• dekalog serisinin 4.filmidir ve bana kalırsa efsanedir. "honour thy father and thy mother" emrini anlatır.

    --- spoiler ---
    filmin ilk 5 dakikasında kimin kim olduğunu anlarız, fakat öyle bir başlarki film aslında olabilecekler konusunda güçlü tahminlerde bulunmamızı sağlar, film kızımızın babasını uyandırmasıyla başlar üzerine su gibi bir şey dökerek, ama orada bile baba- kızdan ziyade iki sevgili gibi, değişik bir ilişkileri olduğunun sinyallerini alabiliriz. baba michal'in yurt dışında çalıştığını bazı dönemler uzun seyahetlere çıktığını öğreniriz. kızımız anka ise 20 li yaşlarında drama bölümünden mezun olmak üzere olan bir kızdır. bir gün babasını uğurladıktan sonra eve gider ve babasının gitmeden önce yatırmayı unuttuğu ve tarif ettiği çekmeceyi açar faturaları almak için. ama orada öldükten sonra açılması gereken michal den kızına bir mektup vardır. anka rahat edemez ve çoçukluğundan beri ara ara gördüğü ve sürekli babası şehir dışına giderken babasının yanına aldığı kağıt parçacığının orada olmasına anlam veremez. ve açmak için yerinde duramaz. derken bir nehir kenarına gider ve açmakla açmamak arası kalır, derken dekalog meleğini görür ve olaylar orada filmin son sahnesinde anlayacağımız yere doğru ilerlemeye başlar. neyse michal şehir dışından döner ve kızı onu karşılamaya gider, anka michal yanına geldiğinde mektuptaki her şeyi harfi harfine babasına söyler ve babasından bir tokat yer. derken sinirlerini dindiren baba-kız mektupta yazanları konuşmaya başlarlar, çözümlemeler ve toplumun baba-kız figürune onlara verilen rollerin eleştirisi yasak denilebilecek, düzen bozabilecek bir aşkla eleştirilmeye başlar. anka mektupta michal in onun gerçek babası olmadığını öğrenir ve bu noktada ikisinden de itiraflar başlar, 20 küsür yıldır babanın aslında baba gibi hissetmediğini daha doğrusu bazı durumlarda baba gibi düşünemediğini öğreniriz, kızın ise hayatına giren tüm erkeklerde babasını aradığını ona dokunduğundaki gibi olmadığını öğreniriz. birbirlerine itiraflarının arasında toplumun yapısını, insanlığı, uzun süredir yaşanılan bir şeyin düzeninin bozulmasına kadar bir çok sorgulama ve çözümlemeye yer verir yönetmen filmin son yarısında. derken bir sabah anka itiraf eder ve aslında mektubu okumadığını bunu uydurduğunu anlarız, drama derslerini kızımız boşuna almıyor tabi pratik yapmak lazım gelir. michal bu duruma şaşırmaz yani her zaman için şüphelenmiştir ve hislerini itiraf etmenin pişmanlığını duymayacak kadar soğuk kanlı bir adamdır. kız ise babası he dese ilişkiye başlayacak kendini ona teslim edicek durumdadır. en sonunda mektubun aslını ne yapacaklarını düşünürken ikisi de artık olmayan bir mektubun doğruluğuna inanmış, itiraflarını yapmış ve geçmişi geri getiremeyecek şekilde hayatlarına, yeni düzenlerine devam etme kararı alırlar ve mektubu yakarlar. fakat mektubun ankanın elinde kalan kısmı şöyledir, sevgili kızım sana söylemem gereken önemli bir şey var, michal.. ve burada gerisini bizim yorumumuza bırakırlar ve bu sondan sonra mektubun önemli olmadığını anlarız.

    --- spoiler ---
  • krzysztof kieslowski'nin dekalog adlı on emir işlemesinin 55 dakikalık dördüncü ayağı.
    "anne ve babana saygı göstereceksin!" temalı dördüncü emirden yola çıkılarak çekilmiştir.

    sırlar üzerine kurulu bir baba-kız ilişkisini konu alır. trzy kolory bialy'da oynayan janusz gajos başroldedir.
    her emrin ana teması konumundaki yalan sorunu bu filmde ayyuka çıkmıştır.
    melek karakteri, bu bölümde kanocu olarak karşımıza çıkarken; dekalog trzy'deki doktor karakteri; asansörde gözümüze çarpar.

    dekalog serisinin diğerleri için lütfen;
    (bkz: dekalog jeden)
    (bkz: dekalog dwa)
    (bkz: dekalog trzy)
    (bkz: piec dekalog) *
    (bkz: dekalog szesc) *
    (bkz: dekalog siedem)
    (bkz: dekalog osiem)
    (bkz: dekalog dziewiec)
    (bkz: dekalog dziesiec)
  • cztery, dekalog serisinin dördüncü filmidir. film, bir baba ve kızının öyküsünü anlatır. bir baba-kız ilişkisini anlatan bu cztery, ‘anne ve babana karşı saygılı olacaksın’ emrinden yola çıkarak hazırlanmıştır. hikaye içinde barındırdığı sırlar ve bunun üzerine yaşanmış ve yaşanan hayatları aktarıyor. anka ve babası michal beraber yaşayan ve birbirlerine bağlı olan bir baba-kızdır. bir sabah anka iş seyahatına çıkacak olan babasını uyandırmak üzere odasına giderken masasında üzerindeki belgelerin arasında bir mektubu fark eder. mektubun üzerinde kendisine yazıldığına dair bir yazı vardır. mektubu yine olduğu yere bırakır ve bir sürahi suyla babasını uyandırır. babası da onu ıslatır ve şakalaşırlar. sonra anka telefonda erkek arkadaşıyla konuşacaktır ve babasından avizeyi kapatmasını ister. babası kapatmış gibi yapar ama konuşmaları dinler. michal seyahata çıkar. babasını yolcu eden anka eve döndüğünde bir kutunun içinde bulunan mektubu fark eder. mektubu alır ve bakar. üzerinde ‘ancak ölümümden sonra okunmalıdır.’ yazar. anka heyecanlıdır fakat mektubu açmaz. gölün kenarına gider ve burada mektubu tekrar açıp okumak ister ama yapamaz. ardından eve dönen anka zemin katta bulunan kurulukta eski eşyalarını karıştırır. aralarında annesinin mektupları ve resimlerinin de bulunduğu bir dosyaya bakar ve boş bir mektubu alır. üzerine aynı bulduğu mektubun üzerindekileri yazar. babası geri döner ve onu karşılar. babasına mektubu okuduğunu belirtecek şekilde iki defa sevgili kızım diye vurgular. sonra ezberden mektubu okur. annesi ona yazmış olduğu mektupta michal’ın gerçek babası olmadığını söyler. michal, anka tokat atar ve gider. anka erkek arkaşının evine gider. michal’da eve dönmüştür. michal üzgün ve kızgın bir biçimde kapının yanında oturur iken zeki demirkubuz filmlerinde olduğu gibi kapı kendiliğinden aralanır ve açılıverir. michal o ruh haliyle kapıyı tekmeler ve cam kırılır.
    daha sonra eve dönen anka asansörde michal ile karşılaşırlar. michal özür diler ve birbirlerine sarılırlar. tam bu sırada asansöre dwa filmindeki doktor biner. selamlaşırlar ve beraber aşağıya inerler. sonra doktor asansörden ayrılır. kieslowski yine burada da karakterleri birbirleriyle kesiştirir. michal ve anka en aşağıya bodruma inerler. bu sırada da karşılarına bir sonraki bölüm olan piec’teki taksiciyi de görürüz. bodrumda eski fotoğraflara bakarken michal her zaman böyle bir şeyden şüphelendiğini fakat hiçbir zaman emin olamadığından bahseder. sohbet yukarıda da devam eder ve anka mektuptan her zaman haberdar olduğunu fakat okumaktan kaçındığını anlatır. michal her seyahata gidişinde mektubu da yanında götürmüştür. anka michal’a mektubu hiç okuyup okumadığını sorar. michal okumadığını söyler. anka michal’in elini tutar ve onu hep arzuladığını ve her erkekte onu aradığını söyler ve sorar ‘şimdi sana ne demeliyim.’ michal’da ‘bilmiyorum’ der. durum karmaşıktır ve zordur. ardından michal’ın arkadaşı gelir ve sohbet bölünür. anka odasına gider ve ağlamaya başlar. arkadaşını yolcu eden michal anka’nın yanına gider ve açık olan sırtını örter. anka içeri geçtiğinde “benden mi korkuyorsun yoksa kendinden mi?’ diye sorar. cevap alamayınca korkma ben zaten evleniyorum diye belirtir. bunun üzerine michal ‘kaçmaya çalışabilirsin, uzaklaşırsın, evlenirsin ama hiçbir şey değişmez.’ der.
    bu sahnedeki konuşmalar ve diyalog önemlidir çünkü bir sırrın açığa çıkmasıyla duygular da kıyıya vurur. anka ‘başkasıyla birlikteyken o suçluluk duygusunu hissederdim. sebebini şimdi anlıyorum. sana vefasız davrandım.’ diyince michal’da önce kabul etmese de aynı şeyleri hissettiğini söyler. her ikisi de duygularını açıpa vururlar. zaten geçmişleri boyunca hiçbir zaman tam anlamıyla bir baba-kız ilişkisi içinde olmamışlardır. her zaman birbirlerine farklı bir yakınlık besleyen bir çift olmuşturlar. konuşma derinleştikçe yaşadıkları bunca zaman boyunca nasıl birbirleri için yaşadıklarını ve yaptıkları ve yapamadıkları şeylerin hep birbirlerine karşı olan duygularında ileri geldiğini anlatırlar. ardından anka üzerindeki kıyafeti çıkarır ve ‘ben senin kızın değilim’ der. michal anka’ya doğru yürür ve yine üzerini örter. sabah olduğunda anka uyanır ve michal’ı arar evin içinde. sonra balkona çıkar ve babasının gitmekte olduğunu görür. hemen dışarıya koşar ve michal’a yakalar. ona mektubu hiçbir zaman okumadığını söyler ve sorar nereye gidiyorsun diye. michal markete süt almaya gittiğini söyler. peki mektubu ne yapacağız diye sorar anka ve eve döndüklerinde beraberce mektubu yakarlar.
    cztery, değindiği emir ve bu emir’i işleyişi bakımından oldukça sıradışı bir öyküye sahiptir. hikaye oldukça gerilimlidir. buradaki gerilim insan ilişkilerinin karmaşıklığı ve yalanlar ve sırlar üzerine kurulu hayatların, sırlar açığa çıkınca nasıl bir hal aldığı açısından oldukça başarılı bir perspektife sahiptir. anne ve babaya karşı saygılı olacaksın emrini, bambaşka bir açıdan değerlendiren kieslowski, bu filmde tabuları yıkmış ve emri alt üst etmiştir. insan duygularının ve arzularının en katı tabuları bile nasıl kolaylıkla yıkabileceğini göstermiştir. cztery, güney kore yapımı oldboy filminde de rastladığımız o kabullenmişlikle birlikte bilinmeze doğru yelken açarak sonunu çarpıcı kılmıştır. iyi örülmüş bir kurguya sahip cztery, serinin başarılı filmlerinden bir tanesidir.
  • --- spoiler ---

    bir insan babasına aşık olup kendisini onun öz babası değil üvey babası olduğuna ikna ettirmeye mi çalışmıştır? gibi bir soru da sorduran güzel bir kieslowski filmi.
    --- spoiler ---
  • harika valla/hakkaten. karar verilemezlik, ikisi de olabilirlik, belirsizliğin pozitif bir bilgi olarak işlemesi gibi çağdaş bağzı sorulara eğilmesi beni mutlu ediyor yani.
    mesela mektubun "okunuş" biçimi çok güzeldi. tabii the purloined letter'ı hatırlattı.
  • --- spoiler ------

    -okulda şunu düşünmemizi söylüyorlar:
    “şunu neden söylüyorsun gizli isteğiniz nedir?”
    benim gizli isteğimi merak etmiyor musun?..

    böyle sürüyor diyalog. kişiler arası ilişkilerde de aynı tavrı sergiliyoruz.konuşuyoruz konuşmalarımız bire bir asıl olanı ifade etmiyor, gizli sözcükler dökülüyor ağzımızdan.kimi zaman farkediyoruz bu gizli sözcüleri ve sorguluyoruz.sorgulamadığımız zamanlarda da kaybolup gidiyor o gizli sözcükler...

    *neden mektubu okumadılar?
    oysa ki duygularını itiraf etmişlerdi.iki nedeni vardı belki de.biri öz babası olabilirdi, bunun vereceği utancı yaşamak istememiş olabilirler.diğeri öz babası değilse, bu zamana kadar anka’ya hisler beslemiş olsa da baba figüründen vazgeçmemişti.
    gerçekler yaşadıklarından, hislerinden büyük değildi.
    nitekim mektup yakıldı, eski yaşantıya dönüldü mü? bilmiyoruz.
    --- spoiler
  • zbigniew preisner'in eşsiz müziğiyle muhteşem bir final yaparak biten dekalog'un en iyi üç bölümünden biri.

    krzysztof kieslowski'nin on emir yorumu ne sıralı gidiyor ne de maddelere mutlak bağımlı. birçok maddenin iç içe geçirilip her filmde birinin biraz daha öne çıkarıldığı ve dramatik çeşitliliğin yakalandığı bir televizyon projesi bu. ara sıra da olsa diğer bölümlerdeki karakterlere rastlıyor oluşumuz bununla alakalı bir gönderme. fakat bu bölümdeki içe kapanma durumu kesinlikle ilk üç bölümün fazlasıyla önünde. konu bıçak sırtı ve her anlamda otosansüre açık. kilisenin mutlak güç olduğu bir ülkede anne babaya saygıdan hareket eden dini bir temanın ensest gibi affı olmayan bir yere evrilmeden bitebilmiş olması ayrı bir başarı.

    kieslowski, dekalog'la ilgili söyleşisinde televizyon seyircisinin sinema seyircisine göre daha kalın kafalı olduğunu söylemekten çekinmiyor, ama değişik buluşlarla bu mecrayı zenginleştirmeyi de deniyor. bu serideki buluşlarından biri her bölümde ışıktan sorumlu kameramanı değiştirmek olmuş. özellikle sert ve parçalı ışık kullanımı buhranlı bir gece tasvirini son derece güçlendirmiş. aklıma kış uykusu'nda aydın'la nihal'in ilişkileri üzerine tartıştıkları gece kulanılan ışık ve atmosfer gelmedi değil.
  • (bkz: dekalog) serisinin dördüncü yapımı olan bu eserde yönetmen, aile kavramı üzerinden belirsizliğin gerçekliğini etkileyici bi şekilde anlatmıştır.
    bu yapımda baba-kız ilişkisi,insan zihnindeki arayışlar,gerçeğin bazı durumlarda sırlardan daha önemsiz olduğu,bilinmezliğin de gerçekler kadar çarpıcı olduğu ortaya konmuştur.
    bu bölüm ile birlikte, aslolanın yolun sonu olmadığı, yolun kendisi olduğunu bir kez daha zihinlerimizde belirebilir.
  • anne ve babana saygı göstereceksin temasından çok, ensest yasağı teması olmuş bana göre. izlediğim dört bölüm arasında en kötüsü buydu. kimse, hele de o yaşananlardan sonra o mektubu yakmaz.
hesabın var mı? giriş yap