• hadi ergenekon diye bir örgüt olmadı kabul edelim. bu ülkede darbe tehlikesi filan yok. askeri bürokrasinin tüm siyasi kararları içten içe denetlediği, siyasi iktidarı beğenmediğinde içe doğru kıvrılıp sinsi planlar yaptığı bir soros uydurması. yargı kararlarının askeri iklimde neticelendiği de uydurma. taraf gazetesini fethullah çıkarıyor. özden örnek'in sözde günlüklerini ise genç siviller yazdı. hiç komutanlar "imam hatip yasası çıkıyor bişeyler yapmamız lazım" diye aralarında konuşurlar mı? zorunlu askerlik de yok türkiye'de. pkk ile uzman askeri birimlerimiz savaşıyor. ve pkk tehditini kısa sürede bu birimlerimiz hallettiler. çok becerikliler. lise mezunlarını pkk ile savaştırmıyoruz. savaştırmadık. onlar ölünce "oley şehit verdik hadi gururlanalım" demiyoruz. vergilerimizle finanse ettiğimiz askerin pkk ile savaşma başarısını denetleyebiliyoruz. buna mukabil bütün türkiye cumhuriyeti vatandaşları komutan yeğeni, subay çocuğu, köylü çocuğu, lise mezunu farketmeksizin eşit koşulllarda askerlik yapıyor. torpil filan asla dönmüyor. torpili az olan daha tehlikeli, kötü koşullarda askerlik yapmıyor. hiç olur mu öyle şey. askere gittiğimizde çok önemli şeyler öğreniyor, bilgileniyor, donanımlı birer rambo oluyoruz. bize orada o kadar iyi davranıyorlar ki "lütfen izin kullanmayayım komutanım" diyoruz. zaten orada yapılan "tatbikat"lar olmasa dört tarafımızı saran düşmanlar bize saldırıp bizi yenerlerdi. orada dönen masrafların hesabını asker herkese veriyor. orada birden intihar oranları düşüyor. herşeye, hepsine tamam. öyle olduğunu varsayalım peki. askerlik ne güzel şey. gidelim vatana hizmetimizi gerçekleştirelim. ölürsek de ailemiz gurur duysun. kimse bunu sorgulamasın. kimseler kimseye hesap vermesin.

    pekiii?

    dağlıca baskını diye bir şey oldu. hatırlıyor musunuz?

    (bkz: 21 ekim 2007 hakkari pkk catismasi)

    hani tüm toplum seferber olmuştu. milliyetçi dostlarımız "hepimiz 13 şehidiz" sloganları attılar. o askerlerin adlarını sonsuza kadar unutmayacaktık. atatürkçü düşünce derneği gibi kuruluşlardan kadınlar "bizi de askere alın" diye dilekçe verdiler.

    şimdi ne oldu? o baskının genelkurmay tarafından önceden bilindiğini taraf gazetesi belge ile iddia etti. genelkurmay ise bu "belge"yi kabul etmek durumunda kaldı: "belge gerçek, evet haberimiz vardı ve gerekli önlemleri aldık" dedi.

    (bkz: turk silahli kuvvetleri/@ ebucan)

    yani o gün bölük komutanının düğün eğlencesinde olduğunu biliyoruz. orada 13 tane askerin şehit olduğunu biliyoruz. diğer askerlerin kaçırıldığını biliyoruz. hatta kaçırılan askerlerin "yurtdışına firar" suçlaması da dahil olmak üzere yargılandığını da.

    yani, ağalar, milliyetçi dostlar, o şehit olan askerlerin adlarını unutmayacağını söyleyen insanlar.. "hepimiz 13 şehidiz" diyenler.. askere yazılan kadınlar..

    bunun hesabı verildi mi? içinize sindi mi? insanları ölüme yollamak bu kadar kolay mı? vatanın gerçekten bu şekilde kurtarılacağından emin misiniz? bülent ersoy kadar dahi zihninizi yormak ister misiniz?

    birileri "koltuk"larını daha çok önemsiyor olmasın?

    bu "hal" genelkurmay'ın iddia ettiği gibi "önlem almış" hali mi?

    askerlerimizi, arkadaşlarımızı "gururla" uğurlayarak emanet ettiğimiz kişilerin bunlar olması mı gerekiyor?

    yani türbandan imam hatip'e, kıbrıs sorunundan demokrasiye her tür siyasi görüşünü bildiğimiz ama iş askeri hataların hesabını vermeye gelince "bizi yıpratmak isteyen çevreler" edebiyatı yapanlar mı?

    tüm siyasi olaylara karışabildiği halde, dokunulmayan, hesap sorulamayan, denetlenmeyen, kendi mensuplarını da "kendi" mahkemelerinde yargılayan bir kurumun masum ve beyaz kalacağı düşünülebilir mi?

    gözünüzü açacak mısınız?
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap