197 entry daha
  • hayatımız boyunca sokaklarda yüzlerce dilenciyle karşılaşıyoruz. kaldırımlarda ya da trafik ışıklarında, kucaklarında hep uyuyan bebeklerle ya da biri diğerinden kısa bacaklarıyla, neredeyse istinasız şekilde esmer yüzleriyle bizden para ister ve karşılığında onurlarını boş avucumuza bırakırlar.

    dilencileri her gördüğümde aklıma düşünceler yığılır. bazen üzüntü bazen merak ile bakarım yüzlerine. herkesin aklında olan 'aslında çok zenginmiş dilenciler, bankada paraları varmış' gibi düşünceler nedense benim hiç aklıma gelmez. çünkü zengin ya da fakir olmaları beni hiç ilgilendirmez ama kim olduklarını merak ederim.

    dilencilerle sosyal hayatta karşılaşan var mıdır meselâ? onların komşusu olan? arkadaşı olan? dilenmek dışında bir dilenci hiç geldi mi yakınınıza?

    düşününce şunu fark edersiniz, dilenciler sosyal kodların tamamen dışında yer alır. deleuze şizofrenlerin kapitalist akışın dışında kalan bireyler olduğunu söyler; dilenciler de sosyal akışın dışında kalan bireylerdir. dilenciler sadece dilenciler ile ahbaplık edebilir; dilencilerin çocukları okula gitmez, onlar da dilenir; dilencilerin sosyal güvencesi olmaz; dilencilerin çocukları üniversiteye gidip iş güç sahibi olmaz; dilenci çocukları dilenci olur...

    dilenciler kuşaklar boyunca sosyal ağın dışında, sadece kendi içlerinde yaşamış insanlar. bu insanların dünyaya nasıl ve nereden baktığı, bir kertede, dünyaya gelip insanların içine karışmış uzaylılar gibi olsa gerek. bizimleler ama bizimle değiller, varlıkları bizim varlığımıza bağımlı ama bizden değiller. dünyanın içindeler, ama bizimkinin değil. acınası bir halleri var dışarıdan bakınca ama belki ötekinin bakışından bu denli azade oldukları için bizden daha özgürlerdir, kimbilir...
84 entry daha
hesabın var mı? giriş yap