• insanların 'bilmiyorum' kelimesini kullanma ve anlama konusunda sıkıntı yaşadığını düşünüyorum. ülkece bunun en güzel örneğini yol tarifi mevzusunda tespit etmişiz zaten. fakat birer örnek üzerinden iki tespit daha paylaşmak istiyorum müsaadenizle.

    ilki, bilmekle yükümlü olduğun şeyi bilmiyor olma durumun. bilmiyor olabilirsin, öğrenmelisin. sallıyorum, miami'de evin var ve vergi ödeyeceksin diyelim (miami'de konut vergisi olup olmadığını dahi bilmiyorum, aşırı salladım). ve senin iş tanımlarından birinde bu var. yanıtın 'bilmiyorum, daha önce hiç ödemedim nereden bileyim' değil; 'bilmiyorum ancak öğreneceğim' olmalı. dalga geçer gibi 'bilmiyorum' diyerek işlerinden sıyrılmaya çalışan insanlar görüyorum. enteresan yani. iş hayatına girdikten sonra bu gibi örneklerle o kadar sık karşılaştım ki inanamadım, insanlar 'bilmiyorum' diyerek gerçekten de günü kurtarmaya çalışıyorlar. üç ay sonra kovuluyorlar sonra. çok enteresan, sahiden aşırı garip geliyor bana bu durum. neyse. sorumluluğunuz olan şeyleri bilmek ya da öğrenmekle yükümlüsünüz arkadaşlar.

    ikincisi ise bilmekle yükümlü olmadığın, sorumluluk sahibi olmadığın şeyler hakkında senin 'bilmiyorum' demene karşın verilen tepkiler. sıcağı sıcağına başıma geldiği için direkt örnek veriyorum. 'ya bizim çocuk da ingilizce öğrenmek istiyor, hangi kitaptan öğrensin?'. bilmiyorum. 'siz ne işlediniz, sen nasıl öğrendin?'. abi, hatırlamıyorum on sene önce işlediğim kitabı. 'e arkadaşlarına sorsana onlar ingilizce bilmiyor mu?'. lan ingilizce bilen herkes sana kitap adı söylemek zorunda mı? sorabileceğim kimse yok, git ingilizce öğretmeni birine sor. hayret bi' şey lan. 'bilmiyorum, ingilizce öğretmeni kimseyi de tanımıyorum, on sene önce işlediğim kitabın adını hatırlamıyorum.'.... "e peki sen nasıl öğrendin? e peki benim çocuğum nasıl öğrenecek. e peki ne önerirsin?" siktirip gitmeni öneririm. eğitim kurumunda çalışıyorsun, bir zahmet poponu kaldır ve bir kat yukarı çıkıp ingilizce zümre başkanına sor bu soruyu. hayret bi' şey ya.

    günlük mızmızlanmam bitti sanıyorsunuz fakat bitmedi. dün özel mesajlarda yediğim küfürlerin gazıyla biraz daha topluma sövmem lazım, başka bir başlıkta görüşmek üzere. esen kalın efenim.
  • bizim insanımızın kişisel sözlüğünde yer almıyor galiba bu kelime. türk insanı en çok bilmiyorum demeyi bilmiyor. hayır hiçbir şey bilmiyor zaten de en çok bilmiyorum demeyi bilmiyor. bilmiyorum demektense ölmeyi tercih ediyor.

    geçen meselâ kargo gidecek, adama tırın darasını soruyorum, beş yüz kilo mu beş yüz ton mu ne diyor. lan beş yüz kilo nere beş yüz ton nere? meselâ bir filmin hangi zamanda geçtiğini soruyorum, bin beş yüz otuz mu bin sekiz yüz otuz mu öyle bir şey diyor. biri on altıncı biri on dokuzuncu yüzyıl, o süre zarfında osmanlı'da tamı tamına 23 padişah değişmiş kaç yıldan bahsettiğinin farkında mısın? şuraya gidiyorum ne kadar yolum kaldı diyorum meselâ, yüz metre mi desem iki buçuk kilometre mi desem öyle bir şey işte diyor. bilmiyorum demektense ölümüne sallıyor. bilmiyorum demektense sıkarak doğru cevabı trilyarda bir bilme ihtimalini kovalıyor.

