• gençliğinin doruğunda, fit, sağlıklı, duyarlı bir insanın kendisinden hiç beklenmeyecek bir saatte, ufak bir floresan lambanın cılız ışığıyla aydınlanan ufak bir mutfağa kapanıp, üç saat mıkır mıkır birşeylerle oynaması, buharı tüten koca bir kazanı karıştırması sonucu olayı çaktırmadan izleyen birisinin merakla arayacağı şeydir delilikle dahilik arasındaki ince çizgi.

    ancak bir süre sonra o çizgilerden bir düzinesini enlemesine yatırıp kazağına dizmiş deli-dahi merdivenlerden werewolf gibi dört ayak üstünde koşarak fırlar; virajı hızla alarak bir gölge gibi odasına süzülürken "kuru fasülye ettim" diye bağırırsa?

    ol dahiler ki derya içredir delilik bilmezler.
  • aslında böyle bi çizgi gerçekte yok, bunun hayali olarak varolduğunu düşünüyoruz.(bkz: ekvator) insanlık kandırılıyor...
  • gazanfer özcan taklidi yapmak için gazanfer bey'le ilgili bildiği tek şey olarak eşofmanını memelerine dek çekip, kollarını yana açarak düzgün bir ses tonu ile "gönül ülkü" diye bağıran gerrain bu çizgiden seksek poligonu yapmış; bir o tarafa bir bu tarafa geçmektedir.

    bir deli iftira atarken dahi gibi; bir dahi ise yalan söylerken deli gibi görünür...

    deyip ortalığı bulandırmak isterim.
  • sanat eğitimi alan öğrenciler arasında kimi denyoların, kendilerini üzerinde varsaydıkları çizgi.
    "abi delilikle dahilik arasındaki çizgideyim ya. hayat çok zor böyle..."
    sürekli böyle konuşup sızlanan adamlar tanıdım. gel de ağzını burnunu kırma bunun.
  • gerçekten de flu bir alandır burası iki yöne geçişin çok muhtemel olduğu.
    lakin beynin nörolojisi belirler.

    okuduğum kaynakta deniyor ki; her ikisi için de gerekli olan şey, öncelikle dopamini yüksek salgılayan bir beyin ve psikotiklik denilen kişilik özelliğine sahip olmak.

    bunlar yaratıcılığı arttırdığı gibi bağlantılı düşünme yetileri yüksek bireyler oluşturur. bu bireylerin yaratıcılık ilgileri pratik şeylere dönük değildir daha ziyade düşünsel konular ve rastlantısal şeyler arasında bağlantı kurma içerir. yani bu, örüntü yakalamayı veya görebilmeyi sağlar.

    geleyim okuduğum kaynakta açıklanan, aradaki farka:
    bilişsel kontrol alanı olan alın korteks, dopamini gereğince işleyemez ve ön singulat korteks, optimum düzeyin altında çalışır ise delilik dediğimiz şizofren birey oluşur.

    ön singulat korteksin işlevi burada ayrıca önemlidir. bu korteks, yukarıda belirttiğim rastlantısal şeyler arasında bağlantı veya örüntü bulma durumlarında devreye girer ve bulunan kalıpları mantık süzgecinde ayıklama işlevi görür.

    yaratıcı deha dediğimiz kişilerde bu kalıplar, düzgün işleyen ön singulat korteks sayesinde (ve tabi alın korteksi tarafından normal insanlara göre yüksek salgılanan dopaminin iyi işlenmesi sayesinde) dünyayı değiştirecek şeylerin keşfedilmelerini sağlarlar.

    şizofrenler ise ön singulat korteksleri düzgün çalışmadığı için her yerde örüntü ve bağlantı görürler ve önemli olanları düzgün seçip ayıklayamazlar.

    bu sebeple delilik ve dahilik srasında ince bir çizgi vardır denilmiştir. psikotik kişilik özellikleri, yüksek dopamin salınımı ve yaratıcılık gibi konularda normal insanlara göre aynı özellik sergilemelerine karşı dahiler, çevrelerinde gördüğü yaratıcı bağlantılardan, örüntülerden önemli olanları gerçek olarak ayırd edebilirken deliler bu ayrımı yapamazlar.

    bu konuya en iyi örnek albert einstein ve john nash verilebilir. ön singulat korteksi normal çalışan albert einstein, yukarıda saydığım özelliklerinden dolayı bulduğu örüntünün yada bağlantının çığır açıcı bir keşif olduğunu ayırd edebilirken; john nash bunu sağlayamaz, bulduğu her bağlantıyı gerçek olarak görür ancak ne var ki aynı özelliklerden dolayı oyun kuramını da bulur.

    kaynak:shermer'in inanan beyin kitabı

    not: daha önce sildiğim bu entryi tekrar girmem için gelen mesajlar üzerine eklenmiştir.
  • insan "deli" ya da "dahi" olmadığı halde bu iki kavram hakkında yorum yapabiliyor, onlar hakkında yargı da bulunabiliyorsa, o çizgi hepimize girmiş demektir.
  • bana yıllar önce okuduğum bir kitabı hatırlatır bu çizgi heb.
    adını unuttum şimdi, yazarını zaten hiç hatırlamam.
    orda bi doktor vardı hastanede. adı bora. adam yaşlı falan ama süper böyle. tam bir dahi. teorileri, hastaya yaklaşımları oldukça farklı ama başarılı. herkesin önünde saygıyla eğildiği bi adam anlayacağınız.
    sonra bigün, biri bunun hayat hikayesini yazmak istiyordu. derken bambaşka bir hayat çıkıyordu ortaya.
    adam aslında orda bir hastaymış zamanında ve bir odada doktorculuk oynuyormuş. oyun olsun diye baya ilerletmiş işi, isimlik falan. eğleniyorlarmış. gel zaman git zaman hastane kadrosu değişmiş, bu adam kalmış orda. bir süre sonra hasta olduğu unutulmuş, kıdemli doktor gibi gözükmüş diğerlerine. sonrası gelmiş zaten.
    dedim ya yıllar oldu ama temelde böyleydi. tamamen bakış açısı farkıydı kitaba göre o ince çizginin hangi tarafında olduğunu belirleyen.

    not: git, bu kitabın adını bul, sana iki kırmızı ;)
  • a noktası: gerçek bilgelik, deliliktir
    b noktası: kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir **

    gibi bi şey.
  • aslında olmayan bir çizgidir..şöyle sıkıntılı bir açıklaması vardır: her dahi delidir ama her deli dahi değildir..

    ayrıca 'deli' ve 'dahi' kelimeleri dört harflidir ve ikisi de 'd' ile başlar 'i' ile biter..ikisini birleştirirsek ortaya 'dehi' ya da 'dali' gibi iki kelime çıkar..biz bi' b*ka benzemediği için 'dehi' kelimesini atıp 'dali' kelimesini alıyoruz ve bundan salvador dali'yi üretiyoruz..sonra da 'aa! salvador dali için hem deli hem de dahi derler..vay canına!!' diyerek şaşırıyoruz..peki biz deli miyiz!? hayır, dahiyiz..

    not: aynı işlemi başka bir dilde denemeyin..
  • kendi kendine satranç oynayınca dahi, kendi kendine konuşunca deli sayılmak şeklinde örneklendirilebilir.
hesabın var mı? giriş yap