• bir başkadır ile izleyenleri provoke etmiş yetenekli insan. dizinin kısa sürede gündeme oturması ve tartışmaların alıp yürümesi kendisinin de hoşuna gitmiştir umarım; motivasyonun sürekliliğini dilerim. ayakta alkışladım.

    bastırılmışlığımıza falan niye bulaşıyorsun durduk yere be adam?

    başörtüsü mü övüyorsun, türban öyle mi takılır, yalıda oturan halk tv mi izler, öyle hoca mı olur, cinci hoca yok mu, akp'ye tanıtım filmi mi çekeceksin, devlette çalışan robertli mi var, okumuş türbanlı anlatsana, kürt romantizmi mi kasıyorsun, ayrımcılık yapmayan seküler anlat sen, ıssız adam neden red pill okumuyor, tecavüzü niye meşrulaştırıyorsun, nbc kim sen kim, demirkubuz musun, seksenler doksanlar ne yapıyorsun, bunlar lezbiyen mi, bu arabesk de neyin nesi, duygu sömürüsü bu yaa, sosyolojiden sen ne anlarsın, jung falan neyin peşindesin, olmamış bu, dünyada izlenmez bu vesaire vesaire...
  • ben sanat bilen insan değilim ki bu tamamen benim eksiğim. o yüzden, berkun oya'nın ismini duymuş olmakla birlikte kim olduğunu bilmezdim.

    gerçi bilme şeklim hala "olması gereken" bir şekil değil.

    benim için berkun oya, şu soruya şu cevabı vermiş olan ve bu yüzden de kendisini iyi hislerle düşüneceğim biridir:

    *
    socrates dergi: çok sevdiğiniz biz söz var, george carlin'den: "always do, whatever's next." hep sıradaki işten bahsediyorsunuz. bu tutkunuz nereden geliyor?

    berkun oya: o sadece başa çıkabilmek için. "meşguliyetle tedavi" mazhar osman'ın dediği gibi. carlin'in lafı da aslında bir hırs, yani böyle bir "haydi gelsin sıradaki" durumu değil. daha çok kafa sağlığını yerinde tutabilmek için yapılmış bir şey. devamlılık halinin insanda yarattığı bir düzen oluyor. o düzen de kafayı sıyırmamaya yarayan bir şey. akan bir suyu, hem durdurmamak hem de sorgulamamak anlamına geliyor belki de."
    *

    socrates dergi, ağustos 2015, sayfa 31.
  • "ününüz yayıldıkça hayatınızda ne değişti" sorusuna karşılık " bakkalın ifadesi değişti, artık bana bir tuhaf bakıyor. benden istediği bir şey varmış gibi geliyor...evet, bakkal artık bana bir tuhaf bakıyor." demiştir.
  • tiyatro krek in yazar-yönetmen elemanı.. süper bi oyuncu.. ileride adını çok duyarız işalla..
  • ülkedeki bütün problemlerin okumuş , aydın kesimin karşı tarafı anlamasıyla çözüleceğini düşünen bir yetmez ama evetçi . elbette birbirimizi daha iyi anlamaya çalışalım
    lakin esas problem toplumun cahilliği , yıllardır dinle kandırılması ve bunun çözümü onları anlamak değil . çözüm hükümetlerin daha iyi eğitim götürmesi , dine değil bilime yönlendirmesi .
    tabi sağ iktidarlar halkın cahilliği üstünden yükseldiği , bununla beslendiği için sorunu çözmek şöyle dursun derinleştirmeyi tercih ettiler yıllardır .
    ama işte berkun oya gibi tipler bunu görmek yerine , siz onları anlayın gerisi kolay kafasındalar, çünkü bu satıyor.
  • aynen kardeşim, ülkedeki tek seküler kesim; boğazda yalısı, torun center'da penthouse'u olan insanlar. orta gelirli, hatta dar gelirli seküler yok bu ülkede.

