• orhan gencebay klasiklerinden; en sevilenlerden;

    sevmek zormuş
    sevmememek çok zor
    sevilmemek çok zor
    sevdim ama sevildim mi bilemiyorum

    ağlamak çok zor
    ağlayamamak çok zor
    ağlayamamak çok zor
    hergün seni kaderimden dileniyorum

    bir dilenciyim senden aşkı dilenen
    her fırsatta hor görülüp
    belki gülüp alay edilen

    bir dilenciyim geleceğini bilmeyen
    senden ne para nede pul
    ne de acımanı bekleyen

    kırdın kırılmayan gururumu ve o
    çok değer verdiğim onurumu
    serdim yollarına
    ömür boyu beslediğim büyüttüğüm
    yaşatan umudumu
    bekliyorum hergün seni
    görmek için ve çizmen için
    kaderimin yolun yolunuuuu

    beklemek çok zor
    sabretmek çok zor
    bekletilmek çok zor
    ömrümün her köşesinde seni bekliyorum

    beklemek zormuş
    beklememek çok zor
    bekletilmek çok zor
    ömrümün her köşesinde seni bekliyorum

    aşk olmasaydı böylesine yanmazdım
    senden bir melek yaratıp
    secde edip kalmazdım

    ben ne dilenci
    ne de bir gurursuzum
    çok sevdiğim için böyle aşık
    böyle mutsuzum

    kırdın kırılmayan gururumu ve o
    çok değer verdiğim onurumu
    serdim yollarına
    ömür boyu beslediğim büyüttüğüm
    yaşatan umudumu
    bekliyorum hergün seni
    görmek için ve çizmen için
    kaderimin yolunu
  • oldukça küçük yaşlarda bir dilenci çocuk, bizleri düşünmeye iten şu diyaloğu yaşattıydı

    -abi elli bin liran var mı?
    -var
    -...
    -...
    -e versene
    (herif için o kadar basit bi işlem ki... ben dilenciyim, senin elli bin liran var, bana veriyosun, alıp gidiyorum. garip gelmişti. yada çok düşünesi bi günümdeydim ve salak bi olaydı. bilemem)
  • metronun içinde olanları günlük giyim kuşamınıza ruh halinize göre belirliyorlar dualarını..

    gayet paspal sınav modunda aceleci bir eda ile merdivenleri üçer beşer inerek metroya yetişmeye çalıştığım zamanlarda; ''allah sevdiğine kavuştursun...'' biçiminde!

    gayet şık, acele etmeden tane tane inerim merdivenleri, böyle zamanlarda ise; ''allah sevdiğinden ayırmasın...'' biçiminde!

    analiz yeteneklerine hayranım..

    puslu kıtalar atlasından sonra kendilerine bakış açım tamamen değişmiş durumda...
  • kendilerine ait atama yönetmelikleri olduğunu düşündüğüm oluşumun görevlisi. şöyle ki mahallemde 3 önemli lokasyonda 4 yıldır part time konuşlanan dedenin tayini çapa'ya çıkmış ve yıllardır çapa'da dilenen teyze benim mahalleme atanmış. teyzeye tenzil-i rütbe olmuş gerçi.
  • hayatımız boyunca sokaklarda yüzlerce dilenciyle karşılaşıyoruz. kaldırımlarda ya da trafik ışıklarında, kucaklarında hep uyuyan bebeklerle ya da biri diğerinden kısa bacaklarıyla, neredeyse istinasız şekilde esmer yüzleriyle bizden para ister ve karşılığında onurlarını boş avucumuza bırakırlar.

    dilencileri her gördüğümde aklıma düşünceler yığılır. bazen üzüntü bazen merak ile bakarım yüzlerine. herkesin aklında olan 'aslında çok zenginmiş dilenciler, bankada paraları varmış' gibi düşünceler nedense benim hiç aklıma gelmez. çünkü zengin ya da fakir olmaları beni hiç ilgilendirmez ama kim olduklarını merak ederim.

    dilencilerle sosyal hayatta karşılaşan var mıdır meselâ? onların komşusu olan? arkadaşı olan? dilenmek dışında bir dilenci hiç geldi mi yakınınıza?

    düşününce şunu fark edersiniz, dilenciler sosyal kodların tamamen dışında yer alır. deleuze şizofrenlerin kapitalist akışın dışında kalan bireyler olduğunu söyler; dilenciler de sosyal akışın dışında kalan bireylerdir. dilenciler sadece dilenciler ile ahbaplık edebilir; dilencilerin çocukları okula gitmez, onlar da dilenir; dilencilerin sosyal güvencesi olmaz; dilencilerin çocukları üniversiteye gidip iş güç sahibi olmaz; dilenci çocukları dilenci olur...

