umutsuz
-
umudu geçik.
kafkam benim, tüm insanlığın umutsuz ulağı. bir tür yavaş ve ters edebiyat hermesi. herkesi, kulağı duyan herkesi yalnızca yalnız köşesinden sarf ettiği tuhaf, büyülü normallikteki sözcükleriyle destekledi, insanlığa çağırdı, insanlaştırdı*. (bkz: franz kafka/@ibisile)
gelecek bizi yitirmez, her an kucaktayız. geleceğe umudumuzu yitirmeyelim, ama o umutsuz olmamıza bile aldırmıyor olabilir. azınlıktakiler! çok olanlar her şey değil, az olan etkisiz değil ve az olan bir türlü yok olmuyor.
anoreksiya nervoza, toplumun istediği gibi bir beden olma değil, yasaların ve toplumsal yapının bir açığını bularak, istenen bedene yöneliyormuş gibi yapıp, temelin hem kişisel hem toplumsal bakımdan dinamitlenmesi, toplumun yel değirmenlerine karşı açılmış ölüm tehlikesi içeren umutsuz ama psikopatça bir savaştır. tutarsız davranışlarla ve takıntılarla dolu, kişilik bozukluğuyla bezeli, haklıyken haksız duruma düşüren* ve aslında ilgili herkesin toplu özeleştiri yapmasını gerektiren anlaşılır bir büyüme (çoğunlukla ergenlik ve kadınlık) reddi.
iyimser ile kötümser:
aslında umutlu/iyimser olma ile umutsuz/kötümser olma eşit ölçüde olgulardan (istatistikten ve deneyimden) bağımsız, içsel yani sanal kaynaklılar. içsel/kişiliksel olan bunların kökü erken çocukluk dönemi ve ailedeki büyüme öyküsü bakımından yine olgusal olanla (deneyimle) birleşiyor. orada ise olgusalın yönü ve yönetimi denetlenemiyor, rastlantısal kalıyor. can suyu diyebileceğimiz anne (anababa) ne benzersiz bir ilk hız (ilk etki) vericidir, hayret!
bu durumda düzeltici-onarıcı deneyimler, kurulmuş zemberek gibi keyfi giden insanoğlu için altın veya gömü değerinde. hani yaşamın bazen kötü başlayan darbelerinin bizde umut dinamiği yaratacak bir yön kazanması gibi. bir de dönüşüm ebeliği yapan terapi, yardımlaşma mesleklerinin değeri o seyrek yaşanabilen viraj alışlarda saklı. daha düzensiz olarak olağanüstü haller, toplumsal histeriler, bir de devrim dönemleri yüksek potansiyelli trafolardır denebilir. mucizenin başka terimlerle tanınması ve irdelenmesi* bu.
***
"anlaşılmış* olan, başta umutsuz görünenin sonunda da umutsuz olmasıdır." andras balint kovacs - the cinema of bela tarr the circle closes
[irimias'ın ise öyle keskin bir zekası var ki, sanırsın ustura! futaki gülümseyerek makine atölyesine şef olarak atanıp da insanların onun yanına seğirttiği zamanları hatırladı, dahası, yöneticiler de ona koşuyordu; çünkü petrina'nın da dediği gibi, irimias'tı "umutsuz durumların ve umutsuz insanların çobanı".] laszlo krasznahorkai - satantango
"daha sonraki deneyimler, kişinin en mutlu anısını bile koparıp alabilir ondan. (...) umutsuzlukta hep bir dönüşsüzlük vurgusu bulunur; ama durum düzelemeyecek olduğu için değildir bu, çürüyüş geçmişi de şimdinin girdabına çektiği içindir. (...) geçmişin tek umudu, yıkıma savunmasızca maruz kaldıktan sonra, onun içinden farklı bir şey olarak çıkma olasılığıdır. ama umutsuz ölen kişi bütün ömrünü boşuna harcamıştır." theodor w. adorno- minima moralia
[sonra bir gün, bir arap şairinin* sözü içimde şimşek gibi çaktı: "aradığın mekke yüreğinin içindedir!" o güne kadar, oradan oraya dolaşacak, her defasında mekke'yi buluyorum sanarak yüreğim hoplayacaktı. (...) durmadan aldanalım. mekke'leri inşa edip yıkalım! yüreğimi açacak olsalar, taş bir yolu umutsuz halde tırmanan bir tek adam bulurlar.] nikos kazancakis - ispanya, yaşasın ölüm
(ilk giri tarihi: 11.6.2015)
(bkz: umut/@ibisile), umutlanmak, umutlu
(bkz: çareler çaresiz/@ibisile)
(bkz: ümitsiz/@ibisile)
(bkz: hayır yok)
(bkz: durgun/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap