• columbus'ta bir türk-amerikan derneği vardır ki; fetocu değil atatürkçü, emeklilerin dayanışma derneği (bkz: kıraathane) değilde doktor, akademisyen üyeleriyle bir şeyler yapmaya çalışan, the ohio state university'de carter findley önderliğinde turkish studies bölümü açılmasını finansmanını sağlamayan çalışan farklı ve güzel bir dernektir.

    http://www.taaco.org/
  • gayet başarılı bulduğum, kogonada isimli yönetmenin ilk filmi.

    filmden çok fotoğraflarla oluşturulmuş bir anlatı gibi geldi bana. ama ne güzel fotoğraflar be onlar kardeşim içim açıldı her karede resmen. hikayeye de ucundan tutunabilirseniz durgun anlatımına rağmen sıkılmadan izleyebilirsiniz.
  • ünlü japon usta yasujiro ozu üzerine doktora tezi yazarken yönetmen olmaya karar veren kore asıllı amerika'lı kogonada 'nın 2017 yılı amerikan filmi.
    filmimiz, üvey annesinin çağrısı üzerine kore'den amerikanın columbiya şehrine ölüm döşeğinde olan babasının son günlerini görmek için gelen bir adamla, uyuşturucu tedavisi görmüş annesiyle birlikte yaşayan genç bir kızın tanışma ve arkadaşlık hikayesi. geçmişte babasıyla problemli ilişkisi olan adamla, annesini yalnız bırakmamak için yüksek tahsil yapmaktan vazgeçen genç kız, ünlü modern mimarlardan saarinen'in yapıtları üzerinden hayatı sorgulayacak ve bu sorgulamaların sonucunda her ikisininde hayatında değişimler olacaktır. mimariyi ve özellikle modern mimariyi sevenlere tavsiye edebileceğim oldukça durgun tempolu ancak temiz bir yapım.
  • çok fantastik bir hayvanat bahçesi olan şehir. hayvanat bahçesi olayına karşıyım ama bu şekilde olabilir, çünkü hektarlarca açık alanda özgürce gezen nesli tehlike altında hayvanlar var. hatta bence artık vahşi yaşamın tamamı bu şekilde koruma altına alınmalı. öyle de olacak herhalde. nat geo'da programı var, columbus'ta yaşam isminde. sanırım şu an çalışmayı en çok isteyeceğim yerlerden biri burası.
  • film olanı, sadece dünyada o anda yaşayan birkaç kişiye denk gelmesi için yapılmış bir film gibi. asıl arayış böyle bir şey belki de.
  • kogonadanın ilk filmi. hem de ne ilk film. keşke ben ilk defa film çeksem ve ortaya böyle bir şey çıksa. aşırı överek girdim entry'ye tam bir ustalık eseri gibi bir film değil bu. herkesi açabilecek bir film değil kesinlikle. ama statik kameranın sunduğu güzelim nimete kapılıp sohbetleri izlemeye dalarsanız gerçekten hoş vakit geçiriyorsunuz. 2-3 repliği var ki hele alıntı niyetine çok iyi gider.

    columbus'u gezerken edilen sohbetler ve filmin içine sarması richard linklatervari bir şekilde "before ..." serisini anımsattı. kogonada bunu amaçladı mı bilmiyorum ama bir esinlenme ya da etkilenme bence mevcut. sunum tabii ki de farklı. o da her yiğidin yoğurt yiyişinin farklı olduğundan. sinemaya 1 tane linklater yeter. ama bakalım sinema kogonada'yı kazandı mı? şimdilik hoş bir giriş yaptı.
  • filmin, karakter bazında lost in translation, sinematografide ise the secret life of walter mitty 'ye biraz/bayağı göz kırpmış olması, metrajının bir sekiz saat daha sürse dahi tadından yenmeyecek olmasını değiştirmiyor.

    mimarlık ve sinema alanındaki arkadaşlar şu başlığa bir gömü bıraksada okusak ama sığ gözlemimle sabit kamera kullanılmasının çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim. sabit kamera kullanılarak, mimari eserlerin göze çarpması daha kolay sağlanmış. geniş açıyla karakterlerin ve mimari eserlerin aynı karede ve ardından karakterlerin gözünden mimari eserlerin tek başlarına gösterilmesi ise izleyicinin ilgisini yakalaması açısından güzel bir ayrıntı olmuş. sahnelerdeki tek değişkenlerin/hareketlerin insanlar, insanların oluşturduğu araçlar veya doğa olması ise mimarinin sabitliğine yapılan bir atıf mı bilemedim. fularımı getirin! mat filtrenin hakim olduğu filmi izlerken sanki mimari bir esere bakar gibi hissediyorsunuz yani film mimari bir esere dönüşüyor gibi veya değil. simetrik ve asimetrik kadrajlar, köprüdeki ayrılma sahnesinde son anda kullanılan açı değişimi hoş olmuş. bu arada karakterlerin gözünden yansıtılan ikilemlerde gayet güzel işlenmiş; gitmek veya kalmak-jin ve casey, ölüm veya yaşam-baba ve anne, birlikte olma isteği veya olmamak-casey ve gabe.

    bu arada casey' i çok güzel giydirmişler, yirim.
  • sinema insana geçmişi hatırlatır, geleceğe bağlar, göze hitap eder, karanlıkta bile kuş sesleri dinletir, mimarisi ve çekimleri ile hayran bırakır. duyguların da içine girebilince sesler, cümleler olmasa bile tüm gücüyle hücrelerinize işler. bunu yapabilen de çok fazla yönetmen yok aslında. her şey o kadar kopya ve birbirine benzer ki, özgün bir şey bulunca pamuklara sarmak istiyor insan.

    2017 yapımı, fazla izlenmeyen, övgü, ödül almayan bu filmin içindeki sade akış o kadar özel ki, insan iyi ki izlemişim diyor.
    kitapların okuyucusunu bulduğu düşünülür ya hani; filmler de öyle aslında. kendini sevip, sahip çıkacak izleyicisini buluveriyor.

    koreli yönetmen (bkz: kogonada)'nın ilk filmiymiş bu film. herkese hitap etmese de beğeneni de azımsanmayacak kadar artıyor bence.

    filmin en iyi yanları herkese göre elbette değişebilir. herbirimiz bambaşka hayatlarda var olduk ve ilişki kuruyoruz. ancak filmin atmosferinin insanı saran ortak yönleri kesinlikle sadeliği ve mimarinin çekim gücü olmalı.

    sinemanın duyguları harekete geçiren büyülü bir yöntem olduğunu bir kez daha hatırlıyor insan izlerken. konusunun bile bazen o kadar önemli olmadığını, duyguları ve mekanları nasıl aktardığını takip ederek izletiyor kendini.

    ağır mı ağır, herkes sever mi sevemez. bu film hem çok özel hem sıradan; doyurucu ama yalın; duygusal ama sakin; yoğun ama merhametli; renkli ama sade...

    iyi film!
  • üvey annesinin çağrısına uyarak ölüm döşeğindeki babasını görmek ve son günlerinde yanında olmak için kore’den amerika’nın columbia şehrine gelen bir adamla, uyuşturucu tedavisi görmüş annesiyle birlikte yaşayan bir genç kız arasında gelişen dostluğu anlatan columbus, özellikle modern mimariye dayalı görsel arka planı ve fotoğraflarla oluşturulmuş hissi veren anlatısıyla sessiz, sakin ancak etkileyici bir film. babasıyla problemli bir geçmişi olan adam ile annesini yalnız bırakmamak için üniversiteye gitmekten vaz geçen genç kız arasında modern mimariye dayalı sohbetlerle gelişen dostluğu ve bu dostluğun etkisiyle her iki insanın yaşadığı değişimi yalın ve iddiasız bir anlatıyla ele alan film, anlattığı hikâyeden ziyade sabit kamera ve geniş açıyla çekilmiş nefis görüntülerle etkiliyor seyircisini. mimari eserler ile karakterlerin aynı kareye konduğu sekanslarda seyirciyi görsel açıdan fazlasıyla tatmin eden film; anlatısını karakterler arasında geçen içi dolu diyaloglarla ve yarattığı gitmekle kalmak, ölüm ile yaşam, birlikte olma isteği ve olamamak gibi ikilemlerle zenginleştiriyor. seyirciyi hikâyesine dâhil etme konusunda çok davetkâr davranmayan columbus, özgün anlatısı ile biraz sabır gösteren herkesin damağında farklı tatlar bırakacak seçkin bir yapım.
  • ohio eyalet başkenti olanı, her tarafını gezememiş olsam da şaşırtıcı derecede düzenli, sakin, asayiş sıkıntısı olmayan bir kent gibi gözüktü. amerika'da tüm perakende markaların ürünlerini denedikleri şehir olarak da bilinir çünkü davranış olarak amerikan tüketicisini en iyi temsil eden şehirmiş.
hesabın var mı? giriş yap