6 entry daha
  • richard dawkins’in son kitabı (2006).

    dawkins’in sıkı bir ateist olduğu herkes tarafından biliniyor ve bu kitabı gördüğümde, açıkçası heyecanlandım. dawkins ateist olmakla ve bunu savunmakla kalmamış, yaratılışçılara, dindarlara ve genel olarak dine karşı bir “cephe” açmış bir bilim insanı. bu konuda konuşmalar yapıyor, televizyon programları hazırlıyor, kitaplar/yazılar yazıyor, din adamları ve yaratılışçılarla çeşitli ortamlarda tartışmalara girmekten çekinmiyor, hatta zaman zaman bu tartışmalara girmeye oldukça hevesli gibi gözüküyor. bağıran ve hatta çağıran bir ateist olmasının yanında anti teizmin de bayrağını taşıyor. türkiye’de yaşasa günleri sayılı olurdu eminim (turan dursun‘u hatırlayınız).

    dawkins’in bu hevesi haliyle bir takım eleştirilerin de oluşmasına yol açmış. kendisini eleştirdiği kökten dinciler kadar dogmatist ve köktenci olmakla suçlayanlar var.

    atheism tapes isimli bbc belgeselinde jonathan miller, daniel dennett‘e şu soruyu yöneltmişti: “dinin bizim gibileri ezmek istediği enerji ile dini ezen bir kitap yazmayı düşünür müsünüz?” dennett’in cevabı ise bence durup düşünmeyi gerektiriyor: “o kitabı yazmayı çok isterim. ama insanı korkutan, arkasından ne geleceği.” bildiğim kadarıyla dennett o kitabı bu röportajdan sonra yazdı (breaking the spell), ancak yine de zamanında bu cevabı vermiş olması, dinin çoğunluktan aldığı güç ve “inanca saygı” kalkanı sayesinde düşünürleri ve entellektüelleri - her ne kadar bir ateist olarak seslerini yükseltseler de - anti teist olma konusunda frenleyebildiğini gösteriyor. yaptıkları ve yazdıklarıyla (özellikle the blind watchmaker) kendini frenlemediğini bildiğimiz dawkins’in, gaza bastığı kitap bu.

    açıkçası tanrı’nın varlığına dair argümanların derin bir analizi olacağını düşünmüştüm. bu açıdan beklediğimi bulamadım. bunun iki sebebi olabilir diye düşünüyorum: dawkins bu kitapla mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaşmayı hedeflemiş ve bu argümanların analizi yer yer oldukça teknik bir hal alabiliyor. okuyucularını sıkmamak istemiş olabilir. bir diğer ihtimal de bu argümanları çok da fazla ciddiye almıyor olabilir. kozmolojik, ontolojik ve teleolojik argümanlar elbette ki üzerinde konuşulması gereken argümanlar ancak uzun ve detaylı bir analize gerek yok diye düşünmüş olabilir. bu argümanlara bir bölüm, yani yaklaşık 30 sayfa ayrılmış ve eğer niyetiniz bu konuda bilgi sahibi olmaksa çok da doyurucu bir içerik bulamayacaksınız.

    kitabın geri kalanı için aynı şey geçerli değil. dinin kökleri, ahlakın kökleri, değişen ahlak anlayışı (bkz: zeitgeist), dine karşı neden saldırgan olmak gerektiği ve din eğitiminin tartışıldığı bölümler var ve bu bölümler oldukça iyi. şahsen zeitgeist kısmından çok keyif aldım. dawkins’in bu konularda tecrübesi ve birikimi muazzam ve başka yerde zor karşılaşacağınız alıntıları, tartışmaları ve olayları bu kitapta bulabilirsiniz. özellikle eski ve yeni ahitteki bazı bölümler ve kargo kültleri hakkındaki kısımlar beni epey şaşırttı. benim için kitabın değeri de burada: uzak olduğum hıristiyan camiasında olup biten tonla şey öğrendim ve çoğu çok şaşırtıcıydı. yakın geçmişteki gazetelerden, konuşmalardan ve kitaplardan çok sayıda alıntı var ve hemen hemen hepsi hedefi vuran cinsten.

    sonuçta insanı içine çeken ve okuması keyif veren bir kitap olmuş: uzun, ama kesinlikle karmaşık ya da sıkıcı değil. dindar bir insanı ikna edebileceğini sanmıyorum, ama kararsızları ikna etmede başarılı olabilir.

    douglas adams‘a adanmış olması da ayrıca güzel:

    in memoriam

    douglas adams (1952-2001)

    ‘isn’t it enough to see that a garden is beautiful without having to believe that there are fairies at the bottom of it too?’
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap