• bosna-hersek haritasını boş olarak bir delinin eline versek ve "ülke içindeki sınırları çiz" desek, muhtemelen mevcut harita kadar saçma sapan bir harita çizemezdi. bosna-hersek haritası şöyle:

    https://tr.wikipedia.org/…osya:map_bih_entities.png

    bakınca ülkede sırp cumhuriyeti ve bosna-hersek (boşnak-hırvat) federasyonu diye iki ayrı ülke var. ülke sınırları zaten girintili çıkıntılı, özellikle saraybosna'nın hemen güneyindeki gorazde'yi içeren çıkıntı dikkat çekiyor. daha yukarısı hepten saçma, sırp cumhuriyeti ikiye bölünmüş, ortasında ne gerek varsa bir özerk bölge var, başkenti brcko (bkz: brçko bölgesi). yetmiyor, yukarıda bosna-hersek federasyonu'na bağlı iki küçük ada gibi yer var, birbirlerine dokunuyorlar ama ulaşamıyorlar.

    tüm bu saçmalığı sırp cumhuriyeti'nin komşusunun sırbistan olması tamamlıyor, birleşmek istiyorlar, hırvatistan bunu savaş nedeni sayıyor, koskoca nato ülkesi, yapamıyorlar. sınırı çizen meşhur drina nehri de “ulan bir yanım sırbistan diğer yanım sırp cumhuriyeti, bu ne skim iştir” diye söylene söylene akıyor.

    en son saçmalık da hırvatistan sınırı.

    https://tr.wikipedia.org/…k#/media/dosya:bk-map.png

    ülke denize açılamıyor, kapatmış kıyıları hırvatistan. sadece neum'dan bir çıkış vermişler (sanırım demirel'in baskısıyla), haliyle bu kez de hırvatistan ikiye bölünmüş. sonra hırvatlar "yahu biz neden ülkemizin bir şehrinden diğerine gitmek için pasaport göstermek zorundayız?" diyerek birleşmek için denizden köprü yaptılar (bkz: peljesac köprüsü). bu kez de bosna-hersekliler "vay, bu köprünün altından bizim 35 metrelik gemilerimiz geçemiyor, biz neum'a uluslararası liman yapacağız, daha büyük gemiler gelecek şudur budur" diye feveran ediyorlar.

    dedim ya, herhangi bir deli bu kadarını beceremez.
  • balkanlarda yer alan 1 haftadır dolaşıyor olduğum bir ülke. sarajevo, gradiska, banja luka, visoko, lijesnica, golubinja gibi kasaba ve şehirlerini dolaştım. önümüzdeki 5-6 günde mostar ve yakınındaki yerlere uğramayı düşünüyorum.

    birincisi politikanın ne kadar kötü bir şey olduğunu gözler önüne seren bir ülke. türkiye'de, hayatında hiç bu taraflara gelmemiş insanlar sırp, boşnak ve hırvat kökenli insanların birbirlerine düşman olduğunu zannediyor. bu milletler bosnada aralarında hiç sorun olmamışçasına iyi geçiniyorlar. zaten neredeyse aynı insanlar. çoğu zaman ismini söylemedikçe veya sırpçanız ufacık bir detaydan yakalayacak kadar iyi değilse kimin müslüman kimin hristiyan olduğunu dahi anlamıyorsunuz. 3-5 yobaz ve politikacılar dışında kimse kimsenin umrunda değil.

    tüm ülkeye aşırı bir huzur ile sakinlik ve aşırı olmasa da mutluluk hakim. sinir katsayısı yok denecek kadar düşük. çalışma saatleri kısa. sokakları huzurlu. insan iliskileri çok keyifli. insanlar arasında görünmez bir paravan yok. özellikle de ana dili biraz da olsa konuşabiliyorsanız.

    insanlar çok güzel. evet, ortalama inanılmaz yukarıda. şahsen sokakta yürürken her 100 kadından 10'unun gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu düşünüyorum. erkekler zaten bilindiği üzere iri.

    doğası hakkında yorum yapmak istemiyorum. belki de dünyanın en güzel bitki örtüsüne sahip coğrafyadır. 5 gündür kiralık arabayla dolaşıyorum. böyle bir doğada şehirden şehire seyahat etmek çok tatmin edici.

    diğer yandan sarajevo gibi turistik bir şehirden uzaklaşsanız da düzen kaybolmuyor. bazı kasabalarında italya'nın nispeten fakir kasabalarını hissediyorsunuz. huzur ve sakinlik peşinizi bırakmıyor. çarpık ve dikey kentleşme asla yok.

