• gittigim gordugum begendigim ve ilgilenenlere yardimci olmak icin cilgin attigim, kardeslik ve yaraticilik temali parti. gideceklere, gitmeseler bile gitmis gibi yapip arkadaslarina anlatacaklara sesleniyorum:

    1 hafta surdugu rivayet edilir ama aslinda 2-3 gun daha rahatca eklenir, nitekim sonlara dogru "biz simdi normal hayata nasil donucez" sorusundan kaynaklanan bir uyusukluk haliyle, donus mutemadiyen erteleniyor.

    hersey disaridan getirilir. orada pek fazla sey satilmaz, genelde kahve alimina ragbet vardir, geri kalan eksikler baskalarindan tedarik edilir. sonucta hippi ruhu hakim ortama, biri sizden tencerenizi istediginde vermemezlik etmeyin, ortami mahvetmeyin.

    insanlar oraya kalabalik gruplar halinde, arabalar dolusu esyayla gelirler. dahasi bir festival oldugu icin, bazilari sergilenecek "eserler" de getirir. burada spoiler yapip gordugum eserlerden bahsetmeyecegim, tek diyebilecegim hersey mubah felsefesine sadik kalin.

    en onemli kelime "creativity". herkesi, her gordugunuz sacmaligi bu kelimeyle ovmeniz farzdir. siz de mumkun oldugunca cok ilginc ve sacma sey getiriniz ki ortamin eglence entropisi artsin. nargilem vardi mesela, cok sukse yapti. ozellikle boyle oryantal, etnik seyler gereginden fazla ovulur bu hippiler tarafindan, eglenceli olur yani.

    kumar fuhus ve eroin ucgenindeki bir batakhane degil burasi, allahin colu! gece ateslerin etrafinda fire spinning yaparken kafayi bulmus insanlarin kimseye bir zarari olmuyor, rahat olun. (yalniz ufak tefek hirsizliklar ya da kavgalar da olmuyor degil; 30 bin kisinin her biri de rahibe teresa kivaminda olmayacak elbette)

    turklugunuzu saklamayin sakin. bazi arkadaslar daha cool gorunmek icin italyanim, ispanyolum ayagi cekiyor, hic gerek yok. turk olmak demek kafadan ilk gecenizde 200 kisiyle tanisip, bu olayin ne kadar ilginc birsey oldugunu defalarca duymak demektir. ayrica ozellikle san francisco taraflarindan gelen ve az cok parasi bulunan hippiler, arada sirada dunya turuna ciktiklarindan, turkiyeye daha once gelmis ve cok memnun kalmis bir suru insanla tanisip sasirmaniz olasidir.

    geceleri cok cok cok soguk oluyor, bunu hafife almayin. ciddi colden bahsediyoruz. mutlaka bir suru battaniye alin, birileri unutmus olacagindan fazlalarinizi insanlara verirsiniz. ha bu arada unutmadan, bu tip alis verislerde para kullanilmaz, adaba aykiri. degis tokus esasina dayanir hersey, ama ortadogulu kanimizin etkisiyle de pazarliga girismek iyi degil. amac ticaretten kar edip, colun valisi olmak degil muhabbet olmasi sadece, o yuzden bol bol degis tokus yapin.

    kalabalik gitmek tabi ki daha eglenceli ama yalniz kalma gibi bir derdiniz olmaz, bu kadar laubali insan bir yerde bulunmaz cunku. sadece icip sicmaya gelmis white thrashler oluyor tek tuk, bir tek onlardan uzak durun. bir dikkat edilesi husus da su olabilir: katildigim sene katilanlardan birisi bir ucak getirmis, onu cakti yere. ertesi gun bir baskasi da kalabaligi iskalayip dustu. 30-40 bin deliyi bir araya koyarsan boyle olur.

    tek amaciniz seks ise bu amactan vazgecin derim. yani seks yapmayin demiyorum, zaten buyuk ihtimalle istemeseniz de yaparsiniz, fakat kari kaldirmak icin cluba gelmis amele misali, millet guzel guzel cilgin atarken, siz orada bir kosede kizlari, oglanlari kesip, kendi kendinize stres yaparsaniz olmaz. icin, sicin, ilk hedefiniz bu. bol bol hoplayip ziplayin, abuk subuk muhabbetlere girin, delirin. amac eglencedir, kimsenin kimseden utanmadigi guzel bir ortamdasiniz, icinizde kalan ne varsa yapin; seksi her zaman yaparsiniz

    fiyatina gelince... tuzlu biraz, zamanina bagli olarak 175-200-225-250 ve kapidan 300-350 dolar kadar. sonucta en guzeli, biletleri bir yil onceden indirimli almak, o zaman yari fiyatina alinabiliyor. eger cok gec kalirsaniz, karaborsacilara bakin (craigslist.org gibi yerlerde) bazilari ellerinde patlayacak diye ucuza aldiklari fiyattan satarlar.

    unutmadan, festivalin son gunune kadar bekleyin. burning manin asil olayi son gun yakilan dev tahtadan adamdir. adam yikilinca enkazin etrafinda donup firespinning yaparlar, saatlerce surer bu final. uzaktan bakmayi tercih edin derim, zira gercekten muazzam bir manzara. coldesiniz, gokyuzu o kadar muhtesem ki samanyolunun bulutsulugu gorunuyor ve uzakta atesten bir insan guruhu...
  • ulan bu burning man'in olayı, para geçmemesi, ilkel insanlar gibi eğlenmek, deli saçması kıyafetler giymek, kendinden geçmek falan değil mi? en azından afrikadaki öyle diye biliyorum. hatta telefon bile çekmiyor falan diyorlardı.

    eh gördüğüm tüm fotoğraflara bakarak diyebilirim ki burning man kocaman bir podyuma dönmüş. herkes şıklık yarışında, selfieler atılıyor. makyaj had safhada.

    çakma hippi mekanına dönmüş resmen.
  • imanuel 2004'te entry girmiş, kimse ilgilenmemiş. yıl 2017 şeyma subaşı ve yeni türkiye zenginlerinin evlatları instagramdan coşturunca; ağğbiii çok kuuuul olmuş.

    söyleyeceklerim bu kadar.

    ekşisözlük çok bozdu mu bozmadı mı tayfası aslında bu başlıkta ki entry dağılımından bile konuya ayıkabilir. ya da ayıka...
  • hayal dunyanizda utopik bir sehir olsun ve o sehri cok seveceginizi, tam da boyle bir yerde yasamak istediginizi dusunun. sonra bu utopyanizdaki sehrin guzelliginin 100 kat guzelliginde bir yerin oldugunu hayal etmeye calisarak beyninizi zorlayin. iste tam orasi burning man ya da sehir adiyla black rock city.

    cep telefonunun, elektrigin, suyun, teknolojinin ve en onemlisi paranin olmadigi bir yer burning man. bir festival degil, bir kamp alani degil. cok daha otesi. herkesin yemegini, icecegini, yatagini, sanatini, kiyafetini kisaca herseyini ucretsiz paylastigi, herkesin birbirine karsi insancil yardimsever oldugu bir yer orasi. hayatimda kendimi en guvenli hissettigim en cok eglendigim yer ayni zamanda.

    2013 nufusu 68 bindi, 28 yildir duzenli olarak her sene artan bir nufusu var. kurallar insan sayisiyla her sene artsa da ozgurlugun en ileri duzeyde oldugu sehir orasi. burada ne kadar yazarsam yazayim, ne kadar anlatirsam anlatayim, ne kadar hakkinda video izlerseniz izleyin gitmeden hayal edemeyeceginiz kadar olaganustu bir yer. gunun 24 saati her saniye binlerce etkinlik var. her turlu muzik konserinden, degisik konseptli partilerinden, spor musabakalarindan, sanat arabalarindan, resim sergisinden, yogasindan, yarislarina kadar surekli her yerinde farkli bir etkinlik var sehrin. bir hafta boyunca hic uyumazsaniz yine cok seyi kacirdiginizi dusunebilirsiniz. cok cok buyuk sanat eserleri var sehrin her yerinde ve hepsi sifir para gozetilerek sadece gonullu olarak bu sehir icin yapilmis.

    28 yildir duzenlenen etkinlikte bebeginden, cocuguna, yaslisina gencine her kesimden cok fazla insan var. bu sehirde dogup buyuyup her sene katilan binlercesi var. sehirde nikahini kiyan, cocugunu doguran, torunuyla gelenler var. bu sehirde normal hayatta olmayacak her turlu guzellik var. bu sehirde sasirma diye bir duygu yok. cunku hersey dunyadan farkli ve herkes kendisini kisiligini hicbir cevre baskisi gozetmeden istedigi gibi yasayabiliyor. elglence de burda, ozgurluk de burda, cilginlik da burda, insanlik da burda, paylasim da burda. olabilecek en olumlu sifatlarin hepsi birlesip burada toplanmis. normal hayattaki sacmasapan binlerce davranisin, aliskanligin, olayin ne kadar anlamsiz oldugunu daha bir iyi anlayabilirsiniz bu sehirde.

    bu kadar guzelliginden bahsettikten sonra bundan sonra gidecekler icin de ufak tavsiyeler vereyim de yardimim dokunsun. bu sehre hiçbir şey goturmeyip, elbise bile giymeyip giderseniz hic sorunsuz guzel bir hayat yasayabilirsiniz o bir hafta boyunca. fakat tabi herkesin kendi ihtiyacini ve paylasim adina baska ihtiyaclari da goturmesi beklenen durum. temel ihtiyaclar zaten internette her yerde bulunabilecek seyler. su, gaz maskesi, deniz gozlugu, el feneri, renkli kostumler, cadir, uyku tulumu vs.. bunlar disinda en temel ihtiyac bisiklet. sehrin simgesi bisiklet cunku. sanat arabasi olmayan herkesin bisikleti var sehirde. yurumek cunku zor o buyuk sehirde, bisikletiniz olsa bile cok yuruyeceksiniz. olmadigi durumda dusunemiyorum. sehirde herkesin gecici kullanabilecegi bisikletler var o isinizi gorecek. cogu tematik kampta banyosundan, mutfagina kadar her turlu ihtiyac var, o kamplarin coguna festival oncesi kucuk bir ucret karsiligi kaydolabiliyorsunuz. kolonyali mendilden, sprey suyuna, gatorade icecegini ve konserve yemekleri bol bol alirsaniz temizlik/yemek/icmek gibi en temel sikintilarinizi bir hafta boyunca hic yasamazsiniz. zaten belli bir esik noktasi sonrasi hicbir seyi kafaya takmadginizi ve her turlu ortama uyum sagladiginizi farkedeceksiniz. normal hayatta uykucu da olsaniz orda sehrin buyusu ve guzelligine kapilip hic uyumayadabilirsiniz. kendinizi birakin, rahat olun, plan yapmayin, bir suru yapilacak, gezilecek, gorulecek sey sizi bulacak zaten, cekinecek, korkacak hicbir durum yok. gercek hayattaki onceliklerinizin, aliskanliklarinizin pesinden gitmeyi birakip cok olumlu degisimler kazanacaksiniz sonunda, bunu bilerek o anlarin tadini cikarin.

    burning man'in kotu yanlarina gelince, yilda bir kez yapiliyor ve sadece 8 gun suruyor. ilk 5 gunu artarak dinamiklesen sehir, son 3 gun azalarak bosaliyor ve sessiz bir yere donusuyor. burning man sonrasi normal hayata, ayni sacmaliklara, sikintilara, ozellikle is hayatina donmek cok pis koyuyor. bir de 2014 burning man icin daha 350 gun kaldigini bilmek en uzucusu. bir sene boyunca internetten fotograflarina bakarak hatirlayarak kendimi teselli edecegim. simdiden seni cok ozledim burning man...
  • buram buram yapaylık kokan ve "hepimiz acayip hippiyizzz yuppiii" ya da "biz mad max kafası yaşıyos taaam mıı"temalı, bana insanların daha çok instagrama foto atmak için gittiklerini düşündürten, nedense hep daş gibi hatunların fotolarda göründüğü festivalimsi şey.
    olayın bence tek ama tek güzel tarafı muazzam heykel vb sanat eserleri.
    keşke hiç o sahte insanlar olmasa da çölün ortasında bir o eserler kalsa.
  • larry harvey ve jerry james tarafından, küçük bir topluluğun katılımı ile ilk kez 1986 yılında san francisco, bakers beach'de gerçekleştirilmiş bu festival. ilerleyen yıllarda katılımcıların inanılmaz boyutlara çıkması ile, 1990 yılından itibaren black rock desert, nevada'da yapılmaya başlanmış. 35 bin ila 45 bin arasında insan yıllardır bu tarihlerdeki 7 gününü bu festivalde geçirip çöl şartlarına direnerek, insan bedeni ve onun kalıplarını temsil eden tahta adamı yakarak kapanışta son noktayı koyuyorlar. sanatçılar playa adı verilen kampın ortasında, teması daha önceden belirlenmiş olan festival için hazırladıkları çalışmalarını sergiliyorlar.
  • birinci sinif akademik makalelere de konu olmustur:
    kozinets, robert v. (2002), "can consumers escape the market? emancipatory illuminations from burning man," journal of consumer research, 29 (june), 20-38.

    anti-market bir festivale girmek icin kredi kartiyla odeme yapabiliyosunuz abilerim ablalarim, neymis, de certeau hakliymis.
  • bu sene katıldığım festival. ortam şahane çölden şehir, devasa yanmaya hazır güzel yapılar, bisikletinizle gezebileceğiniz çook büyük bir alana sahip bir playa ve kamp bölgesiyle dolu dolu bir festival sahiden.

    katılanların art car'ları ile ortalığa ses, renk ve ışık kattığı playa'da 24 saat takılabilirsiniz, tabi kum fırtınaları ve uykusuzluğunuz el verirse. benim en sevdiğim saatler güneşin doğumuna denk gelen saatlerdi. ortamda sadece kahve ve buz satılıyor, geri kalan herşeyi su dahil kendiniz götürmek zorundasınız. ortalık çöl olduğu için suyu dahi yere dökmek yasak, çöp ve artık su için de ekstra malzemelere ve kutulara ihtiyacınız var. insanlar birbirine karşı güleryüzlü ve gerektiğinde yardımcı oluyor. zaten elektronik iletişim olmadığı için dünyaya kapalısınız, hani savaş çıksa haberiniz olmaz. zaten insanlar da bu sosyalleşme ve ortam için orada bulunduğunu belirtiyorlar.

    resimlerde görünen ortam orada sahiden var, her tarafta değişik renklerde ve süslerde insanlar görebilirsiniz.

    bundan sonrası kişisel yorumlarımdır, sizi gitmek konusunda demotive etmesin.

    benim burning man'dan beklentim sanırım biraz daha hippi kafasına sahip olmasıydı, ama oraya gittiğinizde las vegas ruhu yüreğime çarptı. amerika'da herşey zaten büyük, adamlar kıtaya yayıldığı için büyük yollar, büyük evler, büyük arabalar, büyük karavanlar, büyük mimiklerlerle hayatlarını devam ettiriyorlar. burning man'de de amerikan ruhu kendini fazlasıyla belli ediyordu. he ilginç atölyeler var, çıplak dolaşanlar var ama zaten abd bunları kaldıracak bir yer. herkes kocaman karavanları, mangalları ve süslü arabaları ve kostümleri ile gelmiş ama ruhu var mı derseniz ben herhalde anti-kapitalist bir hippi bakışı aradığım için bu maskeli süslülük beni biraz rahatsız etti.

    bu festivale türkiye'den katılmak ayrıca zor, çünkü fazla alışveriş yapmak zorundasınız ve her ne kadar biz minimal takılsak ve orada yaşayan dostlarımızdan yardım alsak bile, yiyecek içecek eksik kamp malzemeleri derken üç gün avm'lerden çıkamadık. türkiye'de yılda en az fazla üç kere, o da çok gerekirse avm'ye gittiğim için, hazırlık sırasında iç sıkıntısından çıkamadım.

    gittiğimizde, bileti internetten aldığımız için bilet sırasını beklediğimiz ve bu yıl karavanların içi kaçak yolcu girmesin diye iyice arandığından bir de üstüne araç sırasını beklediğimiz için, içeri girişimiz tam dört saatimizi aldı. bu esnada iç sıkıntım daha da arttı. neredeyse on saat yolculuk yapıp bir de üzerine dört saat bekleyince, hangi festival bu eziyete değer diye düşünmeye başladım. neyseki bilet sırasında önümüzde mutlu japonlar vardı da motivasyonumuzu yükseltip bizi gülümsetti.

    gece girdiğimizde, kampı kuracağımız yerde şans bize gülümsedi, colorado'lu komşularımız oldu. büyük bir arkadaş ekibi, kurdukları kampları ile bize hamilik yaptılar. bu vesileyle abd'nin çöl ortasında hamburger yiyebileceğin nadir ülkelerden biri olduğunu bir kere daha anladık. bir başka komşumuz bu kış istanbul'a gelmiş ve kampına nargile getirmişti. kendisine türk kahvesi yapmayı öğretip bir de cezve bırakınca pek mutlu oldu.

    benim festival öncesi, bu nasıl kapitalizm diye söylenmemle başlayan sürecim, burning man'de büyük kamplarla kendilerini gösteren insanları görünce devam etti. hani hippiydik biz dostum? neden woodstock ile burning man'i kıyaslıyor bu amerikalılar diye sordum kendime. hem müzik, hem tarih, hem süreç hem insanlık açısından ciddi farklar var. bu nedenle orada aradığımı bulamadım.

    he büyük bir çöl lunaparkı isterseniz herşey orada, ben bir daha gitmem herhalde.
  • the man' (argo'da 'düzen, sistem') temsil eden bir ikonun her sene the man'in ta kendisi tarafından tekrar tekrar yapılıp, yakılması olarak değerlendirilirse, beyaz amerikalı işi gelenekselleşmiş kolektif aktiviteler arasında samimiyetsizlik konusunda en yüksek seviye kabul edilebilir. türk katılımcıların da türkiye'nin beyaz'ını temsilen giden h1b vizeli beyaz yakalılar olduğu ve bu aktivite'de çekilen fotoların feysbuk katma değerine dönüştürüldüğü detaylarını da es geçmeyelim.

    (bkz: hippie envy)
  • 30 sene once, san francisco'nun ciplaklar plaji* baker beach'de, yasaklarin (ve giris ucretinin) olmadigi bir dogum gunu partisi olarak baslayan burning man'in su anki halini gorunce aglayasim geliyor yeminlen.

    kapitalizmin, boylesi ozgurlukcu bir etkinligi alip, evire cevire, binlerce dolar odemeden yanindan gecemeyecegin bir festival haline getirmesini normal karsilamak da ayri koyuyor. herseye ragmen, tepende dolasan ve etkinligi kaydeden drone'lari gormezden gelebilirsen, bir haftaligina da olsa sinirlarin hemen hemen ortadan kalktigi bu gercek ustu ortamda gayet eglenebilirsin.

    ayrica, burning man'e artik katil(a)mayan kitle, afrika'nin collerinde benzer festivaller duzenlemekte.
hesabın var mı? giriş yap