11 entry daha
  • eskiden bir arkadaşım vardı. yıllık izinde her gün işe gelirdi. bunu farkettiğimde muhabbetimiz yoktu daha. uzaktan ya deli, ya da işe gelmek dışında yapacak hiç bir şeyi yok belki diye düşünürdüm. sonra tanışınca baktım süper eğlenceli bir adam, yemeyip içmeyip bunu sordum hemen. "kafama estiği saatte işe gelip, estiği saatte çıkıp gidebilmek feci hoşuma gidiyo" demişti. mühendisti evet. itü makina (itü makina mezunlarını sevelim yaşatalım. hastalarıyım)

    o vakitler daha toydum ama ben. dünya kepçe ben kebaptım. ilk fabrika deneyimimdi hem. cuma akşamı kendimi can hıraş istiklale atıyor, iki piercingli kız, iki uzun saçlı adam görüp rahatlıyordum. ohh yaşasın, dünya hala bildiğim gibi. bu zihniyetteyken bu arkadaşın yaklaşımından haliyle bi bok anlamamış, bi bilgelik var sanki ama du bakalım diye geçiştirmiştim. yıllar yılları kovaladı. her geçen gün daha da tiksindim iş yaşamından, ofis mobilyalarından, toplu kafeteryalardan, salata barlardan, sabah günaydınlarından, tatilde nereye gidiyosun muhabbetlerinden.. of... geçen gün iş yerindeyken kaçmaya karar verdim. o anda hemen. kimseye yalan atacak halim de yoktu. gitsem kim farkeder ki... sinsice çantamı aldım. laaralaralaaa diyerek parmak uçlarımda çıktım odadan. yavaş yavaş çıktım, kimse anlamadı. sürgündeki odadan bahçeye varmak için fabrikanın içinde it gibi yürüyosun bi saat. kalbim gümp gümp atarak katettim o yolu. otopark, araba... ilk bankasını soymuş hırsız heyecanıyla arabaya ulaşmıştım ki, fok! genel müdür hemen yanında arabasından iniyo... anasını satayım oraya kadar gelmişim 180º dönemem ki bi anda. en iş odaklı halimle bagaja yöneldim hemen. çantayı çaktırmadan oraya atıp bagajda bulduğum bi turbo borusunu aldım elime, sağını solunu inceledim sanki çok umurumdaymış gibi, olur bu der gibi ağzımı m yaptım, işgüzar işgüzar bagaj kapısını kapatıp, genel müdüre sinsice selam verip tırıs tırıs ofise geri döndüm elimde boruyla.

    işte o anda kafamda yankılandı on seneki önceki sözler: "kafama estiği saatte işe gelip, estiği saatte çıkıp gidebilmek feci hoşuma gidiyo". ben giderken dönüyormuş adam. evet işten en çok tiksinme sebebim istediğim saatte çıkıp gidemeyeceğimi bilmekti. en çok tiksinme sebebim akşamları eğleniyor da olsam yatmak zorunda olduğumu bilmekti, bir deli gibi o iki haftalık yıllık izni bekleyip, aman bitmeden çok şey yapmalıyım çok eğlenmeliyim diyerek kendimi heba etmekti. işten en çok tiksinme sebebim sürekli kendimi bir şeyler yapmak zorunda hissettirmesiydi.

    yıllık izinde de muhakkak bir yere gitmek zorunda olduğunu, aman çok eğlenmek üf süper dinlenmek falan zorunda olduğunu düşünüyorsan o iştir. adı isterse tatil olsun, isterse bodrum'da hawai'de geçsin, o iştir artık mirim. tatil bir şey yapmak zorunda olmamak demektir, dibine kadar bunun hazzını yaşayabilmek, böyle bu duyguyu sömürüp dibini ekmekle sıyırabilmek falan demektir. yoksa gelmiş bana florida sahillerinde köpek balığı avına çıktığını anlatıyor. ben iki hafta boyunca yüzümü yıkamadım olm... teheeeyy...
116 entry daha
hesabın var mı? giriş yap