    ben meselâ bayılıyorum bilmiyoruma. geçen gün beş yüz milyar yıldır gitmediğim işimin patronu aradı, sen autocad biliyor muydun dedi bana. dedim ki bilmiyorum. hiç bilmiyorum. o kadar bilmiyorum ki o ne ki yeniliyor mu o kadar bilmiyorum dedim. siz niye demiyorsunuz? desenize.

    bazen adımı sorduklarında bile bilmiyorum demek geliyor içimden. bilmiyorum tüm dillerin en mükemmel kelimesi olabilir. bilmiyorum deyin ya. bilmiyorum. i don't know. je ne sais pas. hattâ, ich weiss es nicht. kesinlikle dünyanın en güzel kelimesidir bilmiyorum.
  • insanlar sevmiyore. ben gene de ısrarla bilmiyorum.

    isim hafızam yok, gene de ısrarla "falanca bey mi, filanca hanım mı?". bilmiyorum..
    x departman müdürü, y bölüm şefi neyine yetmiyor insanların?

    -bugün ayın kaçı?
    +bilmiyorum.
    -nasıl bilmezsin?!
    +(cinnet)

    retorik bir soru olsa anlarım, bir şey unutmuşumdur gene ama ciddi ciddi soran kendisine sormaz mı hiç "günün tarihini bilmek o kadar önemliyse ben neden bilmiyorum" diye?

    "ya işte eski mangonun hemen karşısı".

    yahu ben yenisi nerede bilmiyorum ki eskisini bileyim?! bir önceki buluştuğumuz yerin batısında mı diye sorunca da "bennerden bileyimm?!!". zaten işin doğrusu kuzey-batı/güney-doğu hattı ama neyse..

    yıllar önce hemen her hafta uğradığımız bir mekan vardı. adı arasta imiş.. bana ne?!

    yarın bir konsere gideceğiz. bırak mekanı hangi semtte onu bile bilmiyorum.
    -yarın akşam bir planın var mı?
    +evet, maalesef. konsere gidiyoruz.
    -kimin?
    +bilmiyorum.
    -nasıl yani?
    +bilmiyorum işte, arkadaş davet etti.

    biraz garip gözüktüğünün farkındayım ama gerçekten bilmiyorum. vakit dar, ömür üç günlük. tek derdim bazı insanlarla biraz daha fazla vakit geçirebilmek, zaman/mekan ise umurumda değil. bin türlü soruyla karşılaşmaktan o kadar bıktım ki bazı şeyleri ısrarla öğrenmek istemiyorum, öğrenmiyorum da.. çalıştığım binanın adını bilmiyorum, kaçıncı katta olduğumu da bilmiyorum. döne döne çıkıp da kendi katıma ulaşınca anlıyorum nasılsa. ziyaretime gelen olursa güvenlik ona tarif ediyor zaten. ofisimin kaçıncı katta olduğu bilgisi benim ne işime yarayabilir ki?!

    maruz kaldığım bilgi bombardımanı yüzünden ne kadar lüzumsuz bilgi varsa aklımın başka başka köşelerinde, hem de çıkmamacasına yuvalanmışken.. bari eleyebildiklerimi daha öğrenmeden kendimden uzak tutayım istiyorum, çok mu?
  • insanın herhangi bir konudaki bilgisinin yetersiz olması, erdem midir?

    öyle olduğunu düşünüyorum. herkesin her şeyi bildiği, her konuda fikir yürütebildiği bir toplumda, bir konu hakkında bilgi sahibi olmadığını dile getirebilmek, övgüye değer bir kahramanlık olmasa da, önemli bir erdem.

    bilmiyorum diyebilmek, etraftaki -çoğu cahil- insanların ayıplayan bakışlarına maruz bıraksa da, keyif verir.
  • son zamanlarda dusunuyorum da, "bilmiyorum" en cok kullandigim cumle olabilir. bilmedigim seylere kiyasla bildigim seyler evrendeki bir toz tanesi bile degil.

    bu duruma nasil geldigimi bilmiyorum. durumum kotu degil aslinda; ama bekledigimin disinda bir durum olunca uyum saglamak biraz zor oldu. alismam daha ne kadar surecek bilmiyorum. turkiye'ye geldigimden beri herkes bir suru soru soruyor. bitirince ne yapacagimi, nerede calisacagimi, ne zaman evlenip cocuk sahibi olacagimi soruyorlar. sorular bilmedigim yerlerden geliyor. eskiden olsa insanlarla tartisirdim. simdi onlara tartismak ya da kendimi aciklamak ya da ogut dinlemek zorunda kalmayacagim, sosyal olarak kabul edilebilir yanitlar veriyorum. duymak istedikleri seyler de diyebiliriz.

