• vıcık vıcık diyerek özetlenebilir bu mekan sanırsam. havada uçuşan hormonlar iki dakka rahat vermeyen abazalar vokalistin ağzına girebilmek için birbiriyle yarışan grupiler ve piyasa müzik.
  • isminden dolayı budistlerin sık sık protesto ettiği lüks restoranlar zinciri.

    zira budizmin temel manevi prensiplerini oluşturan 5 hükümden sonuncusu, alkol ve sarhoşluğa yol açan her türlü maddeden uzak durmayı salık verir.
  • üniversiteli genç kızlarımızın sahnenin önünde hemen her grubun solistine dil çıkarmak suretiyle yavşadığı bardır. ama henüz don fırlatanı görmedik. genelde müzik kültürü olan, rock insanları gelir ama arada sırada kıro tipler de görülebilir. hatta bir kaç kez kavgalara da şahit olunmuştur burada. garsonları süper adamlardır, sıkış sıkış ortamda şaftı kaymış tiplere sulu biraları da kakalarlar. öpüşmek ve hatta yiyişmek isteyen yeni yetmeler üst katı tercih ederler. gecenin ilerleyen saatlerinde 10 santimetrekareye bir insan düşebilir. merdivenin basamaklarına oturulur. tuvaleti de acayip dardır, işerken kafanızı eğmeniz gerekir. böyleyken böyle.
  • özellikle erken dönem buddha bar albümlerini çok severdim. bilhasa karunesh gibi, tulku'nun spiral dance'ı gibi, amon ra gibi, back to marrakech gibi, saracen gibi, onon mweng gibi şarkılar 2000li yılların başında çok derin yaralar açmıştır içimde.

    o henüz hala analog dünyadaki yaz gecelerinde gece 3lerde yatağa uzanır, hipnotize olmuş gözler ve sanki donup kalmış dışardaki gökyüzü, karanlık ve sıcakla bunları dinlerdim. bir tek buddha bar yoktu gerçi.. loreena mckennitt bu histeri şöleninin, yürüyüşünün en önünde yürüyen parlak kraliçeydi, loreena mckennitt bir galadriel gibi büyülerle kendimden geçirirdi beni ve era yahut enigma gibileri, dead can danceler beni çok köhne ve kıpkırmızı, cehennem gibi fokurdayan başka yerlere çekerek sancıyı derinleştirirdi.

    sonra aradan yıllar geçti, aradan rock müzikler, elektronikler, indieler, ne olduğu belirsiz çok şey geçti.. şimdi son 1 yıldır, aradan geçen 17, 18 yıldan sonra yeniden buddha bar'a ve beraberinde getirdiklerine dönmüş durumdayım. tutunamayanlar'ın ilk sayfasındaki o kadim cümleye benzerce söylemek gerekirse, o günlerde her şey bir bakıma çok karışık ve belirsiz ve bir bakıma da çığrından çıkmıştı. hislerimi anlatamıyor, çözemiyordum.. ancak bugün sanırım buddha bar ve beraberinde gelenler için bir iki şey diyebilirim.

    karuneshleri ya da tulku spiral dance gibi parçaları dinlerken hissettiğim şey sanıyorum ki öncelikle histeri ve bedenimden taşma, ardındansa kırgınlık.. 17 yıl önce bir türlü çözemediğim o lanet şey, o berbat his kırgınlıktı. bugün anlıyorum. çünkü bu şarkıları dinlemek, yaşanılması gereken esas dünya yerine yanlışlıkla bitip tükenmiş ve büyülerinden yoksun kılınmış aşağılık bir dünyada süründüğüm yönünde bana imalarda bulunuyordu ve benim canım çok yanıyordu.

    nitekim dünya yeni bir araba taksitine girmekten, çıkılacak tatillerden ve sıradaki sevişilecek insandan ibaret olabilecek denli yoksun ve fakir bir yer olamazdı, daha büyük şeyler olmalıydı. işte bu şarkılar böyle bir dünyanın aslında varolduğunu, daha büyük ruhsal doyumlara ve anlara ulaşabileceğimizi gösterirken, ne yazık ki bir yandan da o dünyayı fena bir şekilde kaçırdığımızı gösteriyordu.

    son 1 yıldır yeniden buddha bar'a ve devamındaki diğer gruplara döndüm.. hayat beni iş yaşantısıyla ve beraberinde gelen, hiç susmamaya yemin etmiş ve sürekli bir şeyler beklentisinde olan insanlarla köşeye sıkıştırmaya, beni delirtmeye ve öteki yetişkinlerden biri oldurmaya çalıştıkça ben kendime zaman ve mekan koridorlarını kan ve ter içinde de olsa açıyor ve karuneshler dinliyorum.. ve o dünya hala yaşıyor, rönesans gibi haşmetli, çöl gibi ıssız ve sırlı, gece gibi dişi ve ıslak o dünya hala yaşıyor. ama ben uzun zamandır görmesini unuttuğumdan öldü sanmıştım.

    insanlık olarak güzel şeylerden daha çok çirkin şeyler yaptık ve güzeli öldürdük, ama kendi adıma bunun kendi hayatıma taşmasına, o içli dünyanın ölmesine izin vermeyeceğim ve buddha bar, era, enigma, loreena mckennitt gibi isimler ne zaman düşecek gibi olsun beni hala ayağa kaldırıyor.
  • serinin 13. albümünün 1. cd'si iddia ediyorum bu güne kadar yapılmış en iyi chill out-lounge toplamalarından biridir.
  • şunun yüzünden günlerdir deep house dinlemeye düştüm.
    https://open.spotify.com/…rce=copy-link&dl_branch=1
  • daha cok yahudilerin, turklerin ve diger yabancilarin ragbet ettigi unlu bir paris baridir. hotel crillonla abd buyukelcilik binasi arasindaki sokaktadir. cuma cumartesi geceleri barina bile rezervasyonsuz girmek imkansizdir. yemekleri daha cok fuzyon tarzi olup pahalidir ancak bardaki fiyatlar istanbulla karsilastirildiginda daha makuldur. yemek servisi bitene kadar daha agirbasli sarkilar calar, ardindan da cosarlar. ozel bir durum olmadigi surece paristeki barlarin cogu gibi sabah 02:00'de kapatirlar. turkiyede bayram, yilbasi vs tatiller oldugu vakit turk turist akinina ugrar. turkiyede uzun zamandir gormediginiz arkadaslarinizla hatta mahsun kirmizigulle bile karsilasabilirsiniz.
    5-6 yil once franchising yontemiyle istanbulda da bir sube actirmislardi.

    http://www.buddha-bar.com/

    (bkz: le man ray)
  • muzik endustrisinin pazarlayacak yeni bi sey bulamayan isletmecilerinin 3. dunyadan calip technoyla harmalayarak sosyete cocuklarina mistik muzik diye yutturduklari albumler dizisi..
  • cumartesi geceleri planet adlı eğlenceli grubun sahne aldığı kadıköy 'ün en iyi canlı müzik mekanı.
  • suitcase performanslarini izlemeyi, kucucuk olmasina ragmen dumanli sicak ve kalabalik ortamini, tahta tabaninda ziplamayi, sulu birasini bile oslediiim yer..
hesabın var mı? giriş yap