    diger yandan son senelere nazaran epey pahalanmış. 1 mark 10 tl. benzin 3 mark. karnınızı doyurmak 6 ila 10 mark arasında değişir. 50'lik bir tuborg ya da viski shot 6.5 - 7 mark. 1 litre şişe su 2 ya da 2.50 mark. euro verirseniz bozuyorlar.

    maaşlar öğrendiğime göre minimum 700-800 euro. bazı fabrikalarda işçi olarak 1000 euro maaşı kolaylıkla alabiliyorsunuz. şirketler devlete çalışan maaşının yüzde 71'i oranında vergi ödüyormuş ki duyduğumda çok şaşırmıştım. bosna'da çok fazla türk işçi var. kendi gençleri ise almanya yolunda. çünkü örneğin boşnak bir cnc operatörü bosnada 1000-1200 euro kazanacağına almanya'da 3000-4000 euro kazanmayı tercih ediyor.

    sınıf farkı diye bir şey de yok. çevre ülkelerde de yaz tatili ve kış tatili olanakları da çok fazla.

    bu girdiyi ülkeyi dolaştıkça editleyeceğimi düşünüyorum.

    edit: sırp cumhuriyeti bölgesine girdiğinizde ana yollarda periyodik olarak sırp bayraklarını görmeye başlıyorsunuz. ben as bayrakları moduna girmiştim. 2 ayrı bölgeden oluşuyor. bir bölgenin çoğu kuzeyde hırvatistan sınırında kalıyor. diger bölge sırbistan ve karadağ sınırlarını komple kaplıyor.

    edit 2: sarajevo'dan mostara giderken paraya kıyın ve özel araç bulmaya çalışın. gerçekten 3 saatlik o yolun ve doğasının güzelliğini tarif etmemin imkanı yok. mental bir terapi yasayacaksınız.

    edit 3: mostar'a geldim. çevresi bosna'nın geneli gibi. stari grad dedikleri, eski köprünün de bulunduğu mezkez kısmı gerçekten kendine has bir yer. ağustos ayında olağan dışı kalabalıktı. ayrıca çok sıcak bir şehir. akşam saatleri bambaşka bir silüeti oluşuyor. arkamızda osmanlıdan kalma taş bir köprü, önümüzde camii, arkasındaki dağda devasa bir haç, eski bir kalenin yokuşlarının birleştiği açıklıkta kurulmuş bir barda bijelo dugme, zdavko colic, plavi orkestar gibi sanatçıların ve grupların müziklerini canlı müzikle dinlemek paha biçilemezdi.

    edit 4: balkanlarla ilgili her entryde buna değinmek istemiyorum ama yeter arkadaş. hemen mesaj kutumu insanların birbirinden nefret etmesini isteyen balkanlarla alakasız insanlar dolduruyor. bana izansız diyor. sırplar ve boşnaklar birbirinden nefret etmek zorundaymış güya, öyle düşünüyor. yahu bir tarafım sırp, bir tarafım boşnak diyorum. tüm insanlar yugoyu bölme misyonunun bittiğinin farkında artık. hepsinin ağzında aynı cümle var. boşnak'ın da kötüsü var, sırp'ın da kötüsü var, hırvat'ın da kötüsü var, türk'ün de kötüsü var. sarajevo'da yaşayan savaşta kocasını kaybetmiş 80 yaşındaki boşnak müslüman akrabam hala belgrad'ta geçirdiği 20 seneyi ve oradaki arkadaşlarını nasıl özlediğini anlatır. hayatta kalanlarla hala her sene buluştuklarından bahsetti. bu adamlar aynı dili konuşuyor, aynı kültürü yaşıyor. bahhsettiğim canlı müzik dinletisinde hepsi aynı şarkıları omuz omuza bağırarak söylüyorlar. 1 seneye yakın sancaklı, yugo turçin kimliğimle, yani müslüman kimliğimle sırbistan'da yaşadım. hem de sadece belgrad'ta falan değil niş'te de yaşadım. onlarca insan tanıdım bana tek bir kötülükleri dokunmadı. 1 aydır tanıdığım insanlar arabalarını emanet etti. sevgilim oldu. hala sürekli görüşüyoruz. savaş mağduru akrabalarım dahi nefret politik, biz onlarla arkadaşız, akrabayız, kız alıp veriyoruz diyorlar. beni hala kayseri'den ömründe cıkmamış adamın gelmesi ve bu nasıl izansızlık demesi çıldırtıyor. nefret çöpünüzü kendinize saklayın. sistematik olarak planlanmış ve beyinleri milliyetcilikle yıkanmış kötü insanların, faşistlerin işlediği suçlar yüzünden sonsuza kadar düşman kalmayacak buradakiler. ayrıca bildiğinizin aksine son yüzyıllık süreçte burada zulüm görenler sadece boşnaklar da değil, sadece sırplar da değil, sadece hırvatlar da değil. bosna ve sırbistan'da gitmediğim yer kalmadı. bakın en uç köylerine garip gurup manastırlarına kadar gittim. hala bana anlatacak buradaki insanları. yugoslavya'yı anlamak kolay değil arkadaşım, hele senin için hiç değil. sen boşver yani. bu konu böyle kapansın, bu bir gezi girdisi olacak.

    edit 5: mostar'a gelirseniz ve bregava gölü tarafına yolunuz düşerse yerel halkla tertemiz suyu içerek yüzebilirsiniz, nehir boyunca hiking yapabilirsiniz. ruhunuz dinlenecektir.

    edit 6: mostar'da fortica diye adlandırılan adını bilmediğim dağın zirvesinde bulunan parka çıkın. şehri yüz metrelerce yukarıdan izleyin. zemini cam olan balkonda yürüyün, içiniz çekilsin. bir bira ya da kahve içip muhabbet edin. az önce yerel halktan savaş anılarını dinledim. muhteşem atmosfer ve yaşanmışlıklar mostar'ı iyice unutulmaz kıldı benim için.

    edit 7: sürekli iyi bahsediyorum, hiç kötü bir yanı yok mu diye soran çok oluyor. muhtemelen burada yaşasam kötü yanları daha çok dikkatimi çekerdi. öncelikle söylemeliyim ki gezmek, görmek, yaşamak ve tecrübe etmek icin geziyorum bosna'yı. yerlisi, turisti, gurbetçisi çok kalabalık bir bosna ile karşılaşmamın da etkisi var bunda. normal zamanda nüfusunun, avrupa'ya verdiği göçlerle 1 buçuk milyona kadar düştüğü dedikodusu dolaşıyor. iş gezisiyle başladım sonra işten bağımsız bir şekilde detaylıca seyahat etmeye başladım. birçok farklı insanla görüştüm bu süreçte. her şeye çok pozitif yaklaşıyorum. tecrübe ederken zevk aldığım bazı şeyleri şikayet edecek, söylenecek çok insan vardır diye tahmin ediyorum. yani bu kadar pozitif kalmak, kalabilmek biraz karakter ve mod ile alakalı biraz da çevrenizdeki insanlarla. bir yere seyahat ettiğimde modumu düşüren tek şey huzursuz ve güvensiz ortam oluyor. burada huzursuz veya güvensiz bir ortam görmedim, dolayısıyla gidip bosna'da banklar çok eski diyecek halim de yok. tabii ki dünyanın en güzel yeri değil ben de biliyorum.
  • bugun bosna savasini bizzat yasamis biriyle muhabbet etme sansim oldu. savas baslamadan once ogretmenmis. sirplar gelip saraybosna'yi tepeden goren tum daglara silahlar yerlestirmeye basladiginda halk huzursuz olmus. sirplar "askeri tatbikat yapiyoruz, onemli bir sey degil" demisler. bu arada el altindan sivil sirplara da tufek dagitiliyormus. hazir olduklarinda ise bir gecede tum hayatlari kaymis.

    bahsi gecen teyze almanya'ya gocmus. ogretmenligi gecerli olmadigi icin evlere gundelige gidiyor. surekli savas isteyen klavye basi artislerine selam olsun.
  • bugün döndüğüm, yeşilini, enerjisini ve sıcak insanını sevdiğim, çok “bizden” bulduğum ülke.
    rehberlik etmesi için bazı noktaları paylaşmak istiyorum.
    biz saraybosna gidiş dönüş yaptık bu gezimizde. tur ile gitmedik, kendimiz aldık uçak biletlerimizi. 3 gece saraybosnada konakladık. toplam 4 gün kaldık.

