• millet aşık oluyor bense olsam olsam grip oluyorum diye kızmama sebebiyet veren söz öbeği.
  • tam da sonbaharın son deminde iken, radyoda umut ile tınlayan güzelim şarkı.
    iyi ki birileri aşık olup yapıyor bu şarkıları da, yüreğimiz bi nebze ferahlıyor...
  • insan her bahar asik olur gercekten, bazen hep ayni insana.
  • izlerken gözlerinizin dolmasına sebep olan klibi izlenmesi şart olan şarkı.
    http://www.youtube.com/…_kb3da&mode=related&search=
  • kaç bahar eskidi, kaç aşk tazelendi bu şarkıda kimbilir...
    sonra kaç aşk kaldı elde? aşk kaldı mı ki..
  • geç kalmışlık hissine boğan şarkı.
    bakma sen onun baharlı, aşklı sözlerine. canlandırdığı manzaranın baş köşesinde; önü sardunyalı bir pencereye nazır, ahşap sandalye durur; o sandalyede gözlerinden başka her şeyi eskimiş yaşlı bir kadın oturur. yalnızlık kokar manzaranın her yeri.
    her sabah bir kapıcı çalar gıcırdayan, ağır kapısını evin. zorlukla yürür, açar kapıyı kadın. gülümser kapıcıya, kapıcı da ona yalandan. kepekli, lezzetsiz bir ekmekle günlük sütü, en son gazeteyi uzatır kirlenmiş sepetinden. titrek, yeşil damarlı bir el uzanır, alır beklediklerini, kapı kapanır sessizce. kilit dilinin yuvasına girerken çıkardığı hep aynı çıkırt sesi duyulur. güneş yine debelenir salonun kunt mobilyalarının ardına değmek için ama o karanlık aralıklar hep soğuk, hem mahrum kalır güneşten.
    çökük avurtlarında büyüyen ekmeği çayıyla ıslatır kadın, sırtına bir ceket alır sonra. bütün bunlar olurken tangonun asaleti sarar duvarlarını evin, incecik.

    "ben her bahar aşık olurum; rüzgar olur, yağmur olurum..."

    tenin mevsimi çarçabuk geçer ama içi var ya insanın, işte o melun hep on sekizinde. her bahar bir taravet uyanır ruhun rutubetli dehlizlerinde; buruşmuş ellerinden utanmadan, yorulmadan. kahvaltı masasını ağır ağır toplar kadın, sardunyalarından bir nefes çekip küflü baharını besler ruhunun. gözlerini açmadan kaldırır narin başını. eskimek, hayatın gözünden düşmek fena şeydir.

    "kırılan dallar gibiyim, ben her bahar dirilirim; gizli bir kaynak gibi içim, kendime bir yol bulurum"

    http://www.youtube.com/watch?v=vs0ovjcxc_o
  • yaklaşık 1 ay sonra ellidokuzuncu baharın da geçeceğini fark etmem, bu şarkının yine çalma listesinde "next" edilmesi, çiçek açan ağaçlar, belediyenin hazır lalelerine inat açmayı bekleyen ev yapımı laleler falan.
  • ben her bahar aşık olurum, fakat kimse bana aşık olmaz.
  • tango öğrensem, ilk bu parçada dans etmek ve şarkıyı söylemek isterim.

    flamenko için neşeli kalsa da, yine de yakışır gibi. başlangıç ve bitişler iç içe.
  • levent yüksel'in söylediği versiyon neden bu kadar az dinlenmiş? biraz da buna sinirlenip buna öfkeleneyim. zira nereye akıtacağımı bilemediğim bir öfke var içimde.

    gönlümde sönen ateşin
    küllerini savururum
    kalbimdeki acelenin
    peşinde ben kaybolurum

    peşinde kaybolduğumuz aceleler var kalplerimizde. neyin acelesi, nereye koşuyorum bilemiyorum. aysel bu dizeleri kurarken ne hissetti, neyi düşündü, içi buruk muydu yoksa umutlu mu, anlayamıyorum.

    ben her bahar aşık olurum
    rüzgar olur bahar olurum

    ait olamıyorum bir yerlere, bir şeylere, birilerine. taşar içimden ruhum, fakat bu bana acı da verir bir yandan; uyum sağlayamamak. bir gelincik bahçesinde bir eğrelti otu olmak.
    ben gelincik olmak istemiyorum. kimse koklamayıversin, kimse değerli görüp koparmaya yeltenmesin.

    kırılan dallar gibiyim,
    ben her bahar dirilirim.

    aysel bu cümleleri umutla mi yoksa kırgınlıkla mi yazmış?
    bilemiyorum, fakat ben kırgınım ve bu cümleler kırgınlığıma hitap eder gibi.

    olsun, bazen kırılır bükülürüz işte. insanız. canımız da yanar, umudumuz da tükenir. fakat yola devam. baharlar geliyor geçiyor, rüzgârlar esip bitiyor. gidiyor hepsi.

    ben gelicik değilim.
hesabın var mı? giriş yap