    bu gelisim bir tuhaf oldu. gecen gelisimde tum arkadaslarimla gorusmek icin sabirsizlanmis ve mutlu hissetmisken kendimi isteksiz buldum bu sefer. geldikten 2 gun sonra dedemin vefat etmis olmasi ve 2 yil once vefat eden anneannemle ayni gune denk gelmesinin etkisi de var sanirim. annemle babami biraz daha yaslanmis bulmak uzucu, kardesimi daha olgun bulmak sevindirici, kendimi ise icine kapanmis ve biraz yalnizlasmis bulmak saskinlik vericiydi. neden boyle oldum, bilmiyorum. mekanla ayrilan insanlar zamanla da ayriliyorlar mi gercekten? bilmiyorum. oysaki oturup uzun uzun konusmayi cok istiyordum. oldum olasi oturup uzun uzun dert anlatan bir insan olmadim ama, bu kadar ketumlasmayi da beklemiyordum.

    belki de insanlarin verecekleri yanitlari az cok tahmin edebildigim icindir. bir de insanlar dusunmuyorlar pek. cogu coktan cizilmis bir yolu izliyor ve bu yoldan cikanlari garipsiyor. istenir ya da kabul edilir yanitlar vermeyince de ogut veriyorlar. yasamima bakiyorum da bence fena degil. huzurlu hissediyorum. yasamda ne yapmak istedigimi biliyorum ve bunun icin emek veriyorum. onun disinda kalan birkac seyi daha biliyorum. geri kalan pek bir seyi bilmiyorum. gercekten bilmiyorum. bilmemek rahatsiz ederdi eskiden. ona da alisiyorum. ne kadar plan yaparsam yapayim yasamda en beklenmedik seylerin basa geldigini gordukten sonra biraktim. insanlar bu kadar sormasalar ben de uzerine dusunmeye baslamayacaktim buyuk olasilikla.

    doktora bitip de mezun olduktan sonra ne olacagini bilmiyorum ama, yasamda ne yapmak istedigimi biliyorum. bunca yil okudugum alani ogretmek ve bir yandan da kendim ogrenmek istiyorum. okumak, ogrenmek, evrendeki yerimi her seferinde yeniden bulmak beni mutlu ediyor. anlamak beni mutlu ediyor.

    yasamda hic bu kadar cok sey bilip de hicbir seyi bu kadar bilmedigim bir donem olmamisti.

    bunca uyaran ve kafa daginikligi sonucunda ancak bu kadar yazabildim. umarim bu yazi digerleri gibi olmaz da donup duzeltirim.
  • tüm soruların yanıtı olduğunda; bir şeyler bir yerinden kırılmış; yön değiştirmiş demek olandır... "bilmiyorum" derken içiniz katılır acıdan bazen; ama sorusunun cevabını bekleyen sizin bu acınızı anlamaz ne yazık ki...

    "bir yerlerimden sızıyorsun deli gibi; tanımlayamadığım bir acı gibi; yoğun, aralıksız, kendi halinden az daha farkında... sorun sen de değilsin aslında; kaçtığım bir şeyler var; kendim mi, hayat mı ben de bilemiyorum...

    gitmişlik hissiyle uyanıyorum bazı sabahlar; bazı sabahlar ağzımda yokluk tadı; her şey yerli yerinde dururken üstelik... bu dünyayla mı derdim; bilemiyorum... herkes gitsin istiyorum bazen; kimse kalmasın tam düşerken kolumdan tutup kaldıracak; "aman dikkat" diyecek kimse olmasın...

    biliyorum ki üzecek bu beni; biliyorum ki kimsesizlik zordur; ancak yaşayan bilir bunun tatsız tadını... ama bir ücra yerde sıkıştı işte yüreğim; esen rüzgarla savrulsam mı; yoksa köşede bir yere sinip hayatımın eskisi gibi olmasını; rüzgarın dinmesini mi beklesem bilemiyorum..

