5 entry daha
  • gece vakti devam edelim.. evet kehf süresi ilk olarak "bizim oğlumuz yoktur" demis idi ve hristiyan mitolojisinin yediuyuyanlar hikayesini doğrulayarak kendine göre yorumlamişti..... aslinda kehf süresinin kuranin doğruluğuna dair içilen andin ardindan bu sözle başlamasi, hristiyanliğa cepheden bir karşi çikişi olduğu kadar ayni zamanda araplar arasinda allah'in çocuklari olarak tanrilaştirilan (sonradan şeytan ayetleri olarak nitelenen sürelerde de adlari geçtiği bilinen uzza, menat gibi) tanriçalar için de bir reddiye niteliği taşiyor olmali. evet bir kaç bin kişinin yaşadiği mekke'de allah zaten büyük tanrilardan biri hatta en büyüğüdür ve biraz garip gelebilir ama "allah'tan baska tanri yoktur" sözünden bugün bizim anladiğimizla o günün araplarinin anladiği şey arasinda önemli bir fark da olabilir.. muhtemelen dönemin mekkeye egemen kabileleri bu yeni din başimiza iş açacak, kabe ziyaretinden kazandiğimiz paralar uçup gidecek, tek tanriyla idare edemeyiz diye düşünmüş olmalilar.
    neyse evet, aslinda dönemin arap kabileleri arasinda farkli tanrilar ve bu tanrilari simgeleyen (kuran'in put demeyi sevdiği) figürler popüler olduğu kadar, farkli kabilelerin farkli tanrilari/tanri gruplari vardi gençler.. hatta kimi arap kabileleri yahudilik, hristiyanlik gibi tek tanrili dinleri benimsemiş şabbat şabbat yaşiyordu. özellikle göçebe nüfusun daha az olduğu yerleşik ve ticaretten ziyade küçük havzalarda tarimla uğrasan kentlerde (medine gibi) sözkonusu dinler hegamoniktir ve kabile rekabeti daha az siddet içerir. bu kentlerdeki kabileler tek tanri inancina daha yatkindir. öte yandan mekkedeki haşimi soyunun kureyş gibi farkli ailelerden oluşan bir kabilesi içinde bile farklı tanrilara ibadet sözkonusudur. bu kabile farklılıkları aslinda muhammedin ölümü sonrasinda da su yüzüne çikar. devletin imam'ının hangi kabileden hatta hangi aileden olacağı bugün mezhepler vs. türü bildiğimiz ayriliklarin da temellerini atar dersek çok yanliş olmaz ve malumunuz islam, sanilanin tersine bir arap ulusu yaratmamiştir ve 19. yüzyila kadar arap ulusu diye bir şey ufukta görünmez.
    böylekendi kendine düşünürken yazan ihtiyar din tarihçisi gibi görünmeyelim ama şimdi bu dinsel kültür çoğulculuğu arasinda yeni bir din geliştirmenin, mevcut dinsel çoğulculuğu yeni bir dinin potasinda eritmeyi zorunlu kildiğini akildan çıkarmamak, dinsel ittifak arayişini, ticari, kültürel, askeri çok yönlü bir gelişme sürecini gerektirdiğini unutmamak gerek sayin müminler. ki işte kuran'ın bütününe yayilan tezlerin önemli bir bölümü de bu eritme, içerme, çabasini yansitiyor, ki ben okurken çok hoşuma gidiyor.

    bu noktada şunu da ekleyeyim, ateistler arasinda kuran'in kaynakları hakkinda bir kaç temel görüş yaygindir. ilki ticari ilişkileri süresince muhammed'in kuran'i oluşturacak dini ve kültürel kaynaklara eriştiği ve ortadoğu dinleri hakkinda bilgi edinerek kitabi araplar arasindaki sözlü şiir geleneğine dayanarak süreç içinde yazdiği. ikincisi ise muhammedin köleleri arasinda bulunan rum, sasani ve yahudi köleleri, belam, cebr, abbas vs. araciliğiyla diğer dinlerin kaynaklarina eriştiği düşüncesidir. hatta bu görüşü daha ileri götüren (taberi nin aktarimlariyla vs.) kuran daki ayetleri müslümanliğin gelişiminden sonra azat edilen ancak sonradan tekrar hristiyanliğa dönen bir rum kölenin dikte ettiği de iddia edilir. özellikle bizim pek ilgilenmediğimiz hristiyan ruhbani arasinda da bu tür tezler yaygin yanilmiyorsam. kurani dikte ettiği söylenen azatli kölenin sonradan öldürüldüğü ve cesedini "toprağın bile" kabul etmediği için açıkta çürüdüğü vs. de müsmülanlar arasinndaki efsaneler arasinda..
    neyse, aslinda kuran'in genel kültür dairesi ve dinsel mitoloji birikimi de büyük ölçüde bu tezlere olanak tanir. çünkü hemen tüm kritik teolojik yol işaretleri tevrat, incil, hristiyan ve yahudi mitolojisi, dolayisiyla arap, misir, kenan, sümer, frig ve ortadoğu coğrafyasi halklarinin mitleri kaynaklıdır. özellikle yaradiliş efsanesi, nuh tufani, kabenin yaratilişi, ahiret vb. bu mitolojilerin izlerini taşır.
    kehf süresindeki zulkarneyn, yedi uyuyanlar, yecüc mecüc, musa hizir, tanri kral hikayeleri de çok belirsiz söylencelere, aktarma öykülere ve sınırlı bir ahbara dayanarak yer alir. hiç bir doyurucu bilgi vermez. kimi noktalarda "kuşkusuz rab en iyisini bilendir" şeklinde ifadelerle susar. bunda şaşirtici bir yan yok, ayni susuşlari incil ve eski ahitte de görürüz demek isterim müminler üzülmesin diye ama af buyurun iskendername bile özellikle doğuya doğru yolculuğa çikan büyük ruh hakkinda daha net ifadeler taşir. hatta musa'nin hangi musa olduğu bile tartışmalidir. ve hatta rakiym'in yaygin kanidaki gibi köpek mi yoksa filistinde bir bölge, bir dağ vs. mi olduğu da tartişmalidir.. zulkarneyn'in büyük iskender mi yoksa gilgamiştaki kahramanlardan biri olup olmadiği da.. elbette kuran bir tarih kitabi değildir, onda istediğiniz her şeyi bulamazsiniz diye itiraz edilebilir, ama kuran tarihsel bir kitaptir ve söylencelere dayanir..
    ne hakkinda konustuğumuzu bilmek için ettiğimiz bu kadar yukaridan kelam yeter, hikayelerin kendisine bir baska aksam geçeriz ya kutsal bilgi kaynagi mağdurlari..
33 entry daha
hesabın var mı? giriş yap