hesabın var mı? giriş yap

  • öykü serter yüzünden başlığa üçüncü entry girişi yaptıran yarışma. kızım sen bildiğin terbiyesizsin? sadece sunucu olduğunun farkında olmayan, yarışmacılara ayar vermek için debelenen biri oldu çıktı. "özlem uzun mu konuşacaksın, oturayım mıaa?" ne demek ablacım? sen orada sunucusun. 92644 saat de konuşsa ayakta bekleyeceksin. biri kralsın, yardır falan mı dedi nedir? herkeste saygısızlık diz boyu.

  • iran ile ailevi bagları olan biri olarak şah zamanı iranı annem ve dedemden dinleyerek büyüdüm. devrim olduktan sonra ise iranı oradan gelebilen yakınlarımızdan dinlemiştim. film marjane satrapi'nin gözünden anlatılıyor ki kendisi iran azerisidir ve şahlık pehlevilerden önce azerilerin elindeydi. tum anlatılanlar o zamanlarda orada bulunan dedem ve annemin dedikleriyle o kadar çok örtüşüyor ki ben bizim ailenin hikayesi anlatılıyor sandım... gözlerimi buğulandıran bir film...

  • ulan getir firması şuradan edeceğin 3-5 kuruş kar için şu palyaçoluğa gerek var mı ya?

    böyle zavallıca şeylere yılbaşı paketi falan yazılınca gerçekten içim burkuluyor. yeni yıla çizi kemirerek giren biri canlanıyor kafamda.

  • yargıtay üyeleri çocukken kaldıkları yurtlarda/evlerde büyükleri tarafından demekki çok ellenmiş, böyle bir karar verdiklerine göre...

  • her izlediğimde, jessie'nin annesi gibi bir annem olmadığı için şükrettiğim başarılı çizgi film.

  • attığı o doğaüstü golden sonra sanırım matrix'te bir kırılma meydana getirdi. o gol atıldığından beridir futbol sahalarında saçma sapan şeyler oluyor. mexes'in, bekir'ın rövaşataları, melo'nun penaltı kurtarması, servet çetin'in orta sahadan başlayıp bütün takımı çalımlayıp gol atması.. bakalım nereye varacak bunun sonu. al kırdın kırdın demek istiyorum kendisine.

  • 1715-1718 osmanlı venedik avusturya savaşı'nın bir safhasıdır. osmanlı ordusu bu savaşta ağır yenilgi yaşamıştır.

    1715 senesinde osmanlı imparatorluğu, karlofça antlaşması ile kaybettiği toprakları geri almak için venedik'e savaş açmıştı. savaşın ilk yılında mora'yı venedik'in elinden almayı başarıp, girit'in bazı bölgelerindeki venedik varlığına son vermeyi başarmıştı. bu olaylardan sonra, 1716 senesinde avusturya, venedik'in yanında savaşa dahil olmuştu.

    vezir-i azam silahtar/şehit ali paşa komutasındaki osmanlı ordusu 1716 senesinin baharında istanbul'dan ayrıldı. ordu filibe'ye vardığında kırım hanı 40 bin kişilik ordusuyla osmanlı ordusuna katıldı. fakat kısa bir süre sonra rus tehdidinden dolayı ordusunun yarısını alıp topraklarına döndü. diğer yandan vezir-i azam ordusunun bir kolunu korfu adası'nı kuşatmaya gönderdi. avusturya'nın ani savaş ilanı sebebiyle orduya yeteri kadar takviye de yapılamamıştı. kısacası osmanlı ordusu bu haldeyken temmuz ayında belgrat'a ulaştı.

    prinz eugen komutasındaki avusturya ordusu da harekete geçerek petrovaradin'e gelip ordugahını buraya kurdu. bu duyumu alan osmanlı ordusu hemen petrovaradin'e doğru harekete geçti. ilk temas, öncü kuvvetler arasında yaşandı. öncü kuvvetlerin karlofça'daki ilk çarpışmasında osmanlı galip gelmişti. 5 ağustos'a kadarki ufak çaplı çarpışmalarda osmanlılar üstünlük göstermişti.

    3 ağustos günü osmanlı ordusu petrovaradin kalesi'nin önüne geldi. iki taraf 2 gün hiç hareket etmedi. şehit ali paşa'nın ordusu 100 bin civarında, prinz eugen'nin ordusu 70 bin civarındaydı. 5 ağustos sabahı prinz eugen'in ordusu aniden taarruza geçti. bu ani taarruz karşısında osmanlı ordusu çözülmeye başladığı esnada vezir-i azam şehit ali paşa son çare olarak merkezden hücum etmeyi denerken tüfek mermisiyle öldürüldü. vezir-i azamın ölümü üzerine osmanlı ordusu iyice dağıldı. yaklaşık 5 saatlik meydan muharebesinin sonucunda avusturyalılar galip gelen taraf oldu. osmanlı ordusu perişan bir halde belgrat'a geri çekildi.

    savaşın sonucunda osmanlı ordusunun diğer kolunun yürüttüğü korfu'daki kuşatma da kaldırıldı, venedikliler voniçe'yi ve preveze'yi ele geçirdi. savaştan yaklaşık bir yıl sonra prinz eugan, osmanlı ordusunu tekrar mağlup ederek hem temeşvar'ı hem de belgrat'ı ele geçirmeyi başardı. savaştan sonra kutsal roma imparatoru vi karl bir mektup yollayarak prinz eugen'i tebrik etmiştir. papa ix. clemens de kutsanmış bir şapka ve kılıç göndererek prinz eugen'i ödüllendirmiştir.

    kaynaklar:
    + ismail hakkı uzunçarşılı - osmanlı tarihi - cilt: 5 - türk tarih kurumu yayınları - 6. baskı.
    + midhat sertoğlu - mufassal osmanlı tarihi - cilt: 5 - güven yayınevi - 1971.
    + hakan karagöz - pasarofça barışı’na giden süreçte osmanlı-habsburg rekabeti (1716-1717) - 300. yılında pasarofça antlaşması sempozyumu bildirileri - msü yayınları - 2019.

  • hastaligi kapma ihtimali yuksek ortamlarda bulunan kisiler surekli maske takmis olabilir. korelasyon ve nedenselligi karistirmamak lazim.

  • altunizade capitol d&r'da, kitap rafları arasında, 15-18 yaş arası olduğunu düşündüğüm bir hanım kızımız tarafından dile getirilen hayret ve sevinç cümlesi. muhtemelen son 2 yıldır ilk defa kitap okumasına neden olacak bu kutlu olayı giyim kuşam ve prozodi açısından kendisinden ve birbirlerinden ayırt etmenin mümkün olmadığı arkadaşları ile paylaşırken kulak misafiri olduğum kutlu haber.

    aslında bir nevi yardım çığlığı olarak da algılamak mümkün. şu birkaç kelimelik kısacık cümleden bile son 20 yıldır yaşadığımız yadsınamaz mallıklar ile ilgili fikir edinmek mümkün değil mi a dostlar?

    halid ziya uşaklıgil'i tanımıyor veya bu sıradan dizinin bir uyarlama olduğunu bilmiyor olması değil bence mesele. kanımca, çok daha ciddi bir mesele var bu cümlede!

    kitap kavramı, "çıkan", zamanı gelince yeşeren veya düzenli servis edilen bir obje olarak algılanmaya ne zamandan beri başladı?

    turfanda hıyar mı lan bu?

    tamam gazetelerdeki boy boy ilanlardan, marketlerdeki cikletlerin kenarına koyularak satılanına; her televizyonu açtığımızda son yazdığı kitabını kameralara tutarak röportaj veren yazarlardan, dergilerin yanında eşantiyon verilenine, "kitap" ön planda sanki endüstriyel bir ürünmüş gibi algılanmaya başlanmış olabilir. ama bu kadar da mı koptuk gerçeklikten artık?

    bir kitap, bir beste, bir heykel veya resim ne zamandan beri ısmarlama mobilya, kesilmiş çelik veya banttan üretilen buzdolabı muamelesi görmeye başladı arkadaş!

    hani bu ülkenin çocukları manevi değerlere bağlı ve muhafazakar kişiler olacaklardı. hani şanlı tarihimiz ve asil milletimizle gurur duyacaktık. gavur ve gomonist propagandalarından koruyacaktık yavrularımızı. bu yüzden asmadık mı lan sağdan soldan 50 kişiyi. bu yüzen işkence görmedi mi binlerce genç aydın.

    ne oldu gladio'nun pezemenkleri? daha bıkmadınız mı yalan söylemekten? "yanılmışız, her şeyi istediğimiz gibi uyguladık ama sonuç bklediğimiz gibi olmadı. özür dileriz" de demediğinize göre, o söylemlerinizin de hiçbiri sikinizde değilmiş demek ki!

    manevi değeriniz ana akım` :mainstreammedya, milli değerinizwall street` borsası olunca, yine de şükredin bizim gençliğe hıyar ağaları. delikanlılar birbirini dürtüp "kalem ve klavye icat olmuş olum biz de yazabilecekmişiz" diye geyik de çevirebilirlerdi. size kalsa bu ülkeye bilgisayar ekipmanı olarak sadece mouse sokardınız ya...