hesabın var mı? giriş yap

  • esasen tam adı "how i lost 24 desperate prison heroes in smallville: family guy chronicles theory" olan, lakin karakter sınırlaması sebebiyle kısaltılan dizi projesi. hapishaneden kaçıp ıssız bir adaya düşen süper güçlere sahip 24 dahinin, gelecekten gelen bir cyborg ile aralarında geçen aşk ve ihtiras içerikli hikayesini anlatan bu dizi esprili anlatım tarzıyla sizleri ekran başına kilitleyecek. hangi karakterin dünya dışı bir gezegenden geldiğini çözmeye çalışırken heyecanlanacak, dünyayı ele geçirmeye çalışan ev hanımının başarısız denemelerini izlerken gülümseyecek, kadın erkek dinlemeden adadaki herkesi ayartmaya çalışan kazanovayı gördükçe kahkahalarınıza hakim olamayacaksınız. aynı zamanda bütün karakterlerin özel güçlerini keşfetmeleri sırasında başlarından geçenler hikayeye ayrı bir derinlik kazandıracak. inanıyorum bu dizi tutacak ben de emmy ödülümü yalnız ve güzel ülkem adına alacağım. merak etmeyin kırmızı halıda "i love ekşi sözlük" falan diye birşeyler sıkıştırırım araya.

  • sanirim ilk kez japonya basbakani (bkz: shinzo abe) tarafindan dile getirilmis felsefe.

    (bkz: endustri 4.0) ile birlikte su an machine learning, deep learning, ai gibi konular cocuk oyuncagina donmus durumda. isletmeler cagin gerisinde kalmamaliyim diyerek oldukca cuzi kabul edilebilecek yatirimlarla daha once insanlara yaptirilan isleri makinelere yaptirmaya basladilar. ustelik makineler hem insana gore daha ucuz, hem de insan kadar hata yapmiyorlar.

    su an bu yeniliklerle elde edilen tasarruflar sirketlere ve calisanlara tatli gelse de bir sure sonra en iyi ihtimalle sirketler ise alim hizlarini yavaslatacaklar. kotu senaryo ise insanlarin isten cikarilmaya baslanmasi. iste toplum 5.0’in ardinda “teknoloji toplumlar tarafindan bir tehdit olarak degil, bir yardimci olarak algilanmali” inanci yatiyor.

    edit: imla

  • eğlenen bi hatunun şarkısı. hayır kız eğleniyor, am müptezelleri de gelip "zaten vermişsin", "vites topuzuna oturur birazdan", "senin verdiklerin ölene kadar idare eder" vsvs. lan ne meraklısınız oturduğunuz yerden aptal aptal konuşmaya.

  • verilecek her türlü cevabı kapsayan üstbaşlık. maksat kapitalizmi iyice vahşileştirmekse, bu sorunun gerçekten de hiçbir cevabı yoktur.

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - verilen ücret çok azdı.

    ... hmm para insanı demek...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - iş yoğunluğu çok fazlaydı.

    ... tembel bu...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - kendimi farklı alanlarda geliştirmek istedim.

    ... bi bok bilmiyo bu. tecrübesiz...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - kendimi farklı alanlarda geliştirmek istedim. (v2)

    ... sebatsız bu. sıkılır 3-5 gün sonra...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - yönetimle ilgili problemler vardı.

    ... geçimsiz demek ki, ya da asi personel. bela olur...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - çok uzakta olduğu için gidiş geliş sorun oluyordu.

    ... zora gelemez bu. istediğim gibi sömüremem...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - ailevi bir meseleden dolayı istanbul'dan bir süre ayrılmam gerekliydi.

    ... bu üç gün sonra "ailem" der, "hastalık" der, o der bu der memleketine döner. bayramlarda da çalışmaz. olmaz...

    - işyerinizden neden ayrıldınız?
    - çünkü eşşeğin zkinden dolayı.
    - ha bu olur bak.

  • gurur duyulması gerek olay. fakat burda konuşulması gereken şey bu insanların neden çalışmalarını türkiye’de değil de yurtdışında sürdürdükleri/sürdürmek zorunda oldukları. bu da bizim utancımız olsun. hükümet utanacak değil ya.

  • --- 6x5 spoiler ---

    hodor meselesiyle ilgili ufak bir anektodu da aktarayim,

    3 yıl önce, michael ventrella diye bir eleman, bir konferansta george r. r. martin ile tanışır. konferansın yapıldığı yerde, martin ile birlikte aynı asansöre binerler. martin, asansörün düğmesine kendisi için basar ve diğer kişilere de hangi katı istediklerini sorar. sonra, ventrella'ya dönüp "hep bir asansör operatörü olmak istemişimdir" der. birlikte gülerler ve odalarına giderler.

    bir süre sonra, martin ile venrella tekrar asansörde karşılaşır ve aralarında şu diyalog geçer.

    + ben sanırım kitabınızdaki bir karaktere neden hodor adını verdiğiniz buldum.
    - öyle mi?
    + asansör operatörü olmak istediğinize dair sözleriniz üzerinde düşündüm. bence, hodor'un "hold the door" lafının kısası olduğu çok bariz.
    - (martin gülmeye başlar) gerçeğe ne kadar yakın olduğunu bilmiyorsun.

    bu da, ventrella'nın 2 yıl önceki blog postu.
    https://ventrellaquest.com/2014/04/20/got-got/
    --- spoiler ---

  • 'millennial'lar (80 ve 90larda doğanlar) hayatını kurma yaşına geldi ama ekonomik olarak önceki nesillere (örneğin 50-60larda doğan 'boomer'lara) göre çok daha zor şartlarda bulunduklarından bunda zorlanıyorlar. bir önceki nesil ise yeni neslin içinde bulunduğu şartları göremiyor ve bu zorlanmayı genç neslin tembelliğine, aptallığına, ciddiyetsizliğine bağlıyor. artık iş bulmanın, ev-araba sahibi olmanın eskisi gibi kolay olmadığını, ekonomi başta olmak üzere toplum şartlarının -önceki nesillerin de katkısıyla- çok daha kötü durumda olduğunu anlatmaktan yorulmuş yeni nesil, yaşlıların suçlama ve kendini övmeyle karışık tavsiyelerine artık "ok boomer" diye cevap veriyor.

    türkiye'de bir önceki nesil için de işler pek o kadar kolay olmadığından abd'deki dinamikleri buraya genellemek doğru değil. yine de örneğin bir 20 sene öncesine kıyasla ev-araba sahibi olmak burada da çok zor. şu an üniversiteden mezun olanlar, 5-10 sene önce mezun olanlara göre çok daha fazla zorlanıyor iş sahibi olmakta. ancak bu, özellikle önceki nesiller tarafından çok anlaşılamıyor. "kafanı telefondan kaldır da iş bul artık!" uyarısı yapılırken iş bulmanın artık o kadar da kolay olmadığı göz önüne alınamıyor. dahası telefondan, bilgisayardan, internetten çalışabileceği hiç kabul edilemiyor.

    iyice açıklayıcı olmak adına şu örneği vereyim: ortaokuldayken öfke problemleri olan yaşlıca bir hocamız olur olmadık zamanlarda sınıfa sinirlenir ve ne zaman sinirlense "ben sizin yaşınızda ev aldım!!" diye bağırırdı. bizim ortaokulda ev sahibi olamamamız bizim tembelliğimizdi, yetersizliğimizdi. işte yeni nesil "zaman değişti. şu zamanda nasıl ev alayım ben bu yaşta" demekten yoruldu. "ben sizin yaşınızda ev aldım!" azarına bu cevabı veriyor: ok boomer.

    tabii kalıp sadece ekonomik mevzularda da kullanılmıyor şu anda. hızla başka bir boyuta evrildi. özellikle abd'de ırkçılık ve cinsiyetçiliğin korkunç düzeylerde olduğu önceki nesiller, dünyanın bu konularda gelişme göstermeye başlamasına alışmakta zorlanıyor. özellikle internette, bu konularda yapılan tartışmalarda da aynı kalıp kullanılabiliyor.

    genel olarak dünyanın yeni halini değil de eski dinamikleri baz alan, öfkeli ve "geri kafalı" beyanlara "ok boomer" cevabı veriliyor.