1 entry daha
  • kendimize ait olarak benimsediğimiz müzik, herhangi bir sevilen faaliyet (hobi), üzerimize giydiğimiz kıyafetler, dünya görüşü... hep bizden bir şeyler yansıtır. herkes, birtakım hususlarda özel olma arzusundadır. birey, herkesin tercihinden farklı bir seçim geliştirir belirlediği bir konuda. sonra kendisi gibi düşünen insanlar varsa (aynı konuda) onlarla yakınlaşmak ister. doğru seçimi yaptığına emindir, bu seçimini destekleyen onun gibi düşünenlerin kendisine katılımını bekler, böylece seçiminin isabetliliği tescillenmiş olacaktır.

    küçük bir kümeye ait olmak ister, hatta o kümenin de ayrıcalıklı elemanı olmalıdır ya da lideri. başrol, insanın kendisine atfettiği pozisyondur, kendi hayatı için.

    insanoğlu biraz başrolde olmak, biraz da dünyanın (hiç değilse bazı konularda) kendi etrafında döndüğünü sanmak ister.. önemli olmanın verdiği keyif çekicidir. bilinçaltı bunun olmadığını söylese de duymamazlıktan gelinir.

    gel zaman git zaman, aynı tercihi yapan insanların kümesi genişleyip de, ayrıcalıklı olunan konumdan uzaklaşılınca, yeni bir konu seçilir. döngü devam eder. yeni bir başrol sahası belirlenir. ana yöntem uygulamasını devam ettirir, sadece konu başlıkları değişir.

    her hayat kendi içinde, biraz truman şov` :the truman show`gibi endam etmekte. dünya o kişinin etrafında dönmekte. rutine kaçtığında, ara sıra küçük mutluluklar-hüzünlerde, daha büyük değişimlerde, ani gelişmelerde.. kural aksamıyor hiç. yine başrol aynı kişide kalıyor. çünkü kendi gözleriyle bakıyor, bir makine değil. kararlar her zaman subjektif olmak zorunda. aslında bu gerçeği de idrak ediyor insan. ama tıpkı aynı filmin sonunda olduğu gibi, polislerden birinin truman kanalının yayını kesilince diğerine dönerek sorduğu gibi, soruyor insan. "sırada ne var ?". sistemin çarkları dönüyor.

    kaldığı yerden devam ediyor, o güzelim rüya. uyku tatlı tabii.. bölmemek lazım.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap