214 entry daha
  • 22 şubat gecesi, kabaca 20.50 civarındaki bir top, tek bir top kaderini çizmiştir. sadece kendisinin değil, bir takımın, milyonlarca dolara kurulmuş ve milyonlarca kişi tarafından desteklenen bir takımın bir sezonluk kaderini çizmiştir.

    kocaelispor karşısında, 3-2 gerideyken takımının sezon boyunca belki de en iyi oyuncusu olan milan baros penaltıyı kaçırıyor 88. dakikada. skor 3-3 olsa en azından bir puan alınacak, sonraki beş dakikada gelecek olan iki golle atılacak tarihi bir farkın önü alınacak. olmuyor, çek oyuncu kaçırıyor penaltıyı.

    şüphesiz galatasaray tarihinin en ağır mağlubiyetlerinden birisi, ama risk alınmış işte, servet çetin de sakatken dağılıyor takımın gerisi, zaten skoru eşitlemek için şuursuzca saldırmış olan takım, iki kontratak, iki gol, 100 yılda birkaç defa belki yaşanabilecek bir hezimet, 5-2.

    ertesi gün kesiliyor bileti skibbe'nin. birkaç gün sonra gelen bordeaux maçında aşırı motivasyon, seyircinin anormal desteği, oyuncuların da % 110'la oynamalarıyla tur geliyor. o günden sonrası ise (hamburg maçının emre aşık'ın atılmasına kadar olan kısmı dışında) tıss...

    şimdi bu noktada bülent korkmaz'ı topa dikecek değilim. nasıl bordeaux maçından önce "elimde sihirli değnek yok, iki günde değişiklik yapacak değilim" diyorsa iki ay içinde her şeyi onun berbat ettiğini düşünmüyorum. ama şimdi bir papağan ezberciliğiyle "badem gözlü olmuştur" edebiyatına gireceklerin tepkisini bile bile, skibbe varken bu takımın aradaki es-es, fener ve kocaeli hezimetlerine rağmen bir havasının olduğunu hatırlatmak istiyorum. bir iştah vardı bu takımda, kendi evimizde en azından kolay yenilmiyorduk (kocaeli sami yen'deki ilk mağlubiyetimizdi). konya, denizli, hacettepe, gaziantep, beşiktaş, trabzonspor maçlarında 3 veya 4 gol atılmış... skibbe sonrası dönemde ise takımın 3 gol attığı bir lig maçı yok, 2 gol attığı da sayılı, ki bunların birisi 2-2'lik trabzon maçı.

    hataları olmadı mı, kesinlikle oldu. ama michael skibbe döneminde galatasaray arzuluydu, iştahlıydı, bol gol de yiyordu, ama atıyordu da. skibbe'nin kovulduğu 21. hafta sonunda 43 golü vardı galatasaray'ın, en yakın takipçisinin 4 gol önünde, üçüncü-dördüncüden ise 9-10 daha fazla farkla. şu an yine bu istatistiğin zirvesinde, ama 9 hafta içinde atılan 8 golle 51'de galatasaray; beşiktaş, sivasspor ve biraz toparlanırsa fenerbahçe tarafından geçilmesi de pek muhtemel.

    ne yaptınız bu takıma diyecek gibi oluyoruz, taraftar kendi kafasından puan hesabı yapıyor "onlar burada takılsa, biz burada takılsak" diye, sahadaki takım ikinci golü bulup işi bitirmeyi düşünmüyor, kenardaki hoca da. ligin gol kralını kenara alıyor, kimin yerine aldığına bakmayalım bile.

    ankaraspor'un formunun zirvede olduğu dönemde, hem de kupada "deplasmanda beraberlik iyidir" denince çapsız deniyordu skibbe için. o gittikten sonraki şu haline bakıyorum da, o çapsız performansını sürdürmesine izin verilseydi de sadece iç sahada kazanmaya devam etseydi galatasaray, şu an en azından potadaydı, sivas ve beşiktaş'la oynayacağı maçları da düşününce, sonuna kadar da içinde kalacaktı. yazık edildi, hem skibbe'ye, hem de böyle bir kadroya...
163 entry daha
hesabın var mı? giriş yap