• kitabına eşşek kadar 2012: marduk'la randevu başlığı attığı halde, bu (salak) başlığı bile savunamayan yazar müsveddesi.

    yanıldım dese eyvallah. onu da diyemiyor. derki karalamasında söyleşisi çıkmış. şıracı soruyor:

    "yine kitabında 3661 yıl önce marduk’un yaklaşması döngüsünde yaşanan süreçte thera yanardağı’nın patlamasından ve uygarlıkların yıkılışından bahsediyordun. nitekim girit uygarlığı gibi dev bir uygarlık yıkılmış, mısır eski gücünü kaybetmiş ve dünya üzerinde birçok değişiklik yaşanmıştı. 2012 içinde thera’nın yani şimdiki santorini adasının olduğu yerde ciddi sismik hareketler tespit edildiği ve yanardağın tekrar patlayabileceğine dair haberler okuduk sürekli. bununla birlikte yine kitabında okuduğumuz ve 2012’de yaşanabilecek marduk yaklaşmasının yaratabileceği siyasi etkilerden bahsediyordun. neredeyse hepsi ve fazlası da gerçekleşti. sen nasıl görüyorsun geçirdiğimiz bu süreci? beklediğinden azı mı oldu, fazlası mı? beklemediğin şeyler de yaşandı mı?"

    bozacının cevabı:

    "doğrusunu söylemek gerekirse, benim düşünebildiğimden, öngörebildiğimden de fazlası yaşandı, yaşanıyor ve yaşanacak gibi de görünüyor. son on yılda yaşanan büyük doğal afetlerin bir iki tanesi bile, binlerce yıl önce karşılaşılsa ciltlerce mit ve efsaneye yol açardı: sumatra, çin, şili, japonya depremleri; katrina kasırgası ve asya'daki tayfunlar; muson rejimlerinin değişmesi ve asya'yı son yıllarda vuran seller; dünya için giderek büyük tehdit oluşturmaya başlayan kuraklık ve sert iklim değişimleri gibi. sosyopolitik anlamda da giderek kaotik hale gelen bir değişim sürecinden geçiyoruz. kısacası, bir tek "marduk" yok görünürde, ama öngörülen etkileri fazlasıyla hayatımızın içinde. benim tahminim, 2009 civarında bu gök cisminin izlenebilir hale gelmesiydi, bu gerçekleşmedi. nedenini bana sormayın, yörünge işlerine ben bakmıyorum :) nedenlerden çok, sonuçların ve hayatı etkileyen koşulların önemli olduğuna inanırım. bulduğum astronomik korelasyon doğru muydu, yanlış mıydı, bilemem; ama öngördüğüm etki ve sonuçların fazlasıyla doğrulandığı ortada."

    tabii yavrum. 4500 yıldır dünyada hiç afet, deprem vs. olmamıştı. olanlar son on yıla sıkıştı.

    şıracının pası:

    "en çok güldüğüm de senin ülkenin bir yerinde koloni oluşturduğun ve oraya müritlerinle birlikte yerleştiğine dair haberler. tabii hani bir de şirince mevzuu bu kadar popüler olmuşken ve senin de sesin pek çıkmazken medyaya çıkmaman nedeniyle söylentiler almış yürümüş. ne dersin? biz de yer var mı kurtarılacaklar arasında?"

    bozacının gol denemesi:

    "bunlar işin nasıl cılkının çıktığının da tipik bir örneği :) şirince'nin yerini haritada bile gösteremem, bilmiyorum çünkü. yazar kazancıyla evler, arsalar alınabiliyor mu bilemem, alan varsa da, benim onlardan biri olmadığım açık :) "

    yavru kuş, sen değil miydin sahilleri su basacak, istanbul güvende değil, en sağlamı ege'nin içleri, ben de oralara yerleşeceğim diyen.

    ha bu saçma söyleşinin sonunda 2012 kıyameti konusunda yüreklere su serpiyor:

    "merak etmeyin, "kıyamet" falan kopmayacak. on yıldır kopmakta olan kıyameti fark etmediyseniz, bundan sonra da bir şey fark etmezsiniz :) ha, tabii ayrıca ilgilenenlere, "fraternis" ve "kozmik okyanus" adlı kitaplarımı okumalarını da öneririm elbette; 21 aralık iyi bir başlangıç olabilir "saklı tarih"i öğrenmek ve anlamak için ;)"

    son dakika golü denemesi... ona göre son on yılda olup bitenin burak peygamberin durugörülerini doğruladığını anlamadıysanız zaten sizden bir şey olmaz. inanır gibi olanlara okumadıkları kitapları mevcut. buyurun okuyun. göz kırpması... yani siz var ya...

    bilimsel yöntemler fantazi olsun diye değil, bu tür saçmalıkların, kafa karışıklıklarının bilimden uzaklaştırılması için var. ve bu yöntemler bir günde değil; yüzyılların çabasıyla, savaşıyla oluşturulmuş.

    gerçeğin arayışında, gerizekalıların, nevrotiklerin, şizofreniklerin hastalıklı spekülasyonlarını ayıklamak için.
  • insan içine çıkamayacağını sandığım ama beni yanıltmış yazardır. en son halk tv'de gördüm kendisini. hiç de öyle yalancı peygamber havası yoktu. gerçi karşısındaki hanımın da onu sorgulayacak kapasitesi de yoktu. nihayetinde birbirlerini övüp geçtier.

    bu kadar atsam ve sonra yanılsam sanırım intihar ederdim. bu üstüne kitap yazıyor; neymiş gezi olaylarını öngörmüşmüş. gerçekten böyle tiplerin suratı manda derisiyle kaplı.

    neyse, ömrüm vefa ettiği, sözlükten uçurulmadığım sürece bu boş yazarın adını güncel tutacağım.

    sen uydur uydur yaz, yanına kalsın...

    bu çağda yanına kalmaz yavrum.
  • ortalarda pek sesi duyulmayan yazar. yıl 2010 olduğuna göre marduk'un artık gelişinin kendini iyiden iyiye belli etmesi lazımdır anlatıklarına göre zira emareleri 2009 başlayacak deniyordu hatta kendisi o dönemlerde büyük şehirlerde durmak zor kaos olabilir küçük bir ege kasabasına taşının falan tavsiyelerinde bulunduğu bir yahoo grubu vardı. kitabının devamında ise açmış olduğu internet sitesinde dünya da olan biten büyük deprem,tsunami,yanardağ patlamaları ve politik konjonktürü işte marduk geliyor ve abd ile bir takım elit kendince güvenli gördüğü yerlere kaçmaya çalışıyor gibi yorumluyordu. dünyada olan biten tüm savaşların ve üç kağıtların arkasında aslen marduk'un gelişinin bilinmesi ve bu bilgi ışığında bazı elitlerin kendini korumak için marduk sonrası dönem de güvenli yerlere taşınma işlemi olarak gösterdi.

    şu an marduk 2012 yeni basımı için yazdığı yazıda ise bu kitabı aslen insanlığın geçmişinin gelişimini ortaya koymak için yazdığını kendisinin aslen kesin bir tarih ve yaklaşan bir gezegenden söz etmediğini anlatmaya çalışıyor. bence her iki kitabıda okuması zor dahi olsa insanlık tarihine değişik açılardan bakan ilginç kitaplardır. yani marduk gelecek hepimizi sevecek kaçalım buralardan sosunu üzerine dökmesseniz daha keyifli okursunuz hele de benim gibi ne olacak durmadan artan insanların sonu gibi hikayeleri merak ediyorsanız.

    sanırım dünya kitap piyasasında benim gibi sazanların alıcısı olduğu işte dünyanın sonu ezoterik metinlerle ispatlı hem de adı altında iyi bir pazar var. bu pazarın iyi araştırma yapan, iyi yazan, iy işler yapan bir temsilcisidir.
  • 2012 de yaklaştı, bu adam hala dediklerinin arkasında mıdır acep derken derki adlı internet müsveddesinde kendisiyle yapılan söyleşisinde tam da beklediğim gibi ufaktan kıvırtmalara başladığını gördüğüm şahsiyet. söyleşiden kısa bir kesit:

    sonsuz:
    kısacası tarih 22 aralık 2012. en uzmanına soruyoruz. sabah kalktık. nasıl bir dünya karşımızda olacak?

    burak:
    şimdi, tekrar edeyim o zaman bir kez daha: bu tür dönüşüm evreleri, zamana yayılan ve çok sayıda parametre tarafından belirlenen bir süreç içinde yaşanır. bu nedenle, her şey sessiz sedasız "durağan" biçimde giderken, birdenbire 2012 yılının aralık ayı geldi ve bir şeyler değişiverdi gibi bir beklenti, bütünüyle yanılsama ve eksik düşünmeden kaynaklanıyor.

    iyi de babam, her dönüşüm şak diye olmaz ki. zaten söyleşinde fransız devrimini örnek vermişsin bu anlamda. ülkemizin kuruluşu da dahil, hiç bir dönüşüm ani bir sıçramayla olmamıştır. olamaz da zaten. ama zaman içindeki gelişimleri kendi kafandaki nihai sonuca bağlamaya çalışırsan aklın sana "sonsuz" imkan sunar. misal, günümüzdeki abd güdümündeki ılımlı islam projesini,altın nesilin nihayet baş göstermesi gibi düşünenler de vardır.

    sonuçta bir zamanlar cumhuriyette yazmış bir aydının dönüşümü, insan aklının ve psikolojisinin ne kadar tehlikeli ve kör kuyularla dolu olduğunun belgesi gibi. aman, kendi gibi insan evlatlarını diri diri kesip kalplerini tanrılarına kurban eden insansı varlıkların kültürlerini 21. yüzyılda rehber edinenlerden sakının. bugün de sokaklar 3 kuruş için adamın boğazını kesen manyaklarla dolu. ama en azından bunların hastalıklı beyinlerini kendimize rehber edinmiyoruz. umarım 25. yüzyılda birileri çıkp ta bu serserileri aslında kadim bilgeliğin taşıyıcıları olduğunu falan düşünmez.
  • nihayet 2012 yılındayız ve ortada sayın yazarın işaret ettiği hiçbir şey yok. olmayacak da. zaten önsözünü engin ardıçın yazdığı bir taslak yazarından ne beklenebilir ki? 2013 yılında bunları tekrarlamak dileğiyle.
  • 2014 yılına geldik. onun öngördüğü gibi 2012'de bir şekilde kıyamet gibi bir dönüşümün olmadığı açık. onun yerinde olsam insan içine çıkamam. sakın bir başka kitap yazmasın. ağaçlara yazık.
  • mardukta neymiş kıyamet mi geliyormuş gibi düşüncelerle kitabını aldığım ancak kitabındaki dinlerin kökeni üzerine sunduğu tarihi gerçekleri okuduktan sonra dinden imandan çıkmama neden olan şahsiyet.
  • bugünden sonra benim için sadece spekülatif gazetecidir. ha kitabının yere sağlam bastığını zaten düşünmüyordum, o ayrı, ama bir ihtimal vardı. gerçi bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin ?
  • wikipedia'daki ingilizce makaleyi tamamen kendisinin yazdığı biraz fazla belli olmaktadır.

    utanmasa bir yere "i also wrote a few poems, there are cool man, really!" filan diyecekmiş gibi...
  • alternatif tarihe ilişkin kitaplarıyla bugüne kadarki bütün okumalarımı gözden geçirmeme sebep olmuş yazar.

    insanlık tarihinin nasıl yazılacağı (kurgulanacağı) sorusuna verilecek yanıtlar , türümüze özgü geçmişi ve yarını bilimsel veriler aracılığıyla nasıl modelleyeceğimizi de belirler. bu yüzden, bir ucunda yahudi-hristiyan geleneğini diğer ucunda antik yunanla devamlılık iddiasındaki aydınlanma geleneğini taşıyan (ve ağırlıklı olarak son 300 yıldaki gelişmelerle batı dünyasında şekillenen) hakim paradigmanın nasıl bir insanlık tarihi kurguladığı, burak eldem'in alternatif tarih kitaplarındaki ana soruyu oluşturuyor.

    batı dünyasında rönesansla başlayan ve 18-19.yüzyıllarda doruğa ulaşan "eski uygarlıklara karşı duyulan ilginin" giderek gelişen bilimsel disiplinler içine hapsedilmesi, alternatif tarih yazıcılarının yorum ve iddialarından oluşan geniş bir külliyatın gözardı edilmesine de yol açmıştır. işte burak eldem özellikle mardukla randevu kitabında türkiye'de yazılan ortalama bir sosyal bilimler makalesinde bile göremeyeceğimiz titizlikle bu külliyattan referanslar eşliğinde kendi alternatif tarih sentezini sunuyor. bu sentezin özgünlüğü ve spekülasyonların dayandığı kaynak ve analizler elbette tartışılabilinir (ki kendisi de yorum ve açıklamalarında ihtiyatlı davranarak okurun zihninde farklı olasılıklara yer bırakıyor) ama verdiği emeğe ve zihinsel iştahına saygı duymak gerekir kanımca. zira ülkemizde bu özellikleri bir arada bulunduran insan sayısı pek de fazla değil.
hesabın var mı? giriş yap