3 entry daha
  • insanı düşünmeye iten enfes bir eser. bilhassa şeriatî'nin insan tanımı gerçekten okunmaya değer. bu kitap (konuşma) hakkında devr-i vaktinde hazırladığım kısa bir tanıtım metni vardı. elime geçti. buyursunlar:

    kitap akademik bir konuşma metni olduğundan dolayı açılışta dinleyiciye açıklanması gereken bazı (konunun geneliyle alakasız) şeyler açıklandığından şeriati’yi tanımayan okuyucuya sıkıcı gelebilir. ileriki sayfalarda muhteşem bir beyin fırtınasına maruz kalacağını bilmeyen okur, ilk sayfalarda alelade bir yazarın alelade bir kitabını elinde tuttuğu zannına kapılabilir. fakat sabredip elindeki eserin ortalarına dek geldiğinde, bilhassa insanın sıfatları, zindanları ve bu zindanlardan kurtuluş metodları birer birer tespit edilmeye başlandığından en iyi yaptığı iş “düşündürmek” olan bir adamın parmak ısırtan maharetine tanık olacaklardır. kitabın ara vere vere, tarta tarta, tefekkür ede ede okunması nacizane tavsiyemizdir.

    genel kitleye değil de karşısındaki izleyiciye hitap eden bu kısa açılış faslından sonra şeriatî anlatmak istediği konuya giriş yapıyor. kısaca bahsetmek gerekirse; öncelikle antik yunan’dan bugüne dek süregelen insan tanımlarını kısaca bir ele alıyor: “insan düşünen bir hayvandır” “insan araç yapan bir hayvandır” “insan sosyal bir hayvandır” “insan insanın kurdudur” gibi genel kanılardan ve felsefi görüşlerden yola çıkarak bunların hiçbirini reddetmeden, ama bunların hiç birini yeterli de görmeden kendi insanını (yahut kur’an’da geçen insanı mı demeliyiz?) tanımlıyor ali şeriatî. bunu yaparken de temel metodu uyarınca yine kur’an’a danışıyor öncelikle. kur’an’da beşer ve insan kelimelerinin kullanıldığı yerlerden yola çıkarak bu kavramları hak ettikleri yerlere oturtuyor ve beşeri insanlaştıran, hayvanla insanı ayırt eden üç ana özelliği kendince sıralıyor. ben uzun uzun düşünsem de, bu özelliklerden ne birini eksiltebildim, ne de bu özelliklere yeni bir tane ekleyebildim.

    yazar, kafalarda istediği “insan” kavramını şekillendirmesinin ardından, sıra insanın zindanlarının anlatılmasına geliyor. zaten şeriati’nin konuşmasında “insan” kavramı üzerine bu kadar düşmesi de zindanlarından bahsetmek. yoksa insanın ne olduğunu idrak edemeden, onun içine hapsedildiği zindanları okura anlatmak pek bir şey ifade etmese gerek. herneyse, yazar her bir zindanı yine felsefi bir görüşle ilişkilendirerek teker teker izah ediyor ve en son olarak da bu zindanlardan kurtuluş metodlarını çözümleme bölümünde çarpıcı bir dille ifade ediyor. kitabın konusu genel olarak böyle…

    şeriati’nin bu konuşmasında da anlatmak istediği konuyu felsefi, sosyolojik ve tarihi teoremlerin kıvamlı bir derlemesi halinde sunduğunu görüyoruz. sentezcilik bir yandan fikirlerin kolayca sağlam temellere oturmasını sağlasa da diğer yandan şekillenen fikrin ve tespitin “tamamen” özgün olmasını engelliyor sanki…

    dediğimiz gibi, şöyle bir göz gezdirilmesi gereken ve lokal mesajlar veren açılış bölümü biraz sıkıyorsa; bunun ardından insanı hayvandan ayırt eden, beşeri de insan yapan sıfatlarının anlatılmaya başlandığı bölümde düşündürücü tespitler başlıyor ve bir ateş yakılıyorsa; sistemli bir şekilde konu ilerletilip tansiyon iyice yükseldikten sonra çözümleme bölümünde yazar insanın son zindanını izah ederken zihinler alev alıyor…

    benim elimdeki kitap işaret yayınları’ndan çıkmış, prof. dr. hüseyin hatemi çevirisiydi. hatemi’nin dipnotları da yazarın işine karışmadan ek bilgiler vermesiyle göz dolduruyordu doğrusu. bilhassa kapanışı yaparken 4. zindanı pranga olarak nitelemesi bence ayrıca bir takdiri hak ediyordu.

    kısacası; alın, okuyun. 1-2 saatte kitap bitse de 3-4 gün boyunca etkisi sürecek ve boş zamanlarınızda aklınıza gelerek sizi düşünmeye sevk edecektir. insanın sıfatlarını kafanızda evirip çevirmenize, bahşedilen bu sıfatlarla beraber insanın üzerindeki ilahi beklentiyi ve insanın “yeryüzünün halifesi” olmakla omuzlarına yüklenen ilahi sorumluluğu da tahayyül etmenize sebep olacaktır. bilhassa sanata bakışınızda ufak değişikliklerin olmasına sebebiyet verebilir. bugüne değin sanata biraz korkuyla yaklaşan, “aman allah’ı taklit ederek şirke düşmeyelim” şeklinde düşünen islam dünyası’nda; bu bakış açısının yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum. en çok ihtiyacımız olan şeyin düşünmek olduğu bu günlerde, bol bol düşündürmesi temennisiyle…
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap