• haftaları bulan arayışlardan* sonra karşımıza çıkan, ihsan yüce şiiri...insanı alıp götüren, rahatsız eden, eli öpülesi bir çalışma..

    "...

    ekmek şarap sen ve ben

    bir de sabahın dördü
    dışarda kar
    odamız ılık
    gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
    anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını
    aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını

    kıskandım gogen'i tahitilim
    terlemiş vücudunu silerken
    cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
    saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
    güneşi doğurmuştu ölü cisim
    martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
    nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
    sam yelim sahra-i kebirim
    kahrettim her şeye o gün
    babanın şarap çanağına,
    gogen'e,
    kadere,
    sana,
    bana ,
    bir de gittiğin arabanın tekerine

    ne diyordum arkadaş....
    diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
    ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
    daha sonra yaparım hayatın felsefesini

    sırayla olurum fatih, selim, kanuni
    bazen kadın hamamında tellak....
    bazen christoph colomb
    napolyon'ken düşünürüm elbede geçen günleri
    `timur 'ken beyazıt'ı yenişimi....
    bir kere aristo'nun hocası olmuştum
    ona verdiğim dersle gurur duymuştum
    bazen jan dark'ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
    bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum

    eğer daha da içersem
    shaskespare halt etmiş derim karşımda
    salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
    işte mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim
    enayiymiş be platon...
    bir içsinde görsün....ne felsefesi varmış bu hayatın
    anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu

    islak kaldırımlarda yürürken acırım
    önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
    ukalalık işte derim neme lazım senin
    kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş....
    ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
    şehrin izbe sokaklarında
    yavaş yavaş kaybolur benliğim...
    ..."
  • mazlum çimen'in ilk kaseti çimen türkülerinde olan çarpıcı şarkı...aslında şarkı değil, temelinde rahatsız bir şiir barındırır...bu şiiri* mümtaz sevinç o karizmatik sesi ile okur...aralarda mazlum'un
    "...
    ekmek, şarap, sen ve ben
    bir de sabahın dördü
    ..."

    dediği nakaratı vardır...bu şarkıyı dinledikten sonra evden dışarı fırlayıp şarap alma (ki vakitler ramazan ve gece yarısından sonra bile olsa) yüzdesi %80 civarıdır...
  • 4. siniftaydim ben, duydugum ilk "yetiskin siiri" idi bu da. gunlerce kasedi basa sarip ezberleyene kadar dinledigimi hatirliyorum. tuhaf gelmisti babanin sarap canagi ve ona lanet etmek, vs. ne biliym garip garip sozler. bi de teyzemin gozleri dolardi hep. cok tuhaf gelmisti, bayagi sarmistim. bazi siirler sarkilar filmler falan var "ilk", bi oha bu ne? dedirtiyor o yaslarda. ha mesela onlardan biri bu. halit refig'in teyzem'i ile yan yana koymusum hafizama. boyle birden cikti, yumurtadan. neyse tam bir sarhos mektubu bu, sarhos olmadan okumak da bisey ifade etmiyor, hala 10 yasinda degilsen.
  • babası sivas ta yobaz ateşinde cayır cayır yanan bir oğlanın çaldığı ve söylediği tebessüm ettirip içtiren güzellik..
  • 90'ları hatırlatan şiir. hücre evlerinde canlı ele geçmeyen "teröristler" ve bir de sabahın dördü. ekmek şarap sen ve ben...
  • "enayiymiş be platon...
    bir içsin de görsün.... ne felsefesi varmış bu alemin
    anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu"

    sabahın beşinde, yorgunluktan ölürken, kasetten dinlemesi cennet meyvelerinden hallice.
  • mümtaz sevinç tarafından okunmuş haliyle dinlemek isteyenler için youtube da bulunan şiir.

    http://www.youtube.com/watch?v=fnarxrgxjm8
  • eski sevgilinin ilişkinin en başlarında, sabahın dördünde şarabımızı ayrı şehirlerde yudumlarken şerefimize dile getirdiği şarkıdır. anısı buydu ve sadece buydu. bitmiş de olsa bazı şeyler özel kalmalı derim hep.

    yazık ki bugün bir şekilde öğrendiğim üzere yeni kıza da aynı şekilde dinletmiş şarkıyı, bu sefer o ilişkinin şerefine... hislenmişlerdir birlikte. sevindim yeni bir ilişkiye başlıyor olmasına, sevinirim ben böyle. düşman değiliz ya, zamanında sevmişim, sevilmişim. adına mutlu olurum, adıma mutlu olur. uzaktan tabi hep.

    böyle ufak ufak siler o bende kalan saygısını, canı sağolsun da, şarkıdan nefret ettirmeyeydi iyiydi. bir de kavram karmaşası, şeref böyle kolay söz konusu edilecek bir kelime değil, değil mi sözlük?
  • rahatsız edici ve iç ürpertici olduğu kesin olan şarkı-şiir karışımı eser. gerçekten çok dikkat çekici, ancak mazlum çimen'in nakaratının dile dolanmaması da imkansız.
  • diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
    ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
    daha sonra yaparım hayatın felsefesini, diyerek x, y, z ve zaman boyutu dışında kalanlar da olduğunu vurguluyor aslında.

    (bir kere aristo'nun hocası olmuştum
    ona verdiğim dersle gurur duymuştum)

    (eğer daha da içersem
    shaskespare halt etmiş derim karşımda)

    (salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
    işte mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim)

    (enayiymiş be platon...
    bir içsinde görsün....ne felsefesi varmış bu hayatın
    anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu)

    mozart, platon, shaskespare, aristo gibi adamlarla aşık atacak mertebeye getiren bir içkiye kim ne derse desin, içkinin bir tedavi yöntemi olduğunu kanıtlıyor bu şiir bana.
hesabın var mı? giriş yap