beni korkutan şey ölüm değil, bu hayatın bir gerçeği. sadece çok kısıtlı bir an içinde ölüm şeklinize karar vermek zorunda kalma psikolojisi bu. doğduğunuzdan o yana, sizinle birlikte olan yaşama içgüdünüzü kaybediyorsunuz bir anda.

    yapabileceğim en iyi şey, hayatta olmayan sevdiklerime 10 saniye içinde kavuşabileceğimi düşünmek olurdu herhalde. gözlerimi kapardım ve kendimi boşluğa bırakırdım.

    edit: doğrudan benim yazıma atfedilmiş olmasa da, yine de "amerikalılar ölünce duygu sömürüsü, ıraklılar ölünce bir şey yok" gibi düşünenlere birkaç şey söylemem gerek. çaresiz insanların ölümle yüzyüze gelmesi ile ölen insanların nüfus kağıdında yazan vatandaşlıkların bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. hala bu konuda bile nasıl rövanş edebiyatı yapılabileceğini aklım almıyor.

  • merhaba sevgili sözlük ahalisi.
    sizlere çok sevdiğim, türkiye gibi her şeyin belinin bağlı olduğu inşaat sektörünün mihenk taşlarından birisi olan mimarlığı bırakıp dilenci olmaya başlama kararımı anlatacağım. bu elbette hiç kimsenin pipisinde olmayabilir. ama önce bir okuyun derim.

    türkiye'nin büyükşehirlerinden birinde yaklaşık 7 yıldır mimarlık yapıyorum.

    mezun olunca bol para kazanacağım hayaliyle okuduğum mesleğe 1.800 lira maaşla başladım. üstelik gece gündüz de çalışıyordum.

    1. yıl
    -hiç izin yapmadım.
    -tam 7 ay süren bir uygulama projesinin teknikerliğini yaptım. bu sürenin yaklaşık 6 ayında ekstra mesai yaptım. yaklaşık 2 ayında sabahladım.

    2. yıl
    -teknikerliğe devam ettim. mimarlığın çizim yapmaktan başka bir şey olmadığını düşünmeye başladım.
    -maaşıma 200 lira zam yapıldı. sigortam asgari ücretten yatırılmaya devam etti.

    3. yıl
    -müteahhit görüşmelerini de yaptım. belediye görüşmelerine otobüsle gittim. evrak işleri peşinde koştum.
    -maaşıma 250 lira zam yapıldı. sigortam aldığı yapım işinde mimar çalışan göstermek zorunda olan bir şirket tarafından yapılmaya başlandı. yani bonservisim olmadan satıldım. üstelik ekstra maaş almadım.

    4. yıl
    -tek başıma mimari projenin her detayına hakimdim. üstüne 3 boyutlu görsel çalışmalar da yapıyordum.
    -maaşıma 250 lira daha zam yapıldı.

    5. yıl
    -artık ofisi ben yönetiyordum. patron dışarda iş peşinde koşuyordu.
    -şirket sahiplerinin inşaat işine de girmesiyle şantiye gezmeye başladım.
    -maaşıma 300 lira zam yapıldı.

    6. yıl
    -ırak'ta antrepo, lüks konut, stadyum gibi işlerin proje çalışmalarını yürüttüm ve yönettim. 6 kez ırak'a gittim.ilk kez aldığım pasaport harcımı kendim ödedim.
    -maaşıma 200 lira zam yapıldı.
    -bu yılın 5 ayı maaşım geç yattı.

    7. yıl
    -3 tane kentsel tasarım projesi çalışması yaptım. yaklaşık 10 ha, 7 ha ve 17 ha'lık alanlarda kentin rögar kapağının yerine kadar tasarladım, kontrol ettim ve işi yürüttüm.
    -maaşıma zam yapılmadı. şirkete %20 ortaklık teklif edildi. kabul etmedim. çıkacağımı söyleyince 500 lira zam yapıldı.

    bugün itibarıyla mesleği bırakıyorum. gelelim sebeplerine;

    1. yıl kazandığım para: 21.600 tl
    2. yıl kazandığım para: 24.000 tl
    3. yıl kazandığım para: 27.000 tl
    4. yıl kazandığım para: 30.000 tl
    5. yıl kazandığım para: 33.600tl
    6. yıl kazandığım para: 36.000tl
    7. yıl kazandığım para: 42.000tl

    toplam kazandığım para: 214.200 tl

    dilencilerin hesabını yapalım mı?
    3 tip dilenciyi gözüme kestirdim.

    1- ışıklarda duranlar
    2-kalabalık bir sokağın kaldırımında duranlar
    3-cami önünde duranlar

    1- ışıklarda duranlar

    1 trafik ışığı normal bir trafik akışının olduğu yolda yaklaşık 5 dakikada 1 kez kırmızı yanıyor. aslında daha kısaları da mevcut ama örneğimiz bu. kırmızı ışığın yanma süresi yaklaşık 20 sn. daha uzunları da mevcut.

    1 kişi trafik ışığı 1 kez kırmızı yandığında en az 2 lira toplayabiliyor. daha da fazla toplayanları mevcut.

    5 dakikada :2 tl
    60 dakikada: 24 tl
    günde 10 saatte: 240 tl
    1 ayda: 7.200 tl

    2-kalabalık bir sokağın kaldırımında duranlar
    önünden dakikada 50 kişi geçiyor ve bunların yalnızca 1 tanesi 1 lira veriyor. başarı oranı: %2

    1 dakikada :1 tl
    60 dakikada: 60 tl
    günde 10 saatte: 600 tl
    1 ayda: 18.000 tl

    3-cami önünde duranlar
    2. hesapla neredeyse aynı, ancak erkekler için zor. zabıta falan hikayeleri. başarı oranı düşük. ama hesap aynı.

    1 dakikada :1 tl
    60 dakikada: 60 tl
    günde 10 saatte: 600 tl
    1 ayda: 18.000 tl

    üstelik cuma günlerinin daha bereketli geçeceği kesin.

    şimdi dostlar, soruyorum size? bu trafik ışıklarında dilenciler, bu cami önlerindeki teyzeler, sokaklarda sabahtan akşama kadar oturan eli kolu sağlam insanlar neden dileniyor?
    beyaz yakalının yakasına yapışmış vergiler, ödediği borçlar, yasal olmak için elinden geleni yapmasına rağmen hiç bir şeye sahip olamamış insanlar neden devam ediyor mesleklerine?

    bugün,
    arkadaşlarım bugün, tüm beyaz yakalıları, sigortası asgari ücretten yatan tüm çalışanları, çıkıp trafik ışıklarında, köşebaşlarında, cami önlerinde dilenmeye davet ediyorum. çıkın ve yardım isteyin. ben istiyorum, çünkü geçinemiyorum.

    edit: entry tamamlanmadan göndermiş bulundum. düzeltildi.