    1,5 gün kadar saraybosnada gezdik. çarşı ve çarşı civarındaki hüsrev bey cami, medresesi ve müzesi yine çarşı civarında bulunan ve sırp katliamına uğramış insanların hikayelerini anlatan bir müze (museum of crimes aganist humanity and genocide), teleferikle yukarıya çıkarak şehrin tepeden görülebildiği hatta vakit olduğu takdirde 2 saatlik bir parkurda trekking yapılabilecek bol oksijenli trebevic dağı bizim saraybosnada gezdiğimiz yerlerden. ayrıca çarşı civarında vede yürüme mesafesinde farklı katedraller, camiler, bir adet yahudi müzesi mevcut. yine çarşı bölgesine 2 km kadar bir yürüme mesafesinde ulusal müze ve tarih müzesi var görülebilecek.
    (ulusal müze arkeolojiye ilgi duymuyorsanız sıkıcı gelir diyebilirim, roma kalıntıları var zira bolca)

    bunun dışında bir tam günümüzü çevre illere ayırdık. sırasıyla konjic, mostar, blagaj ve kravice şelalesine gittik. konjic’in eski bir köprüsü var görülebilecek. mostarın da köprüsü, iki adet bilinen camiisi ve bir de osmanlı mimarisini yansıtan bir ev (muslibegovica kuca). camiilerin bir özelliği yok bence, hatta karadjoz bey camii bursa yeşil camii ve türbesinin çok bakımsız hali gibi, koski mehmet paşa camiinin de avlusu biraz renkli denebilir belki. mostar köprüsü en keyiflisi, köprü civarında mini mini dükkanlarıyla sevimli bir çarşı var. ayrıca köprünün girişinde köprünün tarihini anlatan bir müze de mevcut. çarşı civarında köprü manzarasını daha iyi seyredebileceğiniz restoranlar mevcut.
    blagaj bölgesi ise “buna” şehri sınırlarında bir bölge. burada bir alperen tekkesi var. tekke kayaları içine doğru tam bir inziva alanına inşa edilmiş eski ahşap bir ev esasında. “buna” nehri de tekkenin yanından akıyor. nehire sıfır restoranlarda yemek yenebiliyor. nehir, doğa içinde sakince oturmak ve tekkenin manzarası güzeldi, başka ekstrası yoktu (herhangi bir bilgilendirme vs) diyebilirim.
    son olarak da kravice şelalesine gittik. burası bir milli park alanı içerisinde. trekking de yapılabilecek bir bölge. gerçekten çok çok güzeldi şelale. ayrıca uygun mevsimde gidildiğinde yüzülebiliyormuş. buraya arabasız gitmek biraz sıkıntı olabilir kanımca.
    bir de saraybosna havaalanına yakın gezilecek “tünel” diye bir yer var. burası aslında bir köy evi, müze haline getirmişler. savaş döneminde kuşatma altındaki bölgedeki insanlara erzak yardımı yapabilmek, yaralıları farklı bölgelere taşıyabilmek için yeraltında inşa ettikleri tüneli anlatan bir müze burası. bence gitmişken görülmeli.

    görülebilecek yerler dışında, kalınacak yer olarak biz guesthouse kandilijde kaldık. çarşıya yürüme mesafesinde olması, temiz ve ferah olması sebebiyle konaklama için tavsiye edebilirim.
    yemekler makedonya ve arnavutluk ile karşılaştırdığımda bizim damak tadımıza çok daha uygun diyebilirim. cevap dedikleri köfteleri çok çok lezzetli. kişisel fikrim etleri istanbuldaki herhangi bir restoranınkinden daha iyi, kaliteli.
    biz saraybosnada çarşı içerisinde mrkva diye bir dükkanda köfte yedik, çok temiz ve lezzetliydi. ayrıca biraz daha şık bir restoran olan “pivnica hs” de saraybosnada biraz pahalı; ancak temiz yemek yenebilecek bir yer.
    mostarda ise urban grillde yedik, orası da aynı şekilde çok temiz ve lezzetliydi (bu arada urban grill, mostarda köprü manzarasının çok iyi olduğu yerlerden)
    ayrıca börekleri bizimkilere göre çok çok iyi. daha az yağlı ve daha bol malzemeliler. özellikle kıymalı börekler soğansız ve bol kıymalılar. biz böreği çarşıda bosna börekçisinde yedik. ıspanaklı, patatesli, peynirli, kıymalı çeşitleri var. ek olarak börekleri yoğurtlu olarak da denemenizi tavsiye ederim.
    bir de daha önce pragda da yediğim dönere benzeyen hamurlu tatlıyı burada da bulduk. trdelnik’in bu tatlısının elmalı tarçınlısı favorim oldu.
    ek olarak pivnica hs’de tattığımız kuru etin bir eşini, çarşıda sebilin arka tarafında bulunan “mujanic” isimli kasaptan aldık, tadının süper olduğunu belirteyim. ayrıca etin fiyatı da tr.ye göre ucuz.

    ulaşım konusunda; havaalanından “centrotrans” isimli otobüsle şehir merkezine kadar gelebilirsiniz. merkez son durağı bu otobüsün. saraybosna içinde her yer yürüme mesafesinde. (en azından bizim gittiğimiz yerler bu şekildeydi)
    çevre illere ise özel bir araba ile gittik. aslında tren ve otobüs alternatifleri mevcuttu. tren sabahları saat 7 ve öğleden sonra 3te varmış mostara. otobüs ise saat başı kalkıyormuş. otelde resepsiyon görevlisi bu şekilde iletti bize; ancak biz kraviceye gitmek istediğimizi söyleyince ulaşımın ve saatlerinin uygusuz olabileceğinden endişelendiğimiz için, kendisi bir arkadaşını ayarladı. bir nevi özel tur yaptık arabayla. bu kişi bizi (4 kişiydik) otelden alarak belirttiğim rotada gezdirerek otele geri bıraktı. gezdiren çocuk ingilizce biliyordu ve anlaşmak konusunda sıkıntısı yaşamadık.
    son olarak; bosnayı çok sevdim. insanları yakın geçmişteki savaşa rağmen toparlanmış görünüyordu, enerjileri pozitif ve sakindi. saraybosnayı tamamen eski bursaya benzettim, teleferiği, çarşısı, bedesteni, trebevic dağı eteğindeki sevimli evleri ve türbeleriyle.
    bence en azından bir defa görülmeye değer bir ülke.
  • adriyatik kenarinda topragi olan ulke. sahildeki neum kenti bosna hersek'e baglidir. denize siniri yaklasik 5 km'dir.

    neum kenti tamamen bir hirvat sehri olmasina ragmen bosna topragidir. hikayesini de anlatalim. bosna savasinin sonunda sinirlar cizilirken donemin cumhurbaskani suleyman demirel neum kentinin bisna hersek sehri oldugu konusunda baris konferansinda inanilmaz bir propaganda yapmis ve onun girisimleri sonucunde neum bosna hersek'e birakilmistir.

    bosnalilar bu yuzden demirel'i cok severler.

    edit: demirel hikayesini bir bosnaktan dinledim. onun yalancisiyim.
  • 1992'den 1995'e kadar, avrupa'nın 2. dünya savaşı'ndan sonra gördüğü en büyük katliama sahne olan, buna rağmen yine aynı avrupa'nın sadece bakmakla yetindiği, başkenti dünyanın en güzel başkentlerinden biri olan saraybosna olan ülke
  • boşnak kökenli bir türk'üm. tüm sülalem sırplar ile hırvatların bize yapmış olduğu baskıdan ve savaşlardan dolayı türkiye cumhuriyetinin kurulmasından bir kaç yıl önce %90'ı türkiyeye göç etmişti. bosna'da sağ kalıp yaşayanlarda 90'lı yılların başındaki bosna katliamından sonra almanya'ya göç edip tamamen dağılmışlardır. şimdi bosna'da 1 tane bile akrabam kalmadı. düşünün yani.

    işte böyle bir ülkeden söz ediyoruz ama hala daha bazı denyolar kalkmış bosna-hersek bize neden 10-12 puan vermedi yuaa diyorlar. be amınakoduklarım ülke'de adam akıllı boşnak yok ki! kim atacak bize oyu ha? bilip bilmeden konuşmayın, gerçek bir boşnak gidipte hayatta sırbistan'a ya da hırvatistan'a oy falan atmaz. adım gibi eminim tüm boşnaklar mutlaka oy atmış türkiye'ye. ama şöyle bir şey var ki; bosna-hersek'in zengin nüfusunu oluşturanların büyük bir çoğunluğu sırp veya hırvat kökenli olanladır. sırplar ve hırvatlar 20 oy gönderiyorlarsa, boşnaklar en fazla 2-3 oy yollamışlardır. ve bu puan farkı ondan dolayı çıkmıştır. ayrıca belli ki jüri oylamasından da puan falan alamamışız. o da gayet normal çünkü; afedersiniz ama yarrak gibi bir şarkıyla katıldık yarışmaya. can çok tatlı çok sevdiğiniz bir adam olabilir ama şarkısı ciddi anlamda çok vasattı. canlı performanstaki sesi ise tam bir faciaydı.

    bu sebepten hakkında daha fazla atılıp tutulmaması gereken ülkedir. daha fazla rezil olmayın.
  • olaya belki direk giriyorum ama şunu herkes bilsin bir kere türklerden nefret etmiyorlar.

    bosna hersek'in dört bir yanını gezdim. boşnak değilim. sırp değilim. hırvat değilim. karadenizliyim.

    polisler sık sık çevirme yapıyor, bunda eleştirilecek birşey olduğunu düşünmüyorum. deli gibi rüşvet olayı var. ama bizi yerel halk baştan uyarmıştı. yani rüşvet olayı sadece yabancılara özgü bir durum değil. biz gittiğimizde yolda çevirme yapıp bosnalı bir arkadaşımızdan rüşvet kopardılar. halk bu durumdan çok rahatsız.

    aliya izzetbegovicin mezarında koca koca kameralarla kimseden izin almadan çekim yaptık. iki tane boşnak teyze geldiler. nereli olduğumuzu sordular. arkadaşımız dediklerini çevirdi. istanbul'a gelmek istiyorlarmış camii gezmeye. hayır dualarını aldık durup dururken. gittiler. türkleri sevmedikleri yok. ama belki adamına göre muamele yapıyorlardır onu bilemem. izzetbegovic'in mezarının kenarında su yolu gibi oyuk bir çember var, oradan sonra dikkatli olmak gerekiyor.

    bašcaršija'da dükkanlarda "türk çayı bulunur" yazıyor. nargile ve türk kahvesi içip tavla oynuyorlar (tavlaları bokum gibi). türk kahvesini kıtlama içiyorlar. istanbul'a gelmemiş boşnak çok az. kime sorsan türkiye'de bir yere gitmiş. çok ama çok fazla insan türkçe biliyor. garip bir şekilde marmara üniversitesi'nde okumuş öğrenci sayısı çok. sebebini bilmiyorum. ramazan'da içmiyorlar. barların çoğu kapalı. çünkü çok küçük bir topluluklar ve ayıplanma kültürü var. dindarlar ama kesinlikle yobaz değiller. kimse kimseye birşey demiyor fakat yine de oruç tutmayan kişiler bu duruma özen gösteriyorlar.

    türkler'den nefret edene kadar nefret edecek çok kişileri var. ülke dönmüş kevgire. her yerde top izi tüfek izi.
  • ''gözlerinin önünde savaş oldu, katliam oldu. peki bu dış güçler, bu şovenistler bosna'ya neden demokrasi(!) getirmediler? çünkü bosna hersek'in petrolü yoktu...''

    uğur mumcu
  • bundan tam 17 yıl önce bağımsızlığını ilan eden güzel ülke!.. gitmesem de, görmesem de yugoslav bakıyyesi olarak benim ülkem... osmanlı öncesinde dini nedenlerle haçlı orduları tarafından, birinci ve ikinci dünya savaşları sonrasında ve 1992 savaşı'nda ise aşırı milliyetçi sırplar ve hırvatlar tarafından sürekli soykırıma tabii tutulan ama asla yok edilemeyen, bu varoluş mücadelelerini sekiz yüz yıldır sürdüren onurlu, cefakâr, fedakâr, kahraman kişilerin, ahlaki öğretilerine sıkıca sarılarak onursuzluk batağına sapmadan alınlarının akıyla her türlü zorluktan çıkanların diyarı bosna hersek!... tito sonrasında " bratstvo i jedinistvo" nun anlamını tek tarafa çekmeye çalışanların egemenliğinde birlikte yaşamaktansa cesurca bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir bugünde...hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir zambağın solmayacağını, çiğnenemeyeceğini göstermişlerdir baharın bu ilk günü ile! bir baharla üzerindeki kanlardan ve yeşil çizmelerin çamurlarından silkinen zambakların ömür boyu yeşil kalması dileğiyle... barıştan yana tüm bosna hersek'lilerin bağımsızlıklarının yıldönümü kutlu olsun!

    sretan vam dan nezavisnosti!
    sve najbolje...
hesabın var mı? giriş yap