    "zaman" diyor tüm benliğim; "kendine gelmen için zaman ihtiyacın var!".... tam bu anda bir silik ses; kaçarcasına ama zehirli bir ses benliğimi dağıtıyor; kendimden de uzaklaştırıyor beni;

    "bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; kimi kandırıyorsun?!"

    bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak........

    bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..

    neden? neden böyle hissediyorum? aynaya baktığımda gördüğüm kadın hala ben miyim, bunca şeye rağmen? bir anlayan çıkmayacak mı; biri çıkıp da tüm klişelerin dışında bana; "her şey yoluna girecek; kandırılmadın; hayat hala çok güzel" demeyecek mi? biri yol göstermeyecek mi? kilometre hesabından hariç; beynimde ulaştığım yerlerden; vardığım tüm o uzak diyarlardan geri dönemeyecek miyim hiçbir zaman? nerede evimdeyim; bilemeyecek miyim hiç?

    ben şimdi...

    hiçbi yere kendim gibi sığamıyorum..
    kimseyi eski ben gibi sevemiyorum...
    içimde bir yerlerde; ulaşamadığım; ulaşamadığın bir yerimde ölen; giden; kaybettiğim beni, tutulacak bir yanını bulup da bu tarafa geri getiremiyorum...

    en acıtanı da; evim neresi bilmiyorum. nerde benim yerim, asıl ve mutlak huzuru nerde bulurum; kendimden başka dostum yok mu aslında; nasıl bir yol var önümde.... ne yapsam mutlu olurum; ne yapsam bu derin kederim devam eder...

    bilmiyorum.."
  • güftesi mehmet turan yarar'a, bestesi cinuçen tanrıkorur'a ait bir nihavend fantezi. fena halde efkarlı...

    yaslı yürek sızlanıyor
    derdi nedir bilmiyorum
    sinede bir çöl yanıyor
    derdi nedir bilmiyorum

    yıllara yük şimdi zaman
    bir kuş öter ahı yaman
    belki felek vermez aman
    derdi endir bilmiyorum

    tez kırılır, kaş çatamam
    kendi atar, ben satamam
    gönlüme laf anlatamam
    derdi nedir bilmiyorum
  • çevremdekileri çıldırtan sözcük..
    sorumluluktan kaçmak olarak gözüksede bazen gerçekten çok önemsediğin bişeyde yanlış uygulamalara sebebiyet vermesin diye kullanıyorum..
    - abi italyanca zor mu?
    - bilmiyorum
    - allah belanı versin abi, nasıl bilmezsin ya,neyi biliyosun ki, ne demek bilmiyorum,8 sene okudun,zor ya da kolay diyceksin..yine ne sorduğunu anlamadım mı diyceksin? seninle hiç konuşulmuyo..peki..ben de gider "şu"na sorarım..yani insan ilgilenir biraz,kursa gitmeyi düşünüyorum,artikel falan varmı,nası çalışıyım,faydası olur mu?..
    - bilmiyorum( basit cevaplar vererek sözcüklerin içerebileceği anlamların sana verebileceği zararı göze almak istemiyorum..yaşayıp görmen lazım..önyargılı olmanı istemiyorum, daha kapsamlı sorsaydın belki uzun uzun konuşabilirdik bunu)(korkmuyorum sadece seni çok seviyorum)
  • türkçesi "allah bilir" olan kelime. ha kendisi de türkçe tabii ama gel gör ki türkler bilmemeyi pek sevse de bilmiyorum demeyi sevmiyor.
  • kimi zaman bu lafi soyleyebilmek en buyuk erdemdir. ozellikle isle ilgili seylerde. patron/mudur/yonetici/musterinin (kimse artik) sordugu abuk bir soru karsisinda eveleyip gevelemeden, konu hakkinda birazcik bilgisi olan herkesin saclamadiginizi kolayca anlayabilecegi inciler dokulmeden dudaklarinizdan, direkt "bilmiyorum" demek en dogru ve durustce davranistir. boylece kendinizi salak durumuna dusurmediginiz gibi, karsinizdakini de salak yerine koymaya calismamis olursunuz. ama, "bilmiyom ben" diyerek de siyrilmak olmaz oyle isin icinden. "bilmedigin gibi ogrenmeye de gonlun yok anlasilan" dedirtmemek, hemen calismalara baslamak gerek.
hesabın var mı? giriş yap