2 entry daha
  • bozulmanın hangi aşamasındayız? sürekli bir bozulma düşüncesi hâkim. en içrek örgütlenmelerden, en göz önündeki, apaçık ekşi sözlük'e kadar, her şeyde bozulma olduğuna duyulan derin inanç kasıp kavuruyor. kibrit olsa bu kadar süre dayanmaz: bir yerde patlak verir. ekpyrosis teorisi de bu tarz bir bozulma düşüncesinden türemiş, kaçınılmaz bir son gibi. spectator'de aktardığım güdüklüğe bağlı olarak, konumunuza (kameraların konumuna) göre, bu, olumlu ya da olumsuz bir neticedir. ama tek bilinen, bu düşüncenin zamanın bir noktasında akıllarda döllendiğidir.

    bu döllenişi heraclitus'un ateşine yoranlar olduğu gibi, onunla ilgisiz görenler de vardır. bu "ilgisiz"lerden biri c. çakmak üstadım olmuş. diels'in derlediği fragmanlara bakarsak heraclitus'ta ateşin evren nezdindeki öneminin büyük olduğunu görürüz. örneğin fr. 66’da ateşin geleceği ve her şeyi yargılayıp mahkûm edeceği söylenir. c. çakmak’a göre bu fragman, stoacılar tarafından ekpyrosis öğretisini desteklemek için kullanılmışsa da, fr.30’daki tutumundan ötürü heraclitus'un dünyanın yok oluşu anlamına gelen “evrensel yangın” düşüncesinde olmadığını bilmek gerekir. hem adaşım hem de galatasaray'dan ötürü, takımdaşım olan bay çakmak, heraclitus'un "bütünün kendisi olan bu kosmos'u ne bir tanrı ne de bir insan meydana getirmiştir. o, daima belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir." [1] fragmanının stoacıların ekpyrosis teorisine neden zıtlık teşkil ettiğini şöyle açıklıyor:

    "kozmik düzen veya yapı ezeli ve ebedi olarak mevcuttur. kozmik düzen her zaman mevcut olan ateşin belli ölçülere göre yanması ve sönmesinden başka bir şey değildir. bu kozmik düzen içinde yer alan nesneler sürekli değişir, ama kozmik düzenin kendisi değişmeden kalır. bu fragman, stoacı 'büyük tutuşma' öğretisini, yani 'her şeyin toptan yok olup ateşe dönüşeceği düşüncesini' hiçbir şekilde desteklemez." [2] fr. 66'daki "ateşin gelip her şeyi yargılaması ve mahkûm etmesi" durumunun stoacı ekpyrosis teorisiyle ilişkili olmadığını düşünenler çoktur. örneğin bay çakmak'tan farklı olarak g. s. kirk de bu fragmanın ekpyrosis duyuşu içerdiğini söylemiş ancak fragmandaki pros tropai'ın yani ateşin dönüşümünün fragman 31'deki fizikî dönüşümle ilişkilendirilebileceğine de dikkat çekmiştir [3]. bu fragman ise -bay çakmak'ın çevirisiyle- şöyle: "ateş önce denize dönüşür; denizin yarısı toprağa, yarısı yakıcı buhara. deniz toprak olmasından önceki orana göre çeşitli şekillerde boşalarak aynı ölçüsünü bulur." [4]

    heraclitus'tan kaynaklansın, kaynaklanmasın, sonuçta böyle bir fikrin döllendiğini görüyoruz. peki neden ateş? ateşi "üstün ilke" ya da "her şeyde bulunan element" olarak gören stoacılar, belirli tarihlerde tüm evrenin ateşe dönüştürüleceğini daha sonradan yeni bir evrenin yaratılacağını; ilk ateşin, şeylerin özünü içeren bir tür tohum olduğunu düşünmekle, aslında devir-daimi kabullenmiş olur. j. douglas’ın bildirdiği gibi, stoa felsefesinde etken ve edilgen olmak üzere iki ilke olduğu söylenmiştir: edilgen olan, maddeye; etken olan ise, evrensel ateş olarak da görebileceğimiz, tanrı'ya denk gelir [5]. o hâlde ebedî dönüşün yönelimi tanrı'ya doğru olmalıdır. etken tek ilke tanrı'ysa, edilgen olan onun karşısında eğilmek, ona teslim olmak durumundadır. böyle olmadığı vakit, edilgenin hareket ettirilmesi mümkün olmaz. bu durumda edilgen etkene muhtaçtır, ona dönmeden edemez. işte bu yüzden yunancasıyla ekpyrosis, latincesiyle conflagratio, türkçesiyle "büyük yangın" bir tanrısal cezalandırmadan öte, kurtuluş anlamını taşır.

    bozulmanın had safhaya ulaştığı anda gelecektir ateş, inanılan bu. ancak bu bir kere olmayacak. nietzsche'nin "sonrasız dönüş"ünü anımsatan bir dönüşle, tekrar tekrar gerçekleşecek. zaten tam da bu nokta, yani insanlığın olabilecek en kötü noktaya vardığı anda meydana gelecek olan bu büyük yangının yeni bir başlangıcı doğurması ve doğurulan bu yeni başlangıcın da bir an geldiğinde büyük yangınla son bulması; en nihayetinde bu durumun sonsuz kere tekrar etmesi düşüncesi, heidegger'in heraclitus'un ilgili fragmanlarında ekpyrosis teorisini ötelemesine neden olmuştur:

