hesabın var mı? giriş yap

  • bu başlığı açan münasebetsiz ve onun kuyruğuna takılan hadsizler, hepinize selam.

    tost yapıp iş yerine getiren kız benim, peki varoş olduğuma nasıl karar verdiniz? ben her sabah evde kahvaltımı hazırlıyorum, tost olur, yumurta olur, sandviç olur, simit peynir olur, her gün bi çeşit. çünkü evde yapmaya vaktim yok ama iş yerimde açıyorum bilgisayarımı, koyuyorum çay ya da kahvemi, büyük bir zevkle yiyorum. çünkü evde yesem aceleye gelir, tadını çıkaramam. öğle yemeğim de yanımda bu arada, güzel kaplarım var, aklınıza gelebilecek her yemeği iş yerine getirmişliğim var*****

    her sabah ve her öğlen dışarda yemek yiyecek param yok dostum anladın mı? belli bir gelirim, ona karşı sorumlu olduğum bir eşim, bu hayat pahalılığında karşılamaya çalıştığım ihtiyaçlarım ve önümüzdeki 8 buçuk yıl boyunca ödeyeceğim bir ev kredim var. siz tutmuş yok varoş, yok kaçın uzaklaşın yok bilmem ne!! bütün bunlar benim normal bir insan olduğumu hatta belki de bazılarına göre şanslı olduğumu gösterir çünkü benim bu yaptıklarımı yapamayıp aç yatan insanlar var, bir tostu bulamayacak kadar darda olan, başını sokacak bir evi olmayan insanlar var.

    insaf be insaf! artık ağzınızdan s.çmayın, g.tünüzle düşünmeyin. yettiniz ha!

  • meksika'nın yeni başkanı. biraz arka plandan bahsedelim. abd'ye bakmaksızın, abd'nin politikaları anlaşılmaksızın meksika siyaseti asla anlaşılamaz. nafta, yani kuzey amerika serbest ticaret anlaşması, bize bu konuda epey bir şey anlatmaktadır.

    emperyalizmin yumuşak gücüdür uluslararası 'ticaret' anlaşmaları. bu anlaşmaların temel mantığı malların serbestçe dolaşımının önündeki engellerin kaldırılmasıdır ve bu durum genellikle güçlü olanın daha da güçlenmesi, zayıf olanın ise daha da zayıflamasıyla sonuçlanır. mallar gümrük vergileri gibi 'zincirlerden' kurtulunca sınır ötesinde rahatça dolaşmaya başlar, büyük sermayeyle, tekellerle mücadele edemeyen yerel üreticiler ve çalışanlar işçileşir, işsizlik ve sömürü artar. en nihayetinde bu anlaşmaların kazananı mallarını artık sınır ötesine dilediği gibi ihraç edebilen büyük sermaye sahibi üreticilerdir.

    işte meksika'da da olan budur: 1994'te yürürlüğe konan ve bir veriye göre meksika'da 2 milyon tarım üreticisinin işini kaybetmesine sebep olan nafta, tarım emekçilerinin giderek proleterleşmesi ve kırın çöküşü. ama eğer söz konusu olan böyle büyük toplumsal dönüşümlerse siyasetçilerin (ve sermaye sahiplerinin) yapabilecekleri sınırlıdır: ya bu emekçi kesimler pazarlık etme yetileri ellerinden alınmış bir biçimde ucuz emek gücü olarak sisteme dahil edilir --ki bunun için büyüme potansiyeli olan bir ekonomi gereklidir-- ya da siyasiler olup biteni görmezden gelir, bu kesimleri kendi kaderine terk eder ve salt güvenlikçi politikalarla bu toplumsal gruplarla mücadeleye girişir. ama ironiktir ki salt güvenlikçi politikalar şiddeti durdurmadığı gibi onu genellikle azdırır ve hatta bazı durumlarda onu kurumsallaştırır. silahlı çetelerin yaygınlaşması, uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu çeteleriyle işbirliği yapan polisler... yani meksika'da zaten var olan toplumsal problemler neoliberalizmle beraber daha da artma eğilimi gösteriyordu. son 11 yılda meksika'da öldürülen 200.000 insanın hikayesi işte burada saklı. ve tabii lopez obrador'un zaferi de.

    ama lopez obrador'un yapabilecekleri sınırlıdır. buyrun sungur savran'ın yazısına...

  • şampiyon kokoreç'in mecidiyeköy şubesinin yemeksepeti'nde gelen olumsuz yorumlara verdiği inanılmaz samimi ve bir o kadar da efsanevi ayarlardır.

    örnek:

    müşteri: hayatımda yediğim en kotu kokorectı bı daha asla.
    şk: birincisi, hayatınızda yediğiniz en kötü kokoreç olmasının sebebini yazmamışsınız. ikincisi, gerekli kontrolleri yaptığımızda gördük ki, siparişiniz normal sürenin de altında ulaştırılmış sizlere. buna rağmen hızımıza da en düşük puanı vermişsiniz. aynı zamanda bu siparişten hemen 2 gün sonra tekrar sipariş verip tekrardan ürünler hızlı ulaşmasına rağmen 2-2-2 şeklinde paunlama yapmışsınız. sebep olarak da kokoreçin domatesli olmasını göstermişsiniz. ama domatessiz olsun diye not bile yazmamışsınız.

