• amerikan futbolu finali olan superbowl, zaten turkiyenin hemen onunde, dunyada en fazla televizyon izleyen ulke olan amerikanin, topyekun aptal kutusu basina toplandigi bir olaydir.

    rating hadisesinin o kadar altini ustune getirmistir ki, bazi sirketlerin yillik reklam butcelerinin tamami, superbowl esnasinda aldiklari 30 saniyelik bir spottan ibarettir. genel olarak da zaten yil boyunca izlenebilecek en guzel reklamlar olurlar; hatta izleyicilerin hatiri sayilir bir kismi da "futbol bahane reklamlar sahane, sahaneyim sahane bundan sana ne" felsefesiyle ekran basina toplanirlar.

    butun bunlari anlatmamin sebebi, epey para ve zaman harcayip hazirladigim reklamimi, 30 saniyelik spot icin 2.3 milyon dolar gibi sacma sapan bir para odeyerek gostereceksem, tuketiciyi etkilemek icin bilinen tum yontemleri kullanirim. eger bilincalti reklamlari ve subliminal message, var olmakla kalmayip pratikte fayda saglayan birsey olsaydi, alakasiz yerler yerine, oncelikle urunun reklaminin yapildigi durumlarda kullanilirdi. normal coca cola reklaminin her 10 karesinde dolu bir cola sisesi gosterir, jingle'in arasina mesajlar koyar, milyon dolarlarimin geri gelmesi icin dua etmeye baslardim.

    yani geleceklerini superbowl reklamlarinin basarisina baglayan bir suru sirket veya grup bu isin ilmini bilmini yapmistir coktan; eger bir halt olsaydi sektordeki binlerce reklamci/pazarlamaci sayesinde de kisa bir surede bu teknigin varligi biz cahil halk tabakasinin huzuruna yadsinamayacak sekilde intikal eder, boyle mit olarak kalmazdi.

    gerci diyorsaniz ki var kardesim, ben reklamciyim, hergun kullaniyorum", o zaman muk kemmel bir fikrim var, ulkeye doviz girisini arttirabilir, vatana millete hayirli olabiliriz.

    ayrani yok icmeye cep telefonuyla gider sicmaya atasozunu hepimiz biliriz. bunlardan herkeste var. kim uretiyor bunlari, nokia, ericsson, vs. bunlar da, telefonun icindeki komponentlerden biri olan ses ciplerini baska sirketlere yaptirirlar, oturup cep telefonun her ayrintisiyla nokia ugrasmaz. bu cipler, analog olan ses dalgalarini saniyede bilmem kac kez sample ederek, dijital ortama tasirlar ve signal processing vasitasiyla sesinizi temsil eden bitleri sekilden sekile sokarak, en sonunda o antenden yollarlar. iste bu sekilden sekile sokmalar esnasinda interleaving denen bir hadise vuku bulur. yani en yakin arkadasinizla dedikodu yaparken, hilmi de cok hos cocuk cumlesini soylediginizde, telefon bunun h'sini, i'sini, l'sini belirten bitleri sirayla gondermez, karman corman yollar. onu tekrar siraya sokan diger telefondur. bunun nedeni de arada sinyal kotulesirse (birkac milisaniyeligine ornegin) ardi ardina gonderdigim hersey kaybolur ama boluk porcuk gonderirsem, saglam giden parcalara bakarak eksik bitleri tamamlayabilirim. bir nevi yumurtalari ayri sepetlere koyma durumu (tabii anlattigim gibi harf harf degil, birkac bitlik gruplar halinde olur bu. bu arada reklam filan diye geldiniz, bakin ne guzel ilim, bilim ogreniyorsunuz)

    iste biz de bu interleaving sirasinda araya caktirmadan bitleri sikistira sikistira, reklam yapacagiz. filmlerdeki tek karelik reklam efsanesi gibi, biz de birkac milisaniyelik reklamlar sokacagiz. ustelik karsi taraf arada kaynayan bu sesi, arkadasinin ki sanacagindan -kulak o kadar hizli calisamaz cunku diyerek kendimi avutuyorum- urunumuzu daha da derin bir guvenle, hic sorgulamadan satin alacaktir.

    iste bunu yapabilecek cipleri telefona sokmamiz icin o cip firmalarini kafalamamiz lazim. eger bu zor gelirse, pazarimizi turkiyeyle sinirli tutariz, yani direk turkcell'i kafalariz. ne de olsa bu sinyaller once baz istasyonuna gidiyor, reklami orada araya sikistiririz. sms'ler icinde fantastik bir lcd ekran yaptik mi, sahaneyim sahane bundan sana ne. (subliminal ajdar reklami oldu bu entry; gerci makina muhendisligi yerine elektronik muhendisliginden bahsettik ama)

    cep telefonu gibi absurd bir ornegi vermemin sebebi bir kez daha su noktayi vurgulamak: bu kadar potansiyeli olan bir sey pratik olsaydi, bir iki sirket tarafindan bir iki uygulamada degil, aklimiza gelecek her alanda herkes tarafindan kullanilirdi, gizli kalmasi da imkansiz olurdu...

    bir ihtimal daha var, o da illuminati mi dersin.
  • bir rivayet vardır saniyede 24 kare olan film görüntülerinin her birinin bir karesine bir reklam yerleştirilir ve bu sayede tüm flmi seyredince sizin aklınızda bişeyelr kalır (susadıysanız şunu içiniz bunu içiniz) gibi. bilinçaltı reklamı diyince genelde bunun adı gelir (tamam şimdi oldu) (hatırlayınız: fight club). işte bunun doğru olmadığı, böyle bişeyin insanları etkilemediği ve etkilemeyeceği yapılan klinik deneylrle kanıtlanmış sayın seyirciler. rahat olun kimse bize bilinçaltı reklam yapamıyor kare kare bişeyler yerleştirip...

    uyurken ingilizce öğrenme olayı da yalan.. o da kanıtlanmış.. sadece bel bölgesindeki yağları eriten kemerler de yalan.. fashion tv deki mankenler de yalan!!! yalan yalan!!!!
  • bu konuda ilk james vicary'nnin 1957 de bir sinema salonunda, filmin karelerinin arasına koka kola için, pop corn yiyin mesajlarıyla satışları arttırdığını iddia etmesiyle patlamıştır. başka araştırmacıların benzer sonuçlar elde edememesinden sonra vicary sonuçlarla oynadığını belirtmiştir. ancak daha ötesini merak eden araştırmacılar, deneyin yapıldığı söylenen sinema salonuna gitmiş, o zamanki teknolojiyle salona o tek kareyi göstermesi gereken cihazın sığmayacağını, zaten sinema salonunda kimsenin öyle bir deneyden haberdar olmadığını, üstelik vicary'nin bir hafta içinde gizli reklamları gösterdiğini iddia ettiği 50.000 küsur seyircinin sinema salonunun kapasitesinin çok üstünde olduğunu, muhtemelen de deneyin asla gerçekleşmemiş olduğunu belirtmişlerdir.

    bunun ardından bilinç altı mesajları ile ilgili iddialar ara ara patlamıştır.

    örneğin, rock gruplarının plaklarında tersten kaydedildiği söylenen mesajlar. vaktinin abd'sinde bu grupların plaklarında gençleri sex yapmaya,uyuşturucu kullanmaya ve intihara yönlendiren mesajlar olduğu iddia edilmiş, intihar eden bir gencin ölümünden ailesi judas priest grubunu sorumlu tutmuş, "better than you better than me" şarkısının altında bilinçaltı mesaj bulunduğunu ileri sürmüşlerdir, grup üyeleri ve plak yapımcıları sorgulanmıştır.
    plak bilimadamlarına inceletildikten sonra, hiçbir şey bulunamayınca "profesörler mesaj bulamadı" şeklinde gazete manşetlerinde yerini almıştır.

    daha sonra yine rock grupları hakkında benzer iddialar gündeme gelmiştir. madonna da dahil bir çok şarkıcının şarkılarında tersten satanik mesajlar olduğu ileri sürülmüştür. ancak buradaki mesajlar nitelik olarak farklıdır. "better than you better than me" şarkısındaki mesajın tersten kaydedilerek şarkının altına gizlenmiş loop halindeki "do it" sözcükleri olduğu iddia edilirken, satanik mesajların şarkının sözleri arasında gizli olduğu söylenmektedir. buna göre, şarkı söylenirken manayı bozmayacak şekilde yerleştilen şarkı sözleri tersten dinlendiğinde satanik mesajlar vermektedir (hail you satan v.b.) bunun da şeytanın tersten latince konuşması mitiyle ilgili olduğu söylenmekte.

    abd'de bir katili teslim olmaya ikna etmek için de bilinç altı mesajlar denenmiştir. bir kanalda gün boyunca maktullerden birinin gözlüğü ve sheriff's office'i ara mesajı gösterilmiş, ancak polisi arayan filan olmamıştır. ancak bu da toplum içinde bizi kuklaya çeviriyorlar infialine neden olmuştur.

    bir radyo istasyonunun kendilerinin dinlenmesi için bilinçaltı ses mesajları gönderdiği yine abd de ortaya çıkmış yine tepki çekmiştir.

    hangisi önce hangisi sonra blimiyorum ama abd kanada, avrupa ülkelerinde vb. bilinçaltına mesaj ilettiği iddia edilen tipteki yayınlar (tv, radyo ya da basılı halde) toptan yasaklanmıştır.

    neyse, daha sonraları yapılan deneylerden bahsedersek, lipton ve rom deneylerinden; önce rom deneyini yazalım.
    buna göre yine film kareleri arasına "a romunu alın" mesajı yerleştirilmiştir, daha sonra insanlardan bir grup romdan (a,b,c v.b. şeklinde isimleri olan romlar) birini seçmeleri istenmiştir. %80 den fazlası a romu demiştir. ancak sonradan ayyuka çıkmıştır ki, b,c v.b. romları birbirinin aynısı sıradan kutularda gelirken a romu daha büyük ve siyah bir şişede ve üzerinde "special" ibaresiyle gelmekte.

    başka bir deney olan lipton deneyinde, yine insanlara karelerin arasına gizlenmiş mesajlar gösterilmiş, daha sonra bir içecek isteyip istemedikleri, istiyorlarsa bir içecek seçmeleri istenmiş. bir kontrol grubuna ise hiçbir reklam gösterilmemiştir. deneye göre, susamamış olan deneklerle reklam gösterilmemiş olan grup aynı davranışı gösterirken susamış olan denekler lipton ice tea tercih etmişlerdir.

    bu arada, mc donalds, coca cola vb. firmalar bu tip reklamlara başvurmuşlardır. coca cola otomatlarında (youtube da milyon tane video var, coca cola vending subliminal vb aratırsanız bulabilirsiniz) biri otomatın üstünde yatan diğeri de buzların arasında duran iki tane kadın figürü vardır. mc donalds'ın bir afişinde en altta çapraz duran kızarmış patatesler (x) üstünde mc donalds'ın m si yan vaziyette, patates kutusunun üstünde yer almakta (e) en üstte ise kolanın içinde gizli s şeklinde bir gölge yer almakta (s). yukarıdan aşağı bakıldığında çıkan sex yazısının mcdonalds almaya insanları teşvik ettiği öne sürülmekte.

    daha güncel bakarsak, george bush (sonuncusu) kampanyası sırasında bilinçaltı mesajlar göstermiş, george bush, democrats derken, kare aralarında democrats yazısı görünmüş ancak democ ve rats parçaları, demokratlar sıçanlarla özdeşleşsin düşüncesiyle ayrı gösterilmiştir.

    bilimsel dayanağı nedir, tam olarak bilinmemekle birlikte, tartışmalıdır. bu konuda yapılmış 10 tane bilimsel çalışma varsa 5 i olabileceği, diğer 5 i ise katiyen olamayacağı yönündedir. bilinçaltı mesajları haklı çıkaran deneylerin de güvenirliği tartışılmaktadır (bkz: rom deneyi, vicary'nin deneyleri). çünkü bilinç altı mesaj meselesi daima para getirmiştir, uyanık davranan şahıslar, firmaların da iştahlarının kabartarak ceplerini doldurdu ve doldurmakta. vicary de vaktiyle bu işten büyük para vurmuştur.
    iddia edilen şudur ki, beynin soru çözme kapasitesinin büyük bölümünü bilinç altı gerçekleştirmekte, bilinç farkında olmasa bile bu aktivitenin sürekli devam ettiğidir. bu konuda deneyler gerçekleştirilmiş, algılayamayacakları mesafelere harfler ve kelimeler konulmuştur, insanlara ne yazdığı sorulduğunda denekler okuyamadıklarını belirtmiş ancak bir tahminde bulunmaları istendiğinde, tesadüf denecek sınırın hatrı sayılır ölçüde dışında bir miktar doğru cevap gelmiştir. benzer deneyler kişinin hesap kabiliyetini aşan vb. veri bombardımanı deneyleriyle gerçekleştirilmiş, normalde hesaplamanın çok uzun günler alacağı hesapların yaklaşık olarak bilinçaltı tarafından bulunabildiği ileri sürülmüştür.

    bunun doğru olması durumunda, gösterilecek, dinletilecek gizli mesajların (seslerin altına gizlenmiş başka sesler, filmin bir karesinde beliren okunamayacak kadar küçük yazılar ya da tek kare çakan mesajlar, belli bir ürün ya da ürün gurubunu çağrıştıracak belli kelimeler) kişi algılamasa da bilinç altı tarafından kapılacağı, hesaplanarak mesajın ne olduğunun farkındasızlıkla anlaşılacağı ve bunun bir teşvik veya tanıdıklık uyandırmasının mümkün olduğu iddia edilmektedir.