    "toplumun her kesimine değineceğim" diyip, bir kesimi yalnızca burnu büyük, insana tepeden bakan, tuzu kuru insanlarda sıkıştırıp bırakıyor. ne güzel dünya demi? ülkede 50 yıldır tek mağdur, fakir, okuyamamış kesim dindar kesim çünkü. tek acınacak kesim bunlar.

    bu ülkede fakir seküler yok, orta gelirli seküler yok. onların hepsi yalılarda büyüyor.

    diziyi teknik olarak incelemek gerekirse;
    baştan ayağa nuri bilge ceylan özentisi (hatta ahlat ağacındaki filozof imamı bile gelip dizinin içine gömmüş. hiç değiştirmeden),
    yazdığı senaryo 4. bölümden itibaren parçalarına ayrılıyor. 6. 7. bölümde "yav ben ne izliyordum amk. bu karakterleri niye izliyorum?" diye düşündürtmeye başladı. tamamen kopuk, apayrı bir şey.

    ama yapımcısı dersine iyi çalışmış.
    dizi çıkar çıkmaz, daha üstünden 1 saat geçmeden, 100-150 tane influencer'a "türkiyenin en iyi dizisi" etiketini yapıştırttılar. her yerde, herkes bu cümleyi kurunca da zaten düşük zeka seviyeli internet alemi insanları da "abi şuan dünyanın en iyi şeyini izliyorum" hissiyatında izlemeye başladılar. ve kar topu etkisiyle bu hale geldi mevzu.

    the mukhtar scene'i sağa sola serpiştirmekle iyi film/dizi yapılmıyor kardeşim.
  • ülkede eli kalem tutan sayılı insan olduğu için yazar sanılan, vasatlar liginin kıdemli üyesi. vasata vasat demeyi öğrenirsek belki daha kaliteli işler izleriz.

    "bir başkadır’da zengin bir kolej çocuğu yönetmen ve senarist hiç bilmediği ama ilginç olduğuna emin olduğu bir takım insanların hayatına ‘bu kesin böyledir’ diye bir fantezi kurmuş ve ait olmadığı alanları cilalayıp, sıvayıp yutturmaya kalkmış."

    http://www.ekranella.com/ozel/esneyen-bosluk

    %100 katıldığım bu çok sert ve haklı yazının en kritik noktası; dizinin, geziden önce 2010 yılında yapılmış olsa başarılı sayılabileceği. 2020 yılında ise ana karakter, devlet hastanesinde çalışan türbanlı bir psikiyatr doktor olmalıydı ki politik açıdan doğru yerden bakılabilsin.
  • bizden farklı bir adam.

    uzaylıların olmadığını düşün; berkun oya'yı nasıl açıklayacaksın?
  • bir+bire verdigi roportajinda zamaninda sundugu yarisma programindan bahsediyor.* “.. sonra da o yarisma programini sundum. bir film (iyi seneler londra) cekmistim, cok borcum vardi. kimsenin agzinin kokusunu cekmeyelim diye bankadan kredi almistik. borcu odeyemiyordum, bela oldu. telefon kulubesine yastik atmak uzereyken beni soyle aradilar: “hocam, biz boyle antipatik birini ariyoruz, yarisma programi yapacagiz..” insana oyle bir telefon aciilir mi! sonra bu islerden anlayan birkac arkadasa sordum. “buyuk paralar iste, verirlerse yap, vermezlerse siktir et” dediler. o teklifi yapanlar bilseler ki, ben o isi o paranin dortte birine bile yapabilecek durumdayim, surunuyorum… cerkez inadim tutu: ariyorlar “biraz duselim fiyati” diye, “yok” dedim, “ya o paraya yapalim ya da yapmayalim”. herhalde unuttular darken, aradilar ve imzaya cagirdilar. seni bir arabaya aliyorlar. kulagimda “berkun, biraz daha bir seyler yap” diyen biri, onumde mikrofon. cok acayip o kafalar ya!
hesabın var mı? giriş yap