    -----------

    sayın müşterimiz; "kokoreçine güvenmeyen domatesle sunar" gibi bir özlü söz yazmışsınız fakat şampiyon kokoreç'in bütün şubelerinin kokoreçi domates ve biber ile pişirerek sunduğunu bilmiyorsunuz muhtemelen. bu, kokoreçimize güvenmediğimiz değil, bizim tarzımızın bu olduğunu gösterir. ki, hemen her kokoreççi de bu şekilde yapar. sadece ege bölgesinde, özellikle izmir'de kokoreç yalnızca kimyon ile sunulur. ayrıca bu bizden ilk siparişiniz değil. domates istemediğinizi belirtebilirdiniz.

    -------------

    çok daha fazlası için: http://istanbul.yemeksepeti.com/…&categoryname=4574

    (bkz: domates istemediğinizi belirtebilirdiniz)

  • 14 katli bir binanın 5. katinda oturuyorduk. uyku halindeyken sanki biri durtmus gibi uyandim ve kardesimin odaya girmesi bir oldu. normalde cok sakin olurum boyle seylerde. yakin zamanda bir suru deprem oldu ama uyandigim andan beri sakin olunmayacak birsey oldugunu anladim. kardesimle saga sola koşup çömelecek yer aradik ama girdigimiz odanin duvarlari düşüyor ya da dolaplar falan düşüyordu. en son cok yuksek bir gurultuyle hem bizim ic duvarlar düşmeye basladi. sesten dolayi apartmanin çöktüğünü düşünüp eğildik koridorda. acikcasi çokta cikabiliriz sanmiyordum ki bir anda durdu. durdugu gibi ince kiyafetlerle kendimizi disari attik.merdivenler moloz yigini icindeydi.
    sokaga ilk inenlerdendik ve muammer aksoy caddesine baktigimda durumun ciddiyetini anladim 3-4 yerde yangin vardi, ve yol boyu pek sağlam bina görünmüyordu. kardesim akillik edip hatlarin gideceğini anlayip annemleri aradi ne görürseniz gorun biz iyiyiz dedi. sonra zaten bir sure iletisim koptu.

    kosarak iskenderunu turladik. akrabalari gezdik. ve malesef dayimlar enkaz altinda.

    ne uyuyabiliyor, ne müdahale edebiliyoruz birşeye.

    istanbuldan gelen afad ekipleri yolunu kaybedip bizim enkaza geldiler. ancak enkazi begendiremedik. sanirim kameralara cok uzakti. biz teknik ekip degiliz size onlari yollayacaz diyip gittiler. tabiki yollamadilar.

    vex isimli köpeğe sahip istanbul ekibi. keske bunca boş zamaninizda en azindan köpeğe gel-git i tam anlamiyla ogretseydiniz.zaten ekibin köpeğe bile talimat yaptiramayisini görünce, bazi şeylerden ümidi kestik.

  • şu an buradalar, iki tane ilkokul 3 bebesi. pek şatırlar. bi vasıtayla "ödevlerine yardımcı olur musunuz?" ricasıyla gönderilmişler.

    - ne istiyorsunuz bakalım siz şimdi.
    - örtmen dedi ki; güneş sistemiyle ilgili resim.
    - tamam çıkaralım.
    - bilgi.
    - yazdırırız şimdi.
    - bi de şiir.
    - (tüm büro) ahahahhaaa, güneş sistemiyle ilgili şiir olur mu çocuum ya?
    - (çok ciddi) örtmen istedi, vardır.

    yoksa yazıcaz mecbur bi dörtlük en azıdan. misal "plüton'un acısı"

  • amk yellozları; hem bizim gibileri adam yerine koymayıp aşağılayacaksınız hem de arabesk müziğimizi kullanıp köşeyi döneceksiniz. yıkıklığımızı sömürmeyi bırakın lan şıllıklar. sizin de, size sanatçı diyen popüler kültür mantarlarının da allah belasını versin.

    arkaya bir kemancı, bir klarnetçi koy; çeştır koltuğa yayıl; eskiciden bulduğun salaş şeyleri giy; daya arabeski gitsin. hayatı, sokağı, bilmeyen yeni yetmeler de 'vay be ne kadar da derin' diyerek zengin etsin sizi.

    oto kaportacıyı insan yerine koymayıp müziğini çalmaya utanmıyor musunuz lan hiç ? gidin hedonist yaşam tarzınızı yansıtan müzikler yapın, yapabilecek kapasite ve birikim varsa sizde tabii. arabeski rahat bırakın hırsızlar !

  • cemaatin, herkesleri boğaziçi'ne, harbiye'ye falan gönderdiği yıllarda kendisine muğla tarihi layık gördüğü kişilik. çok da şeetmemek lazım.