1322 entry daha
  • büyük yetenekler karaktersiz oluşlarıyla meşhurdur. tanpınar'ın günlüklerini okurken içimde derin bir sızı duymuştum. yetenekli bir insanın sıkışıp sıkışıp akacak yer bulamadığında nasıl ekşiyebileceğini görünce kendi hayatıma dair bir gelecek korkusuna kapılmıştım. büyük bir yetenek olduğumdan falan değil, bir gün kendimi ifade etmeyi beceremez de dünyanın beni görmediğine inanırsam tanpınar gibi biri olmaktan korktum. tanpınar ekşiydi çünkü arkadaşları peyami safa gibi vasat bir yazarı göklere çıkarırken kendisi hep gözardı ediliyordu. tanpınar ekşiydi çünkü ne dönemin alafrangaları ne de alaturkaları onu anlayamıyordu. tanpınar ekşiydi çünkü çoğu zaman kendini anlatmaya tenezzül dahi etmiyordu. eniştesinden gelen parayı fındık fıstığa yatırıp yemek yemeyi bile unutunca, birileri davet etse de birkaç kadehle çakırkeyif olabilsem diye bekleyerek şikayet ve pişmanlıkla yaşıyordu. arkadaşlarının eşlerine yaptığı sarkıntılıklardan ve hayallerini süsleyen fantezilerden bahsetmiyorum bile. görülme ve keşfedilme arzusuyla dolu, pişman bir ruh. tanpınar kendim başta olmak üzere sevdiğim tüm insanları dönüşmekten korumak istediğim bir anti-kahraman.

    bu akşam oyuna gittim, tam bir meddahlık işi, serkan keskin'in oyunculuğunu konuşturduğu ve romanın başarılı biçimde sahneye taşındığı güzel bir oyun. çıkışta, bu kimin fikriydi, tanpınarı sahneye taşıyan, bu kitabı bazı çevrelerin kuru övgüsünden kurtararak yaşayan bir işe çeviren kimdi diye diye metroya doğru koştuk.*yıllar boyunca görülmemenin acısını çeken birini insanların şimdi okuyor, alkışlıyor, takdir ediyor oluşu bana tanrının komik olmayan bir esprisi gibi geliyor. yine de bu alkışta sesim olduğu için mutluyum. koskoca bir salon onun kelimelerini dinledi, belki ızdıraplı ruhu bir nebze de olsa ferahlamıştır.
100 entry daha
hesabın var mı? giriş yap