hesabın var mı? giriş yap

  • 1) "binalar çökerken basitçe "çömelen ve korunan" kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. masa, araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler.

    2) kediler, köpekler ve bebekler'in hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. deprem anında sizde bu şekilde kıvrılmalısınız. bu doğal bir güvenlik ve hayatta kalma içgüdüsüdür. daha küçük bir boşlukta hayatta kalabilirsiniz. hafifçe ezilecek ama yanında boşluk yaratacak bir kanepe, geniş büyük bir eşyanın yanında dur.

    3) ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin orlamasıyla hareket eder. eğerahşap bina çökerse geniş yaşam boşlukları oluşur. ayrıca, ahşap binalar daha az oğunlukta yıkılış ağırlığına sahiptir. tuğla binalar ayrı tuğla parçalarına ayrılacaklardır. tuğlalar bir çok yaralanmalara sebep olacaktır, ama (beton) bloklardan daha az ezilmiş vücutlar yaratırlar.

    4) eğergece yataktayken deprem olursa, basitce yuvarlanarak yataktan düşün. yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır. oteller müşterilerine deprem anında yatakların yanında yere uzanmalarını salık veren bir uyarı notunu odalarda her kapının arkasına asarlarsa depremlerde çok büyük hayatta kalma oranlarını sağlayabilirler.

    5) televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse, kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın.

    6) bina çökerken kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür...nasıl mı?

    eğerkapı kirişlerinin altına geçerseniz ve kapı kirişi öne veya arkaya doğru düşürse inen tavanın altında ezilirsiniz. eğer kapı kirişi yana doğru yıkılırsa ikiye bölünürsünüz. her iki durumda da ölürsünüz!

    7) hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. merdivenler (ana binadan) farklı bir "frekans aralığına" sahiptir; ana binadan bağımsız/ayrı olarak sarsılırlar. merdivenler ve binanın geri kalanı devamlı olarak birbirlerine çarparlar, ta ki merdivenlerin yıkılışı gerçekleşene kadar. merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. korkunç şekilde sakatlanırlar.

    bina yıkılmasa dahi, merdivenlerden uzak durun. merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır. depremde yıkılmamış olsa dahi, merdivenler bağırarak kaçmaya çalışan insanların aşırı yüklenmesi ile çökebilir. merdivenler binanın geri kalan kısmı zarar görmemiş olsa dahi her zaman güvenlik açısından kontrolden geçirilmelidir.

    8) binanın dış duvarlarına yakın yerlerde durun, mümkünse dışına çıkın. binanın iç kısımlarındansa dış kısımlarına yakın yerlerde olmak çok daha iyidir. binanın dış çevresinden ne kadar içeride olursanız, çıkış yolunuzun kapanma ihtimali o kadar artacaktır.

    9) aynen nimitz yolundaki katlar arasındaki (yıkılan) blokların meydana getirdiği gibi, deprem anında üst yolun yıkılmasıyla ezilen araçların içinde bulunan insanlar ezilirler. sanfransisco depreminin kurbanlarının hepsi araçlarının içindeydiler. hepsi öldü. araçlarının dışına çıkıp,aracın yanına uzanıp veya oturarak kolaylıkla hayatta kalabilirlerdi. ölen herkes eğeraraçlarından çıkıp, araçlarının yanına oturabilseler veya uzanabilselerdi yaşıyor olabilirdi. ezilen bütün araçların yanında-kolonların direkt olarak üzerine düştüğü araçlar hariç- 3 feet yükseklikte boşluklar oluşmuştu.

    10) enkaz halindeki gazete ofislerini ve çok miktarda kağıdın olduğu ofisleri dolaşırken kağıdın kışmadığını/ezilmediğini keşfettim. kağıt yığınlarının/kümelerinin etrafında geniş boşluklar bulunur/oluşur.

    kaynak:doug copp. (dünyanın en tecrübeli kurtarma birimi amerikan uluslararası kurtarma ekibinin kurtarma şefi ve afet olayları müdürü)

  • hippopotomonstrosesquippedaliophobia, uzun kelimelerden korkma durumudur. bu fobiye sahip olan kişilerin fobinin adını söyleyebilme ihtimali bulunmamaktadır. bu fobinin bir diğer adı da sesquipedalophobia'dır. bu fobinin, uzun kelimeleri yanlış telaffuz etmekten utanma korkusu ile geliştiğine inanılmaktadır. çocukken sınıfın önünde yüksek sesle okuma yaparken ortaya çıkabilir. disleksi olan kişilerde de yaygın görülür.

  • annem babam işsizdi. bir evden başka bir şeyimiz yoktu. aylık gelirimiz 300 lira oluyor belki olmuyordu. cidden yarı aç yaşıyorduk. ve sevgili devlet bana ve kardeşime kredi verirken babası kuyumcu olan arkadaşıma bursu layık görmüştü. neyin ülkesi, neyin adaleti. pırıl pırıl 10000 lira borcum var kendisine.

  • benimdir o. küçükken çok çalıştım babamla inşaatlarda. hiç utanmadım paramız yoktu ama mutluyduk. şimdi istediğim işi yapıyorum. geçmişime bakıyorum da pişman değilim.

  • şu geleneksel yılbaşı hediye çekilişlerinde kişiye şirketin patronu çıkması olayı. adeta bir beşiktaş'ın kura şanssızlığı, adeta bir ölüm grubuna düşme bahtsızlığı. ceo da tam bir kapalı kutu, ne bir tanışmışlığımız var, ne bir mail'leşmişliğimiz.
    bir de adamın kendi parasıyla ona hediye alıyormuşum gibi bir his var.

  • tgrt ekranlarında menekşe plajı ve orda denize giren insanlarla röportaj yapılmaktadır.

    sunucu - efendim burdan denize giriyorsunuz temiz mi buralar
    kadın - yok yok değil pis gibi duruyo sular
    sunucu - e teyzecim madem pis diyosun niye giriyosun o zaman suya
    kadın - e yavrum biz bilinçsiziz ya o bakımdan giriyoruz suya.
    sunucu - ?

  • yenmesinin değil de bizzat hayvanın kendisinin yasaklandığını sanan bu kafa tüm domuzların toplanıp katledildiği toplama kampları kurulması için kanun teklifinde bulunsa şaşırtmayacaktır! nedir bu domuzların çektiği arkadaş...vallahi de billahi de rezalettir.

  • gazeteci barış pehlivan'ın ortaya çıkardığı durum;

    " pakdemirli’nin sakladığı skandal

    “çakmak çaksalar yakalıyoruz.”

    tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli’nin bu sözünü duymamla telefonumun çalması bir oldu. arayan, bakanlıkta güvendiğim isimlerden biriydi.

    neler gizleniyor, bir bilsen” diye söze başladı. iddia üstüne iddia anlattı:

    meğer bakanlığa ait tüm bilişim sistemleri birkaç gün önce siber saldırıya uğramış. maalesef ki, ülkeye ait tüm tarım ve hayvancılık verisi de kaybedilmiş.

    açık söyleyeyim; inanmadım. doğrulamak için web adreslerini verdi.

    girdiğim her sayfa ya açılmıyordu ya da “bakımda” deniyordu.

    sözün özü: bu satırlar yazıldığı sırada hayvancılık ve tarım bilgi sisteminden veterinerlerin ilaç takip sayfasına kadar onlarca hizmete erişilemiyordu.

    yangından etkilenen çiftçilerin kayıtları bile sorgulanamıyor, afet bölgelerindeki arazi ve hayvanın verisine ulaşılamıyordu.

    hatta ve hatta bakanlık ile bağlı kuruluşlar arasında resmi yazışma bile yapılamıyordu.

    bakanlık kulisleri bu iddialarla kaynıyordu. öyle ki konuşulanlar şu yöndeydi:

    tarım ve orman bakanlığı’na bağlı kurumların bilişim sistemlerinin merkeze taşınması için 2020’de karar alındı. bu karar doğrultusunda geçen hafta süt üreticileri birliği’nin sistemleri taşındı. normal şartlarda uygulamadaki açıkları görmek için sızma testi yapılması lazımdı. ama iddia o ki; o güvenlik testi yapılmadan sistem çalıştırıldı.

    sonra da kaçınılmaz sonuçla yüzleşildi.

    bilinmez mi, hacker grupları kamu sistemlerini sürekli didikler ve açık arardı.

    ama işte liyakat sahibi insanları sorumlu koltuklara oturtmazsanız, olacağı buydu. öyle ya bu bilişim sistemlerinden sorumlu entegre idare ve kontrol sistemi daire başkanı son yıllarda kaç kez değişti?

    sona geleyim. şimdi ne mi olacak?

    iddia o ki, saldırganlar cryptolocker adı verilen zararlı yazılımla bakanlığın tüm veri tabanını şifrelemiş durumda. fidye istiyorlar ve böylesi saldırılarda ödeme yöntemi takibi zor olan bitcoin aracılığıyla gerçekleşiyor. cumhurbaşkanlığı dijital dönüşüm ofisi’nin ve türksat’ın da devreye girdiği ileri sürülüyor.

    acı olan şu ki, kaybolan hazine değerindeki verilerin yedeği de elde yok.

    düşünün; şu an biri sorsa tarım ve orman bakanı’na “ne kadar hayvanımız ve ekilebilir alanımız var” diye...

    bakan güncel bilgiyi paylaşamaz. "

  • aramak.

    yani bir nevi sevgililik müessesesini tamamıyla yanlış anlamışlıktır sebep.

    yalnız doğdun arkadaşım. annen vardı yanında, baban, belki ağabeyin ya da kardeşin, ablan... bu hayatta ilk ailen ve sen olarak var oldun. daha sonra arkadaşların oldu. kimisini sevdin, kimisiyle itişip kakıştın, takıştın falan. tüm bunlar hep doğal süreç olarak gerçekleşti. hiçbirini sırf olsun diye yapmadın.
    sonra bir gün o arkadaş demeye dilinin, olmaya ise gönlünün varmadığı insanı gördün; hormonlar altüst oldu. sevdin bu işi. sadece sevdin yani. bir şey arayıp bir şey kurcalamadan. dokunmak istedin. nedenini kendin bile anlamadın. sevgililik kavramını böyle tanıdın işte. "lan olsa ya şimdi burada keşke!" diyerek.

    sular aktı köprünün altından, büyüdün falan filan. hayata atıldın. okullar okudun. bir takım bambaşka değerler keşfettin hayata dair. bu esnada ne olduysa oldu, sen sevgililik meselesini sağda solda aranarak bulunan, lan şuraya gidelim belki orada vardır diye kovalanan bir şey sanmaya başladın. olmaması eksiklik, bulunamaması anormal görünmeye başladı. ne boyadı senin gözünü be canım kardeşim? sen neden böyle oldun?

    halbuki senin bir hayatın var ve durmaksızın onu yaşamaya devam etsen, sosyal ortamında, iş ortamında, orada, burada, bir yerde işte, biri çıkacak karşına illa; arkadaş demeye dilinin, olmaya ise gönlünün varmadığı biri. ama aramakla olmaz bu. aramak, ancak aklının yapabileceği bir şey çünkü, oysa senin ihtiyacın olan şey sadece yüreğinin yapabileceği bir iş ile bulunacak.

    bol şans.

    edit: bu entry yazılalı beri geçen uzun yıllar içinde çok mesaj geldi, "kesin mi, bu işe yarıyor mu, bak salacağım bu iş böyle oluyorsa..." minvalinde. tabii lan manyak mısın diye ahkam kestim.

    arkadaşlar kandırıldık. arayın sevgili. entry sahibi 37 yaşında, single. eyyorlamam bu kadar.

  • atatürk'ün türkiye cumhuriyeti'ni yıkmak için, akın akın milyonlarca ortadoğu kaçkınını doldurarak ümmetçilik oynanıyor. iç savaş, dış savaş ne ararsanız olacak.

    allahın belasıdır.