• duygusallık alınganlık, ağlaklık gibi algılanmış. ne ilginç. bazen insanlar gerçekten kelimelere sahip olduğundan farklı anlamlar biçiyorlar. duygusal olunca ağlamak veyahut alıngan olmak, romantik film izlemek falan gerekiyormuş.

    çok fazla ilginç. bence duygusal tanımının içinde bunlar yok. yukarıda birisi "içindeki kadın ile barışmış erkek" gibi bişey demiş. harikulade mükemmel bir tanım. tek başına yeterli değil, ama mükemmel gene de.

    ben, her ne kadar bir yandan aşırı derecede rasyonalize bir adam olduğumu düşünsem ve genellikle de hep bununla suçlansam da duygusal olmanın çok "insani" bir şey olduğunu düşünüyorum ve yazılanların aksine basit bir iki durumla ifade edilebilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. en nihayetinde (daha önce bir kaç entry'mde belirttiğim gibi) erkek de bir insan ve insani bir takım durumların içine o da girebilir: alınabilir, üzülebilir, korkabilir, ağlayabilir, aşık olabilir, acı çekebilir. ataerkil sistemin kadınların ağzına sıçtığı kadar erkeklerin de ağzına sıçtığını düşünebilir ve erkeklere dayatılan "kadınla ilintilendirilmiş imgelerden bağımsızlık" özelliğini reddedebilir. bu anlamda evet, (sadece duygusal olanı değil, her) erkek içindeki kadını özgür bırakabilir. zaten içinde özgür bıraktığı şey bir cinsiyet değil esasen o cinsel kimliklerin üzerine yapıştırılmış, kadınlık veyahut erkeklik ile uzaktan yakından ilintili olmayan bir takım insani değerlerdir.

    neden insani deyip duruyorum? çünkü insan rasyonunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum ama bunun erkekler için tanımlanmış ve kadınları dışarıda bırakan bir şey olduğuna inanmıyorum. rasyon madalyonun bir yüzüdür ve bütün insanlık için geçerlidir: diğer yüzünde ise duygular vardır. buna isterseniz allah böyle yarattı deyin isterseniz bakteriden maymuna böyle evrildik deyin, ne derseniz deyin. bu dev ikililik bir insanı tanımlayan en önemli şeylerden biridir. bu anlamda duygusal erkek muhtemelen "duygusal olmayan erkek'ten" bir adım öndedir. çünkü madalyonun diğer yüzünü de görmektedir. insanlığını keşfetmektedir.

    netekim genellikle ıskarta erkektir duygusal erkek. gene aynı kalıplar nedeniyle böyledir. gene "kadınlıktan" söz ettiğimiz noktada, kadınla aynı düşmana karşı göğüs germeye çalışmaktadır. kulvarları aynı olmayabilir, birbirlerini tam olarak anlayamıyor olabilirler, ama aynı savaşı vermektedirler: kadın da 'erkeğin' kendi üzerine yapıştırdığı şeylerden kurtulmaya çalışmaktadır, duygusal erkek de! ikisi de kendi insaniyetlerinin savaşını vermektedir ağlamayan, gülmeyen, aşık olamayan, sadece 'siken', 'sokan', 'koyan', tahakküm kuran, baskılayan, tanımlayan, tanımları yok eden, iktidara karşı insanlığını emanet etmiş, duyularını terk etmiş, sağduyusunu ve ruhunu güce esir etmiş erkeğe karşı.

    kasmaya hiç gerek yok, şu başlıktaki entry'lere şöyle bir bakınca söylemin nasıl kurgulandığını görmemek için gerizekalı olmak gerek. dilin nasıl sınırlar çizdiğini, nasıl kalıplaştırdığını, nasıl da tek tipleştirdiğini ve dışladığını görmemek için gerçekten gerizekalı olmak gerek. işte bunlarla savaşan erkektir duygusal erkek. kendi insanlığıyla barışıktır ve aynı insanlığı hemcinsleriyle ve karşı cinsleriyle paylaşmak, onlarla birlikte kendilerini yeniden ve yeniden keşfetmek istemektedir.
  • ilişkilerinde kaybetmeye mahkum erkektir, acı, ama gerçek. örnek vermek gerekirse, izlediği bir film ya da dizide kız isteme sahnesinde, babanın kızını alnından öpmesine bile ağlayabilirler. kadınların istenen erkek profilinde bahsi geçen bir çok özellik bu erkeklerde çakılı gelir.

    kadınlar, erkeği onu sevdikten sonra alnından öpsün isterler. bu erkekler, kadını bunu istediğini farketmeden çoktan yapmış olurlar. bu erkekler, kalplerinde yara taşımak istemezler, çünkü yaralar onların canını gerçekten acıtır, bu acıdan kaçamazlar. kaçamadıkları için istemezler içlerinde bir aşk acısı olsun. bu erkekler eski sevgilileri olmasın isterler, ilk kadınları hayatlarının kadını olsun isterler. ama maddenin tabiatına ters olduğundan, bu erkeklerin sürüyle eski sevgilileri vardır.

    bu erkekler için ilk birlikte oldukları kız çok önemlidir. o yüzdendir ki bu erkekler ilk deneyimlerini yaşamak için çok uzun süre beklerler. ve bir gün bunu yaşadıklarında, kızların yaşadığı gibi ilk anda değil ama bir süre sonra yaşarlar pişmanlığı, keşke ona bu değeri vermeseydim diye...

    bu erkekler kadına bir mal gibi değil, bir birey gibi yaklaşırlar. isteklerine, söylediklerine değer verir, bazen kararları ona bırakırlar. bazen alınan kararda kadınlarının isteğine yönelik değişiklik yaparlar. kadınlar, böyle olmasını istediklerini ağızlarıyla söyleseler de, içten içe isterler ki, erkek onlara mal gibi davransın, söz hakkı tanımasın. evine bırakayım teklifine hayır derken aslında içten içe, sus otur bırakıcam o kadar gibi bir cevap isterler. o yüzden bu garibim duygusal erkekler hep ofsayta düşer.

    duygusal erkekler ufak süprizler yapmayı, pahada hafif olsa da düşüncede ağır hediyeler vermeyi severler. kadınların böyle şeylerden hoşlandığını söyledikleri aşikar ise de, asla hoşlanmazlar bundan. siz süpriz yapsanız değer görmez, yapmazsanız düşüncesiz olursunuz. o yüzden diğer erkeklerin aksine hep bir ikilem içinde yaşarsınız ilişkiyi. en kötüsü de bu ikilemde hiçbir zaman doğru şık yoktur.

    neticede duygusal erkekler kadınların uğradığı bir liman olmaktan öteye geçemeyecektir...
  • soyle bir seyi animsatir:
    mahatma gandiye sormuslar: bati medeniyeti hakkinda ne dusunuyorsunuz? o da aciklamis:
    -olsaydi iyi olurdu
  • 'duygusal' değil 'duygulu' olmak maharettir demek istediğim erkeksi kişiliktir.
  • her hareketim ve her söylemimle haketmiş olduğuma inandığım sıfat.

    ağlarım lan ben bir kere, sezen* de kimmiş?

    ötesi, 12 salonlu bir sinemanın 11 salonunda avatar varken twilight izlemiş bir adamım ben, sevdiğim, bir tanem onu izlemek istiyor diye.

    "kim her sabah bir karanfil koyar gider baş ucuna?
    kim okşar gözlerini sana her bakışında?
    kim tapar giyindiğin kazağa?"

    sözlerini biri daha önceden yazmasaydı inanın ki ben yazardım. valla!
  • azgınlığını estetize edebilmeyi başarmış bir erkek de olabilir.

    sıradan erkekler elde etmek istediği kadına dümdüz gidiyor diye kendisini aşağılamak gerekmez.yani siz hoşlandığınız kadının bacaklarına veya diğer taraflarına bakarak iletişime geçmek istersiniz, o ise farklı bir yol kullanır; ruhundan başlayarak bacaklarına ulaşmaya çalışır, yolu biraz uzatır.zaten kadının istediği de bu değil midir?

    kadınlara tecavüz eden varlıklar da (yokluklar mı demeli?) işte bu kestirmecilerdir, şiir okuyanları salak olarak görmekle beraber, derin bir nefret beslerler onlara.bu bastırılmış nefretin bedelini de zavallı bir kadın ödeyiverir libidolarının tavan yaptığı bir gün.

    duygusal erkekler abaza olabilir, bu mümkündür.fakat abazan olmazlar kolay kolay.iki isim arasında yediden çok fazla fark vardır nitekim.

    (bkz: abaza)
    (bkz: abazan)
  • hisleriyle yaşayan, kadınına değer veren erkektir. tutkuludur, sever, değer verir, el üstünde tutar.

    her zaman kaybeder.
  • yüzüne ah canım deyilip, arkadan boynuz takılan erkektir.
  • kendisini değiştirmezse bu acımasız dünyada çok acı çekecektir.

    aklını başına topla sevgili hemcinsim. erkeğe duygusal olmak yakışmıyor.

    bunu da bir yakın arkadaşımı düşünerek yazıyorum.
  • erkeklerden "öküz" olması beklenir ya - niyeyse - bu yüzden hep bi şekilde ti'ye alınan erkektir duygusal erkek.

    erkek dediğin ağlamaz, hemen yapıştırılır yaftası "karı gibi ağlama lan!"
    hüngür hüngür ağlamanın verdiği rahatlığı yaşayabilen erkektir oysa mevzu bahis olan.
    gözyaşlarını içine akıtan, istese de ağlayamayan erkektir ona "karı" yaftasını yapıştıran.

    erkek dediğin açıklamaz duygularını öyle kolay kolay.
    sebep? tek bir sebep var mı? yok tabi ki. en azından mantıklı değil olanlar. kıçım bile çürütür o sebepleri.

    duygularına ket vurmadan yaşayabilme "cesaretine" sahip her erkek şanslıdır bu zamanda.
hesabın var mı? giriş yap