    dilenciler kuşaklar boyunca sosyal ağın dışında, sadece kendi içlerinde yaşamış insanlar. bu insanların dünyaya nasıl ve nereden baktığı, bir kertede, dünyaya gelip insanların içine karışmış uzaylılar gibi olsa gerek. bizimleler ama bizimle değiller, varlıkları bizim varlığımıza bağımlı ama bizden değiller. dünyanın içindeler, ama bizimkinin değil. acınası bir halleri var dışarıdan bakınca ama belki ötekinin bakışından bu denli azade oldukları için bizden daha özgürlerdir, kimbilir...
  • bir yigit özgür karikatürü:

    adam el acmis dilenciye para verir

    d- sadaka diil hakkimi istiyorum
    a- al o zaman. sak! (dilenciye bi nah ceker)
    d- oo ben dedikten sonra ne anlami kaldi ki

    güüül güüül öldük valla
  • geçtiğimiz kış bir akşam eşimle birlikte bir kafede kahve içiyorduk. masaların arasında dilenci bir çift kucaklarında ufacık bir kız çocuğuyla gezmeye başladılar. çocuğun bacaklarından birinin üzerinde metal konstrüksyona sahip bir destek aparatı vardı (ortopediden anlamam, ne denir tam ona bilemedim). bizim masaya da uğradılar. çocuklarının ortopedik sorunu olduğunu ve ameliyat masrafları için paraya ihtiyaçları olduklarını söylediler yalvarır bir şekilde.

    eşimin aklına ortopedi profesörü olan dayımız geldi allahtan. hemen bir kağıt kalem çıkarttı ve dayımızın isim soyisim ve iletişim bilgilerini yazmaya başladı. yazarken de anlattı onlara; "kendisi dayım olur, ortopedi profesörüdür. kendisini mutlaka arayın ne tedavi gerekiyorsa ücretsiz olarak ilgilenecektir." dedi. eşim bunları derken o an onlar için o kadar sevindim ki anlatamam.

    kafamı yazı yazılan kağıttan kaldırıp çocuğun anne babasına bir baktım ki, suratlar iyice asılmış, bir tek damla bile mutlu olma ibaresi yok. çünkü tedavi ihtiyacı falan yalan, para koparamadılar. "neyse" der gibi zoraki bir şekilde hiçbir şey demeden kağıdı alıp ve gittiler. biz de eşimle birlikte birbirimize bakakaldık.

    genellememek gerekir elbette ama o yüzden dilenciye para vermek, yardım etmek konusunda en az iki kere düşünürüm...
  • orhan gencebay şarkısı dilenci'de ''hergün seni kaderimden dileniyorum'' diye bir cümle geçer ki yani sırf bu cümle için bile bu şarkı için sayfalarca yazı yazılabilir...
  • bunca yıl mp3 arşivimin arasında olmasına rağmen bugün playlistime göz gezdirirken ilk defa denk geldiğim bir orhan gencebay şarkısıdır. şarkının başında bulunan intro ile dikkat kesilip sesi yükseltmeme sebep olmuştur.

    anlatır adam "sevdim ama sevildim mi, bilemiyorum" der. ve daha sonra ekler "bir dilenciyim senden aşkı dilenen, her fırsatta hor görülüp belki gülüp alay edilen" diye.

    "eser"de bulunan sözler birçoğunuza komik ve hatta saçma gelebilir. eminim birçoğunuz "off baydı bu ne be yaaee" falan diyebilir belki bu şarkıyı dinlediğinde.

    kim yazmış sözlerini bilmiyorum ama adam sevmiş lan. hiçbir karşılık beklemeden, sadece sevmek için sevmiş.

    karıyı yatağa atma hayalleri kurmadan, götüne, memesine bakmadan ve bunları düşünmeden sevmiş.

    vay amk sayın seyirciler!
  • annemin yıllardır para vermediği, havadan para kazanma sevdalısı kişi türlerinden biri. annemin kuruş koklatmamasına gerekçe, reyhan teyzemin yaşamıdır. 4 yaşında çocuk felci geçiren, bir süre demir ayakkabılarla yürüyen ama çare bulunamayınca ayakları deforme olan ve bu nedenle 70 yıl kadar emeklemek zorunda kalan reyhan teyzem dikiş dikerek hem anneme okurken destek olmuş, hem de anneanneme bakmış. üstelik dikiş dikmeyi de kendi kendine öğrenmiş. kimseye muhtaç olmadan yaşayan böyle bir örnek varken, artık yalak yalak tavırlarla eteğime yapışan o sefillere ben de para vermeyeceğim. insan isterse her şeyi alnının teriyle yapıyor çünkü. ihtiyacı olan ama gururu yüzünden bunu dile getiremeyen başkaları dururken, dışarıda ağlaşanlara acımak ters geliyor artık bana. ` : 30'undan sonra aklı başına gelmek`

    ayrıca konuyu biraz daha açmak için: (bkz: #14606602)

    ekleme: (bkz: #12357726)
hesabın var mı? giriş yap