    son olarak marka 2009 (2008 de olabilir) reklamcılık toplantısında insanlara vicary'nin mesaj gösterdiğini iddia edildiği film parçası "alfa içeceği" alın mesajıyla donatılmıştır. daha sonra insanlara iki içecek sunulmuştur, "alfa" ve "theta". deneklerin yarısından fazlası (%60-68 arasında bir rakamdı sanırım) "alfa" içeceğini terci etmiştir (sonuçlarla oynanmadığı kesin). ancak şahsi kanaatim, telafuzu zor theta karşısında alfa'nın isimden kazandığıdır.

    sonuç olarak, halen, bilinçaltı mesajların etkisi var mı yok mu, tam belli olmamakla birlikte, artık, etkisi varsa da meyili olanlar (ör. susamış olanlar) üzerinde etkisinin olduğu görüşü yöntemin geçerliliğini savunanlar arasında yaygınlaşmıştır ve firmalar bir kişi bir kişidir diyerek bu tip reklamcılığa halen prim vermektedirler.
  • yıllar önce lisedeki bir arkadaşımın "gavurlar, hristiyanlık yahudilik propagandasını filmler yoluyla yapıyorlar.. filimlerde aslında bizim görmediğimiz bir alt film varmış, orada hep o dinlerle ilgili semboller varmış, bilincimize yerleşiyormuş, hatta korku filimlerinde korku etkisini arttırmak için bu görünmeyen ama bilinçaltına gelen görüntülere kafatası falan gibi şeyler koyuyorlarmış" şeklinde anlattığı ve benim de o zaman bilinçaltımdan "hastir lan, amma atıyosun" dediğim olaydır.
  • en çok bilinçaltıma işleyeni, ped* reklamlarındaki "madem pms dönemindeyiz haydi beyaz pantolon giyelim" mesajıdır. sayelerinde başka renk giyemiyorum, off!
  • psikoloji okumuş olsam sırf bu konuda tez yazabilmek uğruna yüksek lisans yapardım. çok ilginç bir mevzudur kanımca.
  • sadece görüntü değil müzik ve sesin de kullanılabildiği reklam çeşidi. mesala markette klasik müzik çalıyor ama alttan normalde bilincin algılayamayacağı frekansta onu alma beni al mesajları veriliyor.

    bu arada axess'in bu tür reklamlar yaptığını hissediyorum. öyle süper kanıtlarım yok ama bana öyle geliyor.

    mesela bir reklamda axess logosu (zaten hedef tahtası gibi spiralli bi şey) hipnotize eder gibi döne döne geliyor ve spiralin ucu axess’in x’ine ok işaretiyle vurarak parlıyor. sonuçta spiralin ucuyla axess’e vurgu yapılıyor.

    bi reklamda da reklam cıngılında ritmik bir müzik çalıyor ve alttan axess diye fısıldayan hatun sesi ancak özellikle dikkat edilirse ayırdedilebiliyor.

    bi de akbank reklamı hatırlıyorum. ön planda akbank.com.tr’nin hizmetleri anlatılırken arka planda da tüm ekranı kaplayan eşit genişlikteki 10-15 adet banttan (haber bültenlerinde geçen bantlar gibi) farklı yönlerde www.akbank.com.tr yazıları geçiyordu.

    efenim sadede gelirsek... ben kıllandım sizi bilmem... ulan kaç kere axess dedim? beni de etkileri altına almışlar. hemen gidip bi axess kart alıyım bol bol harcama yapıyım...

    (ara: axess reklami)
  • ülkemizde de örneklerine rastlanabilen ibnelik.
    http://video.milliyet.com.tr/…/01/30&get=31.01.2007
    17. saniyeye dikkat.
  • bir proje konusu olarak araştırdığım ve literatürde, kontrollü ortamda tespit edilmiş herhangi bir bulgusuna rastlanmayan, rastladıklarını söyleyen bilim insanların ise yalanlarını veya sistem hatalarını yüzlerine vuran makalelerin bolca bulunduğu, yalnızca mit olarak kalmış bir olaydır. araştırmacı yazarınız bildirdi...
  • ahmet şerif izgören'in bu konu hakkında güzel bir kitabı vardır.

    (bkz: eşikaltı büyücüleri)
hesabın var mı? giriş yap