    "burada, kozmik yangın (ekpurosis) -doktrinini ele alan bir kişinin yerdeğişim ilişkisini şu şekilde belirlemesi gerekir: her şeyin (panta) yerine ateş geçer ve -düzene sokma (diakosmesis) çerçevesinde- ateşin yerine de her şey (ta panta) gelir. bu durumda ateş ve her şey (ta panta) ilişkisini dar bir kıyasla altın ve mallar arasındaki ilişkiye göre anlarız. kozmik yangın (ekpyrosis) - doktrini anlamında katı stoa stili içerisinde kişi, her şeyin (panta) ateşin kozmik yangın içerisinde yok olduğunu ve düzene sokma içerisinde de ateşin her şeye dönüştüğünü söyleyebilir. fakat bu durumda sonsuz bir oluşun aslî yapısının zamansal bir süreçten ibaret olduğunu öne süreriz." [6]

    o hâlde problem, zaman problemi. ne zaman ve ne surette gerçekleşecek bu yangın? meselenin sadece bu teoriyi heraclitus'la ilişkilendirmek olduğunu sanmıyorum, ötesine geçip, insanın hangi dönemde aklına hangisinin yatmış olabileceğini de düşünmesi gerekir. misal olur ki, bugün şu satırları okuyan ekşi sözlük yazarları ve okurlarının, gelinen noktada sözlükten şikayetlerinin bir sanal yangınla son bulacağını, ancak bu yangının sözlüğü 99'a geri götüreceğini düşünelim. herbirimiz başlangıca döndüğümüz, hiç bıkmadan, "sonrasız dönüş"ün karakterine uygun olarak bize biçilen 10 senelik rolü oynadığımız; bir 10 sene sonra yine aynı noktada ekşi sözlük'ü bir büyük sanal yangına teslim ettiğimiz fikri bize hangi teselliyi sunabilir?

    filozof seneca, doğa araştırması üzerine kaleme aldığı eserinde kendi ekpyrosis'ini "ziyadesiyle sel felâketi"ne dönüştürdüğünde, yine sonsuz kere sonsuz dönüşün bir teselli olduğunu düşünmüştü. bunun gibi, 2012'ye iki kala, bir ekşi sözlük kehanetini bir nevi ekpyrosis olarak düşünebiliriz. ama niçin illa ki her şeyi yakma düşüncesi, her şeyi başa alma, her şeyi var olduğu biçimden çıkarıp, başka bir şeye dönüştürme düşüncesi olsun? bana kalırsa bütün bunların nedeni, yeryüzündekine benzer şekilde sanal âlemde de adaletin güdük olduğuna duyulan inançtır. bence buradan hareketle de, heraclitus'un ekpyrosis teorisini öngörmemiş olduğunu düşünebiliriz. çünkü o, 52. fragmanda yaşamı, taşları ileri geri sürerek oynayan çocuk olarak görmüştü. ona göre, krallık çocuğundu [7]. bay çakmak da kaçınılmaz olarak en "çocukça", en fragile yorumu yapmak durumunda kalmıştır:

    "ateş, oyunu bir çocuk gibi özgürce ve hiçbir insani beklentiye yanıt vermeyecek biçimde oynar." [8]

    bu, yeryüzünde olduğu gibi, sözlükte de geçerli değil mi? ben şu vakitten sonra, hiçbir tesellinin "gerçekten" bir teselli olmayacağını, hiçbir müdahalenin işe yaramayacağını, hiçbir önlemin geleceğe dönük herhangi bir korkuya çare olmayacağını düşünüyorum. #17756615 no'lu entiridekine benzer şekilde, mutlak kabullenişin, kontrol edilmesi mümkün olmayan halata karşı mutlak direnişten daha manalı olduğunu söylemek durumundayım. yeryüzündeki "kötüye gidiş" gibi, ekşi sözlük'teki "bozulma" düşüncesi de, kafalardaki adalet gereksiniminin ve diğer beklentilerin tartışmaya açılabileceğini göstermeli. ne umuyordun ki, ne buldun ve bulduğun seni yanılttı? şikayet etmektense ekpyrosis düşüncesinin neden zihinde döllendiğini anlamaya çalışalım. beden bile çürüyorken, ekşi çürümüş, çok mu? hiçbir şey tazeliğini koruyamaz. yeni statüye, yeni bir değer atfetmek gerekebilir. o hâlde bozma ve bozulma için belirlediğimiz örtülü krıterlerin statik/durağan olmadığını anlayalım. bozulmadan kaçandaki bozulmayı kim tespit edecek? bozulmayan da en azından bozulma krıteri önünde bozuk değil midir? her bozulmayanı, bu yüzden başka bir heraclitus fragmanıyla duyumsayarak ("inen ve çıkan yol bir ve aynıdır") bozulan kabul etmek gerekir. "ekşi sözlük, zaten bozuktu." bu da, benim 43. fragmanım.

    notlar:

    1. fr.30: clemens alexandrinus, stromateis, v. 105 (ll.396.10).
    2. herakleitos, fragmanlar, sf.89, kabalcı yay., 2005.
    3. g. s. kirk, heraclitus: the cosmic fragments, p.322, cup archive, 1962.
    4. a.g.e., sf.91; clemens alexandrinus, stromateis, v.105 (ll 396.13).
    5. j. douglas, on the philosophy of the mind, p.67, adam and charles black press, edinburgh 1839.
    6. heidegger & eugen fink, heraclitus üzerine dersler, sf.169, çev. i. görener, kesit yayınları, 2006.
    7. hippolytos, refutatio ix.9.4.
    8. a.g.e., sf.135.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap