5 entry daha
  • mevlana'nın hayat serüveni kadar insanlık mertebelerini de özetlediği cümlesidir. ham, tenine kul olan biyolojik insandır ve insanlık merdiveninin en alt basamağını mekan edinmiştir; nefsini yenip piştikçe basamak basamak yükselir, der. bu olgunluk seviyelerini çok defa çeşitli misallerle anlatmıştır.

    örneğin, ham adamı (bedeni) kandile, olgun adamı (canı) güneşe benzetmiştir.
    "kandil ancak bulunduğu yeri,
    güneş ise tüm dünyayı aydınlatır, her eve misafir olur.
    küçük bir üfürük bile kandili söndürebilir,
    ama rüzgardan, boradan aya ve güneşe ne gam." demiştir.

    başka bir örnek meyvenin hamlığı ve olgunluğu üzerindendir.
    "ham meyve dalına sıkıca yapışır.
    olgunlaşıp tatlılaşınca da dalda duramaz, düşer.
    dünyaya sımsıkı sarılmak hamlıktır,
    olgunlar daha hayırlı olanla ağızları tatlılaştığı için dünyaya soğumuştur." demiştir.

    ham insan dalına yapışan meyve gibi, tırnaklarını dünyaya geçirir sıkıca tutunur. olgun insan ise ahireti unutmaz. çoğu zaman dünyevi nimetlerden istifade bakımından ikisinin birbirinden farkı yoktur ancak biri dünyaya hakim, öbürü mahkumdur. işte asıl fark onların iç manzaralarında, dünyaya karşı iç tutumlarındadır; demektedir.

    örnekler çoğaltılabilir, misk ve tezek dediği bu ham ve olgun canların parçalandığında iyi ve kötü kokular yaymasından ayırdedilmesi; biri ezberci diğeri beslenen ham ve olgun akıl; "hamdım piştim yandım" sözünün derinliklerindeki gizlerdendir.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap