• sehrin en önemli ihraç ürünü bilimum uluslarası maça yolladıkları holiganlarıdır.
  • uzun suredir yazmayi planlayip bir sekilde her seferinde erteledigim cardiff yazimi yazmanin zamaninin geldigini dusunuyorum.

    bir turk olarak bir kere cardiff`e yasamaya gelinmez, ya okumaya gelinir, ya da londraya turist olarak gelinmisken, baska bir yerler daha goreyim dendiginde programa sonradan dahil edilir. cardiff londradan trenle 2 saat otobusle 3 saat bazen 3 saat 15 dakika, (bazen hatta belki 10 yilda bir 7 saat ) mesafede bir sehirdir. cardiff e gelirken (londradan geldiginizi varsayiyorum) severn bridge denilen bogaz koprusunun belki 2-3 kati uzunlugunda, ingiltere ve galleri birlestiren hayvani kopruden gecilir. newport uzerinden cardiff e ulasilir.

    cardiff sehrine butun otobuslerin kullandigi guzergah uzerinden gelinirse, north road tan gecilmelidir. north road un alt ucuna gelindiginde , sagdaki binalar talybont yurtlaridir (cardiff universitesinin ogrenci yurtlari kompleksi, court, north ve south olarak 3 e ayrilir).
    devam edildiginde, ogrencilerin aksamlari cilgin attigi bir local pub olan blackweir tavern e ulasilir. burada her hafta ve haftanin bir kac gunu, acayip kostumler giymis birbirinden manyak undergrad larin kopusuna sahit olunur. her biri zil zurna sarhos vaziyette, normal insanin siksen yapmayacagi manyakliklari buyuk bir nese icinde sarkilar-tezahuratlar esliginde yaparlar. mesela, sokaktaki tekerlekli cop bidonunu pub in icine sokmaya calisan, altindaki beyaz don haric tamamen cirilciplak tipler, kafalarini maviye boyamis fred cakmaktas kiligindaki tipler, makara olsun diye, yurttaki kiz arkadaslarinin kiyafetlerini giyip, topuklu ayakkabi ve makyajla pub a gelen futbol takimi uyeleri, birbirine gobekten urganla baglanmis pub in orta yerinde mevlana gibi donup donup yere dusen 4 sarhos kiz, her biri ayni kostumu giyip pub a gelip masalarin uzerinde takimlariyla ilgili deli gibi tezahurat yapan 20 lacrosse takimi kizi, pub in ote yaninda i ve never oynayan ve deli gibi eglenen 6 adet turk, en asagi doksan yasinda ama hala barda oturup birasini yudumlayip citir kizlari kesen welsh amca, bu pubta 10 dakika icinde gozlemlenebilecek seyler.

    blackweir i oylece birakip, asagiya dogru devam edildiginde, colum road a girilmis olunur. colum road universitenin bir cok yurdunun ve ozel apartmanlarinin bulundugu bir caddesidir. ileride solda colum drive bulunur, burasi unlu cardiff business school un binalarinin bulundugu yerdir.

    colum road un devami park place e cikar, cardiff universitesinin ana binalari student union, law, european studies biology gibi bir cok bolumun binalari burada bulunur. park place e girmeden sola donuldugu takdirde ise corbett road vasitasiyla ogrencilerin yogun bir sekilde aktigi bir baska pub olan woodville e cikilir. park place in devami sehir merkezine ulastirir. universitenin ana binasinin gecilmesiyle, cardiff muzesine ve city hall a varilir. karsiniza cikan boulevard de nantes i gectiginizde saginizda tiyatro gorursunuz. tiyatronun oldugu sokak, cardiff de gece hayatinin nabzinin attigi sokaktir.

    bu sokak uzerinde cardiff in en unlu gece kulubu olan oceana yer alir. onun yani sira idare eder durumdaki glam ve tiger tiger da bu sokak uzerindedir.
    cardiff e gelindiginde oceana da eglenilmeden gecilmemelidir. bu sehirde eglenmek icin bir cok diger sehirde oldugu gibi cuma cumartesinin beklenmesine gerek yoktur. hafta icleri de bu kuluplerde inanilmaz partiler olur ve full ceker. oceana da bir gece gecirilmis ve hala cardiff te kalinacak zaman varsa, ertesi gun eger cumartesiyse ozellikle, revolution denenmelidir. cardiff in en iyi ikinci club u niteligindedir. michael jordan bile golf turnuvasi vesilesiyle cardiff e geldiginde buraya gelip kopmustur (30 tane bodyguardiyla beraber elbette).

    clublarin yer aldigi bu sokagin hemen arkasi, queen street nam sokaktir. burasi cardiff in bir numarali commercial street idir. cardiff in istiklal caddesi demek hic de yanlis olmaz. trafige kapali olan bu sokakin her iki yaninda ingilterenin herhangi bir yerinde gorebileceginiz butun magazalar bulunur, tek bir farkla, burada her markanin vitrininde ingilizcenin yani sira bir de kelt ce yazmaktadir. sokaklardaki her tabelada ve her uyari yazisinda oldugu gibi.

    mesela izmarit sondurmek icin ortalara konulan devasa kulluklerin uzerinde bir tarafta ashtray yazar diger tarafinda blwch llwch. bu kelime welsh cenin ne menem bir dil oldugunu harika bir sekilde aciklar zannimca.

    queen street in sol tarafi boyunca st davids adli avm nin kapilari gorulur her 50 metrede bir. oyle hayvani bir alisveris merkezidir ki bu, cardiff in merkezinde nereye giderseniz gidin bu avm nin bir girisi yine karsiniza cikacaktir. ayni sekilde yagmurlu gunlerde de bu alisverismerkezinin icine girilerek yagmurdan korunulup, sehrin merkezinde istediginiz tarafa cikabilirsiniz.

    cardiff in guzel tarafi her sey birbirine yurume mesafesindedir. nerdeyse hicbir yere gitmek icin otobuse binmeye ihtiyac duyulmamaktadir. sehrin en buyuk turist miiknatisi cardiff castle bile, queen street in dibidir. ayni sekilde tren istasyonu, universite, belediye binasi bankalar, postane falan hersey 10 dakika mesafededir birbirine.

    cardiff e gelinince cardiff bay e mutlaka gidilmelidir. (buraya ek gelecek)
  • tardis'in şarj olduğu yer.
  • gallerin başkenti. yerel dil olan keltçede caerdydd şeklinde yazilip kardid diye okunur.
  • oldukca kucuk bir sehir oldugu halde icinde en az 4 universite barindiran, kendi capinda gayet gelismis, insanlarinin genelinin kizil sacli oldugu ve yasli genc demeden bircok erkegin kollarinda ulkenin sembolu olan ejderha* dovmelerine sahip oldugu sehirdir. belirli bir yasin uzerinde ki erkeklerin %70 inin parmaklarinda, dovme ile l, o, v, e yazili olmasi da bir diger ince ayrintidir.
  • londra'ya trenle yaklasik 2 saat uzaklikta bulunan galler'in baskenti. 3 gunluk kisa cardiff tatilinden edindigim bilgileri kisaca paylasiyim istedim. oncelikle cardiff'e vardigimda dikkatimi ceken ilk sey daha once hic karsilasmadigim ve cahilligimden olsa gerek hic duymadigim gaelce'ydi. galliler ingilizcenin yaninda kendi dillerini de koruma amaciyla ve bir nebze olsun asimilasyonu engelleme amaciyla sehirdeki her tabelada gaelce'yi de kullaniyorlar. neyse istasyondan ciktik ve arkadasimla birlikte kalacagimiz otele dogru yurumeye karar verdik. cardiff'e gelmeden once kesin gidilecek yerler arasinda en baslarda cardiff castle, oceana adli gece kulubu ve millenium stadi'ni saymistik. otele dogru yururken kaleyle ve stadla 5 dakika ara ile karsilasmamiz ilginc bir tesaduf oldu bizim icin. sehir merkezinin kucuk oldugunu biliyorduk ama bu kadar kucuk olabilecegini dusunmemistik gercekten. bu arada otel konusunda ayri bir parantez acmak istiyorum. cardiff'e gelecek olan herkese hilton cardiff'te kalmasini tavsiye ediyorum. hava atma amacli soylemiyorum kesinlikle. fiyatlar cok normal ve otel lokasyon olarak mukemmel bir yerde. her yere 100 metre mesafede nerdeyse. hatta gece kuluplerinin oldugu sokakla kesistigini de gece kulube gitmeye karar verince anladik. otelle ilgili parantezi kapattiktan sonra tekrar detaylara donebilirim. bir diger dikkatimi ceken husus da londra'ya oranla hintli, zenci, cekik nufusunun inanilmaz derecede az olmasi. londra'dan sonra ilginc geldi gercekten.

    ilk gun cardiff castle'in etrafindaki devasa parki, cardiff universitesi'ni ve muzeyi gezme firsati bulduk. yapilar londra'dan farksiz ve hayranlik uyandiracak cinsten fazlasiyla. yalniz nedense insana maksimum seviyede huzur veren, nerdeyse cennetten bir kose kadar dingin, sakin ve duzenli bu parklarda parmakla sayilacak derecede az insan vardi. bu durum kaldigimiz sure boyunca devam etti ve nedenini anlayamadik gercekten. ya insanlar bu mukemmelligin farkinda degillerdi ya da artik sikilmislar bilemiyorum. gece olunca daha once bahsettigim oceana adli mekana geldik. farkli tarzda muzikler calan 3 farkli oda vardi ve hepsi de doluydu. genel olarak eglenceli bir mekandi diyebilirim. londra'da bircok mekanda bulunan table olayi yok. herkes cok rahat ve sadece eglenceye gelmisti.

    ilk gun bu sekilde gectikten sonra ikinci gun hic planimiz dahilinde bulunmayan galler ve fc barbarians arasinda gerceklesen rugby macina gittik. bu sayede millenium stadi'ni da icerden gorme firsatini elde ettik. nufusu 320.000 civarinda olan cardiff'e 74.000 kisi kapasiteli bu stad biraz fazla gibiydi. insanlar cumbur cemaat toplanip gelmelerine ragmen ancak yarisini doldurabildiler stadin. boylece hayatimda belki de ilk ve son kez bir rugby macini canli izlemis oldum. fena degildi acikcasi ama futbola gore biraz heyecansiz tabii ki. fazla zamanimiz olmadigimiz icin ilk yarida ciktik zaten. 5 dakika yurudukten sonra planimiz dahilinde cardiff castle'a geldik. kalenin surlarina farkli ulkelerin bayraklari asilmisti ve gozlerimiz hemen turk bayragini aradi. malesef goremedik, gecen yillarda asiliymis ama kaldirmislar nedense. sehrin merkezinde bulunan kale tarihcesinde yazdigina gore kale yaklasik 2000 yillikti. icerisinde cok fazla yapi bulundurmasa da gidilip gorulmesi gereken bir yer. kaleden sonra sehir hakkinda genel bir bilgi edinmek amaciyla sightseeing otobuslerine bindik. ki bu otobusler de tam kale kapisinin onunden kalkiyordu. otobus turunu bitirince bir kez daha sehrin kucuklugunu anlamis olduk. yarim saat yuruyerek istediginiz yere gidebilirsiniz o kadar soyleyebilirim. ikinci gunun gecesinde bu sefer ilk olarak oceana ile ayni sokakta bulunan tiger tiger isimli mekana geldik. zaten gece gidilecek mekanlarin hepsi ayni sokakta. neyse tiger tiger'in yas ortalamasi biraz daha fazlaydi diyebilirim ve muzikler de biraz demodeydi. oradan cikip yanindaki lloyds bar'a, sonra glam'e ardindan da tekrar oceana'ya girdik. hepsi arasinda kesinlikle oceana'ya tavsiye ederim. hem mekan cok ferah, hem de muzikler cok daha guzel. dikkatimi ceken nokta ise insanlarin kıyafetleriydi. daha once bu kadar rahat insanlar hic gormemistim gercekten. asker kıyafetleriyle gelen mi istersin, hemsire, hostes, spiderman, superman ne ararsan vardi. hatta kolluk takip gelen bile vardi, hani su yuzme bilmeyen kucuk cocuklarin kullandiklarindan. bir de sozlesip geliyorlardi heralde. cunku her bir kıyafeti en az 5 kisi giyip gelmisti. ilginc bir deneyimdi gercekten. bu arada birkac galli arkadasla tanisip futbol muhabbetine girdik tabii. galatasaray her yerde oldugu gibi burda da en populer kulup hala. diger takim taraftari arkadaslar kusura bakmasin.

    son gun de deniz kıyısına gidip birkac fotograf cektirdik ve bosphorus adli turk restoraninda karnimizi doyurduk. her yerde oldugu gibi burda da turk birileriyle karsilastik tabii ki ama genel olarak turk nufusu cok azmis. restoran sahibi yaklasik 20 tane turk ailenin yasadigini soyledi. 320.000 nufusu olan bir baskente fazla bile zaten. 3 gunluk bu kisa tatil boylece bitiverdi. sunu rahatlıkla soyleyebilirim ki kesinlikle gidilip gorulmesi gereken bir yer ve sadece iki gunde rahat rahat gezilebilir. akliımda hep temiz, sakin, duzenli ve yesil bir yer olarak kalacak. umarim bir kez daha gitme sansini yakalarim.

    (bkz: bir anı defteri olarak ekşi sözlük)
  • şehir: galler'in başkenti. inceden insanda bir eskişehir havası yarattığını düşünüyorum çunku çok küçük bir şehir olmasına karşın öğrenci nüfusu çok fazla. merkezde cardiff kalesi, arkasında bute park ile başlayan peş peşe şahane parklar var, kuşuydu, sincapıydı, ördeğiydi sürüsüne bereket. uzun yürüyüşler koşular fln seviyosanız öneririm.içinden nehir falan da geçiyor.

    ulaşım: her yere yakın. national express diye bir otobus var ama en iyisi, megabus.com.tr ötesini tanımam, tren diyenleri de direkt boşverin tren çok pahalı. 3 pounda her yere gidebilirsiniz.

    gece hayatı: mükemmel derecede gelişmiş. öyle ki o kadar kucuk bir yer için bana hep fazla renkli gelirdi. londradan falan eğlenmeye kalkıp gelenini gördüm fiyatlar londra'nın yanında çok çok daha ucuz ve ortam en az o kadar eğlenceli. böyle kasım ayında gece yanınızdan üzerinde sadece bebek bezi bağlanmış ağzında emzik olan 8-10 tane genç geçerse şoka girmeyin oluyor öyle. hayatımda görmediğim kıç çatalını cardiff'te gördüm.neyse.

    alışveriş: tüm ingilterede adeta bir virüs gibi en sağlam yerlerde en hayvani mağazanın sahibi olan primark burayı da kapatmış. çok ucuza her bir şeyi satıyorlar giyim kuşam olarak. bir çok üründe de etiketlerde made in turkey görebilirsiniz. kanser hastaları, sokak hayvanları vb. yararına satış yapan charity shoplar hem train station'ın hem de albany road'da toplanmış. ikinci el bir şeyler de var sıfır da bulunuyor. sadece giyecek değil daha değişik bir şeyler isteyenlere önerilebilir. benim favorim "menkind". erkekler için oyuncak satıyor. hemen fesatlaşmayın, öyle şeyler de var ama daha çok içki oyunları, eğlenceli oyuncaklar, robotlar, esprili tişörtler, kol düğmeleri, kıvır zıvır, hemen her tur oyunun minyatürü falan.. neler neler.

    yemek: waitrose diye sahane seyleri anasının nikahına satan bir gurme marketi var cok pahalı. aksam 10 da kapatıyor. 8-9 gibi giderseniz bazı ürünleri çok cüzi bir paraya alabiliyorsunuz. 7 poundluk pastayı 50p. ye almışlığım var. öğrencilik biraz da çingenelik bi yerde.

    gidin görün oraları.
    ne demiş üstün dökmen hoca, onların vatanı da cennet ama bakımlı cennet.
  • burada uzay ve zamanda bir fay vardır (rift in time and space). (bkz: doctor who)
  • yaklasik 2 aydir bi bicimde icinde konakladigim 3 tane universite barindiran (cardiff university,uwic,glamorgan)galler dilinin ne illet bir sey oldugunu algilamama vesile olmus 324,800 insanin yasamasina karsilik adeta bir koy kadar sessiz olan mekan
    bunun yani sira cardiff bay diye guzel bi mekaninda sahibi,millenium stadium a bakinca uleannn gs dedigim birlesik krallik sehri
    ek olarak gezilip gorulebilir bir sehir yasanilasi bir yerdir de ayrica
  • geçen yıl katıldığım bir anket sonuçu buradaki konferansa gitmeye hak kazanan bir ballı olarak, izmir'e şehir planlaması ve yaşam tarzı olarak çok benzettiğim, welsh dilini öğrenmeye heveslendiğim ve 1 hafta kalmama rağmen şehri avcumun içi kadar öğrenebildiğim, geceleri her pubtan çığlıklar yükselen ve çığlıkların desibel yüksekliğine hemen hemen eşit topuklu ayakkabılı kızları olan, güzel yaşanılası bir körfez şehridir.
hesabın var mı? giriş yap