18 entry daha
  • iki kitaba mutlaka göz atmanız gerekiyor; ikisi de cüneyt arcayürek'in 28 şubat evvelinde, esnasında ve sonrasında dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel (artık anlaşılıyor ki kendisi 28 şubat'ın mimarıdır: #14030557) ile yapmış olduğu konuşmaları içeriyor çoğunlukla: büyüklere masallar küçüklere gerçekler serisinden 1. 28 şubat'a ilk adım (9); 2. uzakta kalan tarih (11). - bilgi yayınevi.

    pek mini bir özetle üstünden geçersem; tansu çiller'in doğru yol'u seçimden birinci parti olarak çıkmış olan refah partisiyle bir hükümete gidiyor: refahyol. günümüzdekinden çok ama çok daha büyük bir medya ve kamuoyu baskısıyla, kimi zaman gerçekdışı itham ve iddialarla, kimi zaman yerinde suçlamalarla, bir şekilde hükümeti deviriyorlar. her neyse isteyen refahyol başlığından takip eder söz konusu gelişmeleri ve yorumlar kendi algılayışına göre. başlıkla alakalı kısma geleyim; meşhur mgk'da "laikliğin teminatı benim / laikliğin teminatıyım" ifadesini kullanan kişi, "bu adamlarla nasıl hükümet kurarsınız, bunlar dinci vs." gibi suçlamalara maruz kalan, babasının (demirel) kızı tansu çiller'dir. ayrıntıya girmeden evvel şu hususu hatırlatmakta fayda görüyorum; refahyol evvelinde dyp-shp/chp ortak hükümetinin son başbakanı tansu çiller'in, yine arcayürek'in 28 şubat'a ilk adım'ında yazdığı gibi, her ne kadar cumhurbaşkanı olmuşsa da kendisinden evvel o koltukta oturan, dyp'nin babası, kurucusu, en büyük lideri kimliğinden henüz kopamadığı her halinden belli olan süleyman demirel ile kör dövüşe girdiği açık. açıkçası o dönemde gizli kalmış olan konuşmalar incelendiğinde süleyman demirel'in asıl takıntısının siyaset olduğu aşikar. onda "en iyisini ben biliyorum" havası hiç eksik değil; özal'ı, yılmaz'ı, ecevit'i, erbakan'ı, cindoruk'u sürekli eleştiriyor; devlet yönetme işini bilmediklerini söylüyor; bu kadar çok kendisini siyaset dehası olarak görmesinin sonucu olarak tansu çiller'i de beğenmiyor haliyle. ve çiller de bunun bilincinde olduğundan kimi zaman babasının dizinin dibinden ayrılmaya çabalasa da çoğu kere sıkıştıkça ona sığınıyor (örneğin sincan olayı, bakınız: #14008796).

    refahyol hükümeti işte bu açıdan bakıldığında çiller'in "hükümette olayım ve bir şekilde başbakanlığı alayım da ne olursa olsun" saplantısının, babasının baskısından ve hakkındaki yolsuzluk iddialarının ürküntüsünden sıyrılma arzusunun bir sonucu. bu yüzden çiller için laikliğin veya rejimin herhangi bir önemi yoktur. babasının kızı dedik ya, ondan aldığı sadece kendi menfaatine endeksli, saplantılı politika görgüsü refahyol gibi biçimsiz bir devlet erkanının doğmasına yol açtı. meşhur mgk'da, yanında askerler tarafından "rejimi tehlikeye sokmakla, gereken önlemleri almamakla" suçlanan hükümetin ortağı otururken çiller'in "laikliğin teminatı benim" demesi de bu hükümetin abukluğunu ortaya koyuyor. nasıl bir hükümet ki bu, bir ortağın suçlandığı mevzuya binaen, öbür ortak suçlayanlara karşı suçlamaların özüne dair teminat sunabiliyor.

    süleyman demirel ile cüneyt arcayürek arasında geçen konuşma sayesinde söz konusu mgk'da çiller'in bu beyanını ve aldığı tepkiyi öğrenebiliyoruz:

    süleyman demirel: yalnız biri değil. öbürü de "generalleri ben yatıştırdım" diyor ya. çiller mgk'da dedi ki (of the record söylğyorum) "ben laikliğin teminatıyım" dedi de, ona dediler ki "sen neyin teminatısın yahu?" iyi mi?

    cüneyt arcayürek: böyle dediler mi?

    sd: evet. hem ikisi yan yana oturuyor. o zaman söylediler. onun yanında, erbakan'ın yanında oturuyor. çiller "ben laikliğin teminatıyım" diyor. işte bunu söyleyince komutanlardan biri "sen neyin, nasıl teminatısın?" dedi. şudur söylemek istediği: "burada olup bitenlere rağmen sen hala teminat olduğunu söylüyorsun. sen neyin teminatısın, neyin?" bir de "ben yumuşattım falan" gazeteler de var. bu neyi ve nasıl yumuşatmış? bu lafı yedin!
    ...
    (uzakta kalan tarih, sf.188)

    çiller'in bu tabiri sadece mgk'da kullanmadığı, o dönemde medyada da sık sık kendine çalıştığı görülüyor: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/…=-68303&yazarid=10 ; http://arsiv.sabah.com.tr/1999/04/11/a00.html .

    tabi refahyol'a söylüyorum, akp sen anla; çiller diyorum, tayyip erdoğan sen anla. türk siyasetinde sadece "ben"ler savaşı var; (er)doğan'ların kavgasından da teminatlar fışkırıyor; herkes bir değer bulup kendine, onun şemsiyesi altında her boku yiyebileceğini düşünüyor. çünkü bu toprağın şanlı evladı değerleri dilinden düşürmez; değere değer katmaz, ama dilinden düşürmez. bu da zaten aptallığın teminatının her daim kendisinde kalacağının da teminatı oluyor haliyle.
hesabın var mı? giriş yap