• ben iyiyim . . . ve mutluyum şimdilik . . . halledemediğim bir sürü şey var . . . bir o kadar da hallettiğim . . . yıllarca, hatta doğduğumdan beri beraber yaşadığım insanların hallettiğim veya halledemediğim şeylerde payı var . . . topu tamamen onlara atmak gibi olmasın ama halledemediğim şeylerdeki payları daha büyük . . . biliçaltımda nefret ettiğim, ama diğer insanlara göre bazı yönlerimle kendimi değerlendirdiğimde de teşekkür ettiğim bir şey veya bir şeyler var . . . bugün buraya bunları yazmamdaki en büyük sebep üstüme gelindiğini hissetmiş olmam . . . üstüme gelme(yin) . . . yoksa ben kaçtıkça kaçıyorum . . . çabalamaktan uzaklaşıyorum . . . işe yarar bir bok yapmak isterseniz destek olmanızı tavsiye ederim . . . bugüne kadar destek olmaya çalışmış kimseye sırtımı dönmemişimdir . . . ve bir o kadar da tersine, en çok desteğe ihtiyaç olduğum anlarda bunu algılamakta güçlük çeken veya algılamamayı seçen insanları da teker teker söndürmüşümdür içimde, yaptıkları son hata*lar ile . . . söndürülmesi gerekirse yine bir şeylerin, artık sorun değil, öğrendim bitirmeyi kendimden de bir şeyleri kopararak, kendi canımı daha iyi olmak için acıtarak . . . iyi niyeti salaklık olarak algılayan insanlarla aynı platformu paylaşmak çok hoş değil . . . ama burayı seviyorum . . . her şeyi de ciddiye almak zorunda değilim . . . bunları okumak zorunda olmadığınız gibi . . . nitekim burası bu nicki taşıyan şahıs hakkında az çok bir fikir edinilebilecek serbest bölge . . . iyi niyeti en başından salaklık olarak kabullenmek, tanımlamak asıl salaklık . . . ama iyi niyet sonucu çok fazla kaybetmiş veya canınız yanmış olmasına rağmen bunu sürdürmek çok mu akıllıca, onu da bilemem . . . tabii, şu var: nickin konumuna getirdiğin bir şeyin sana zarar verdiğinin farkına varıp daha farklı bir hayat anlayışını seçmeye çalışmak olasıdır . . . ama insanın yapabileceği ve yapamayacağı şeyler de vardır . . . veya yapmaya çabalamaya tenezzül bile etmeyeceği şeyler . . . işte bu . . . yani ben iyi olmayı seçtim . . . siz bunu ister salaklık ister de gerzeklik olarak nitelendirin . . . ama benim de dişlerim var ve ısırmasını da biliyorum: sadece gerektiğinde . . . gerektirmeyin . . . ve yanlış da anlaşılmasın, bu entry herhangi bir üçünce şahsa veya tüm sözlük ahalisine özellikle yazılmış bir şey değil . . . sadece bona fide bu sabah kalktı ve içinde susmak bilmeyen sesi kelimelere döktü . . . kısa bir süre önce, çok önceden beri başına musallat olmuş asabiyetiyle beraber bunları bağırarak ve küfürler savurarak da dile getirdi: her zaman olduğu gibi tasvip etmiyorum sevgili bona fide . . . asabiyet mevzusuna gelince . . . kimse seçmez sanırım asabiyet ve sinir harbi ortasında geçecek bir yaşamı, zaten daha da önemlisi kimse seçmez yaşamını . . . yani, böyle doğmadan önce önümüze iki üç veya daha fazla yaşam konuldu da biz arasından en beğendiğimizi seçmedik - koca bir bence - . . . gözlerimiz açtık ve her şeye ayak uydurmaya, bazı şeyleri elemeye dokumaya kalkıştık . . . hiç istemediğimiz şeyler oldu . . . hayallerimiz de gerçek oldu kimi . . . ama çok küçükken, o en hassas dönemde o hassas kemiklerimiz ve kaslarımızla hep* önüne geçmeye çalıştığımız şeylerin önüne geçemedik çoğu . . . kulaklarımız duydu her şeyi her türlü sesi her türlü küfürü
    . . . sevginin ve incitmenin önemini çok küçükken öğrendik maalesef bazılarımız . . . ve biliçaltına kaçıverdi çoğu şey biz anlayamadan . . . ne kadar asabiysem bir o kadar da sadece ben sorumlu değilim bundan ve durdurmaya çalışmıyor değilim . . . her şey göründüğünden fazladır . . . ve iyi ki müzik var . . . ve iyi ki bu çoğu alanda kabiliyetsizlik lideri ellerimin arası hayal gücümle uyumlu bir şekilde iyi . . . daha da iyi olacaktır . . . ve yine iyi ki, hayatta sevmeyi bilen insanlar hep olacak ve oluyor . . . bir adet rope on fire çalıyorum, entry kapanış müziği olarak softly* . . .
  • iyi niyet anlamina gelen ifade.
  • ayni zamanda gercek, otantik de demektir..
  • ingilizce hukuk terimi good faith in latincede ki atasi
  • son dönem entrylerini incelediğimde yazı dilini ciddi biçimde geliştirdiğini gördüğüm sözlük yazarı. aferin. sanırım nice nitelikli kitabı mideye indirmesinin bunda payı büyük. yine de altın denge için biraz daha yol var. imdi, birkaç iç düzenlemeyle daha iyi bir noktaya geleceği aşikar. 1. bırak ulan artık şu arası açık üç nokta inadını [ki konuyla ilgili bir makale yayınlamıştım: bona fide üç noktası]. 2. konularını seçerken her daim uç uçarı kelime oyunlarına takılı kalman süreç içinde seni selçukaltunlaştırabilir. bu da takdir edersin ki bir illettir. 3. çağdaş futbolda libero artık kilit oyuncu. evet, bunları aştığında belki de sözlük seni yeni bir yazı uçbeyi olarak selamlayacaktır.

    [suser review, mart 2005'te yayınlanacak köşe yazımdan alıntı.]
  • ing. 1) sahte olmayan, gercek. 2) (hukuk) dürüst ve samimi bir sekilde yapilmis.
  • hukuktaki "gerçek, otantik" anlamı uluslararası evlilikler meselesinde de kullanılır. mesela başka bir memleketten biriyle evlendiniz ve bu yolla o memleketin oturumunu almak istiyorsunuz. evliliğinizin bona fide olduğunu göstermeniz gerekir ki öyle herkesler yapamasın bu işi.
  • üstünde takım elbisesini ve elinde çiçek açmış genç kızların gölgesinde'yi taşıyarak işe gidip gelen mühendis.
  • cok hasta, bunun icin sonunda bir uzmana basvurmakta careyi buldum.
    iste bir uzman gorusu, bir uzman bakis acisi:

    19.08.2004 16:22 bbc -> chlo: efendim aylardir, hatta yillardir huseyinle tartisiyoruz. size bir danisayim dedim:
    bulan mi daha hastadir, gulen mi?*

    19.08.2004 16:34 -chlo- çok zor bir konu efendim bu. isterseniz literatüre bir göz atalım bu konuda,
    boston republic jr. ın "finding, binding, smiling and etc." diye bir makalesinde diyor ki,
    "asıl bulanla asıl gülenin kim olduğunu ayrıştırmamız gerekiyor. zira bulunan gülenin gülmesiyle tasdiklendiği için (ki buna belirleyici gülümseme yani definitivus smilus deniyor) gülenin bulan, bulanınsa farkında olarak ya da olmayarak gülenin gülmesine sebep olduğu için asıl gülen (arkitepus smilus) olduğunu söyleyebiliriz. şüphesiz ki bulanla gülenin aynı şeyden bahsetmiyor olmaları bu durumun istisnasını teşkil etmekle birlikte,
    hasta olan gülindir."

    19.08.2004 16:40 bbc -> chlo: efendim harika bir aciklama. bence gulen hastadir efendim kisaca. bulan hasta diildir demiyorum ama gulen daha hastadir. bulan zaten hasta, ara sira sacmaliyor, ama gulen neden guluyor ki? daha hasta oldugu icin.

    19.08.2004 16:47 -chlo- tabi efendim, nasıl isterseniz. makalenin geri kalan kısımlarını da bilgisayara geçimeye çalışırım. ancak sonuç bölümünde şöyle birşey de vardı efendim. ya gülen bulanın hastalığına gülüyorsa? ya da ya bulan gülenin gülsün de hasta olsun diye mahsus buluyorsa. fakat kitabın zayıf tarafı hep bu, yani sanki gülenle bulan aynı aman ve mekanda ardışık bu işi yapıyorlarmış gibi değerlendiriyor. bilimsel yntem tutarlılığı için ekvatordaki bir gülenle kutuplardaki bir bulanı karşılaştırmamız gerek.
    bence bu konunun ayrıntılarına inersek netleşebilir, mesela gülenler çaya şeker atıyor mu, bulanların romatizma , gülenlerin akciğer yetmezliği gösterme oranları nedir?
  • bir şey bana veya etrafta olan biten çoğu şeye tercüman olabilecekse, hazır benden de pek cevap alınabilecek bir hal kalmamışken, "nasılsın?" "naber?" diye soranlara/soracak olanlara "işte beck - lost cause falan gibi . . ." dese de, anlaşılsa ve bir daha asla soru sorulmasa, diye dileyen . . .

    beck - lost cause

    your sorry eyes cut through the bone
    they make it hard to leave you alone
    leave you here wearing your wounds
    waving your guns at somebody new

    baby you're lost
    baby you're lost
    baby you're a lost cause

    there's too many people you used to know
    they see you coming they see you go
    they know your secrets and you know theirs
    this town is crazy; nobody cares

    baby you're lost...
    baby you're lost...
    baby you're a lost cause

    i'm tired of fighting,
    i'm tired of fighting,
    fighting for a lost cause

    there’s a place where you are going
    you ain't never been before
    no one left to watch your back now
    no one standing at your door
    that's what you thought love was for

    baby you're lost...
    baby you're lost...
    baby you're a lost cause

    i'm tired of fighting
    i'm tired of fighting
    fighting for a lost cause...

    --- spoiler ---

    uyku; her şeye deva(m) ¿

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap