nefessiz
-
soluksuz.
delirmek varil bir çöp tenekesine düşmek gibidir. belki o çöpü ilk balgamlayan o delidir, ama yine de düştüğünü, dünden beri hazır bir bataklıkta nefessiz kaldığını, oracığa atıldığını hisseder. ne yapacağını kestiremez bir kaos anı tanrısı denli kaygılı, belirsiz, sözsüz olacaktır. şekilsizliğin, biçim kaybının tüm içerimi. her karanlığı, tehlikesi, saldırganlığıyla birlikte.
yine de.. kimin deliliğidir o? hangi varlığın, hangi duygu ve fikrin deliliği? çilesi, ne zaman biteri belirsiz.. yüzde kaç deliliğidir? öyleyse bu dümensiz taka, kaptanı sarhoş delitekne kendine özgü bir tanrı/çadır. nereye düştüğü belli ve sabitken, yine de belirsiz, iniş çıkışa, ermeye veya bambaşka bir şeye soyunmaya gebedir.
kısa yoldan söyleyim, gerekirse bir musa tabletini aşırayım: "delilik bireysel." ey, kimlikçi özgürler, artık rahat edin.
"ama görüldüğü üzere ev mutluluğumun bir parçası, her şey sessiz: banyo, mutfak, salon, diğer üç oda; toplu yaşanan evlerdeki gibi gürültü, cinsel şehvet, bedenlerin ahlaksız talepleri, daha fazla bastırılamayan arzu ve istekler, her kuytu köşede, her mobilya arkasında uygunsuz, gelişi güzel şeylerin, yasak ilişkilerin yaşandığı, gayrimeşru çocukların dünyaya getirildiği, bütün bunların sürekli, vahşice, sabaha kadar, insanı nefessiz bırakan bir izdihamla her cumartesi yaşandığı gibi bir ev değil, senin mahallendeki sessiz, sakin pazar günlerinin yaşandığı yer gibi bir ev burası." franz kafka - briefe an milena
(ilk giri tarihi:
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap